Tosun: Asiye Ana'nın mücadelesini son nefesime kadar sürdüreceğim
Yaşamını yitiren Cumartesi Anneleri'nden Asiye Aydemir'i anlatan Hanım Tosun, "Mücadelesini son nefesime kadar sürdüreceğim" dedi.
Yaşamını yitiren Cumartesi Anneleri'nden Asiye Aydemir'i anlatan Hanım Tosun, "Mücadelesini son nefesime kadar sürdüreceğim" dedi.
Cumartesi Anneleri'nden Hüseyin Aydemir'in annesi Asiye Aydemir, yaşamını yitirdi. Hemşehrisi ve yakın arkadaşı Fehmi Tosun ile 19 Ekim 1995'te gözaltına alınan ve o tarihten itibaren kendisinden haber alınamayan oğlu Hüseyin Aydemir için ömrünün son günlerine kadar adalet arayışını sürdüren Asiye Aydemir'i, "Hayatta olduğum sürece Asiye Ana'nın yükünü omuzlandım, son nefesime kadar onun mücadelesini sürdüreceğim" diyen Hanım Tosun, ANF'ye anlattı.
GÖZALTI GÜNÜ
Aydemir ailesi ile dostluklarının Lice'de yaşadıkları günlere dayandığını söyleyen Hanım Tosun, eşi Fehmi Tosun ile Hüseyin Aydemir'in çok yakın arkadaş olduklarını, koruculuk dayatmalarının ve baskıların artması ile birlikte Lice'den hemen hemen aynı zamanda çıktıklarını aktardı. İstanbul'da da yakın yerlerde oturduklarını ve ailece görüştüklerini söyleyen Hanım Tosun, eşi Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir'in gözaltına alındığı gün ve sonrasında yaşadıklarına dair şunları söyledi:
"Sabah beraberlerdi, evden beraber çıktılar. O süreçte çok fazla insan gözaltına alınıyordu. Fehmi derdi ki, 'Arkadaşlar gözaltına alınacakları zaman kendilerini herkes tarafından görülebilecek bir yerde bulundurmalı.' O yüzden onu gözaltına alan polisleri evin sokağına getirmişti. Arabanın plakasını aldık. O gece Hüseyin Aydemir'in evine gittim. Şimdiki gibi cep telefonu yok. Esenyurt Balık Yolu'nda oturuyorlardı. Eşi Kıymet'e Fehmi'nin gözaltına alınışını anlattım ve Hüseyin Abi'yi sordum. Eve gelmediğini söyledi. Ben döndüm ve Fehmi için karakola ve emniyete başvuru yaptım. Ertesi gün tekrar Kıymet'e gidip beraber başvuru yapalım dedim. İstanbul'da çocukları ile yalnızdı. Kayınbabasının gelmesini bekledi ve ondan sonra başvurularını yaptılar."
ASİYE AYDEMİR İLE TANIŞMA
Hüseyin Aydemir'in ailesinin, Aydemir'in Aksaray semtinde sivil polisler tarafından gözaltına alındığını öğrendikten sonra emniyete gittiğini ancak emniyetin tıpkı kendilerine söyledikleri gibi Aydemir'in ailesine de böyle bir gözaltıdan haberleri olmadığını söylediğini anlatan Hanım Tosun, Anne Asiye Aydemir ile tanıştıkları süreci şu sözlerle anlattı:
"Hüseyin Aydemir'in babası İstanbul'a geldi, üç ay kadar burada kaldı. Emniyetin tüm kurumlarına başvuru yaptılar. Sonuç çıkmıyordu. Kıymet'i ve torunlarını alarak Diyarbakır'a döndü. Sonrasındaki tüm başvurularını oradan yaptılar, hak arama mücadelesine orada devam ettiler. 1996 yılının Mayıs ayında İstanbul'da Kayıp Yakınları Kurultayı'nı düzenledik. Büyük baskılar vardı ama aileler olarak bir araya geldik. Asiye Ana ile o zaman tanıştım. Hüseyin Abi onun tek oğluydu. Çektiği acıyı tarif etmek imkansız. Adeta kan kusuyordu. Hayatı boyunca oğlu için mücadele etti, bir mezar taşı olsun istedi. Bizler bu acıları yaşadık, başkaları yaşamasın istedi. Eminim ki son nefesinde dahi evladını düşünüyordu. Hüseyin Aydemir'in babasını da bu yıl kaybettik. Ömürleri mücadele ile geçti."
'HİÇBİR ZAMAN VAZGEÇMEYECEĞİZ'
Kayıp yakınları olarak '90'lı yıllardan beri verdikleri mücadele içinde, Asiye Aydemir şahsında çocuklarını kaybeden annelerin çektikleri evlat acısına şahit olmanın çok ağır olduğunu söyleyen Hanım Tosun, tek amaçlarının yaşadıkları acıyı başka insanların yaşamaması olduğunu, adalet taleplerinden hiçbir zaman vazgeçmeyeceklerini belirtti. Hanım Tosun, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kayıp yakınlarıyız, hepimiz en değerlilerimizi kaybettik, çok ağır şeyler yaşadık ancak evladını kaybeden anneler için bu durumun çok daha zor olduğunu düşünüyorum. Evlat acısı bambaşka bir sey. O meydanlara çıkarken amacımız kendi yakınlarımıza ne olduğunu öğrenmek kadar, başkalarının bizim yaşadıklarımızı yaşamasını önlemekti. Adalet talebimiz bunun içindi. Bundan sonra, hayatta olduğum sürece Asiye Ana'nın yükünü de omuzlandım. Son nefesime kadar onun mücadelesini sürdüreceğim."
HÜSEYİN AYDEMİR KİMDİR?
1961 doğumlu Hüseyin Aydemir, Lice 'nin Tûtê (Yaprak) köyünde hayvan ticareti ile uğraşan bir yurtseverdir. Hiçbir delil suçlanan, hakkında arama ve tutuklama kararı olmadığı halde evi sürekli basılan ve teslim olması istenen Hüseyin Aydemir'in babası, 20 gün gözaltına alınır ve işkence görür. Gözaltında iken jandarmanın babasını "Oğluna söyle gelsin teslim olsun yoksa onu yakaladığımız yerde öldüreceğiz, cesedini panzerin arkasına asıp sokak sokak gezdireceğiz" diyerek tehdit etmesi sonrasında eşini ve altı çocuğunu alarak Lice'den Amed'e, Amed'den de Adana'ya taşınır. 1995 yılında İstanbul'a gelen aile, Esenyurt ilçesine yerleşir.
Aydemir, 19 Ekim 1995 sabahı hemşehrisi ve yakın arkadaşı Fehmi Tosun’un Avcılar’daki evine gider. Beraber kahvaltı ettikten sonra saat 10:00 civarında evden çıkan Tosun ve Aydemir aynı gün içinde farklı yerlerde Beyaz Toroslar tarafından gözaltına alınır. Fehmi Tosun gözaltına alınırken yanındakiler tarafından götürüldüğü arabanın plakası alınmıştır, Tosun Ailesi karakola bu plaka ile başvurup Fehmi Tosun'un nereye götürüldüğünü sorar ancak hiçbir iz bulunamaz.
Hüseyin Aydemir'in Aksaray semtinde sivil polisler tarafından gözaltına alındığını öğrenen ailesi emniyetin tüm birimlerine başvurur. Aile Hüseyin Aydemir'in emniyet tarafından Ankara’ya götürüldüğü ve emniyetten de askeri yetkililerce teslim alındığı bilgisine ulaşır. Ancak Hüseyin Aydemir'in gözaltına alındığı emniyetin tüm kademelerince reddedilir. Ailenin yaptığı tüm başvurular sonuçsuz bırakılır. Evine hala seçmen kağıdı gönderilen ve kayıtlarda yaşıyor gözüken Hüseyin Aydemir'e ne olduğu, cenazesinin nerede olduğu 28 yıldır bilinmiyor.
Hüseyin Aydemir ve Fehmi Tosun'un gözaltında kaybedilmesine dair ailelerin başvurusu ile açılan dava, AİHM'e taşındı. AKP hükümeti davanın AİHM'de olduğu süreçte verdiği savunmada “Hükümetimiz Fehmi Tosun'un kaybolması olayının meydana gelmesinden dolayı üzgündür. Bir kimsenin kaybolması olayı hakkındaki soruşturmanın eksik yapılmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesinin ihlalini oluşturduğu kabul edilmektedir.” dedi, etkili bir soruşturma yürütülmesi için gerekli hükümlerin yerine getirileceğine dair beyanda bulundu ancak 28 yıldır Hüseyin Aydemir ve Fehmi Tosun'a ne yapıldığına ve cenazelerinin nerede olduğuna dair tek bir soruşturma yürütülmedi. Dava zaman aşımı ile düşürüldü.