28 Mart Amed Serhildanı: İlk taşın hikayesi

“İlk taş” ile başlayan Amed Serhildanı, Kürdistan’ın her karış toprağında AKP faşizminin başvurduğu her türlü hukuksuzluğa ve kullandığı orantısız güce rağmen amacına ulaşmış, Kürt Özgürlük Hareketi için en önemli dönemeçlerden biri olmuştur.

Franz Fanon, “Devrimin özü, ekmek mücadelesi değil, insan onuru için mücadeledir” der ve sömürge altındaki toplumların örgütlü bir yapıyla beraber sömürgeciye sıktığı ilk kurşunun aslında ilk olarak sömürülenin kendisine sıktığını söyler. İlk kurşundan sonra köleleştirilmiş, sindirilmiş, korkutulmuş ve eksiklik kompleksiyle yaşayan kişilik öldürülmüş, yerine yeni bir yaşam vücut bulmuştur. Franz Fanon, bu “ilk kurşun teorisiyle” beraber sömürülen toplumlara ışık olmuş ve bir hakikati dile getirmiştir.

Dört parçası sömürge altında olan Kürdistan’da ilk kurşun 15 Ağustos 1984 tarihinde Kürt Özgürlük Hareketi tarafından sıkıldı ve bu ilk kurşunla beraber 50.yılına giren büyük PKK direnişi başladı. O günden bugüne Kürdistan’ın her parçası görkemli serhildanlara şahitlik etti. 

Bu serhildanların en önemlilerinden biri de, 28 Mart 2006’da yaşanan Amed Serhildanı oldu. Serhildanın 16. yıl dönümünde  büyük direnişin patikalarından yürüyelim ve tarihe çok önemli notlar düşen ve sömürgeciye atılan ilk taşın hikayesine bakalım…

DEMOKRATİK KONFEDERALİZM İLAN EDİLDİ

21 Mart 2005’de Amed’de coşkulu bir Newroz kutlandı. Birçok sanatçının ve konuşmacının katılımıyla gerçekleştirilen Newroz’a yüzbinler eşlik etti ve bu Newroz’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan adına “Demokratik Konfederalizm” ilan edildi. Barış güvercinlerinin uçurulduğu Newroz’da, DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan AKP’nin Kürt sorununa yaklaşımını eleştirerek, "Sayın Başbakan, artık Kürt sorunu askere terk edilerek çözülemez. ANAP'ın, DSP'nin sonunu siz de yaşayacaksınız bu gidişle. Biz Ne ABD ne de AB'den çözüm bekliyoruz. Sorunu Türkiye ile çözeceğiz. Kürtlerin temsilcileri üç ay gibi kısa bir sürede Kürt sorunun çözmeye hazırdır. Bugün Abdullah Öcalan'ın demokratik konfederalizm düşüncesini tartışmaya açma günüdür. Yanlış diyorsanız, Türkiye halkı buna karar versin" dedi.

‘KÜRT SORUNU BENİM DE SORUNUMDUR’ YALANI

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Kürt sorunun çözümünü ortaya koyduğu “Demokratik Konfederalizm”in ilanı çok önemli bir çıkış noktası oldu. Bu, Kürt sorunun barışçıl yollarla çözümüne ilişkin çok önemli bir adımdı. 

Tarihler 12 Ağustos 2005’i gösterdiğinde dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Amed’de yaptığı konuşmada, “Kürt sorunu benim de sorunumdur” diyerek, “demokratik çözümü” adres gösterdi.

Bu süreç içerisinde Demokratik Toplum Hareketi (DTH) ilk defa yatay örgütlenme modelini halk ile buluşturmuş ve bunun meyvelerini toplamaya başlamıştı. Eylül 2005’te yapılan “Gemlik Yürüyüşü” ve “Önderlik İrademdir” kampanyası bunlardan sadece birkaçı olurken, 28 Mart Serhildanı’nın plasentası sayılabilecek bir örgütlenme çalışması yapan DTH, süreç içerisinde en önemli görevi üstlenmişti.

21 Mart 2006’ya gelindiğinde, yine Amed Newroz’unda her zamanki gibi yüz binler toplanmış ve üç gün sonra yaşanacak katliamdan habersiz, barış talebi meydanda haykırıldı. 

Ve tarihler 24 Mart 2006 gösterdiğinde Amed Serhildanı’nın işaret fişeği sayılabilecek bir haber geldi; Muş Güneyi Şenyayla’da Türk ordusu, NATO kapsamında istihbarat ve keşif desteği alarak 14 HPG gerillasını kimyasal silahlarla katletti. Barış çığlıklarına rağmen AKP hükümeti durmamış ve “Kürt sorunu benim de sorunumdur” dedikten yaklaşık bir yıl sonra içindeki faşizmi bir kez daha göstermişti. Fakat Kürt halkının bu katliama cevabı beklenenden çok daha büyük ve görkemli olacaktı.

28 MART: İLK TAŞ

Ve Amed Serhıldan’ı başlıyordu… Kürt siyasi hareketi, bütün örgütsel mekanizmalarını harekete geçirdi. Ne pahasına olursa olsun şehitler sahiplenilecekti. 

27 Mart’ta şehit cenazelerini Malatya Devlet Hastanesi’nden teslim almak için yola çıkıldı ve 6 gerilla cenazesinden 2’si Batman ve Siirt’e gönderilmek üzere Amed’e getirildi. 

Toplanma noktası olarak Bağlar’da bulunan Medine Bulvarı seçilmişti. Halk buraya akın etmiş ve konvoy kalabalıklaşmıştı. Defin işlemlerinin gerçekleştirileceği Yeniköy Mezarlığı’na yakın olan Şefik Efendi Cami’sinin önünde ciddi bir yoğunluk oluşmuş ve bütün Amed esnafı kepenklerini indirmişti. 

Bülent Tanışık, Muzaffer Pehlivan, Fatih Çetin ve Mahmut Güler’in Yeniköy Mezarlığı’nda defnedilmesinin ardından DEP (Demokrasi Partisi) eski milletvekili Hatip Dicle; "Newroz'da halk barışı haykırdı. Ama barışa 24 Mart'ta operasyonla cevap verildi. Bu Kürt halkına saygısızlıktır" dedi. Bu sırada çevik kuvvet ve özel harekat timleri, panzerlerle mezarlıktan dışarı çıkılacak yolları kapatmaya başladı. Kitle dağıtılmak isteniyordu. Fakat Kürdistan gençliği kadın ve erkek olmak üzere örgütlü ve hazır bulunuyordu. Halka öncülük eden Kürdistan gençliği “ilk taşı” atmış ve çatışmaların ilki Yeniköy Mezarlığı’na yakın bir yerde bulunan Bağlar 10 Nisan Karakolu civarında başlamıştı. İlk anda normal bir çatışma gibi görünen bu süreç, şehir savaşına evrilerek Kürdistan’ın en kapsamlı serhildanı haline gelecekti. 

Polis, ateşli silah ve gaz bombalarıyla halka saldırırken, gençlik örgütlenmesinden 150 kişilik öncü grup polise molotof kokteyli ve taşlarla karşılık verecekti. Serhildan, Amed’in Bağlar ilçesinden Kayapınar, Yenişehir ve Sur ilçelerine sıçrayacak ve oradan da bütün Kürdistan’a yayılacaktı. Serhildan ağırlıklı olarak Kuruçeşme, Bağlar Merkez, Mardin Kapı, Melik Ahmet semti, Oryıl, Medine Bulvarı, Sakarya ve Emek Caddesinde devam etti. Birkaçı ateşli silah yaralanması olmak üzere yaklaşık 70 kişi yaralandı,  29’u çocuk olmak üzere 100’aşkın kişi gözaltına alındı. İlk gün ağır yaralanan Mehmed Akbulut (18) ve Halil Söğüt (78) birkaç gün içinde yaşamını yitirerek Serhildan’ın ilk şehitleri arasına katılacaktı.

İlk gün, yani 28 Mart Salı günü DTP yetkilileri ve Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, çatışmaların daha fazla büyümemesi için hem devlet yetkilileri hem de direnişçilerle görüşme yaptı. Yoğun görüşme trafiği sonucunda saat 21.30’da çatışmalar sona erdi.

‘AMED HALK İNSİYATİFİ SERHILDANI SAHİPLENMEYE ÇAĞIRDI’

29 Mart Çarşamba günü ise sabah saatlerinde çatışmalar büyüyerek devam etti. Özgür Yurttaş Hareketi ve Halk Meclisleri, gençlik ve kadın hareketleriyle beraber öncü rol oynadı. Esnaf tekrardan kepenk kapattı ve birçok mahallede barikatlar kuruldu. Artık çatışmalar Dicle Üniversitesi’ne de sıçramış ve dersler boykot edilmişti. Polis, okul çıkışlarında gelişigüzel gözaltı yapmaya başlamıştı.

29 Mart Çarşamba günü 28 kişi ateşli silahlarla vurularak yaralandı. Tarık Ataykaya (22) ve İsmail Erkek (8) ateşli silah yaralanması sonucu, Mehmet Işıkçı (19) ise darp sonucu yaşamını yitirdi ve şehitler kervanına katıldı.

Amed Halk İnisiyatifi ve Kürdistan Ulusal Kongresi, Avrupa Kürtlerini, diğer Kürt kentlerini ve uluslararası kamuoyunu; serhıldanı sahiplenmeye çağırıyordu. İkinci gün Serhıldan Amed sınırlarını aştı, Êlih, Colemêrg, Riha, Sêrt, Şirnex, Mêrdîn, Dersim ve Wan başta olma üzere Serhat bölgesinin tamamına yayıldı. AKP faşizmi o kadar çaresiz kalmıştı ki, çareyi TSK’yı tekrardan sokağa indirmekte buldu. TSK, Amed’in Ergani İlçesi’nde bulunan 16. Zırhlı Tugay Komutanlığı’daki çok sayıda zırhlı personel taşıyıcı ve tankı, sabahın erken saatlerinden itibaren Seyrantepe’de bulunan 7. Kolordu Komutanlığı’na kaydırdı. Çok sayıda tank ve askeri aracı ise, Ofis semti ve İstasyon bölgesine konumlandırdı.

29 Mart Çarşamba günü dönemin Valisi Efkan Ala’nın çatışmaları durdurmak için DTP yöneticileri ve direnişçilerle yaptığı görüşmeler sonucunda çatışmalar 29 Mart akşamı saat 23.00 sularında durdu. 3 kişinin şehit düştüğü ve 200 kişinin gözaltına alındığı aynı gün 130 polis yaralandı.

‘AKP FAŞİZMİ CENAZELERDEN DAHİ KORKTU’

Tarihler 30 Mart 2006’yı gösterdiğinde, direniş gittikçe büyüyor, direniş büyüdükçe AKP faşizmi, tek silahı taş ve molotof kokteyli olan halkın direnişini kırmak için her türlü orantısız güce ve hukuksuzluğa başvuruyordu. Serhıldan sırasında  Bir gün önce yaşamını yitirilenlerin defin işlemleri için halk tekrar Medine Bulvarı’nda toplandı. Yeniköy Mezarlığı yolu üzerinde bulunan 10 Nisan Karakolu önünde tekrardan çatışmalar başladı. Karakoldan açılan ateş sonucunda Enes Ata (6) ve İsmail Erkek (8) hedef gözetilerek vuruldu ve şehit edildi. Yine aynı gün gözaltına alınıp kaybedilen Mahsun Mızrak (17) 5 gün sonra “kimliği belirsiz ceset” olarak bulundu. Bir diğer şehadet ise basın çalışanı olarak alanda bulunan, Halk İçin Devrimci Demokrasi Gazetesi çalışanı olan ve aynı zamanda Dicle Üniversitesi Mimarlık Bölümü 2. Sınıfında okuyan İlyas Aktaş’ın şehadetiydi. Aktaş, 30 Mart günü gözünden vuruldu ve 7 Nisan’da yaşamını yitirdi.

30 Mart 2006 günü, İnsan Hakları Derneği (İHD) gözlem raporuna şöyle yansıdı:

  • • Polisler, önceki günden farklı olarak helikopterlerden de kitlenin üzerine gaz bombası atarken, kitle doğrudan hedeflenerek mermi sıkmış, aşırı derecede göz yaşartıcı gaz kullanmıştır. Ayrıca, gelişigüzel bir şekilde, eyleme katılan katılmayan ayrımı yapılmaksızın, polis, ara sokaklara da girerek insanları şiddetli bir şekilde darp etmiş, gözaltına almış ve binaların içine girerek psikolojik ve fiziksel şiddet kullanmıştır.
  • • Kitlenin dağıtılması için kullanılan gaz bombalarının havaya atılması gerekirken, doğrudan kitlenin üzerine atılması, yaşam hakkına yönelik ihlal kastıyla hareket edildiğini ortaya çıkarmıştır.
  • • Cenaze töreni esnasında kalabalığın üzerinden F-16 savaş uçakları ile askeri helikopterler uçmuş; kitle psikolojik olarak gerginliğe sürüklenmiştir.
  • • Cenaze töreninden dönen kalabalık, Medine Bulvarı, Emek Caddesi, Hatboyu Caddesi, Sakarya Caddesi, Cezaevi mevkii, Urfakapı, Sunay Caddesi, Mardin Kapı, Koşuyolu Parkı civarında polisle çatışmaya girmiştir.
  • • Havanın kararmasının ardından da olaylar devam ederken, Emek Caddesi üzerindeki gruplara özel harekat timleri ve çevik kuvvet ekipleri panzerler eşliğinde müdahale etmiş; müdahale esnasında çevredeki binaların camları polisler tarafından taşlarla kırılmış, evlere gaz bombaları atılmış ve çevredeki yurttaşlar tehdit edilmiştir.

Serhildanın 4. gününde, yani 31 Mart 2006’da Amed tekrardan çatışmalara gözünü açtı. Amed’in genelinde esnaf tekrar kepenk kapattı. Çocukların küçücük bedenlerinden dahi korkan AKP faşizmi, Enes Ata ile İsmail Erkek’in cenazelerinin sabaha karşı saat 05.00′da sadece ailelerinin katılımı ile defnedilmesi yönünde karar aldı ve cenazelerin şehir merkezinde defnedilmesinde izin vermedi. Enes Ata ve İsmail Erkek’in cenazeleri, AKP faşizmini serhildan nidalarıyla sağır eden bir sessizlik içerisinde defnedildi. 

28 Mart’ta başlayan Amed Serhildanı’nda 200 kişi çocuk olmak üzere toplam 563 kişi gözaltına alındı. 91’i çocuk olmak üzere 382 kişi tutuklandı. Gözaltına alınanlara sistematik bir biçimde işkence uygulandı. 161 kişi yaralandı. 14 kişi ateşli silahlarla hedef gözetilerek ya da darp edilerek öldürüldü. Ölenlerin 7’si çocuktu.

Tarihler 1 Nisan’ı gösterdiğinde, “ilk taş” ile başlayan Amed Serhildanı, başta Amed olmak üzere Kürdistan’ın her karış toprağında, AKP faşizminin başvurduğu her türlü hukuksuzluğa ve kullandığı orantısız güce rağmen amacına ulaşmış ve Kürt Özgürlük Hareketi için en önemli dönemeçlerden biri olmuştur.  Vedat Aydın’ın katledilmesiyle beraber Amed’de yaşanan serhıldan, Kürtlüğün inkarına karşı yapılan bir serhildanken,  28 Mart Amed Serhildanı ise işgalciye karşı yapılan bir serhildan olarak yeni bir pencere açmıştır. Kürt siyasal hareketinin kadroları yüzü ak bir şekilde öncü rolünü oynamış ve Kürt halkı büyük bir mücadele örneğini daha dünya tarihine emanet etmiştir. Ve bu serhıldanla beraber tarih tekerrür etmemiş, ileriye taşınmıştır.

SERHILDANA DAİR BİR HATIRLATMA

Amed Serhildanı’ın başladığı ilk günden, 28 Mart 2006 tarihinden sonraki günlerde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bir konuşması sırasında “Güvenlik güçlerimiz, çocuk da olsa, kadın da olsa, kim olursa olsun, gerekli müdahale neyse onu yapacaktır” dedi.

O dönem olaylara bizzat şahitlik eden ve süreci yaşayan  PKK Eğitim Komitesi Üyesi Nurettin Demirtaş bir röportaj sırasında Emniyet Müdürlüğü’ndeyken kendilerinden iki talepte bulunulduğunu şöyle anlattı: 

“Emniyet Müdürlüğü'ndeyken bizden iki talepte bulundular:

Birincisi, serhildanı durdurmamızdı. Cevabımız netti: “Biz başlatmadık ki biz durduralım. Yapılan katliama halkın verdiği cevaptır. İkincisi ise ‘Murat Karayılan’a söyleyin, şehirlerdeki eylemleri durdurursa, özellikle HPG’ye bağlı 'Özel Kuvvet' elemanlarını şehirlere göndermezse Başbakan Erdoğan çözüm için siyasi bir süreç başlatacak.’ Bunu bizzat kendisi iletmemizi istemiştir.”