Çocuk ruhlu bir devrimciydi Devran

Devran, olgun ama olgunluğunun altında gizlenen çocuk ruhlu bir devrimciydi. Sokakta, zindanda, dağda düşmanın üzerine yürüdü; Şengal’de ihanete rest çekti.

Serhad’ın asi dorukları kadar yüreğinde sevda taşıyan bir gençti. Zindanların soğuk duvarlarına sığamayan yüreğini, demir parmaklıkların arasından dağların doruklarına sürükledi. Emrah Yıldızer (Devran Glîdax), 4 Nisan 2021’de Türk devletinin Medya Savunma Alanlarına bombardımanında şehit düşene kadar hiç durmadı.

Yıldızlaşan, anlam yaratan ve yaşatan yoldaşlarımızla yapılan yolculuklar her zaman anlam yüklü olmuştur. Nerden bilebilirdik kutsal yaşamımızda Devranlar tanıyacağımızı? Nerden bilirdik hayatımızda ifadeleri her daim yoksun kalacak yoldaşlıklar kuracağımızı? İşte bulunduğumuz mekanlardaki yolculuklarda nice canları tanıdık ve tanımaya da devam ediyoruz. Şehadetini öğrendiğim 4 Nisan 2021’den beri çok defa yazmaya çalıştım ama her defasında yazmaya başladıkça tıkandım. Yarım kalmasını istemedim. Acaba yaşama ve yoldaşlığına olan sevgisini, emekçi, doyumsuz sohbetlerini, tez canlılığını, fedakar, geçmişteki anılarına her anında bağlı ve dahası güzelliklere ev sahipliği yapan yüreği, yoldaşı nasıl yazabilirim? Peki ya bunu yazıya dökmek nasıl olacak? Artık bir yerden başlamak da gerek. Anlatabilmek gerek çocuk ruhlu devrimciyi…

GENÇLİK, CEZAEVİ VE DAĞLAR

Emrah Yıldızer; işgalciler tarafından Kürt halkının üzerine uygulanan inkar ve imha politikalarının en yoğun yaşandığı bereket diyarlarından biri olan Bazîd’de gözlerini dünyaya açar. Büyüme çağlarında yaşanan inkar ve imha politikalarını çok net görür. Gördükçe ve yaşadıkça bir yerden başlamam gerek, diyerek gençlik çalışmalarında yer aldı. Emrah’ın aktif katılımını hazmedemeyen devlet, dört duvar arasında zapt edebileceğini düşünse de yanıldı. Çalışmalarda olduğu kadar, gençlik baharında zindanda da mücadeleyi daha yakından tanıma şansı oldu. Umut yürekli tutsak yoldaşlarına karşı uygulanan hukuksuzlukları, yönelimleri görür, düşüncelerde bile ifadesi olamayan ilkesizliklerle yüzleşir. Özgürlük mücadelesi şehitlerinin kahramanlıklarını duyarak, kişiliğinde ve duygularında derin sorgulamaları yaratır. Zindan alanını kendini eğitme temelinde değerlendirir, iddia ve kararlılığını daha da büyütür. Büyük kararlılık ve iddia sonucu yüzünü dağlara çevirir. Emrah artık yolunda, yaşamında yar olacak, mücadele saflarındaki zikzaklı patikalarda Devran Glîdax olarak yürümeye devam edecekti.

UMUDUNA YENİ UMUTLAR EKLEDİ

Serhad’ın asi dorukları kadar yüreğinde sevda taşıyan bir genç. Serhad’ın asi çocuğu zindanların dar, soğuk duvarlarına sığamayan yüreğini, demir parmaklıkların arasından dağların doruklarına sürükledi. Emrah, Devran’ın hakikatinde buldu kendini. Özgürlüğün umuduyla yüreğini ve beynini taçlandırdı. Kutsal diyarlarda, ana tanrıçaların taht kurduğu mekanlarda, ‘sevgi ve emek’ dedi. Yürüdü durmaksızın soluksuzca. Kürdistan dağlarında devrimci kişiliğini daha da güçlendirdi. Umuduna, yeni umutlar ekledi. Devran’a, kendini geliştirmek yetmiyordu. “Olanla değil daha da olması gereken devrimci görevlerle kendimi geliştirmeliyim” dedi. Önderliğine olan özlem ve sevdası ile “yarınlara merhaba” dedi. Soluksuzca yürüdü, dağların en yüksek zirvelerinde hakikate olan aşkına ermek istedi. ‘Hayatta çözümsüz olmak kadar çirkin ve kahreden başka duygu yoktur’ diye her anında düşündü. “Adeta köle misali elin kolun bağlı kalır. Çaresiz ve ulaşamadığım amacın kahrı daha fazla kahrediyordu ama umudum bana güç veriyordu ve dudaklarımın arasında kalan en ufak gülümsemeyi çevreme yansıtabiliyordum. Umut; hayatta tutunmak için en büyük güçtür. Güneşin sofrasında yerini almak ve güneşin kıblesinde umudu yudumlamak” dedi.

ŞENGAL’DE EN ÖN MEVZİLERDE

Güneşin berraklığında her geçen gün daha da yenilendi. Her doğan güne merhaba, her batan günde, gece yıldızlarla buluşma heyecanıyla gün batımını bekledi ve yeni doğacak güneşin hazırlığını yaptı. Her doğan güneş tohumlara yeniden can verirken, Devran tohumlarda can buldu. Bu nedenle “bereketli topraklarda güneşin kıblesinde, umutları meyvelendirmenin amansız çabasında olacağım” iddiasıyla soluk alıp verdi. Yaşadıkları ona hiçbir zaman yeterli gelmezken yönünü kara çalıların kutsal topraklarda, 74’üncü hükmün sürdürülmesinin istendiği Şengal’e çevirdi. Kara fermana karşı durmaksızın aydınlık yaşam için amansız mücadelede silah yoldaşlarıyla beraber en ön mevzilerde yerini aldı. “Aydınlık gelecek çocukların kahkahasındadır. Bu kahkahalar Şengal’in her bir karış toprağında duyulmalı. Feryat, figan, kan ve katliamlar değil, çocuk kahkahalarıyla dolmalıydı Xanesor, Barê, Dîgorê ve Şengal” dedi.

İHANETİN ÜZERİNE YÜRÜDÜ

Durmaksızın savaştı ve savundu. Amed, Deniz, Orhan, Nûjiyan, Şoreş ve dahası binlerce can yiğitçe kör dehlizleri yırtıp geçti. Karanlık günlerin bitmesi sonrası bir kez daha aydınlığı gören Şengal tekrar karanlıklara büründürülmek istendi. Kara çalıların adı bu defa ‘Roj Peşmergeleri’ oldu. “Aydınlık geleceğimize, kutsalımıza ve tarihimize dokunmayın” dedi. Yürüdü yiğitçe Roj’u sahte namertlere karşı. Kan ve barutun birbirine karıştığı ihanetli günde çocuklar artık çöllerde kuruyarak ölmesin, özgürce gülsünler diye Xanesor’da yürüdü ihanetin üzerine. Xanesor’daki ihanetin mermisi sonucu ayağından yaralandı. Vurdular sol ayağından ama yine de durmadı, pes etmedi. Namerdin üzerine soluksuzca yürümeye devam etti. Şengal alanından 2018’de geri çekilerek Kürdistan dağlarının asi doruklarında anlamlı yolculuğuna devam etti.

DEVRAN GİBİ YOLDAŞLARI TANIMAK

Yaşanan anılar içinde, anılar yaratan yoldaşlarımızı unutmak hiç de kolay değildir. Yaşanan dakikaları bile insan bazen tekrar yaşamak ister. Bazen sarılarak ayrılmak istersin ama birden ani ayrılıklar kapıyı çalınca insanın elleri, kolları kilitlenir. Ne olduğunu anlamaz bir duruma girersin. Öyle amansız ve isimsiz olan özlemlere girilir ki, amansız özlemler anında çok istersin yanında olmasını. Canlarımıza olan özlemler çok ağır olur. Bazen ansızın bir yerlerden duyulan şarkı bile seni yaşadığın bir anına, geçmişe götürür. Her gidiş bizlere güç yarattığı kadar amansız özlemleri de yaratır. Aynı duygu ve düşünceleri yaşıyoruz. Devran gibi yoldaşları tanımak, isimlendirebilmek bile şu anki yaşadığımız yoldaşlıkları daha da kutsallaştırır. Her zaman olduğu gibi tekrar aramızda olduklarını onlara söyleme dilimiz olsun. Her gece yıldızlara daha başka bakalım ve sessizce onları izleyelim. Nasıl ki her gece sessizce bizleri izliyorlarsa bizler de onları izleyelim. Onlar her bir parıltısında duygularımızı hissedecek ve cevap olarak da parlayacak. O kadar çoklar ki bazen onlarla sohbet etmeyi bitirmeden uykuya dalarız ama yarın gece de muhakkak telafisini yapmaya çalışırız. Onlar da anlam veriyorlardır ve onları çok özlediğimizi, sevdiğimizi biliyorlar, bu yüzden de geceleri üzerimize örtü misali serilirler.

Devran yoldaş, olgun ama olgunluğunun altında gizlenen çocuk ruhlu bir devrimci. Ne kadarda yakışıyordu gülmek sana. Tanıştığı yoldaşlarının yüreklerinde hemen yer edinmeyi başaran Devran yoldaş. Çocuk ruhlu genç adam, seni ve şahsında tüm yıldızlarımızı saygı ve minnetle anıyorum. Elveda demeyeceğim sana ve senin gibi güzel insanlara… Ayrılıklar için kullanılan bir kavramdır. Her gece güzelliklerini bizlere gösteren yıldızlı gecelerde buluşmak dileğiyle derken, yıldızlı gecelerimizin son bulmaması umuduyla…