İHD: 16 yaşındaki Aksem'in yaşam hakkı ihlal edildi
İHD Urfa Şubesi, 16 yaşındaki Muharrem Aksem'in polis tarafından yaşam hakkının ihlal edildiğine dikkat çekti.
İHD Urfa Şubesi, 16 yaşındaki Muharrem Aksem'in polis tarafından yaşam hakkının ihlal edildiğine dikkat çekti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Urfa Şubesi, merkez Eyyübiye ilçesine bağlı Micit (Çalışkan) Mahallesi’nde, 24 Mart’ta polislerin atış talimi yaptığı alanda 16 yaşındaki Muharrem Aksem'in ölü bulunmasına ilişkin hazırladığı raporu açıkladı. Dernek binasında yapılan toplantıya İHD şube temsilcileri de katıldı. Hazırlanan raporu, İHD Urfa Şubesi Eşbaşkanı Mustafa Vefa okudu.
Görgü tanıkları, gazeteci beyanı ve aile avukatının tespitlerine yer verilen raporda, tüm aktarımlarda, Aksem'in ölü bulunduğu yerin hemen yanında polislerin atış talimi yaptığı, alanda patlamış ve patlamamış mühimmat bulunduğu, atış talim alanı olduğuna dair herhangi uyarıcı bir levhanın bulunmadığı kaydedildi.
Ailenin avukatı ile yapılan görüşmede konuya ilişkin adli soruşturma başlatıldığı ancak dosyada soruşturulan herhangi bir failin bulunmadığı, idari soruşturmanın ise başlatılmadığı bilgisine yer verildi.
TESPİT VE KANAATLER
Valiliğin açıklaması ve ön otopsiye de yer verilen raporda, tespit ve kanaatler ise şöyle sıralandı:
“* Heyetimiz M.A.’nın yaşam hakkının ihlal edildiğini tespit etmiştir.
* Görgü tanıklarının ve mağdurun yakınlarının tutarlı beyanlarından, yerleşim bölgelerine yakın bir yerin emniyet müdürlüğü özel harekat birimlerine atış alanı olarak tahsis edildiğini ve yaklaşık 2 yıldır tesis edilen alan dışında çok sayıda mühimmat kalıntısının görülmüş olması atış alanı dışında olan alanların da atış alanı olarak kullanıldığını belirlemiş bulunmaktayız. 2 yıllık süre zarfında atış eğitimlerinin yapıldığı zamanlarda güvenlik önlemlerinin alınmadığını ve bölgede ikamet eden yurttaşlara duyuru yapılmadığı tespit edilmiştir.
* Atış alanı olarak tahsis edilen yerin hazine arazisi olduğu, önceki vasfının daha önce bölgede genellikle hayvancılık ile geçimini sağlayan köylülerin kullanımında olan bir mera alanı olduğu ve hayvancılıkla uğraşan bölge halkı için riskli bir alan olmaya devam ettiği kaydedilmiştir.
* Söz konusu bölgede yapılan eğitim atışları öncesinde veya sonrasında atış müfredatlarına uygun olmadığı, Emniyet Genel Müdürlüğü Atış Yönetmeliği 10. ve 11. maddesine aykırı şu durumlar tespit edilmiştir:
- Eğitim ve atışlar boyunca atış alanının etrafına tehlikeli bölgeyi belirten kırmızı flamalar dikilmemiştir.
- Atışın yapılacağı bölge sakinlerine ses yükseltici cihazlardan faydalanılarak duyurulmamıştır.
- Atış alanına giren ve çıkan bütün yollar kapatılarak ilgisiz kişilerin girmesi engellenmemiştir.
* Yerleşim yerlerine çok yakın ve hayvancılıkla geçinen insanların yaşadığı bir bölgede ağır ve tahrip gücü yüksek silahların da kullanıldığı, bölge sakinleri geçmiş tarihlerde yetkili birimlere endişelerini dile getirmelerine rağmen önlem alınmadığı kanaatindedir.
* Heyetimiz atışlar yapıldıktan sonra çevrede mühimmat kontrolü yapılmadığını, kullanılan mühimmatın patlayıp patlamadığını kontrol etmek gibi sorumlulukların yerine getirmemesi sebebiyle başta insan olmak üzere birçok canlının yaşamının riske atıldığını tespit etmiştir.
* Heyetimiz Şanlıurfa Valiliği olayın hemen akabinde gerekli idari soruşturmayı açıp olaya ilişkin delilleri tüm boyutlarıyla incelenmemişken mağdurun bulduğu cismin patlamış olmasını değerlendirdiklerini açıklamış olması bağımsız, tarafsız ve hakkaniyetli bir soruşturmanın yürütülmeyeceği şüphesine sebep olabileceği kanaatindedir.
* Heyetimiz, ülke genelinde ve Şanlıurfa özelinde yaşanan hak ihlallerinde fail olan veya sorumluluğu bulunan kişilerin hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmaların tarafsız ve bağımsız olarak yürütülmemesi, yargı uygulayıcılarının çoğu zaman kamu görevlisi olan failleri korumaları, temel insan haklarının devletin üstün çıkarlarının altına alınması sebebiyle yaşam hakkı ihlallerine sebep vermektedir. Bir devlet politikası haline gelen cezasızlık yaklaşımı, başta atış alanları çevresinde yaşayan insanların yaşamlarını yitirmelerine sebep olabileceği ve gerekli önlemlerin alınmaması durumunda yeni ölümlerin meydana geleceği kaygımızı da dile getirmek isteriz.”
Raporun devamında şunlar da belirtildi:
“* Öncelikle etkin adli ve idari soruşturmanın başlatılarak M.A.’nın yaşamını yitirdiği yer ve atış alanı olarak tesis edilen bölgenin suç mahali olduğu kabul edilerek delillerin karartılmaması adına geniş kapsamlı bir incelemenin yapılması,
* Böylesi ağır ve ciddi bir insan hakkı ihlaline sebep olan tüm sorumluların yargı önünde hesap vermesi adına etkin bir soruşturma yapılması ve yapılacak olan yargılama ile sorumluların cezalandırılması gerekmektedir.
* Tesis edilen alanın sınırları ve bu alan dışında bulunan boş kovan ve mühimmatın tespit edilmesi, atış eğitimi esnasında ve sonrasında tutulması zorunlu kayıt defterleri ile karşılaştırılması gerekmektedir.
* Daha önce mera alanı olarak kullanılan ve hayvancılık ile geçinen bölge halkının kullanımında olan alanın atış alanı tesis edilmesine ilişkin karardan dönülerek o bölgenin atış eğitim sahası olmaktan çıkarılması,
* Urfa’da bu alanlara benzer kolluk birimlerince atış alanı olarak kullanılan başka bir yerin olup olmadığının kamuya duyurulması gerekmektedir.
* Heyetimiz; yaşanan ağır ve ciddi ihlal ile ilgili etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması gerektiğini tespit etmiştir. Anayasa, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesine uygun şekilde “bağımsız” ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması için hükümeti derhal gerekli çalışmaları başlatmaya davet etmektedir. Ayrıca heyetimiz ihlale neden olan kişi veya kurumların ağır yaptırımlara maruz bırakılarak cezalandırılması, çocukların ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmelerce belirlenen haklarının korunması açısından önem arz etmektedir. Bu sebeple Anayasa ve uluslararası anlaşmalarla garanti altına alınmış olan Yaşam Hakkı ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ile garanti altına alınmış olan çocuk haklarının korunması ve uygulanması süreçlerinde yükümlülüklerini yerine getirmede gerekli özen ve gayreti göstermeyen devletin yükümlülüklere uyması için sivil toplum kuruluşlarını ve uluslararası denetleme mekanizmalarını göreve davet ediyor."