Yoksullar kendi gazetesini çıkarmaya başladı
İstanbul’da sadece yoksulların, ötekileştirilenlerin, işçilerin, atık kağıt işçilerinin, midyeci kadınların, depremzedelerin yazdığı, kendini ifade ettiği bir gazete çıktı.
İstanbul’da sadece yoksulların, ötekileştirilenlerin, işçilerin, atık kağıt işçilerinin, midyeci kadınların, depremzedelerin yazdığı, kendini ifade ettiği bir gazete çıktı.
Mevzu adındaki gazete, sokaktaki yurttaşın kendini anlattığı bir gazete olarak, onların kendi imkanlarıyla çıkıyor.
İstanbul’da Haziran ayı içerisinde, işçilerin, yoksulların, ötekileştirilenlerin, atık kağıt işçilerinin, depremzedelerin, midyeci kadınların kendilerini anlattığı, kendi yazdığı şiirleri, öyküleri yayınladığı bir gazete yayın hayatına başladı.
Haziran ayında ilk sayısı yayınlanan ve “Bizim mevzumuz başka” sloganıyla çıkan Mevzu Gazetenin çıkış yazısında kendilerini şöyle tanımlıyorlar.
“ ‘Katı olan her şey buharlaşıyor’ diye bir söz var, bugün de neye dokunsak, bizi içinde yaşadığımız kötü koşullardan kurtaracak neye uzansak uzanalım, anında havaya karışıyor. Başka bir yaşama bizi götürecek herhangi bir yol gördüğümüzde, bu hayatı daha keyifli kılacak bir imkan bulduğumuzda yoksulluk ve adaletsizlik buna mani oluyor.
Geçtiğimiz aylarda yaşanan depremle birlikte bu memleketin bize mezar olarak kurulduğunu gördük. Deprem bölgelerinde, enkazlar altından yükselen ses bizim sesimizdi. Yitirdiğimiz canların, şimdi evsizlik ve yoksullukla cebelleşen depremzedelerin hakkı bizden başka kimsenin ellerinde değildir. Bu yüzden tam da şimdiden mevzumuzu, hikayelerimizi birleştirerek hazırlanmanın vaktidir. Buradan bir mevzu çıkarmanın, depremin kendisi olma vaktidir.
Bizler, bir avuç zenginin karşısında toplumun hep en kenarlarına itilen, hep kendisi yerine başkalarının konuştuğu yoksulların kendi sözünü üretebilmesi ve hikayelerinin, mücadelelerin birleşmesi için bu gazeteyle yola koyulduk. İktidarın yandaş beslemelerinden, sözde muhalefetin hep patronların ağzından konuşmasından, her krizde de bizi birbirimize düşürmeye çalışmasından bıktık!
Bizi ya Sünni-Alevi, ya Kürt-Türk-Göçmen, ya cahil-okumuş diye andılar. Gizlemek istedikleri ise, iliklerini sömüre sömüre zenginleştikleri insanlar olmamızdı.
Halbuki mevzu yoksulluk!
Kim kalır, gider, kim gelir? Hangi iktidar adayları bizlerin hikayesini, krizlerini çözebilir? Bizlerin dışında hiçbiri! Bizi yaşamaya mahkum ettiklerini sandıkları bu arka sokakları, depoları, yıkılan mahalleleri, atölyeleri bambaşka diyarlar sanıyorlar. Halbuki bu diyarlar dünyanın gerçekleridir.
Bu sebeple artık kendi mevzumuzu mevzu etmenin, buralardan bir mevzu çıkartmanın vakti geldi diyoruz. İşçinin, mahallelinin, kadınların, çocukların, Kürt’ün yani yoksulların dertleri ve hikayeleri nelerdir? Cevabını ve çözümünü bulmak için birleşiyoruz. Buraların sözünü, buraların sesini üreterek, kendi kollarımızdaki kurtuluşun yolunu yürümek için Mevzu Gazetesinde buluşuyoruz”
Gazetenin imtiyaz sahibi, kendisi de bir atık kağıt işçisi olan Ali Mendillioğlu. Gazeteye herkes dertlerini, yazdığı öyküleri, haberleri gönderebiliyor. Gazetenin dağıtımını da çoğunluklu olarak atık kağıt işçileri, yoksul mahalleliler yapıyor. Gönüllülerin de destek verdiği gazetenin sosyal medya hesapları ise şunlar; Twitter: @mevzugazete mail adresi ise, [email protected]
Gazetenin ilk sayısında, bir atık kağıt işçisinin şiiri, Şubat’ta yaşanan depremde gönüllü olarak deprem bölgesine giden bir gönüllünün tanıklıkları, depremde yaşamlarını yitiren ya da evsiz kalan göçmenlerle çalışan bir gönüllünün tanıklıkları, depremzedelerle röportajlar, market çalışanı bir işçinin kendi kaleminden yaşadıkları, atık kağıt işçileriyle röportaj, kentsel dönüşüm adı altında evleri yıkılan Fetihtepeli bir yurttaşın sürece ilişkin tanıklıkları, Tarlabaşında bir çocuğuyla yaşam mücadelesi veren Fatma’nın yine kendi kaleminden yaşadıkları yer alıyor.
Mevzu Gazetesi ile ilgili görüştüğümüz gazete gönüllüleri, gazete fikrinin aslında uzun zamandır konuşulduğunu, bir ihtiyaç olarak karşılarına çıktığını, bu ihtiyaca karşılık olabilecek bir gazete çıkartmayı düşündüklerini belirterek şunları söyledi, “Mevzu fikrinin ihtiyacı çok uzun vakitlerdir var olan bir ihtiyaçtı aslında. Fikrin ortaya çıkması ile bu ihtiyaca karşılık verebilecek, hata yapmayı göze alabilecek, kendi hikayelerimizi birleştirebilme ve anlatabilme cesaretini gösterebilecek bir aracı hayal etmekle başladı. Bu da birçok işçi direnişi, kentsel dönüşüm yıkımları, yoksulları bölen ırkçı saldırı politikaları gibi süreçlerin deneyimleriyle de somutlaştı. Çünkü, artık bizi bize başkalarının değil, yine bizim anlatacağımız hikaye düzlemi buralardı. Sadece zorluklarımız da değil, bunlarla nasıl mücadele ettiğimizi paylaşmak ve nasıl mücadele edebileceğimizi de konuşmak gerekti. Mevzumuz, sadece dertlerimizden de değil; hikayelerimizden çıkan şiirler, öyküler gibi bizim ürettiğimiz ve karşısında mücadele ettiğimiz her şeydir.”
Gazetenin farkının bir yöntemden ibaret olmadığını, toplumun dışına atılanları, ötekileri anlatmayı hedeflediğini anlatan gönüllüler, “Başkalarının bizi tarig etmesine izin vermeyip, bizi tarif edecek ötekinin de yine bizden olmasıdır. Bir atık kağıt işçisi neler yaşar, hikayesi nedir, bunları kendi diliyle, kendi sözüyle anlatır. Çünkü hikayelerimiz ve mücadelelerimiz iş alanlarına ve semtlerimize sıkıştırıldı. Hikayeleri de mücadeleyi de birleştirmek için, böyle bir fark yaratmak için bir mevzu çıktı. Mevzu’nun özneleri, Mevzu’yu üreten, Mevzu’ya yazan, onu dağıtan ve okuyanlardır. Böyle bir bütünlüklü ilişkiyle bir fark oluşturuyor” dedi.
Gazetenin dağıtım ve çıkartılma sürecine de değinen gönüllüler, gazetenin bir kolektif aklın ürünü olduğunu, dağıtım noktasında ilk etapta Mevzu’nun gönüllülerinin dağıtımı yaptığını belirterek şunları söyledi, “Bu noktada ilk etapta Mevzu'nun gönüllüleri, kolektifimizin emekçileri devreye giriyor. İstanbul'un birçok yoksul, emekçi semtlerinde Mevzu'yu anlatarak dağıtımı yapılıyor. Ankara'ya, İzmir'e, Amed'e de ulaştığı oldu. Ancak asıl meselemiz önümüzdeki süreçte Mevzu'nun dağıtımının az önce tarif ettiğimiz ilişki bütünlüğünde yerini alması. Yani bir atık kağıt işçinin yazıp ürettiği gazeteyi dağıtması gibi. Bu İstanbul'un neredeyse her sokağına girmesi demek. Fetihtepe'deki kentsel dönüşüm mağduru ve direnişçisi Mevzu yazarının başka kentsel dönüşüm alanlarında dağıtması bir şeylere hazırlık demek. Tarlabaşı'ndaki bir kadının hikayesini yazdığı gazeteyi mahallesinde dağıtması, göçmenin bütün o zorluklar içersinde başka göçmenlere Mevzu'dan bahsetmesi bunlar dayanışma demek. Mevzu dağıtımıyla, üretimiyle kendi kendi örgütleyen bir araç. Mevzu bizlerin duyulmayan, bu yüzden bağırdığımız sözlerimiz.”