KJK: Yeni yüz yılın çözümü Özgür Kurdistan, Demokratik Ortadoğu’dur

Yeni Lozanlara geçit verilmeyeceğini vurgulayan KJK Koordinasyonu, yeni yüz yılın çözümünün “Özgür Kurdistan, demokratik Ortadoğu” olduğunu söyledi.

Kadınların, egemen güçlerin Kurdistan’ı ve Kürt halkını kendi pragmatik çıkarları için sürekli feda etme pozisyonunda tutmasına karşı örgütlü bir güçle karşı duracağını belirten KJK Koordinasyonu, “Kürtlere karşı işlediğiniz suçlardan vazgeçin, Kurdistan halkından özür dileyin! Bunun somut ifadesi de Kurdistan ve Ortadoğu kadın ve halklarının eşit-özgür birliktelik temelinde ortak yaşam projesi olarak kabul ettiği, inşa etme mücadelesini verdiği Özgür Kurdistan-Demokratik Ortadoğu; yani Ortadoğu Demokratik Konfederalizmini tanımaktan geçer” dedi.

KJK Koordinasyonu'nun Lozan Anlaşması’nın imzalanmasının 100. yıl dönümü vesilesiyle açıkladığı deklarasyon şöyle:

Temmuz 1923'te İsviçre’nin Lozan kentinde, Türk devlet meclisinin temsilcileri ve Britanya ve Fransa’nın öncülük ettiği itilaf devletleri arasında imzalanan “Lozan Antlaşması’ ile Kurdistan’ın dört parçaya bölünmesi üzerinden yüz yıl geçti.

Lozan Anlaşması’nın üzerinden geçen yüz yıl, başta Kürtler olmak üzere tüm Ortadoğu halkları ve coğrafyasının parçalanıp birbirine düşman edildiği bir yüz yıl oldu. Bu süreçte aynı zamanda toplumsal gelişme sekteye uğratılarak onun yerine ataerkillik, cinsiyetçilik, milliyetçilik ve dincilik tüm toplumlara empoze edilerek kurumlaştırıldı. Bu temelde bu soykırım antlaşmasını ve bu antlaşmada rolü, sorumluluğu olanları ve karar sahiplerini kınıyoruz! Bunlar Kürt halkının kalbinde, ruhunda ve tarihinde kara leke olmaya mahkûmdurlar.

KÜRTLER YAPAY SINIRLARA KARŞI VATANLARINI SAVUNUYOR

Lozan Antlaşması’yla birlikte soykırım kıskacına alınan Kürtler, anavatanlarının bölünmesini asla ve katiyen kabul etmedi. Emperyalist ve sömürgeci devletlerin Lozan Antlaşması ile Kurdistan’a hançer misali sapladıkları yapay sınırlar, Kurdistan’ı Kürtlerin vatanı olmaktan çıkaramadı ve Kürtler de halk olmaktan asla vazgeçmedi, geri adım atmadı. Masa başında çizilen yapay sınır ile oluşturulan sömürgeci ulus devletlere karşı yüz yıldır vatanlarını savunmaktadırlar, özgürlük mücadelesi vermekte ve direnmektedirler.

Kürt halkı yüz yıldır varlığını ve özgürlüğünü sağlama direnişlerinde yüz binlerce şehit vermiştir. Besê, Zarife, Sakine Cansız, Leyla Qasim, Şîrin Elemhulî, Hevrîn Xelef ve Kürt halkının direniş önderleri Seyit Rıza, Alişer, Qazî Muhammed, Qasimlo, Şêx Saîd, Nûrî Dersimî, Şêx Abdulselam Barzani, İhsan Nuri, Mazlum Doğan ve 14 Temmuz şehitleri şahsında tüm Kurdistan şehitlerini saygı ve minnet ile anıyoruz, özgür Kurdistan hayallerini gerçekleştirme sözünü veriyoruz. 

SOYKIRIMLA EN ÇOK KADINLAR HEDEFLENDİ

Lozan Antlaşması, Kürtlere dönük 20. yüzyılın en büyük komplosu, kapanı ve soykırım kıskacıdır. Lozan Antlaşması’yla birlikte Kurdistan, askeri olarak işgal, ekonomik olarak talan, kimlik, dil ve kültür olarak soykırıma tabi tutuldu. Türk devleti Lozan Antlaşmasına dayanarak 1925’te Şark Islahat Planı ile inkâr, imha, sürgün, idam ve katliamı Kürtlerin rutini haline getirdi. Kurdistan, Suriye’de ve Irak’ta Arap kemerleri, Türk devletinin göçertme, kısırlaştırma ve Orta Asya’dan getirilen göçmenler üzerinden demografya değişimine uğratıldı. Kürt dili yasaklandı. Kürt çocukları Yatılı Bölge Okullarına (YİBO) alındı ve küçük yaştaki kız çocukları Sıdıka Avar gibi sömürgeci misyonerler üzerinden kimliğinden, dilinden ve kültüründen edilerek etnik temizliğe tabi tutuldular. Adı “Kayıp Kızlar” olarak anılan binlerce Dersimli kız çocuğunun kimliği değiştirildi, ailelerinden ve topraklarından koparılarak, kaybedildi ve asimile edildi.

Bu soykırım kıskacında en fazla kadınlar hedeflenmiş, sömürgeci politikaların yanı sıra toplumsal gericiliğin baskı ve sömürüsü altına alınmıştır. Son yüzyılda yürütülen politikalarla da Kürt kadını ve toplumu vatansız, dilsiz, var oluşsuz, tarihsiz, hafızasız bırakılarak ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Bu nedenle Lozan Antlaşmasının yarattığı sonuçlar, başta biz Kürt kadınlarının yaşamını ve varlığını tehdit etmiştir, etmektedir. 

2014 yılının 3 Ağustos tarihinde benzer bir kadın kırımı ve soykırım, Türk devletinin beslemesi olan DAİŞ eliyle Êzidî kadınları ve toplumuna uygulandı. Binlerce Êzidî kadının esir alınması, köle pazarlarında satılması ve binlercesinin henüz akıbetinin bilinmemesi de Lozan gerçeğinin günceldeki sonuçları oldu. Enfal’in devamı olan Halepçe’de kimyasal ile Kürtleri soykırıma uğratanlar desteği, silahı ve gücü Lozan Antlaşmasının imzacılarından aldılar. Kürtler, müthiş yalnızlığa mahkûm edildiler, Dağlar dışında dostu kalmadı. Kürt kapanı ile adeta “ölümlerden ölüm beğen” politikası ile yüz yüze bırakıldılar. Bu anlamıyla Lozan, Kürt soykırımının başlangıç tarihidir.

YENİ LOZANLARA GEÇİT VERMEYECEĞİZ

Kurdistan Kadın Özgürlük Hareketi olarak ilan ediyor ve belirtiyoruz ki; yeni Lozan antlaşmalarına örgütlü direniş ve mücadelemiz ile karşı duracağız ve böylesine kirli antlaşmalara bir daha asla geçit vermeyeceğiz.

Ana-Tanrıça kadının yurdu olan Mezopotamya toprakları üzerinde yürüttüğümüz ve binlerce kadının uğrunda yaşamını verdiği özgürlük mücadelemizi Demokratik Ulusal Birliği sağlayarak taçlandıracağız.

Kurdistan’ı, bu topraklarda yaşayan tüm farklı halklar, kültürler, inançlar ve renklerin yeniden, kökleri üzerinden boy vereceği, birlikte yaşayacağı yurt ve topraklar haline getirmek için mücadelemizi ve direnişimizi büyüterek sürdüreceğiz. Kurdistan’ı özgür ve eşit yaşayan kadınlar yurdu haline getireceğiz. Kırımdan geçirilmeye çalışılan doğa, toplum ve bireyi özgürleştirerek halkları ve insanlığı Demokratik Ulus hakikati ile buluşturacağız.

Özgür Kurdistan, Demokratik Ortadoğu iddia ve ısrarımızı yükselterek mücadeleyi onurlu çözüme ulaştıracağız.

Kapitalist modernitenin Ortadoğu’ya dayattığı cinsiyetçilik, milliyetçilik, dincilik ve herkesi herkese düşman eden bu antlaşmayı yarım asırlık mücadelemizle hükümsüz kıldık. Şimdi 21. yüzyıla yeni bir toplumsal sözleşme ve onun pratikleşmesi mücadelesi ile giriyoruz. Lozan Antlaşmasının yarattığı yıkımın aşılması ve özgür yaşamın inşası ancak demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü toplum paradigması temelinde gerçekleşmektedir. Bu gerçeklik en yalın haliyle Reber APO’nun formülleştirdiği Kurdistan, Ortadoğu ve dünya kadın ve halklarının haykırdığı JIN, JIYAN, AZADÎ ile sistemleşmektedir.

Köksüzlüğü, kimliksizliği kabul etmeyeceğiz, kültürümüze ve hafızamıza sahip çıkacağız. Anadilimizi; okuma, yazma, ticaret ve politika dili olarak kullanmayı esas alacağız. Anadilinden vazgeçmenin, lal olma, ruhunu, duygusunu ve hakikatini yitirme olduğunun bilinci ve sorumluluğu ile hareket edeceğiz.

Kurdistan ve Ortadoğu’da kadın kırımına, tacize, tecavüze, köle olarak pazarlarda satılmaya, asimilasyona, sürgüne, yeni kayıp kızların trajedisine ve kadın bedeni üzerinden geliştirilen sömürgeci iktidar politikalarına izin vermeyeceğiz. Erkek egemen, kapitalist-emperyalist, soykırımcı saldırılara karşı mücadelemizi büyüterek, özgür kadın-özgür toplum idealimizi gerçek kılacağız.

ULUSAL BİRLİĞİ KURARAK LOZAN SOYKIRIM POLİTİKALARINA SON VERECEĞİZ!

Yaşadıkları toprakların en eski, kadim halkı olan Kürtler, yüz yıllardır var olma, kimliğini, dilini ve kültürünü koruma mücadelesi vermektedir. Lozan Antlaşması ile birlikte oluşturulan dört ulus devlet arasında paylaşılarak dört parçaya bölünen Kürtler, hep ayakta oldu ve parça parça da olsa direndi.

Kürt halkının 29. direnişi, başkaldırısı ve mücadelesi olarak tanımlanan PKK’nin öncülük ettiği çağdaş Kürt direnişi ve mücadelesi; tüm Kürtlerin özgürlüğünü temel hedef olarak belirledi. Kurdistan’ın dört parçasında ulusal bilinç, ulusal kimlik, ulusal duruş ve direnişte ortak irade ve tutumun açığa çıkmasını sağladı. Kürt ulusal bilinci, iradesi ve tutumunun ortaklaşmasını, Lozan antlaşmasının aşılması olarak gören emperyalist hegemon güçler ve bölgenin statükocu ulus devletleri; Kürt ihanetini de dahil ederek 29. Kürt direnişi olan PKK’ye karşı yeni bir komployu devreye koydular. 1998 yılında pratikleşen uluslararası bir komplo ile 15 Şubat 1999’da Önder APO esaret altına alınarak, Kürt halkının özgürlüğünü kazanmasının önü bir kez daha kesilmek istendi. Önder APO ve PKK bu komployu da boşa çıkardı. Direniş ve mücadele, Kürt halkının özgürlüğü sağlanana kadar sürebilecek irade, tutum, birikim, kararlılık ve değer yarattı. Egîd (Mahsum Korkmaz) ve Bêrîtan (Gülnaz Karataş) komutasındaki gerilla direnişi kesintisiz bir düzey ve yenilmezlik kazandı. Fakat Kurdistan halen işgal, saldırı altında ve Kürtler soykırım kıskacındadır.

KURDISTANÎ GÜÇLER İRADELERİNİ ORTAKLAŞTIRMALIDIR

Lozan Antlaşmasının yüzüncü yılında Özgür Kadın Hareketi olarak, Kürt siyasetinin bütün politik aktörleri ve partilerine çağrımız ve tutumumuz şu şekildedir: Bütün Kurdistanî güçler ulusal birlik çizgisinde iradelerini ortaklaştırmalıdır. Sınırlar, farklı politik çizgiler, ekonomik ve diplomatik ilişkiler Kurdistan ulusal birliği önünde engel olmamalıdır. Hiçbir parti ve örgüt geliştirdiği politik, diplomatik ve ekonomik ilişkilerin, Kürt halkının özgürlük mücadelesine zarar verici, engelleyici ve sabote edici ilişkilere dönüşmesine izin vermemelidir. Böylesi ilişki içinde olan parti ve örgütlere ulusal olarak tutum alınmalı ve bu tutumdaki ısrar ihanet olarak tanımlanmalıdır. İhanet Kürt halkının toplumsallaşması, uluslaşması ve kazanması önündeki en büyük engeldir. İhanet Kürtlerin tarihinden ve gerçekliğinden ilelebet çıkarılmalıdır. 21. yüzyılda Kürtlerin payı, yenilgi değil, başarı ve özgürlük olmalıdır.

Tüm Kürt örgütleri ve partilerini Kürt ulusal kongresinin toplanması için irade beyanında bulunmaya ve Lozan Antlaşması’na yanıt vermeye çağırıyoruz.

Bütün Kürtleri kimlik, dil ve kültür başta olmak üzere Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı tüm temel haklarını geliştirme ve korumak için mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.

Bütün yurtsever güçleri diplomasi ve öz savunma güçlerini ortaklaştırmaları için karar almaya davet ediyoruz.

ÖZGÜR KURDİSTAN, DEMOKRATİK ORTADOĞU’DUR!

Lozan Antlaşması ile oluşturulan Kürt kapanı, bölge halkları için de bir tuzak haline getirildi. Yüz yıldır aralıksız inançları, etnik-kültürel yapıları ve Ortadoğu’nun zenginliği olan tüm bu farklıkları birbirine kırdırttı. Ortadoğu’nun tüm halklarının kültürel bütünlüğü kaybedildi, çelişkili ve çatışmalı kılındı. Yüzyıldır süren savaşlar, ekonomik yıkım ve fakirlik yaratırken farklı inanç, etnik gruplar ve toplumsal kesimlerin karşıtlaştırılması temel yıkıcı politika haline getirildi. Yüz yıldır Ortadoğu halkları ve toplumları savaş ve çatışma ortamında tutularak çoraklaştırıldı. Halklara toplumsal, siyasal ve ekonomik olarak ölümü gösterip, sıtmaya razı etme çizgisi dayatılmıştır. Bütün bunlar Lozan Antlaşmasının ve benzeri emperyalist, kapitalist, sömürgeci ve soykırımcı politikaların yıkıcı sonuçları olmaktadır.

Bu antlaşmalar ile Batılı devletler Ermeni, İyon, Pontus, Asuri, Keldani gibi toplulukları birer azınlık olarak kabul etmiş olsalar da, bu halklar da Kürtler gibi soykırımlara maruz kalarak saldırılar karşısında göç etmek ve topraklarını terk etmek durumunda bırakılmışlardır. Ermeni, Rum kökenli Hıristiyanlar, Çerkez, Terekeme ve Asuri-Süryani-Keldani gibi pek çok kadim halk katliam, soykırım, sürgün ve etnik temizliğe maruz kaldı. Alevi, Êzidî gibi farklı inanç ve kültürler üzerindeki baskı, inkâr ve imha tutumu, Demokles’in kılıcı gibi sürekli devrede tutuldu. Kadınlar bütün bu baskı biçimlerinin en ağır halini yaşadılar. 

Bütün bölge halklarını Ana-Tanrıça yurdu bu topraklarda bütün farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak görüp komünal, özgür, eşit ve demokratik ilkeler temelinde ortak yaşamak için birlikte örgütlenmeye, mücadele etmeye ve dıştan dayatılan tüm politikalara karşı tavır almaya çağırıyoruz. Bu topraklar, kendi çözümünü yaratacak tarihi-kültürel birikime, tecrübe ve sorumluluğa sahiptir. Yeter ki, çözüm iradesinde ortaklaşmayı başarabilelim. Lozan Antlaşmasının yüzüncü yıl dönümünde halklara, kadınlara, farklı inanç, etnik ve toplumsal kesimlere çağrımız bu temeldedir.

Unutulmamalıdır ki; birbiriyle savaştırılan hiçbir kimliğin kazananı olmaz. Savaşlar, inkâr ve soykırım politikaları bu topraklardaki bütün güçlere kaybettiriyor. Bu gerçekten hareketle diyoruz ki, sömürgeci Ulus Devletler, Kürt halkının iradesi ve kimliğini tanımak zorundasınız. Aksi takdirde Kurdistan’a çizilen bu yapay sınırlar, kapan ve tuzak olarak, hep en zayıf noktanız olarak kalacaktır. Ve hep Batılı emperyalist güçler bundan faydalanacaktır. Kürtler’in ulusal hakları önünde engel olmaktan vazgeçin! Aksi tutum, güçlü, müreffeh ve istikrarlı devletler olmanız önünde hep engel olarak kalmaya devam edecektir.

KÜRTLERE KARŞI GELİŞTİRİLEN TÜM SOYKIRIM VE KATLİAMLARDAN SORUMLUSUNUZ!

Lozan’da yapılan antlaşma gereği Kürt varlığının inkarı üzerinde inşa edilen TC varlığının resmi olarak tanınması karşılığında, İngilizlere Musul-Kerkük bırakıldı. Bu antlaşma ile TC kapitalist sistem içerisinde egemen bir devlet olarak yerini buldu. 

Batılı emperyalist güçlerin bu yaklaşımı Kürtlerin fiziki, kültürel ve siyasal olarak imha ve inkarına giden yolu sonuna kadar açtı. Batılı emperyalist devletlerin Türk yöneticileri ile son iki yüz yıllık süreçte girdikleri ilişki, çelişki ve çatışmaların tüm sonuçları ve faturası Kürtlere ödetildi. Önder Abdullah Öcalan’a karşı 9 Ekim 1998’te gerçekleştirilen komplonun, Büyük Ortadoğu Projesi’nin geliştirilmesi ile alakası vardır. Bu Kürtlerin statüsüz ve ulusal haklardan mahrum bırakılma tutumunun güncellenmesiydi. Bununla Batılı güçler, Kürtleri stratejik olarak devre dışı, sömürge ve soykırım statüsünde tutmayı temel politika olarak yeniden güncelleyerek uygulamaya devam etti.

Batılı Emperyalist güçler, Kürtleri statüsüz ve soykırım kıskacında tutarak Kürt sorununu çıkarları için kullanma ve bundan kazanç sağlama amacı ile hareket etmekten hiç vazgeçmediler. Bölgenin sömürgeci dört devleti de bundan faydalanarak, Kürtlere karşı her türlü saldırı, katliam ve uygulamaları geliştirmekten geri durmadılar. Kürtlerin 21. yüz yılda da statüsüz ve ulusal haklardan mahrum bırakılması noktasında bölgenin ulus devletleri ve batılı emperyalist güçler arasında konsensüs ve stratejik ortaklık vardır, bu bölge halkları için de oldukça tehlikeli sonuçları barındıran bir durumdur.

Kurdistan Kadın Özgürlük Hareketi olarak batılı hegemon güçleri, Kürtlere dönük yürürlükte olan bu soykırım ve katliam politikalarından sorumlu görüyoruz.

Kurdistan’ı ve Kürt halkını kendi pragmatist çıkarlarınız için sürekli feda etme pozisyonunda tutmanıza ve araç olarak kullanmanıza halkların ve kadınların örgütlü gücü ile karşı duracağız.

Kürtlere karşı işlediğiniz suçlardan vazgeçin, Kurdistan halkından özür dileyin! Bunun somut ifadesi de Kurdistan ve Ortadoğu kadın ve halklarının eşit-özgür birliktelik temelinde ortak yaşam projesi olarak kabul ettiği, inşa etme mücadelesini verdiği Özgür Kurdistan—Demokratik Ortadoğu; yani Ortadoğu Demokratik Konfederalizmini tanımaktan geçer.

Sonuç olarak; 21. yüzyılı Kürtlerin ve kadınların özgürlük yüzyılı kılmak, Ortadoğu barışını sağlamak ve demokratik çözümde ısrar ve kararlılık dayatılan karanlık, anti-demokratik-sömürgeci ve cinsiyetçi politikaları sonlandıracaktır. Bunun için başta Kürt kadınlarını, Kürt halkını ve bölge halklarını demokrasi, adalet, eşitlik ve özgürlük gibi insanlık değerlerinin örgütlü toplum gerçeğinden geçtiği bilinci ile birleşerek, ortak mücadele ile mutlaka bu toprakların hak ettiği özgür yaşamı inşa etmeye çağırıyoruz. Halkların öz iradesine karşı egemen güç odaklarının her türlü soykırım ve karanlık antlaşmalarını boşa çıkaralım, öz irademiz, öz gücümüz ve öz direnişimizle halkların demokratik birliğini ve özgür geleceğini yaratalım! Yeni yüzyılın toplumsal mücadelelerinin öncüsü olarak kadınlar demokratik ulusal birliğin de onurlu barışın da yaratıcısı ve başaranı olacaktır!”