İHD, gözaltında kaybedilen 3 ismin akıbetini sordu
İHD, Amed'de gözaltına alınıp 'kaybedilen' Selim, Hasan ve Cezayir Orhan'ın akıbetini sordu.
İHD, Amed'de gözaltına alınıp 'kaybedilen' Selim, Hasan ve Cezayir Orhan'ın akıbetini sordu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, 2 haftada bir düzenlediği "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eylemini Konak'daki eski Sümerbank önünde yaptı. Bu hafta yapılan açıklamada, 6 Mayıs 1994’te Amed'in Kulp ilçesi Deveboyu köyüne yapılan baskında gözaltına alınıp bir daha haber alınamayan Selim Orhan, Hasan Orhan ve Cezayir Orhan'ın akıbeti soruldu.
KÖYLERİ BASILDI, EVLERİ YAKILDI
İHD İzmir Şube Sekreteri Ali Aydın, yapılan baskında bir saat içerisinde halkın köyü terk etmesi istenilerek, ardından evlerin yakıldığını belirtti. Aydın, yakılan evlerin arasında Selim ve Hasan Orhan’ın da evlerinin bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Evlerin etrafında çadır kuruldu. Bir süre sonra, askerler erkekleri köy meydanına topladı. Orada bulunan M. Selim Orhan, Hasan Orhan ve 17 yaşındaki Cezayir Orhan’ın kimliklerini aldı ve yukarıda tepede kalan komutana anons ederek 'şahıslar burada ancak Salih yok, oğlu Cezayir’i getirelim mi?' dediğinde karşıdan 'getirin' emri verildi. Bu üç kişi sağ olarak askerlerin gözetiminde Gümüşsuyu Mezrası'nda Zeyrek Karakolu’na görüldü. Zeyrek Karakolu’ndan sonra Lice Yatılı Okulu’nda da Orhan ailesini tanıyan ve gözaltında olan Ramazan Ayçiçek 'Lavaboya giderken Cezayir’i gördüm. Bana 'bize işkence yapıyorlar. Hasan Orhan onlara ‘Allah’tan korkmuyor musunuz, benim de oğlum asker neden bunu bize yapıyorsunuz’ dedikten sonra bizi işkenceden çıkardılar. Sonra bize elbise giydirip dağa çıkardılar kameraya çekip serbest bırakacaklarını söylediler' dediğini anlattı. Ardından da, bir daha aileyi görmediğini söyledi."
Yaşananlardan sonra Kulp’ta 8 kişinin katledildiği haberinin geldiğini söyleyen Aydın, "Haberi alan köylüler cenazelere bakmaya gitti. Ancak öldürülenler yakıldığı için teşhis edilmedi. Ailenin ve İHD Diyarbakır Şubesi’nin yapmış olduğu bütün başvurulardan bir sonuç alınmadı" diye belirtti.
Bunun yanı sıra 9 Mayıs 2003'te Kulp’un Bağcılar Kevrekok mevkiinde daha önce köylülerin gidip teşhis edemedikleri yerde bulunan toplu mezarlarda gözaltında kaybedilen Kudusi Adıgüzel için eşi Muhlise Adıgüzel'in DNA için savcılığa başvurduğunu söyleyen Aydın, “Kulp Savcılığı mezarı açıp 8 kişiye ait kemikleri İstanbul Adli Tıp’a gönderdi. Ancak cesetlerden hiçbirinin Kudusi Adıgüzel’e ait olmadığı yönünde rapor geldi. Gazetede olayı okuyan M. Selim Orhan’ın oğlu Adnan Orhan 14 Temmuz 2006 da Diyarbakır Savcılığına başvurdu. 30 Nisan 2007’de sonuç geldi. Cesetlerden biri babası M. Selim’e diğeri ise amcası Hasan’a aitti. Amcaoğlu Cezayir’e ait bir iz bulunmadığı rapor edilmişti, Kemiklerini alıp bir mezar taşı dikmek isteyen Orhan ailesi bu kez kemiklerin kayıp olduğunu öğrendi” diye belirtti.
Kaybolan kemiklerin Kulp Savcılığı’na yazılı olarak sorulduğunu söyleyen Aydın, “Savcılık kemiklerin kendilerinde olmadığını söyledi. Kemikler İstanbul Adli Tıp’a soruldu. Gelen yazıda kemiklerin Kulp Savcılığı’na gönderildiği bildirildi” dedi.
Orhan ailesinin bir türlü yakınlarının kemiklerine ulaşamadığını ifade eden Aydın, Orhan ailesi Kulp Savcılığı’na kendileri hakkında suç duyurusunda bulunacağını sözlü olarak söylediğinde, Kulp Savcılığı 09 Mart 2010 tarihinde Orhan Ailesi'ne kemiklerin 'kimsesizler mezarlığına' birçok kemikle birlikte tek mezara gömüldüğünü' söyledi" diye konuştu.
AİHM TÜRK DEVLETİNİ SUÇLU BULDU
Aydın, “Dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındı. AİHM Türkiye’yi mahkûm etti. Gün gelecek, evrensel hukuk kuralları tüm kurum ve kuruluşlarıyla hüküm sürecek, geçmişle yüzleşecek, bu utanç verici tarihten hep birlikte kurtulacağız” dedi.