İşgal altındaki Başur'da bir dramın perde arkası

Mamoste Xalit’ın akrabaları kendi bahçelerinden cenazelerini alabilmek için TC’den izin istemek zorunda bırakılmıştır. Başur'da bir aile, kendi bahçesinden kendi cenazesini almak için işgalci bir devletten izin istiyor. 

Kamuoyunun yakından takip ettiği üzere 20 Ağustos’ta Kanimasiye'ye bağlı Kani Mezin köyü kırsalına işgalci TC devletinin faşist ordusunca hava saldırısı düzenlendi. Savaş uçaklarının yoğun saldırısı altında yaralı gerillanın yardımına koşarken kendisi de bir roket vuruşuyla şehit düşen Bervari aşiretinden Mamoste Xalit Abdurrahman, Behdinan halkının yurtseverlik simgesi olarak tarihe geçti.
Kürdistan’daki işgale, işgal saldırılarına tahammül etmeyen, gerillayı özgürlüğünün fedaileri olarak sahiplenen Mamoste Xalit, gösterdiği tutumla aslında en büyük dersi KDP’ye vermiş oldu. Zira KDP, bir konseptin temel propaganda argümanı olarak ısrarla işgalci, faşist TC saldırılarının gerekçesinin gerilla olduğunu söylemekte, Güney halkının da gerillayı istemediğini dillendirmektedir.
Peki böyle siyaset yapan KDP, Bervarili Mamoste Xalit’in savaş uçaklarına meydan okuyarak gerillaya koşan duruşunu nasıl açıklayacak?

KDP, DÜŞMANLA BİRLEŞTİKÇE KAYBEDECEK

Kürt aydını, elli yaşını aşkın Mamoste Xalit’in isterse seyirci kalabileceği olaya, eşinin, çocuklarının "gitme" telkinine rağmen neden ölümü göze alarak müdahale ettiğini en iyi analiz etmesi gereken kuşkusuz ki KDP ve işgalci TC’dir. Çünkü bu bir Kürtlük ve yurtseverlik tutumu olarak gerçeğin hiç de KDP’nin analiz ettiği gibi olmadığını göstermektedir. Yani Başûrê Kurdistan işgalinin nedeni gerilla değildir, faşist TC’nin Kürt düşmanlığı, neo-Osmanlıcı hayalleri ve buna dayalı işgalci politikalarıdır. Bu politikalara karşı çıkan, dur diyen, ölümüne direnen yegane güç ise gerilla ve bağlı olduğu Kürdistan Özgürlük Hareketidir. Mamoste Xalit, bunu bildiği, buna inandığı için savaş uçaklarının ölüm kusan saldırıları altında ölümünü hiçe sayarak yaralı gerillaya koşmaktadır. Bu sadece onun tutumu değil, bir bütün olarak Behdinan halkının, Başur halkının tutumudur. Şeladize serhildanı, Süleymaniye, Ranya, Zaxo yürüyüşleri bunu anlatır. 25 Ağustos'ta Heftanîn’in Partizan Tepesi'nde kahramanca şehit düşen Zaxolu gerilla Egid Çiya, inançlı savaşçılığıyla bunu anlatır. Annesi, babası doktor, aydın bir Kürt ailenin yurtseverlik duygularıyla şekillenmiş, 2019 yılında hayallerini kurduğu gerillacılığa adım atmış ve katıldığı ilk andan itibaren PKK’nin özgürlük değerleriyle bütünleşip yoldaşlarının yüreğinde taht kurmuş Zaxolu genç Egid’dir, Behdinan halkının özdeki duruşu. Peki, Zaxolu gerilla Egid’in bir yıldır süren Heftanîn işgali karşısındaki militanlık tutumunu görmezden gelmesi KDP’ye körlükten, marjinalleşmekten ve Kürt halkının düşmanlarıyla birleşip kaybetmekten başka ne kazandırabilir?
Kamuoyu ve halkımızın bilmesi gerekmektedir ki bir yaralı gerillayı kurtardığı ve yardım ettiği için Kani Mezin köyleri KDP asayişinin baskısı altındadır. Genç bir yaralı gerillaya yardım ettiği için halka tehditler yapılmaktadır. Yani Kürdistan’ın köylüleri, halkının onuru için işgalcilerle savaşan ve bu uğurda yaralanan bir Kürde sahip çıktığı için kendini Kürt sanan bir partinin istihbarat ve asayiş kurumları tarafından tehdit edilmekte, baskı altına alınmaktadır. Zira bu partinin temsilcilerine göre, yaralı genç bir Kürt hem de halkının onuru ve ülkesinin özgürlüğü için savaşan bir Kürt, uğruna savaştığı halkının gözünün önünde ölüme terk edilmeli, o kanlar içinde yavaş yavaş can verirken kadın erkek, yaşlı genç diğer Kürtler seyredip, bir roket daha atsın diye TC’ye dua etmeli, bir Kürt daha öldürdüğü için işgalcilere teşekkür etmelidir! Bu sözde Kürt partisine göre sırf bir partinin hatta sırf bir ailenin çıkarları için diğer bütün Kürtler işgalcilerin insafına bırakılmalı, tüm Kürdistan işgalcilere peşkeş çekilmelidir.

HALEPÇE'DEN BUGÜNE HAYAL KIRIKLIĞI

Bu satırları yazarken zihnimde Halepçe katliamı canlandı. Henüz çok genç bir kadın olduğum ve Kürtlük bilincimin uyanmasına, kendime gelmeme yüzde yüz etkide bulunan, bana mahşeri duygular yaşatan Halepçe katliamıyla Kürt ve Kürdistan düşmanlarına öfke kuşanıp mücadele etmede kararlaştığım o günleri hatırladım. Kürtlerin büyük acılar içinde bir kez daha katliam gerçeğiyle karşı karşıya kaldığı, katliamcı Saddam'a nefret kustuğu, birlik duygularıyla kenetlendiği mahşeri günlerdi. Dünya katliam karşısında şaşkın, Kürtlere güvenlikli bölge tartışmaları yaparken, katliamcı Saddam diktatörlüğü işlediği insanlık suçu nedeniyle tepkilerin odağındayken, televizyon ekranlarında zalim Saddam’la sarmaş dolaş öpüşen KDP'li yetkililer insanlık tarihinin şahit olmadığı bir ilke imza atıyordu. O günlerde Kürtlük adına yaşadığımız o büyük hayal kırıklığını, şaşkınlığı unutabilir miyiz? Bir Kürt şehri kimyasal silahlarla yok edilmiş, insanlar başta olmak üzere canlılık adına hiçbir şey bırakılmamış, çocuk yaşlı, kadın erkek binlerce Kürt yerlerde cansız yatarken Kürtleri temsil ettiğini sanan siyasetçiler katliamı yapanın ayaklarına kapanmakta, yüzünü öpmekteydi. Ve dünya buna şaşkın, "demek ki diktatör Saddam iktidarıyla Kürtlerin sorunu yoktur" demekte, Kürtlere güvenlikli bir bölge kararını gündemden çıkarıp sürüncemeye bırakmaktaydı. O görüntüler karşısında, bu nasıl bir Kürtlüktür, diye düşünmeyen olmuş mudur?
Ve o günden sonra biz, bir kuşağın devrimcileri, daha iyi anladık ki Kürtlük ancak aileci, aşiretçi, partici çıkarlara indirgenirse, katliamcılarla bu buluşma yaşanabilirdi. Biz, bu bilinçle yetişen Kürdistani kuşak devrimcileri, aynı mecliste vekillik yaptıkları halde halkımızın seçtiği bir Kürt vekilin faşist MHP Başkanı Bahçeli’yle tokalaşmasının bile abes olduğunu kavradık. O yüzden biz binlerce Kürt insanının ölüsü yerdeyken katliamcı Saddam'la o utanç verici görüşmeye katılan ve bugün Başûrê Kurdistan bölgesel yönetimine hükmeden zihniyetin Kani Mezin tutumu karşısında maalesef şaşıramıyoruz. Zira iş birliği içinde oldukları işgalci, faşist TC’yi memnun etmek, kızdırmamak için Kani Mezin köylülerinin yaralı bir Kürde, kendileri için fedaice savaşan yaralı bir gerillaya sahip çıkmak yerine kanlar içinde ölüme terk edip seyretmelerini istemesinin hainliğin fıtratı gereği olduğunu biliyoruz. Keşke tüm bunlar karşısında şaşırsaydık. Keşke bir Kürt böyle olmaz, olamaz, diyebilseydik. Keşke ihanete, işbirlikçiliğe yabancı bir halk olabilseydik. Keşke kendi ailesel rahatı ve zenginliği için Kürtlük değerlerini işgalcilere peşkeş çekip halkını açlık içinde, sefalet içinde bırakan zalimler damarlarındaki kandan, konuştukları dilden, giydikleri elbiselerden bir anda arınıp hayran oldukları işgalcilerin kendisine dönüşseydi de Kürtlük adına onlardan utanmaktan kurtulabilseydik.

ONURSUZLUK DAYATILIYOR

Kani Mezin köylüleri, Mamoste Xalit’ın akrabaları kendi bahçelerinden cenazelerini alabilmek için Kanimasi Kaymakamı aracılığıyla TC’den izin istemek zorunda bırakılmış ve kendilerine sadece yarım saat zaman verilmiştir. Yani başka bir devlet sınırı kabul edilen Başur'da bir aile, kendi bahçesinden kendi cenazesini almak için işgalci bir devletten izin istiyor ve kendilerine sadece yarım saat izin veriliyor. Yarım saat sonra orada görülecek her hareketliliğin uçaklarla vurulacağı tehdidi altında cenaze aranıp bulunuyor, ardından hızla alandan uzaklaştırılıyor.
Neresinden tutulsa her Kürdü hayretler içinde bırakacak bir onursuzluk dayatması söz konusudur. Burasının Irak sınırları dahilindeki Başûrê Kurdistan olduğunu hatırlatmalı mı? Sadece Bakur, Rojava değil, Başur'un da işgal altında olduğunu, işgal uygulamalarına tabi olduğunu, işgal prosedörleriyle yürütüldüğünü, daha da vahimi tüm bunların ailesel, aşiretsel çıkarlar temelinde Başur bölgesel yönetimince iş birliğiyle kabul edildiğini bir kez daha belirtmeli mi?
Evet, bölgesel yönetim olduğunu iddia eden hükümet kendi ülkesinde bu prosedürle işleri yürütüyor. Kürtlerin ve Kürdistan’ın varlığına tecavüz olan bu kölece itaat, bu iş birliği, bu korkakça iktidar Başur halkına ne verebilir, ne kazandırabilir, onursuzluktan başka…
Sonuç babında üzülerek belirtmeliyim ki, demokrasi ve hukuktan bihaber, her şeyin el altından yürütüldüğü bu aşiret düzeninde yazıya konu olan bilgilere sahip olmamızı köylülere mal edip intikâmcı yaklaşacak bir düzen iş başında. Bu öyle kör bir zihniyetin düzenidir ki bizim de bu topraklarda yaşadığımızı ve yarım asırdır Behdinan halkıyla birlikte işgalcilere karşı savaştığımızı göz ardı edip her şeyin tek ve nihai sahiplerinin, karar vericilerinin kendileri olduğunu düşünmektedir.
Umarım, halkımıza kan ağlatan bu zihniyet sahipleri yarın sabah gözlerini güneşe açarken Kürtlüğe uyanırlar. Yine umarım işgalcilerin boyundurluğundan sıyrılıp kendilerine gelirler. Kim bilir, belki o zaman çok da uzak olmayan özgür Kürdistan, tüm Kürtlerin ortak onuru olarak gerçekleşen hakikate ad olur.