PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Güney Kürdistan’da yayın yapan Channel 8 televizyon kanalına mülakat verdi.
Murat Karayılan, Önder Apo’nun çağrısında ilişkin konuşurken, sürecin Kürtler açısından ulusal karakterde olduğunu ve tüm Kürtlerin bu sürece destek vermesi gerektiğini belirtti.
Sürecin ilerlemesi için Türk devletinin saldırılarının mutlak surette durması gerektiğini ve Önder Apo’nun süreci doğrudan yönetmesi gerektiğini kaydeden Karayılan, bunun bir gereklilik olduğunun altını çizdi.
ULUSAL BİRLİK İÇİN ÇALIŞALIM
Konuşmasının başından Halepçe katliamını kınayan ve tüm şehitleri anan Karayılan, Newroz bayramını da kutladı.
Karayılan, “Bu tarihi günde ulusal birliğimiz için çalışalım ve bu tarihi dönemi ulusal birlikle taçlandıralım” dedi.
Önder Apo’nun çağrısının tüm dünyada yankı yarattığını söyleyen Karayılan, PKK’nin geçmiş yıllarda çözüm ve değişim yönündeki çabalarını hatırlattı.
DEĞİŞİM, DÖNÜŞÜM SÜRECİ
Karayılan, “10 yıldır her türlü yöntemle bize karşı savaştılar. Her türlü silahı kullandılar. NATO’dan da destek alarak her türlü modern silahı elde ederek bize karşı savaştılar. Evet biz bu savaşta bedel ödedik ama yine de ayakta kalmayı başardık. Bizi tasfiye edemediler. Ancak bu kez aynı devlet Bahçeli önce parlamentoda DEM Parti’ye selam verdi, sonra biz iç barışı yapmaya hazırız mesajları verdi. Kürtler ve Türklerin barışabileceğini ifade etti. Sonrasında ise Önder Apo’ya çağrı yaptı. Önder Apo’da bu çağrıyı bir fırsat olarak değerlendirdi. Madem devlet de böyle bir şey istiyor, barış olmasını istiyor o zaman biz de değişim ve dönüşüm sürecini başlatalım dedi. Bizim açımızdan bu süreç esasta değişim ve dönüşüm sürecidir.” dedi.
ONLAR DA ADIM ATMALI
Karayılan şunları ekledi: “Önder Apo bu süreçte hiçbir koşul-şart öne sürmedi. Ancak bu konu düalist bir konudur. İki tarafı olan bir sorundur. Bir tarafın bir şey yapması için diğer tarafın da bir şeyler yapması gerekir. Belli ki devlet heyeti de bu süreçte Önder Apo ile bazı tartışmalar yürüterek yeni bir yöntem kabul görmüş. Bizim atacağımız bir adıma karşı onlar da bir adım atmalılar ki karşılıklı adımlarla süreç yürüyebilsin. Yani bu öyle tek taraflı yürüyecek bir süreç değildir.”
“1 Mart’tan itibaren de ateşkes ilan ettik. Artık top Türk devletinin sahasındadır” diyen Karayılan, “Devlet bu sürecin gelişmesi için kendi sorumluluklarını yerine getirmelidir. Kimileri bunu bir koşul, şart olarak değerlendiriyor ancak bu böyle değil, bir zorunluluktur.” şeklinde konuştu.
ÖNDER APO AKTİF OLARAK SÜRECE KATILABİLMELİ
Hareketin kadrolarının ikna olması gerektiğini ve bunun ancak Önder Apo tarafından sürecin yürütülmesiyle mümkün olabileceğini söyleyen Karayılan, “Biz Kandil’e, Behdinan’a gelsin demiyoruz. Ancak özgür olması gerekir. Heyetlerin gidip kendisini görmesi, kendisinin de heyetleri göndermesi gerekir. Önder Apo, gerektiğinde çalışmalara, toplantılara iletişim kanalları üzerinden katılabilmeli. Özcesi aktif olarak sürece katılmalı” dedi.
KONGRE TARİHİNİ HENÜZ BELİRLEMEDİK
Aksi durumda bu sürecin böyle yürümeyeceğinin altını çizen Karayılan şöyle konuştu: “Her şey ancak temel toplantımız olan kongre ile olur. Fesih için de silah bırakmak için de PKK kongre kararı gereklidir. Kongre bunun için toplanacak. Biz kongre tarihini belirlemedik. Devlet tarafı kongre tarihini belirleyip hemen kongreyi gerçekleştirin diye bir şey duyduk.”
KONGRE İÇİN GEREKLİ KOŞULLAR OLMALI
“Tarih belirlemek ve kongre çağrısı yapmak, daha önce de söylediğim gibi Önder Apo tarafından yapılmalı” diyen Karayılan, şunları ifade etti:
“Biz mekân ve zamanı tam olarak netleştirebiliriz, bu konuda Önder Apo’nun perspektifi var. Ancak 500-600 kişinin hatta belki de daha fazla sayının katılacağı bir kongre için gerekli koşullar olmalı. Böyle bir kongrenin toplantısının gerekli koşullarının oluşmasını gerektiriyor. Daha koşullar sağlanmadan zaman geçirmeden, sürece yaymadan kongre yapın diyorlar. İnsan bu şeylere şaşırıyor. Biz ideolojik-siyasi bir hareketiz. Biz böyle temel bir kararı, sağlıklı şekilde, kimsenin dışında kalmadan, ayrışmadan, kimi grupların sürecin dışında kalarak savaşı sürdürmesin diye, ortak bir karar için, Önder Apo’nun perspektifi kapsamında herkesin sürece katılımı açısından kongrenin yapılmasına ihtiyaç var. Bunun için de iknanın olması gerekir. Kongre işte bu şekilde herkes açısından bağlayıcı olacak bir karar almalı. Kongre kararı olmazsa kimileri bu süreç bizi bağlamaz diyebilir. Onun için mutlaka kongre toplanmalı. Bunun için de saldırıların durması gerekir.”
“Terörsüz Türkiye” kavramına tepki gösteren Karayılan, “Bu ülkede en fazla da terörü siz yürüttünüz. Terör, tek taraflı değil ki. Cizre’de insanlarımızın üzerine benzin döküp yaktılar. Kürdistan’da böylesi vahşet düzeyinde terör yürütüldü” dedi.
TÜRKİYE SAVAŞI DURDURMALI
Önder Apo’nun köklü bir değişim dönüşüm gerçekleştirmek istediğini belirten Karayılan, “Bu hem Türkiye hem de bölge içindir. Onun için Türkiye gerçekten savaşın durmasını istiyor ve barışın olmasını istiyorsa o zaman savaşı durdurmalı” dedi.
Bazı Türk yetkililerin açıklamalarının sabote temelli olduğuna dikkat çeken Karayılan, “Özellikle Türk Savunma Bakanı Yaşar Güler, savaşı yürüten bakanın konuşmaları sabote temelli konuşmalardır. Hem kamuoyuna yanlış bilgi veriyorlar, belki de devlet başkanına da yanlış bilgi veriyor” diye konuştu.
YAŞAR GÜLER SABOTE EDİYOR
Karayılan, “Türkiye’yi kandırıyorlar. Yöneticilerini de kandırıyorlar. Gerçeklik böyle değil. Öyle söylediği gibi kimse de gidip teslim olmaz. Bu hareketin her bir ferdi kahraman bir insandır. Onur ve şerefi için hiç düşünmeden canını verebilir. Bizler fedai insanlarız. Kim gidip onlara teslim olur, kimse de gitmez. Onun için böylesi açıklamalar süreci sabote ve provoke eden açıklamalardır.” diye ekledi.
BİZ SÜRECE STRATEJİK YAKLAŞIYORUZ
“Dilde, zihniyette yeni bir süreç başlatma” çağrısında bulunan Karayılan, şöyle devam etti: “Biz bu sürece stratejik yaklaşıyoruz. Önder Apo sürece stratejik yaklaşıyor ve biz de Önder Apo’ya katılıyoruz. Ancak bunun gelişmesi için onlar da kendilerinde değişim yapmalılar. Biz Devlet Bahçeli’de biraz değişim olduğunu gördük. Önder Apo da bunu söylüyor. Ancak belli ki Yaşar Güler gibi birisinde hiçbir değişim yoktur. Öyle barıştır, halklar arasında ortak inanç geliştirme gibi bir şeyle alakası yoktur. Bu yaklaşım ancak süreci ağırlaştırır, sabotajcı yaklaşımlardır. Ama biz öyle dikkate de almıyoruz bunları. Biz devlete bakıyoruz. Bunlar esas kişiler değiller. Esas olarak bu süreci yürütenlerin tutumları bizim için önem arz ediyor.”
Karayılan, “PKK ideolojik, siyasi ve toplumsal bir harekettir. Sadece gerilla hareketi, savaşçı bir hareket değil. Belki de %10’nu askeridir. Toplumsal bir harekettir, kadroları var. PKK şu anda kuzey Kürdistan’da kendi tarihinin en güçlü zamanını yaşıyor. Gerilla konusunda acemi değiliz.” diye ekledi.
GEREKİRSE ANKARA’YI VURACAK KAPASİTEMİZ VAR
Gerillanın savaş kapasitesindeki değişimlere dikkat çeken Karayılan, “Biz bir gücüz, bir iradeyiz. Öyle basit ve sıradan değiliz. İçeriden olsun, dışarıdan olsun onları darbeleyecek teknikler elde ettik.” dedi ve şimdiye kadar 24 SİHA düşürdüklerini hatırlattı.
Karayılan, “Belki herkes bilmiyor ama onlar gerekirse Ankara’ya kadar her yerde hava saldırıları gerçekleştirebilecek düzeydedir. Gerillada da değişim-dönüşüm gerçekleşti. Gerilla bu sürece girdi. Önü açıktır. Söyledikleri gibi tasfiye olmuyor” ifadelerini kullandı.
TÜRK DEVLETİ İLE DENGEYİ İNŞA EDECEK DURUMA ULAŞTIK
Komuta konseyi toplantısına ilişkin çarpıcı bilgiler veren Karayılan, şunları söyledi: “Biz her yıl gerçekleştirdiğimiz komuta konseyimizin toplantısını bu yıl da gerçekleştirdik. Ancak geçen yıllar gibi basına yansıtmadık. Çünkü biz, Önder Apo’nun yürüttüğü bu sürece denk bir şey olmadığını, basına vermenin sürece uygun olmayacağını düşünerek basına yansıtmadık. İlk olarak bunu sizinle paylaşıyorum.
Toplantımızda şimdiye kadar yaşanan tecrübeler, yaşanan gelişmeler üzerine geniş kapsamlı değerlendirmeler yapıldı. Toplantıya sunulan raporlar ve yapılan tartışmalar sonucunda yeni bir savaş doktrinine ulaştık.
Geçen süreçte savaş hem yer üstünde hem de yer altında yürütüldü. Son yıllarda havadan da savaş yürütüldü. Özcesi biz hem yer üstünde, yer altında hem de havadan savaşı uzmanca yürütecek kapasiteye ulaştık. Bu şekilde Türk devleti ile bir dengeyi inşa edecek duruma gelmişiz. Savaş doktrinimiz de bu temelde oluştu ve biz kazanacağımıza da inanıyoruz. Aldığımız bu karar, Önder Apo’nun çağrısından önceydi. Ocak ayında toplantımızı yaparak kararlaşmaya gittik.”
Karayılan, şunları ekledi: “Biz HPG olarak Önder Apo’nun çağrısı temelinde yeni sürece hazırız. Ama aynı zamanda savaşa da hazırız. Bunun herkes tarafından bilinmesi gerekir. Hakikat budur.”
BU SÜREÇ BİRÇOK KESİMİ ETKİLEYECEK
Karayılan ayrıca şunları belirtti: “Silah bırakma konusunda birkaç hususu söylemek istiyorum. Bu süreç birçok kesimi etkileyecek. Türk devleti Kürtlerin bölgede statü sahibi olmasını kendisi açısından tehlike olarak görüyor. Hep böyle yaklaşmıştır. Fakat bizimle devlet arasında 1990’lı yıllarda oluşan ve 2000’e kadar oluşan denge Başur Kürdistan’da statü kazanılmasını sağladı. Türk devleti ilk başlarda kendisi için kırmızı çizgi olarak değerlendirdi. Ancak o denge durumunda gelişti. Eğer Türk devleti kendi içinde Kürt halkının kimlik haklarını tanır ve iç barış sağlarsa, o zaman diğer parçalardaki Kürtlere düşmanlığın hiçbir gerekçesi, nedeni kalmaz. Ancak eğer kimlik haklarını tanımadan silah bırakılırsa, o vakit başta Başur Kürdistan olmak üzere diğer Kürdistan parçaları üzerinde büyük tehlikeler oluşur.
KÜRTLERİN KİMLİK HAKLARI TANINMALI
O açıdan biz Türkiye’nin Kürtlerle gerçekçi bir barışı geliştirmesini istiyoruz. Kürt halkının kimlik haklarını tanımalı. Eğer öyle olursa Kürtlerle dostluk kurar. Şimdi bazı Kürt kesimlerine dost olduklarını söylüyorlar, ancak bu taktiksel bir dostluktur, kimse de kendisini kandırmamalıdır. Kürtleri birbirlerine karşı kullanmak için taktikler geliştiriyor. Gerçek bir dostluk için kendi içindeki Kürtlerin kimlik haklarını tanıması gerekir. Bu temelde silah bırakma olur. Öyle olmazsa olmaz. Biz böyle bir mücadele yürütüyoruz. Önder Apo bu süreci mücadele süreci olarak değerlendiriyor. O vakit tüm Kürt tarafları da bu gerçeği görerek destek vermelidir. Türkiye’de Kürtlerin kimlik haklarının tanınması, anayasanın o temelde hazırlanması ve barışın da böyle olması, ki barış öyle gelişirse o zaman Türkiye’de kazanır hem de Kürtlerle bölge çapında bir dostluk kurar, ama eğer öyle olmazsa Türk devleti Kürtler için hep tehlike olacaktır.
BU KÜRTLER İÇİN MİLLİ BİR MESELEDİR
Onun için diğer Kürdistan parçaları açısından da son derece önemlidir. Önder Apo da bu dikkatle ele alıyor. Tüm çabalarını da bu temelde geliştiriyor. Biz hem hareket olarak hem de tüm Kürtler olarak bir araya gelerek Önder Apo’nun elini güçlendirmeliyiz. Türk devleti hile, kandırma yollarına baş vurmasın ve Kürtlerin haklarını tanısın çabası içinde olmalıyız. Bu Kürtler için milli bir meseledir. Tüm Kürtler bunun için mücadele etmeli. Barışsever, demokrasiden yana olanlar, Kürtlerin dostları önder Apo’nun yürüttüğü sürece bu şekilde destek olmalıdırlar."