Sivas Katliamı'nın üzerinden geçen 30 yıla rağmen adaleti tesis edecek bir yargılama yapılmadığını ve yargılama sürecinin yakınlarını katliamda yitirmiş aileler açısından ikinci bir acıya dönüştürüldüğünü söyleyen Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eşbaşkanı Kadriye Doğan, davanın zaman aşımından düşürülme tehlikesine dikkat çekti.
Madımak'ta devlet eli ile yapılan katliamın hesabını sormanın sadece Alevilerin yükümlülüğü olmadığını vurgulayan Kadriye Doğan, "Katliamın hesabını sormak sadece yakınlarını kaybedenlerin ve Alevilerin boyun borcu olamaz. Bizleri destekler ve acıyı paylaşır gibi görünmek yetmez, adalet için beraber mücadele etmek gerekir." dedi.
KATLİAMLAR ZİNCİRİNİN İLK HALKASI KOÇGİRÎ
Sivas'ta 2 Temmuz 1993'te yaşananların bir tarihsel silsile içerisinde ele alınması gerektiğini belirten Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eşbaşkanı Kadriye Doğan, cumhuriyet tarihinin aynı zamanda bir Alevi katliamları tarihi olduğunu söyledi.
Kuruluş aşamasında kendine Sünni İslam ve Türklük kimliğini biçen Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm kurumsal yapısını da bu tekçilik üzerinden inşa ettiğini vurgulayan Doğan, tarihsel silsiledeki ilk halkanın 1921'de Koçgirî'de yaşananlar olduğuna işaret etti ve Madımak'ın Alevilerin toplumsal alanda yeniden görünür olma çabasına yönelik olarak geliştirilmiş katliam olduğunu ifade etti: "Türkiye Cumhuriyeti'nin 100 yıllık tarihi Alevi katliamları ile doludur. Bu silsile Koçgirî ile başlar, Dersim'le devam eder, Maraş, Çorum, Sivas, Kırıkhan, Madımak, Gazi ve Ümraniye katliamları ile bugünü bulur. Aleviler yüzyıllardır katliamın gölgesinde yaşadı, cumhuriyetin de bunu değiştirmek gibi bir gayesi yoktu. Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasına dair kanun ile Alevileri adeta yer altına hapsettiler. İnsanlar cemlerini yasaklardan dolayı gizlice tuttu, bu sefer 'mum söndü' dediler, ahlaksızca iftira attılar. Aleviler doksanların başında toplumsal alanda görünürlük mücadelesini yükseltmişti. 'Biz de varız' demek için Banaz'da Pir Sultan Abdal gibi simgesel bir ozanın adına şenlikler yapılıyordu. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği'nin düzenlediği etkinliğe o yıl valilik de, Kültür ve Turizm Bakanlığı da dahil olmuştu ancak devletin içinde, kuruluş kodlarındaki tekçi yapıya halel geleceği düşüncesi ile harekete geçenler Madımak'ta bu katliamı yaptılar."
BERABER YAŞAMANIN KOŞULLARI ANCAK YÜZLEŞME İLE SAĞLANIR
Sivas Katliamı'ndan bugüne uzanan 30 yıllık süreçte faillerin cezalandırılmasına yönelik hiçbir ciddi adımın atılmadığının altını çizen Doğan, davanın zaman aşımı ile düşme tehlikesine dikkat çekti. Yargılama ve cezalandırmanın önemli olduğunu, ancak aslolanın devletin katliamcı geleneği ile yüzleşmek olduğunu ve adaletin ancak bu şekilde sağlanacağını vurgulayan Doğan, şöyle devam etti: "Devlet tekçi yapısına helal geleceği düşüncesiyle Alevi inancının kendisini var etmesine hiçbir zaman izin vermedi. Önce Alevilere, tıpkı Kürtlere denildiği gibi 'siz yoksunuz' denildi. Baktılar ki insanlar var oluşlarını sürdürüyor, bu sefer katlettiler. Yaktılar, seyrettiler ve seyrettirdiler dünyaya. Ama yine amaçlarına ulaşamadılar. Sivas Katliamı sonrası Alevi örgütlenmeleri çoğaldı ve kurumlar arttı. Eşit yurttaşlık ve adalet talebi daha yüksek sesle dile getirildi. Artık ne inkar edebiliyorlar ne yok edebiliyorlar ama diyorlar ki; 'Evet siz varsınız ama bizim çizdiğimiz sınırlar kadarsınız.' Aleviliği bir kültür aktivitesi haline getirmeye çalışıyorlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bir Cemevleri Daire Başkanlığı açtılar, kendilerince bir Alevi diyaneti oluşturmaya çalışıyorlar. Oysa yapılması gereken yüzleşmek ve özür dilemektir. Devlet, Madımak'ın perde arkasında yapılanları ortaya çıkardığı zaman kendisi ile yüzleşecek. Beraber yaşamanın koşulları da, adalet de ancak bu şekilde sağlanabilir."
HAKİM KİMLİĞİN SINIRLARI MUHALİFLER TARAFINDAN AŞILMALI
Sivas Katliamı anmasının 30'uncu yıl organizasyon etkinliklerinin gerek Sivas'ta gerek Türkiye genelinde Alevi kurumları tarafından omuzlandığına dikkat çeken Doğan, Alevilerin cumhuriyet tarihi boyunca yaşadıkları katiliamlarda ve yaşadıkları hak ihlallerinde genellikle toplumun diğer kesimleri tarafından yalnız bırakıldığını söyledi. Kendisine ilerici, aydın, demokrat diyen kesimlerin, devlet tarafından çizilmiş Sünni Türklük sınırları içerisindeki muhalefetinin de Alevilerle dayanışma direncinin yetersiz olduğunu belirten Kadriye Doğan, sözlerini şöyle sonlandırdı: "Bugün Türkiye'de kendisine en solcuyum diyenin biraz altını kazıdığınızda, Sünnilik ve Türklük adına çok fazla şey bulursunuz. Hakim kimliğin inşa çerçevesi sol sosyalist çevrelerce yeterince çözümlenmemiş ve aşılmamıştır. Size bulundukları her ortamda bir şekilde üstünlüklerini ve sizin ikincilliğinizi hissettirirler. Destekler ve acıyı paylaşır gibi gözükürler ama özünde bu sadece belirli günlerle sınırlıdır. Yıllardır bunu yaşıyoruz. Yalnız bir toplumuz biz. Kürt Özgürlük Hareketi ve Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenleri, gelenekten taşıdıkları değerler ile bizlere her zaman daha yakın oldular, emek ve çabalarını bu noktada samimi buluyoruz. Ancak diğer siyasi partiler ve toplumsal kesimler noktasında ciddi eksiklikler olduğunu görüyoruz. Varlığımızın yankısını çok fazla duymuyoruz. Sivas Katliamı, okullara imam atanması sadece Alevilerin sorunu değil oysa."