Tutsakların Sesi: Rojeva Zindanan

Tutsakların sesini sanal medya üzerinden duyurmaya çalışan Rojeva Zindanan editörlerinden Müslüm Aslan, “Zindandaki keyfiyet ve işkenceler, toplumun suskunluğunun gölgesinde büyüyor” dedi.

Zindanlardaki tutsaklara ilişkin sanal medya üzerinde çalışma yapan Rojeva Zindanan editörlerinden Müslüm Aslan, yaptıkları çalışmalara ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.  Aslan, tüm zindanlarda neler yaşanıyorsa, kendilerine iletilen her mesajı harfi harfine dışarı ile buluşturma görevini edindiklerini söyledi. 

Rojeva Zindanan adlı dijital medya hesabına ilişkin biraz bilgi verir misiniz?

Bu hesaba bakan arkadaşlar ya cezaevinde belli bir dönem kalan ya da tutsak ailesi ferdi olduğundan içeridekilerin ruhsal yapısını, karşılaştıkları zorlukları yakından tanıyan, bilenleriz. Özellikle güncel, sistematik, kısa aralıklarla onlarla iletişimde olduğumuzdan güncel sorunları biliyor, duyuyor ve ona göre önümüze görevler koyan bir duruş içindeyiz.

Sanal medyanın kitlelere ulaşabileceği her mecrasında Rojeva Zindanan ismi ile hesaplarımız var. Hepsinde de günün her saatinde aktif işlevsellik içindeyiz. 

Hangi amaçla ve ihtiyaçla böyle bir çalışma yapmamaya karar verdiniz? Ne zamandan beri faaliyetler yürütüyorsunuz?

Sokağa çıkma yasaklarından önce elimizdeki fotoları Rojeva Zindanan ismi ile açtığım bir hesaba yükledim. Amaç kaybolmasın, kalıcılaşsın ve özellikle zindandaki yoldaşların simaları göz önünde olursa kesimler, kitleler onlara dair sorumluluklarını hatırlar bilincindeydim. Zamanla başka tutsakların aileleri de elindeki fotoları bize aktarmaya başlayınca arşiv ya da albümümüz daha da genişledi ve nerede ise tüm yerlerden tutsakların fotolarının buluştuğu bir dijital hesaba döndü. Zamanla arkadaşların adreslerini öğrenmek için mesaj gönderenler, hangi zindana nasıl gideceklerini soran, zindanların sıkıntılarını kamuoyu ile paylaşmak isteyen ailelerin mesajlarını aldık. Hesap artık sadece fotoğraf paylaşan bir hesap olmaktan ziyade, tutsak ve tutsak ailelerin seslerini duvarlar dışına taşıran, kamuoyuna ulaştırmaya çalışan bir rol üstlendi.

Bizden beklenen ve istenenler arttıkça artık tek kişinin yapacağından daha da ağırlaştı ve arttı görevler. Bu yüzden benimle benzer düşünen ve aynı konumdaki arkadaşlarla fikirlerimi, düşüncelerimi paylaşıp destek isteyince işi ekip işi ile sürekli online kalma aşamasına taşıdık. Elimizden geldiğince gelen maillerle, mesajlara, sorulan sorulara cevap vermeye çalışma ciddiyeti görevimizin temelidir. Hesap sokağa çıkma yasaklarından, yani özyönetim sürecinden hemen öncesine tekabül eden zamandan beridir vardır. Bu zaman diliminde defalarca hesaplarımız en gelişkin ve ses olma rolünü yerine getirdiği zamanlarda sistem trollerinin, faşistlerin saldırısı ve şikayetleri sonucu kapatıldı. Bize onlarca propaganda ve cumhurbaşkanına hakaret davaları açıldı. Biz yine sıfırdan ele alarak kaldığımız yerden devam ettik.

Faaliyetleriniz nelerdir? Tutsak aileleri ile nasıl iletişime geçiyorsunuz?

Bizimle beraber yürüyenlerin hemen hepsi tutsak ailesidir. Haftalık ya da açık görüşlerde veya telefonlardan aldıkları bilgileri birinci ağızdan tutsaklardan edinir edinmez bizimle paylaşmaktalar. Günlük gazete ve haber sitelerini inceleyerek zindanlarla alakalı ne varsa zaten alarak, kaynak belirterek hesabımızda yayınlamaktayız. Ama elimizdeki haberlerin geneli kulaktan dolma ya da herhangi bir gazetenin haberlerinden ayıklayarak yayınlanan mesajlar, haberler değil, bizim elimizde olanlar. 

Tamamıyla tutsaklar ve aileler arasında bir bağ, köprü vazifesindeyiz. Bu bizi hiç yormuyor; aksine seslerini bir gazete ile insan hakları dernekleri ya da bir vekile ulaştırıp paylaştığımızda oldukça rahatlıyor, bir şeylere vesile olmanın sevincini taşıyoruz. Tutsak ile aile arasında telefon görüşmesi olur olmaz, bir aksilik durumunda defalarca sıcağı sıcağına ilk yazılan yer, haberin ilk paylaşıldığı hesap olmamız bizi her zaman daha fazla titiz, sorumlu, duyarlı, bilinçli davranmaya sevk etmiştir. Anlaşıldığı gibi kaynağımız, tutsağın her zaman iletişimde olduğu ailelerdir.

Hedefiniz nedir? Ne kadarını gerçekleştirebiliyorsunuz?

Haber bizim elimize ulaştığında ilk dönemlerde hangi gazeteciye, gazeteye, TV’ye ulaşacağız, zorluklarını yaşıyorduk. Zamanla hesabı takip eden birçok gazeteci arkadaşın da olduğunu fark ettik, öğrendik. İletişim kurduk ve daha sonrasında gerektiğinde hemen, acil, nasıl iletişim kuracağımıza dair ne gerekiyorsa onu da yanımızda önemli notlar olarak tuttuk. Hangi bölgeye kimler bakıyor, detaylıca, iletişim numaralarına kadar var bu notlarımızın arasında. Bu nedenle haberin gazetelerle, insan hakları dernekleri, meclise, komisyonlara, duyarlı kesimlere ulaşmasına kadar elimizdeki tüm olanakları ve ilişkileri kullanıyoruz. Tabii ki yeterli düzeyde olmadığımızı belirtelim. Çünkü zaman zaman aksaklıklar ve gecikmeler yaşanıyor.

Bir nevi tutsakların sesi oluyorsunuz, zindanlardan gelen mesajları insanlara nasıl ulaştırıyorsunuz?

Tüm zindanlarda neler yaşanıyorsa bize iletilen her mesajı harfi harfine dışarı ile buluşturma görevini edindik. Bir tane haberi bile atlayıp unutkanlığa ya da sorumsuzluğa bırakmadık. Sorunun basiti, büyüğü, küçüğü, bu çok acil, bu değil ayrıştırmasına gitmeden mesaj olarak yayınladık. Geniş kesimlerle çözüm bulunması ivedi olanı yerine ulaştırıp destek istedik. Bize ulaşan her şeye ne kadar ciddi yaklaştık, yaklaşmadık, ne kadarını başardık başarmadık muhasebesi var bizde. O muhasebeyi her zaman yaparak daha dolu, kusursuz yaklaşımlar sergileme arayışı ve çabasındayız.

Zindanlarda bulunan yüzlerce hasta tutsağa ilişkin neler söylemek istersiniz?

Yüzlerce hasta tutsak var. İçeride hayatlarını kaybedenler, tedavi edilmediğinden yaşamlarını kaybetmelerine sınırlı zaman kala tahliye edilen ve sonra dışarıda aramızdan ayrılan onlarca siyasi tutsak oldu. Elleri, ayakları olmayan, vücutlarında şarapnel parçası olup çıkarılmayan, gözlerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya olanlar... İçeride kalamaz raporlarına rağmen tahliye edilmeyenler var. Hafızalarını yitiren, ihtiyaçlarını yalnız başına karşılayamayan siyasi tutsaklar. Hepsinin durumu çok ciddi. Öyle ciddi ki iki kelime ile gazetelerde yayınlanan haberlerden ibaret, basın açıklaması ile iki cümle ile onlardan bahsetmenin yeterli olmadığı, onlara dair sorumluluğun yerine getirilmediği hasta siyasi tutsaklar var. 

Gerçekten de güçlü, onları kendine görev edinen örgütlü, düzenli ve istikrarlı bir şekilde sonuç almaya kadar ciddi bir sorumlulukla yüklenen kitleler yok, yaratılmadı. Yani Apê Dedo (Emin Özkan) için toplumun başını çeken kişi ve kurumlar, ne zaman anlamlı bir çağrı ile o siyasi hasta tutsağın durumundan sonuç almak için ciddi, sürekli ve sonuç alana kadar bir eylemsellikle hareket etti?

Hasta tutsakların durumu içler acısı değil. Onlar, kimseden kendisine acınası bir duygu ve düşünce ile bakılmasını istemezler; onların misyonu, fedakarlıkları emirdir. Bunu her kesimden, mevkiden ve yetkiden kişiler iyi bilsin. Onların varlığı ve fedakarlıkları emirdir. Onlar duyarlı ama formalite şekildeki tepkiden uzak, kendini bilerek sonuç alan kitlelerin ayak seslerini duyma beklentisinde.  

Size göre zindanlarda tutsakların yaşadığı en önemli sorun nedir? Çözüm ne olabilir?

Zindanda sorunlar saymakla bitmez. Devletin, aile ve tutsağa verdiği cezalardan bir tanesi de Mardin’de ailesi olan tutsağı Tekirdağ’a ya da Edirne’ye vermesi, Edirne’den ailesi olan tutsağı Mardin ya da Diyarbakır’daki zindana sürgün etmesidir. Aileye en uzak yer neresi ise özellikle tutsakları oraya sürgüne göndermesi…

Elektriğin, suyun fazla harcanması; ki zaten tutsak, faturayı en fahiş tarifelerle kendisi ödüyor. Bir mektup pulu bile problemdir. Havalandırmaya çıkma saatleri, kapanış saatleri, görüş süreleri, telefonda konuşulan Kürtçe, zindanda çekilen halay, bir tutsağın başka bir tutsağa selam vermesi bile sorundur. Çok kitap okumak, az okumak. Yazılan Kürtçe mektup, kitap vb. A’dan Z'ye böyle sorunları saymakla bitiremeyiz.

Zindanda yaşam cehenneme dönüştürülmeye çalışılıyor. Ama iki ciddi sorunu ana başlıkta toplarsak; hasta tutsaklar ve haksız, hukuksuz, keyfi şekilde kendilerine verilen cezalar bitmesine rağmen infazların yakılması, tahliyelerin ertelenmesi en belirgin, ciddi, görülen gündemde olanlarıdır. İkisini de tek başlıkta toplarsak; dışarıda korkunun gölgesinde, bireysel hesaplar içine giren, dağınık gündemin öğüttüğü duyarlılığın can çekişmesi, suskunlukla üzerlerini örtmeleridir. Bu zindan yönetimlerine verdiği cesaretle yürürlüğe konulan uygulamalarıdır. 

Şöyle toparlayalım. Zindandaki sorunların kaynağı, sebebi; susan toplumdan ötürü pervasızlaşan sistem ve idaredir. Zindandaki keyfiyet ve işkenceler, toplum suskunluğunun gölgesinde büyüyor. Zindan sorunu nedir, diye sordunuz bize. Zindan sorunu, can çekişen ve suskunlukla sulanan tablonun eseridir. Zindandakiler sorunlarını an be an yaşıyor ve zaten bununla mücadele ediyor ama onlara omuz veren, güç veren cephe kendi sorunlarının tahlilini yapmalı ve çözüm üzerinde borçlu oldukları bu insanlara karşı aksatmadan düşünmeli, çözüme odaklanmalı. Biçimsel ve sözde değil; özde ve sonuç alma babında olmalı bu muhasebe, yoğunlaşma.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Her zaman kendileri ile dirsek temasında olduğumuz, bilgi akışında olduğumuz basınımızın bize karşı duyarlılığını görmek istiyoruz. Aldıkları haberlerin kaynağında bizi göstermelerini beklemek gibi… Neredeyse tüm yayın akışlarını dijital medyada yürütüp destek istediğimizde sıradan ve gereken ciddiyet gösterilmeden herhangi bir sanal medya hesabı gözü ile bakılmasını hayret ile karşılıyoruz. Zaman zaman döneme dair zindan mesajlarını içeren açıklamalarda bulunmak istiyoruz ve bunun için de sesimizi duyurmamız için yine basın yayınımızın bize gereken duyarlılık ve desteği sunmasını, yer vermesini, imkan sunmasını bekliyoruz.