GÖRÜNTÜLÜ

‘Tüm Kürtleri ve dostlarını 11 Ocak'taki yürüyüşe çağırıyoruz'

TJK-F'den Döne Güzel, Paris'teki katliamlara karşı tüm Kürtleri ve dostlarını 11 Ocak'taki yürüyüşe çağırdı. KCDK-E Divan Üyesi Murat Ceylan ise, "Şehitlerimize sahip çıkmak, 11 Ocak’ta sahiplenmeyi güçlendirmek, onur borcumuzdur" diye belirtti.

PARİS YÜRÜYÜŞÜ

Fransa Kürt Kadın Hareketi (TJK-F) Üyesi Döne Güzel ve Avrupa Kürdistanlı Demokratik Toplumlar Kongresi (KCDK-E) Divan Üyesi Murat Ceylan, Paris'te gerçekleşen katliamların yıl dönümü nedeniyle Kürt halkını ve dostlarını 11 Ocak’ta düzenlenecek yürüyüşe çağırdı.


Paris katliamları ve kadın mücadelesine dair değerlendirmelerde bulunan Fransa Kürt Kadın Hareketi Üyesi Döne Güzel, "2013, aslında dönemin koşullarına ve olanaklarına baktığımızda, Kürt hareketi tarihi açısından önemli bir yıl. Aynı zamanda Önderlik ile görüşmelerin yoğunlaştığı, 'çözüm süreci' olarak da adlandırılan bir süreçten geçiyorduk. Tam böyle bir dönemde, Paris'te 9 Ocak 2013’te heval Sakine, Rojbin ve Ronahî arkadaşlar hedef alındı" dedi.

Döne Güzel, şöyle devam etti: “Bir diğer boyutu ise, heval Sakine'nin kimliğine baktığımızda, aslında PKK tarihi demek, Kürt Kadın Hareketi'nin tarihi demek, Kürt Kadın Hareketi'nin ete kemiğe büründüğü bir tarih olarak da ifade edebiliriz. Dolayısıyla, heval Sakine'nin seçilmesi sıradan bir seçim değil; sıradan seçilen bir isim değil. O açıdan baktığımızda, hedefte hem Kürt Kadın Hareketi hem de hareketimizin merkezi var.

Bir diğer boyutu, o dönem Rojava sürecinin başlangıç süreciydi aslında. Rojava sürecinin oluşma boyutunu da ele aldığımızda, özellikle öz savunma boyutuyla kadın hareketinin geliştiği dönemlerden bahsedebiliriz. Öz savunma, aslında biraz da heval Sakine'yi ifade ediyor. Aslında Kürt Kadın Hareketi'nin başlangıcına da PKK'ye katılımlara baktığımızda da ilk dönem, heval Sakine ile başlıyor. Dolayısıyla, ilk dönem gerilla alanlarında da öz savunma boyutu gelişiyor. Bu nedenle hem Rojava boyutu hem o dönem yapılan görüşmeler, Önderlik ile görüşmeler, Oslo görüşmeleri olarak da adlandırdığımız görüşmelere baktığımızda, sıradan bir seçim değildi.

Yine o dönem Önderlik, heval Sakine ile ilgili şunu söylüyor: “Ha Sakine'yi vurmuşlar, ha beni vurmuşlar!” Bu, önemli bir vurguydu aslında. Önderlik şunu söyledi aslında: Hareketimiz hedeflendi, hareketimizin beyinlerinden bir tanesi hedeflendi. Yani, Önderlik bu katliamı sıradan bir katliam olarak ele almadı. Ayrıca, heval Sakine'nin katledilmesini, Dersim katliamı olarak da nitelendirdi. Tarihsel anlamda baktığımızda, Dersim katliamının Kürt soykırımının doruk noktası olarak ifade edildiği bir dönemden bahsediyoruz, 1938-39 dönemi açısından. Kürt soykırımının Dersim'le sınırlı kalmadığı ve Kürtlere dönük soykırımın devam ettiğini görüyoruz. Türk devletinin mevcut Kürt politikasının devam ettiğinin göstergesi.

Şunu belirtmek yanlış olmayacak: Aslında Kürt Kadın Hareketi'nin gelişim seyrine baktığımızda, 90'lar ve daha öncesi, 1976’da heval Sakine ile başlayan, sonra 80’lerde zindan direnişi var ki heval Sakine o dönemin öncülerden. Zindanda, kadın dirilişinin öncülerinden. Yine 90'lara baktığımızda heval Sakine, hemen hemen her aşamada, aslında kadın hareketinin oluşmasının her aşamasında yer alan isimlerden. 2000'lere geldiğimizde, toplumsal alanda kadın hareketinin ete kemiğe bürünmesi boyutuyla da heval Sakine'nin birçok emeği var.

Seçilen isimlerden biri olan heval Rojbîn, kadın diplomasisi açısından Fransa'da ve Avrupa'da kadın hareketinin giderek tanındığı, aslında evrenselleşme düzeyini yakaladığı bir dönemden bahsediyoruz. Önderliğin o dönem, özgür eş yaşam ve jineoloji tartışmalarının yeni yeni başladığı bir dönemdi. Heval Rojibin de bunun öncülüğünü, tanıtımını yapan arkadaşlardandı.

Ve gençlik öncülerimizden Ronahî arkadaş, hareketimizin aslında genç başladığının ve gençlerle devam ettiğinin göstergelerindendi.

Seçilen bu isimler, sıradan isimler değildi; hedef alınan her isim, sıradan hedefler değildi. Özellikle birinci katliamın ardından ikinci katliamın gerçekleşmesi, Avrupa devletlerinin bu katliama dönük yaklaşımlarının da bir göstergesidir. Tabloya baktığımızda, Heval Evîn'in de devrimci mücadeleye adanmış 32 yıllık bir ömrü var. Heval Evîn,bu hareketin her aşamasında yer almış ve en son Rojava Devrimi'nin doruk noktasını yaşamasında, Kobanê'deki mücadele yer almış ve o direnişe katılmış biri. Dünyada Kürt Kadın Hareketi’nin tanınmasında yer alan isimlerden biri.

'KÜRT KADIN HAREKETİNİN BEYNİ HEDEFLENDİ!'

Heval Evîn buraya gelirken de Fransa devleti, onun nerede savaştığını ve nasıl savaştığını biliyordu. Her iki katliamın da özüne baktığımızda, Kürt Kadın Hareketi'nin beyni hedeflenmiştir, diyebiliriz. Kürt Kadın Hareketi, mevcut durumuyla hala hedefte. Hareketin dünya genelinde yarattığı ilham, umut, evrensel düzey, öz savunma ve toplumsal boyutu, özellikle bizim dışımızdaki çevrelerin, dostlarımızın, Avrupa halklarının ve Latin Amerika'dan birçok noktaya kadar tüm kadınların ve halkların da ilgi duyduğu, gidip görmek istediği, ziyaret ettiği bir merkezden bahsediyoruz.

Bir kadın devriminden, Rojava kadın devriminden bahsediyoruz. Bunun mimarlarından bir tanesi de heval Evîn’dir. Dolayısıyla bu, sıradan bir tercih değildi.

Birinci katliam aydınlatılmış olsaydı, Avrupa devletleri ya da Fransa devleti birinci katliama gizlilik veya ‘devlet sırrı’ getirmeseydi ikinci katliam gerçekleşmeyebilirdi. İkinci katliamın önüne geçilebilirdi. Bu durum, Avrupa devletlerinin ortak tutumunu gösteriyor. Özellikle Kürt Kadın Hareketi’ne ve Kürt Hareketi’ne dönük yaklaşımlarının da göstergesi.

'AVRUPA DEVLETLERİ DE ÇÖZÜM İSTEMİYOR'

Özellikle Önderlik sürecine, 1999 komplo süreci ve 40-50 yıllık mücadeleye baktığımızda da bu devletlerin Kürt halkına ve Kürt mücadelesine yaklaşımlarında aslında besleyici noktada olduklarını görüyoruz. Özellikle Avrupa devletleri açısından bunu söyleyebiliriz. Ekonomik çıkarlardan dolayı, Kürt sorununun çözülmemesi mevcut Avrupa devletlerinin de işine geliyor aslında.

Almanya ve Fransa, bunun öncülüğünü yapan ülkelerden bazıları. Aynı şekilde, İngiltere de bunun öncülüğünü yapanlardan. Çünkü buradan, özellikle Türk devletiyle birlikte müthiş bir ekonomik gelir elde ediyorlar. Almanya'nın sanırım geçen yılki gelirinin yüzde 30’u veya 40’a yakını, Türkiye ile yaptığı askeri ve ticari anlaşmalarla bağlantılı. Fransa da aynı paralelde. Dolayısıyla her iki katliamın özünde, aslında Avrupa devletlerinin Kürt halkına, Kürt mücadelesine ve Kürt kadınına yaklaşımını da görüyoruz. Bunu, en somut olarak Önderlik’e karşı geliştirilen komploda ve devam eden tecritte görebiliyoruz.

'MÜCADELE KATLİAMLARI BOŞA ÇIKARIYOR'

Aslında 2013 itibarıyla baktığımızda, Kürt halkı ve Kürt kadınları, iki katliamı da boşa çıkartıyor. Mücadelesiyle, direnişiyle ve öncülük misyonuyla. Biz Kürt Kadın Hareketi olarak, özellikle Avrupa Kürt Kadın Hareketi olarak, sadece eylem ve etkinliklerle sınırlı bırakmadık aslında bu mücadeleyi. Önderlik’in paradigmasını dünya genelinde yaygınlaştırmaya çalıştık. Bu, bence en büyük cevaplardan. Önderlik paradigmasının, kadın eksenli evrenselleşmesinin öncülerden biri de heval Sakine. Dünya genelinde de heval Sakine, en tanınan isimlerden, Rosa Luxemburg gibi.

2013 itibarıyla, biz Kürt kadınları ve Kürt halkı olarak özellikle hem Fransa devleti hem de Avrupa devletlerinde bu cinayetin, bu katliamın aydınlatılması için onlarca miting yaptık. Yine bir eylemimiz var, büyük bir eylem bizi bekliyor 11 Ocak'ta. Şu ana kadar aralıksız eylemlerimizi sürdürdük. 5 yılı aşkın süredir, tüm Fransa Konsolosluklarının önünde eylemler yaptık. Her çarşamba çağrılarda bulunduk.

Fransa devletine, bu katliamın aydınlatılmasına dönük çağrılarda bulunduk. Paris'te her çarşamba büronun önüne yürüdük. Her iki katliam açısından da şunu söyleyebiliriz: ‘İntikâmımız kadın devrimi olacak,’ dedik. Bence, Kürt Kadın Hareketi olarak bunun önemli bir aşamasına geldik. Özellikle Rojava'ya ve Rojava Direnişi'ne baktığımızda, bunu görebiliyoruz. Şu an Rojava Devrimi'ne baktığımızda, halkların tümü, Avrupa halklarının yüreği de gözü de Rojava'da, orada elde ettiğimiz kazanımların korunmasında. Ortak bir refleks var. Bu, bence en büyük başarılardan biridir.

11 OCAK YÜRÜYÜŞÜNE ÇAĞRI

Kadın devrimi açısından, özellikle Önderlik Paradigması açısından müthiş bir etki ve ilham bıraktığımızı söyleyebilirim. 11 Ocak yürüyüşünü şöyle de tartıştık: Bu, aynı zamanda Rojava'ya dönük saldırılara da bir cevap niteliğini taşıyor. Bir kez daha Fransa devletine şunu söylüyoruz: Her iki katliama dönük yaklaşımını tekrardan gözden geçirmeli. İkinci katliamla ilgili, Fransa savcılığının direkt devreye girmesi noktasında taleplerimizi tekrar ediyoruz. Bu konuda bir mektup kampanyası da başlattık. O kampanyamız da sürüyor. 

Eylemlerin finalini 11 Ocak'ta yapacağız. Başta kadınlar olmak üzere, tabii çocuklarıyla birlikte tüm Kürt halkını, dostlarını ve Kürt gençlerini Paris'e davet ediyoruz. Paris halkının özellikle bu katliama duyarlılığını biliyoruz. Hem birinci hem de ikinci katliamda Paris halkının ve Kürt halkının çok önemli bir refleksi olmuştu. Bu katliamlar aydınlatılmadığı için, bu refleksi bir kez daha göstermeye davet ediyoruz. Rojava Devrimi’ne ve direnişine selam göndermek istiyoruz."

'ÖNDER APO'YA, GERİLLAYA LAYIK OLMALIYIZ'

KCDK-E Divan Üyesi Murat Ceylan ise şunları ifade etti: "Sara, Rojbîn, Ronahî, Evîn, Abdurrahman ve Mîr yoldaşları saygıyla anıyorum. Katliamı gerçekleştiren güçleri ve ortaklarını, Fransa Adalet Bakanlığı’nın sessizliğini de kınıyoruz. 12’nci yıl dönümünde birinci Paris Katliamı ve 2’nci yıl dönümünde şehitlerin mücadelesini yükselteceğimizin ve amaçlarını başarıya ulaştıracağımızın sözünü yineliyoruz. Gerçekleşen katliamlar, bir konseptin parçasıydı. Türk devleti ve Kürdistan’ı parçalayan güçler, 2013 ve 2022 yıllarında Paris’te bir kez daha zihniyetlerini açığa çıkardılar. Katledilen 6 yoldaşın şahsında Kürt halkına dönük bir saldırı gerçekleşti; Kürt halkı olarak katliama uğradık. 2013 ve 2022 yıllarında katliama uğramış olsak da bu katliamlar temelini Lozan zihniyetinden almaktadır. Çünkü Lozan Antlaşması, Kürt halkının statüsü önünde bir engel olmuş ve bu zihniyette ısrarcı olmuştur. Kürt halkının inkârı ve yok edilmesi üzerine inşa edilmiştir. Kürt halkının kimliğinin kabul görülmemesidir. Dönem dönem yöntemleri değişmiş olsa da zihniyetleri değişmedi. 1993’te kriminalizasyon politikalarıyla başladılar. 1999’da uluslararası komplo ile devam ettiler. Kürdistan gerillasına karşı kullanılan kimyasal silahlarla bu zihniyetlerini dışa vurdular. Bugün ise, Türk devletinin eliyle, NATO’nun silahlarıyla Rojava’da katliamlar gerçekleştiriyorlar. Uluslararası komployu gerçekleştiren güçler, nasıl ki 26 yıldır Önder Apo’ya dönük tecrit politikası uyguluyor ve bu esareti sürdürüyorlarsa, Paris’teki katliamları gerçekleştirenler de aynı güçlerdir. Bu nedenle, 10 yıl aradan sonra biz kez daha Paris’te katledildik.

Eğer birinci Paris katliamı aydınlatılmış olsaydı, ikinci Paris katliamı yaşanmayacaktı. Birinci Paris katliamının 10’uncu yıl dönümünde, şu an bulunduğumuz yerde, ikinci Paris katliamında katledilen Evîn Goyi ile Paris katliamının aydınlatılması, suçlulardan hesap sorulması ve Fransa devletinin belirlediği demokrasisine ve onayladığı insan hakları kanunlarına göre yaklaşması için girişimlerde bulunmuştuk ve böylesi bir dönemde bir kez daha katledildik. Avrupa devletleri, kriminalizasyon politikalarıyla bizi katletti. 1993 yılından bu yana binlerce Kürt siyasetçi teşhir edildi, takibe alındı ve tutuklandı.

Kürdistan’dan Avrupa’ya gelen insanlarımız, Türk devletinin zulmünden ve soykırım politikalarından dolayı yönünü Avrupa’ya çevirdi ve Avrupa ülkelerinin benimsedikleri kanunların çatısı altında korunmalarını sağlıyordu. Fakat Avrupa ülkeleri, bizleri Kürt halkının düşmanı Türk devletine kurban olarak servis etti. Türk devleti ve MİT’in açıklamalarının, katille görüşmelerinin bilinmesine, dünyanın gözleri önünde olmasına ve katliamı gerçekleştirdiklerini kabul etmelerine rağmen, Fransa devleti birinci Paris katliamını hâlâ aydınlatmış değildir. Ardından ikinci Paris katliamı yaşandı.

Katliamı organize edenler açığa çıkmasına ve bilinmesine rağmen, Fransa devleti, suçlulardan hesap sorulması için bir adım dahi atmış değildir. Gerçekleşen birinci katliamda adım atmayan Fransa devleti, ikinci Paris katliamının yaşanmasına neden oldu. İkinci Paris katliamının hikâyesi de birincisinden farksızdır. Halkları ve kamuoyunu kandırmaya çalışıyorlar ama dünya, Fransa kamuoyu ve Kürt halkı biliyor ki, ikinci Paris katliamı bir milliyetçi tarafından gerçekleşmedi; bu katilin arkasında karanlık güçler, Kürt halkının düşmanı vardır. Bu nedenle Kürt halkı, ikinci Paris katliamında rahatsızlığını, tepkisini gösterdi. Fakat Fransa devleti, katillerinden hesap sorulmamasında ısrarlıdır. Fransa devletine, sağcı, solcu, milliyetçi, liberal, kapitalist, komünist vb kesimler içinde, Kürt halkına karşı bakış açılarına ve yaklaşımlarına dair bir anket yapma çağrısında bulunuyoruz. İnancımız tamdır ki Fransa toplumu ve kamuoyu kendisini Kürt halkına, Evîn yoldaşın yürüttüğü mücadeleye borçlu görüyor. Çünkü bu katliam, Orta Doğu’dan, Fransa’ya gelen DAİŞ eliyle yapılan bir katliamdı. DAİŞ, Türk devletine bağlıdır. Dolayısıyla, Türk devleti tarafından gerçekleşen bir katliamdır. Ama Fransa, Türk devletinin sırrının devam etmesinden yana safını belirledi ve bu yönlü de hesap sormamakta ısrarcıdır ki, ikinci Paris katliamını bir siyasi katliam olarak değerlendirmemektedir. 

Biz Kürdistanlılar, her iki Paris katliamının Kürt halkına karşı gerçekleştirilen terör saldırısı olduğunu biliyoruz; Fransa da bunu bilmektedir. Eğer Fransa, hâlâ bu tutumda ısrarcı ise diyoruz ki; Kürt halkını, siyasetçileri gelecekte ne gibi yöntemlerle katletmek istiyorsunuz? Fransa ülkesi, siyasi katliamların, saldırıların merkezidir. Kürt halkı ile kurum ve kuruluşları olarak, Fransa’nın Kürt halkına karşı yaklaşımlarını gözden geçirmesi gerektiğini belirtiyoruz. Çünkü Fransa, Önder Apo’nun, ‘Jin Jiyan Azadî’ felsefesine, özgürlük mücadelesine, yoldaşlarına ve Kürt halkına borçludur.

Katliamların yıl dönümünde olduğumuz bir süreçte, Önder Apo ile görüşmeler devam ediyor. Kürdistan ve Avrupa’da yürütülen ‘Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm’ hamlesiyle Kürt halkının direnişi, mücadelesi, Önder Apo ile görüşmenin gerçekleşmesini sağladı. Bizler, Önder Apo’nun, Kürdistan gerillasının, Rojava direnişçilerinin ve şehit yoldaşlarımızın direnişine layık olmayız ve amaçları doğrultusunda hareket etmeliyiz. Katil devletler, bu katliamlarla Kürt halkının mücadelesini zayıflatmak ve geri adım atmasını istedi. Özgürlük hamlesi sonuç alıncaya denk mücadelemizi yükselteceğiz. Paris katliamı katillerini teşhir edecek, şehitlerimize sahip çıkacağız.

'YÜRÜYÜŞE KATILALIM, KATİLLERDEN HESAP SORALIM'

‘Katiller belli, Fransa devleti neden sessiz?’ sloganıyla 11 Ocak’ta Gare Du Norde’da olacağız. Kürt halkı ve dostlarını, Fransa’da yaşayan dostlarımızı, özellikle Paris ve çevresinde yaşayanları yürüyüşe davet ediyoruz. Bizler, eskisi gibi yaşayamayız. Bu katliamlardan önce farklıydı, katliamlardan sonra ise farklıdır. Katillerden hesap sormak, onur borcumuzdur; şehitlerin mücadelesini yükseltmeliyiz. Kürt halkının kazanımlarına karşı saldırıların olduğu, işgalci devletlerin bizleri Osmanlı entrikalarıyla zayıflatmaya çalıştığı bir yılda, 11 Ocak’taki duruşumuz Önder Apo’nun elini güçlendirecek, Kürdistan gerillasının, Rojava direnişinin sesi olacaktır. Avrupa’da yaşayan halkımız, bu duruşu gerçekleştirebilirse görev ve sorumluluklarını yerine getirdiği anlamına gelecektir. Şehitlerimize sahip çıkmak, 11 Ocak’ta sahiplenmeyi güçlendirmek onur borcumuzdur. Kürt halkı düşmanları bir kez daha anlamalıdır ki, muhakkak katillerden hesap sorulacaktır. Bu bağlamda, yurtsever halkımız ve dostları, 11 Ocak’ta günübirlik işlerimizi bir kenara bırakarak, saat 10:00’da Gare Du Norde’da olmalıdır. 11 Ocak’ta Sakine, Rojbin, Fidan, Evîn, Abdurrahman ve Mîr yoldaşın sesi olacağız."