23 yıllık bir dağ yürüyüşünün adı: Şaristan
Şaristan sadece eline kamera almakla kalmayıp aynı zamanda soykırımdan geçirilmek istenen yiğit halkı için kleşini eline alıp amansız savaşlar içine girdi.
Şaristan sadece eline kamera almakla kalmayıp aynı zamanda soykırımdan geçirilmek istenen yiğit halkı için kleşini eline alıp amansız savaşlar içine girdi.
23 yıl omuzunda silah elinde kamerası, sırtında umut dolu çantası, kimi yerde dağ yamaçlarından kimi yerde sarp kayalıklardan, kimi yerde derin vadilerin içinden, kimi yerde kent, kentlerdeki karakol ışıklarının düştüğü ovalardan geçen patika yollardan yolun yolcusu olarak özgürlüğün peşinden yürüyordu…
23 yıl öyle güllük gülistanlık bir ortamda geçmedi. Karı, çamuru ve yağmur damlaları, kar taneleri gibi mermi, bomba parçaları, kazan bombaları, lav silahları ve roket mermilerinin sağanağı altında geçen bir yaşam. Her anı, her saniyesi, her salisesi ölüm ile iç içe, yaşam ile burun buruna kavga ile dolu geçen 23 yıllık bir gerilla.
Sözü edilen Şehit Şarıstan’ın yaşamıdır. Ateşin bekçiliğini, özgürlüğün yoldaşlığını yaparak 23 yıllık gerilla yaşamına acı, tatlı binlerce olayı sığdırdı.
Mücadele içinde geçen 23 yıllık gerilla yaşamı…
Hayatında silinmeyecek ve tarihe kalacak izler bıraktı. Bu izlerin başında birlikte kaldığı çok bağlı olduğu, bu savaşın kaderinin belirleyicisi olduğu ve ona duyduğu güven ile mücadelenin sonuçlanacağını düşündüğü ve bu bilinçle kamerasını eline alarak Kurdistan’da yaşanılan sıcak savaşı ve gerillanın amansız bir şekilde yürütmüş olduğu direnişin sözcüsü oldu.
KAMERASIYLA HAKİKATİN PEŞİNDEN KOŞTU
Gerilla Şaristan, 23 yıl boyunca bir elinde silahı diğer elinde kamerası ile hakikatin peşinden koştu ve hakikatin dili olmayı başardı. Neydi Şaristan’ı bu derecede hakikatin peşinden koşturan?
Şaristan’ı anlayabilmek için ilk önce ardında bırakmış olduğu değerleri görmemiz lazım. Kürdistan’ın her karış toprağında, asi dağlarında gerillanın yaşamının, savaşının, bağlılığının ve aşkının dili oldu Şaristan. Bu bilinçle adım atıyor ve hakikatin peşinden her gün daha çok koşuyordu.
Ardında o kadar büyük bir miras bıraktı ki…
Meslektaşları bugün Şaristan’ın bırakmış olduğu mirası sahipleniyor ve hakikatin kalemini günden güne güçlendiriyor.
Büyük duyguları kendinde yaratan insan her zaman yüce ve anlamlı yaşamayı bilen insandır. Tarih bütün hırçınlığı ile akıp giderken senin bize bırakmış olduğun miras su gibi, senin gibi hakikat yolunda ilerleyen ve elinde kamerası olan bütün insanlara ulaşıyor. Aktıkça yeniliklere gebe kalıyor ve geleceğin umutlarını taşıyor.
Geçtiğin topraklarda ektiğin tohumların filizlendiğine şahitlik ediyor bütün insanlık. Hakikatin öncüsü yaşam sembolü. Şimdi sende daha çok anlıyoruz hakikatin anlamını. Gurbetelli Ersözler’den Nujiyan Erhan’lara, Axin, Koçerîn, Avrîn, ve Rozalar’dan Şaristan’lara dek süren bu hakikat arayışı mücadelesi her zaman sürecektir. Hakikat halayı hiç durmadan biz meslektaşların tarafından her zaman devam edilecektir ve bir ülkenin özgürlüğü için bu hakikatin ardılları olacağız.
KALEMİ İLE FAŞİZMİN BELİNİ KIRDI
Şaristan, 23 yıllık hakikat savaşcısı ve basıncısı olarak kalemi ile faşizmin belini kırdı. Söylediği paylaştığı yazdığı her şey yaşanmış olaylardan ibaret ve bu yaşanılan olayları herkese yansıttı. Bir gerillanın gülüşünden tutun, yürüyüşüne kadar, bir ağacın altında oturuşundan tutun, kat ettiği uzun yolculuklara kadar Şaristan gerillanın sesi ve yüreği oldu. gerillayı halkı gerçek anlamda kalemi ile ele alarak faşist Türk Devleti’nin vahşi saldırılarını yansıtarak faşizmin belini kırdı. Şaristan bu bilinçle hareket etti ve savaşın en kızgın ortamlarında gerillanın sesi olmayı başardı. Kurdistan’ın asi dağlarından Rojava Devrimi'ne kadar amansız bir mücadele sürdürerek yaşanılan bütün olayların sesi ve şahidi oldu. Bununla kalmayıp ardında büyük bir miras bıraktı. Yoldaşlarına, meslektaşlarına, halkına, ülkesinin masum çocuklarının dili ve gülüşü oldu. Bu inançla yaşadı ve savaştı.
Şaristan sadece eline kamera almakla kalmayıp aynı zamanda soykırımdan geçirilmek istenen yiğit halkı için keleşini eline alıp amansız savaşlar içine girdi. Çoğu zaman yaralandı, kim bilir belki de ölümle burun buruna da gelmiş olabilir. Ama yaşama olan aşkı onu hiçbir zaman bu inançtan bu davadan vazgeçiremedi. Yaşama büyük bir aşk ile sarıldı ve yaşamı yaşamayı her zaman sevdi, sevdirdi.