İmir: Ölüm saçan zırhlı araçlar derhal yaşam alanlarından çıkmalı

HDP Şırnak Milletvekili Nuran İmir, Miraç Miroğlu’nun bir zırhlı aracın çarpması sonucu yaşamını yitirmesinin Kürt düşmanlığının sahaya yansıması olduğunu söyledi.

Şırnak’ın İdil ilçesine bağlı Turgut Özal Mahallesi’nde evinin önünde bisiklet süren 7 yaşındaki Miraç Miroğlu’nun bir zırhlı aracın çarpması sonucu yaşamını yitirmesi, gözleri tekrar Kürdistan’da sistematik hale gelen güvenlik konseptine ve buna bağlı cezasızlığa çevirdi.

2008 yılından bu yana 20’si çocuk, 40’tan fazla insanın zırhlı araçlarla katledildiği bölgede, tek bir fail cezalandırılmadı, her olayın üstü “kaza” denilerek kapatıldı. Miraç’a çarpan polis de serbest bırakıldı.

Konuyu ANF’ye değerlendiren HDP Şırnak Milletvekili Nuran İmir, bu yaşananların güvenlikçi politikanın hangi noktaya geldiğinin göstergesi olduğunu vurguladı. Kürdistan illerinin gerçekten askeri garnizon pistine dönüştüğüne işaret eden İmir, üç dakikada bir panzer ve zırhlı araçların ölüm saçtığına dikkat çekti. Özellikle öz yönetim direnişlerinde Şırnak’ta güvenlik konseptinin bütün yaşam alanlarına yayıldığını belirten İmir, o dönemde okulların dahi karakol olarak kullanıldığına, şu anda ise kentin her tarafının karakollar, kalekollar, mobese kameralarıyla donatıldığına dikkat çekti. Bunun Şırnak’a mahsus bir durum olmadığını da dile getiren İmir, ancak Şırnak’ta özel olarak bu baskı politikasının uygulandığına işaret ederek, “100 kilometrelik bir yolu üç saatte gidemiyoruz. İdil Hastanesi’nde hala kadın doğum uzmanı yok, halkın vergileriyle hep savaşa endeksli yaptırımlar var” dedi.

‘KAZA DEĞİL CİNAYET’

Şırnak’ta zırhlı araçların çok sayıda çocuğun ölümüne sebebiyet verdiğini hatırlatan İmir, Silopi'de evlerinde uyurken zırhlı aracın çarpması sonucu ölen Muhammed ve Furkan Yıldırım kardeşler başta olmak üzere, Diren Basan (10), Sinan Saltıkalp (17), Bünyamin Bayram (6), Hakan Sarak (5), Okan İnce, Bahadır Beyazlıoğlu, Ali Ölmez (15) ile adı öğrenilemeyen bir kişinin zırhlı araç çarpması sonucu yaşamını yitirdiğini hatırlattı. Zırhlı araçların normal araçlar gibi olmadığını, onları kullanmak için ekstra bir eğitimden geçmek gerektiğini belirten İmir, ancak kolluk güçlerinin bu sınavlardan dahi geçmeden zırhlı araçları kullanabildiklerine dikkat çekti. Bunların kaza değil resmen birer cinayet olduğunu kaydeden İmir, “Hiçbir şekilde dikkat edilmiyor, insanların yaşamı hiçe sayılıyor, tam tersi meşru görülüyor. Bir sömürge mantığıyla hareket etme politikası var. Eğer öyle olmasaydı dakika başı zırhlı araçlarla her sokak başında kolluk gücü gezmezdi. Hem güvenlikçi mantıkla bütün askeri gücü buraya yayacaksın, iki kişi başına en az üç güvenlik görevlisi düşecek, kentin her yerinde konuşlanmış olacak hem de zırhlı araçlarla katliam düzeyine varan cinayetler işleyeceksin. Bunun başka bir açıklaması yok” diye konuştu.

‘TEPKİ BİRKAÇ TWEETTEN ÖTEYE GEÇMİYOR’

Zırhlı araçla çarpma meselesinin, mezarlıklara ve doğaya yapılan tahribatla eşdeğer olduğunu vurgulayan İmir, Kürt siyasal kimliğine, Kürt'ün siyasal tercihine tahammülü olmayan ve mücadele yürüten siyasetçileri rehin alan bir iktidarın çocuklara yaklaşımının farklı olmadığını söyledi. Miraç’a çarpan polisin savcılık tarafından serbest bırakılmasının da bunun somut göstergesi olduğunu kaydeden İmir, bu durumun infial yaratması gerekirken, sessiz kalınmasının kabul edilemez olduğunun altını çizdi.

“Türkiye’nin hangi metropolünde böyle bir şey olsaydı kıyamet kopardı. Çünkü bu infial yaratan bir durumdur. Ancak söz konusu Kürtler olunca, Kürt'ün kenti, Kürt'ün çocukları olunca neden sessiz kalınıyor?” diye soran İmir şöyle devam etti: “O zaman yaşam hakkına saygı nerede kalıyor? Ölüye saygı nerede kalıyor? Bunu sorgulamak gerekiyor. Evet, iktidar birinci derecede sorumludur. Yargıdan kolluğa Kürdistan’daki her canlıya karşı düşmanlığı ve nefreti mübah sayan bir yaklaşım var. Biz bu yaklaşımı kabul edemeyiz. Devletin ve hükümetin birinci görevi yaşam hakkını korumaktır, bunun zeminini yaratmaktır. Devletin ve hükümetin bunun tam tersini yapabilmesinin zeminini yaratan toplumsal duyarlılık gösterilmemesidir. Bakıyoruz, tepki birkaç tweetten öteye geçmiyor. Çocuklarımız vurulup öldürülüyor. Zırhlı araçların altında her gün eziliyor, evinde uyurken bile panzerlerle katlediliyor. Buna sessiz nasıl kalınabilir? 83 milyondan bahsediyoruz, bunların arasında yaşam değerlerine saygı gösterenler var, bu uğurda bedeller ödeyenler var; peki bu bedel ödeyenler Kürdistan’da olup bitene karşı neden bu kadar tepkisiz? Bu sadece bir tweetle eleştirilecek veya geçiştirilecek bir durum değildir, bu infial yaratabilecek bir durumdur. Bir çocuğun hayatı söz konusudur.”

‘CEZASIZLIK CESARETLENDİRİYOR’

Kürtlere karşı çok yönlü bir saldırının söz konusu olduğunu belirten İmir, doğasına, insanına, kültürüne, diline, siyasi idaresine yönelik bir düşmanlık hukukunun işletildiğini vurguladı. Süregelen cezasızlık politikasının bu saldırıların yaşanmasına zemin hazırladığını, adeta cesaretlendirdiğini kaydeden İmir, uzman çavuşların şahsında birçok kentte taciz ve istismar olayı yaşandığını ama yine aynı şekilde faillerin cezasızlıkla ödüllendirildiğini hatırlattı. Cezalandırma yerine her seferinde olayın üstünü kapatmak için uğraşıldığını belirten İmir, “Zırhlı araç çarpması sonucunda yaşamını yitiren Miraç’ın ailesine Şırnak valisi, ‘Zırhlı araç yavaş gidiyordu’ diyebiliyor. Öyle ise çocuk nasıl 11 metre fırlayıp yere düşüyor? Bisikleti nasıl 4-5 parçaya bölünebiliyor? Buna kaza süsü vermek, en az yapılan cinayet kadar korkunçtur. Böyle keyfi bir şekilde, canavarca sokaklarda çocuklarımıza çarpanlara karşı eğer yargı görevini yapmış olsaydı, Bitlis’te Eyüp, Şırnak’ta Miraç ölmeyecekti” diye konuştu.

‘KENTLERİMİZ ASKERİ PİST ALANLARI DEĞİL’

Ölüm saçan zırhlı araçlar konusunda Türk Meclisi'ne sayısız soru önergesi verdiklerine ancak hepsinin cevapsız kaldığına dikkat çeken İmir, 2018 yılında yine zırhlı aracın neden olduğu yaralamalar konusunda verdiği önergeye yıllardır tenezzül edip ilgili birimler tarafından bir cevap dahi verilmediğini belirtti. Şu anda Şırnak’ta okulların açıldığını ama yürüyecek doğru dürüst tek bir yolun olmadığını aktaran İmir, çünkü olanakların tümünün savaşa seferber edildiğine işaret etti. Güvenlik önlemlerinden söz edilecekse bunun bir bütün olarak halkın yaşamını korumak adına alınan önlemler olması gerektiğini kaydeden İmir, ancak tam aksine dayatılan savaş konseptinden dolayı yaşanan her şeyin mübah görüldüğünü belirtti. Bu yaşananların Kürt düşmanlığının sahada yansıması olduğunu vurgulayan İmir, şöyle konuştu: “Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde söylediği, ‘Kadın da olsa çocuk da olsa gereken yapılacaktır’ sözü bugüne kadar gelmiş olan pratiğin net ifadesidir. Biz bunu asla kabul etmiyoruz. Kürtlerin artık verebileceği bir bedel kalmadı. Kürt'ün savaşa kurban verebileceği ne bir çocuğu ne de insanı var. Düşman hukukunu işleterek, nefreti körükleyerek hiçbir yere varamayacaklar. Miroğlu ailesine farklı farklı teklifler yapıldığı duyumunu alıyoruz. Biz bu işin peşini bırakmayacağız. Ve uyarıyoruz aklımızla dalga geçmesinler. Miraç’a çarpan polis derhal görevinden uzaklaştırılsın ve tutuklansın. Cezasızlık politikası ortadan kalkmalı. Kentlerimiz askeri pist alanları değildir, garnizon mantığıyla kimse buraya yaklaşamaz. Görevin ötesinde düşmanlık hukukuyla yaklaşan hiçbir uygulamayı kabul etmiyoruz ve görmek de istemiyoruz. O ölüm saçan zırhlı araçlar derhal yaşam alanlarından çıkmalı.”