Şengal’e saldırılar Misak-ı Milli’ye hizmet ediyor

Yanlış hesap yapıyorlar. Êzidî halkı direnmeyi seçmiş, özgürlüğü tatmıştır. Daha geri yaşam koşullarını kabul etmeyecektir. İnsanlığın da soykırım gerçeğine karşı yapması gereken tek şey, bu halkın özgür demokratik yaşama haklarına saygılı olmaktır.

Şengal’e yönelik saldırılar son dönemlerde yoğunlaştı. Gerginlikler yeni değil, DAİŞ’in temizlenmesinden sonra halkı soykırıma terk eden KDP ve Irak ordusu, alan hakimiyetini yeniden kazanmak için çeşitli bahanelerle ortamı provoke ediyor ve zaman zaman çatışmalı durumlar yaratıyordu. Ancak son süreçte bu tutumların dozunun yükseldiği, düzenli ve belli bir konsept dahilinde geliştiği görülüyor. Şengal’in Rojava ile sınır hattı kapatılırken Irak’ın diğer yerlerinden Şengal’e geliş gidişler de zorlaştırılıyor. Êzidî haklı olarak bu duruma ‘çembere alınıyoruz’ diyorlar. Giderek daraltılan bir çemberle, kapana sıkıştırıp teslim alma amacından başka bir seçeneğin verileri yok. Bütün bu uygulamalar askeri yöntemlerle Irak ordusu üzerinden yapılıyor. Kontrol noktalarındaki baskıcı yaklaşımlar sıkıyönetim uygulamalarını hatırlatıyor. Êzidîlere uygulanan bu baskılarda kimin ne faydası var diye sorulduğunda, Irak’tan çok Türk devleti ve uzantısı haline gelen KDP yönetiminin çıkarları öne çıkıyor. 

DUVAR PROJESİ TÜRK MENŞELİ

Şengal sınırları boyunca duvar taşları büyük bir hızla dizilirken Rojava-Türkiye, Türkiye-Rojhilat Kürdistan’ı ile aradaki sınır görüntüsünün tıpa tıp aynısı ortaya çıktı. Tabii duvar taşlarının Türkiye’den gelmesi ve duvar projesinin Türk menşeli olmasından kaynaklı. Soğuk savaş döneminin duvarlarının yıkılmasından sonra dünyada akrabalar arasına devasa duvarlar örmenin patenti, AKP’nin faşist yönetimine geçmiş durumda.  Êzidîlerin de Kürt düşmanlığı anlayışıyla ele alındığını gösteren bu duvar, tek başına Şengal’in, Rojava’nın, Rojhılat’ın ya da Bakur’un sorunu değil bütün Kürtlerin ve Kürdistan’ın sorunudur. 21. yüzyılda Türk faşizminin tüm insanlığın gözü önünde utanmadan büyüttüğü ulusal bir sorundur. Şengal’de bu duvar içeriye doğru daraltılarak bazı köyleri ikiye bölüyor bazı köyleri tampon alanın içine alıyor. İçeriye doğru beş kilometre oluşturulmaya çalışılan bu ikinci hattın karakol ve sınır tellerinden oluşturulması ön görülüyor. 

ŞENGAL SAVUNMA GÜÇLERİNE DÜŞMANCA YÖNELİMLER

Sınır sorunuyla paralel olarak Şengal Direniş Birlikleri’nin (YBŞ) ve asayişin alandaki varlığına da düşmanca yönelimler gelişmeye başladı. Önce Sinunê’ye bağlı Dîgurê’deki ortak kontrol noktasından asayişin çıkması dayatıldı, çatışma ortamı yaratıldı. Buna karşı direniş gelişince saldırı durduruldu ve anlaşmalı olarak sorun giderildi. Ancak bundan birkaç saat sonra bu sefer YBŞ’nin Şengal-Medîban yoluna yakın YBŞ-YJŞ noktalarına saldırı oldu. İlk çatışmaya giren grup Şengal Kadın Birlikleri (YJŞ) bağlı savunma birimleriydi. Burada yaralılar oldu ama dirençten dolayı ordu buraya giremeyerek güneye doğru ilerledi. Medîban-Şîlo üçgenindeki YBŞ noktasına ağır silahlarla saldırarak girdiler. Bunun üzerine YBŞ-YJŞ de ağır silah kullanarak savunmaya geçti. Orduya ait 4 Hemır aracı imha edilirken ordunun ölü ve yaralıları da oldu. Gece yarısına kadar süren çatışmada zorlanan ordu, ateşkes ve görüşme çağrısında bulundu. Bu sorunun kaynağının Türk faşist devleti ve KDP olduğunun farkında olan Şengal Demokratik Özerk Yönetimine bağlı YBŞ güçleri, çözüm eksenli yaklaşımlara açık olduğunu belirterek görüşebileceğini belirtti. Çatışmalar durdu ama çözüm gelişmediği için küçük çaplı çatışmalar, tansiyon yükselmeleri de oldu. 

Irak ordusu her fırsatta saldırmak için gerekçe yaratıyor. Irak ordusunun ilk saldırısındaki çatışmada yaralanan ancak kurtarılamayarak şehit düşen YJŞ üyesi Faraşîn Şengalî’nin cenazesi şehitliğe götürülürken, ordu üyeleri kontrol noktasında geçişi durdurup geçiş izni istedi. Şengal’in Irak ordusu tarafından yönetildiği bir sıkıyönetim uygulaması olan bu tutuma, halkın tepkisi sert oldu. Kontrol noktasını geçerek şehitliğe gidildi; halkın sahiplenmesiyle yapılan kapsamlı bir törenle Faraşîn Şengalî toprağa verildi. 

YANLIŞ HESAP YAPIYORLAR

DAİŞ’in soykırımını durdurmuş ve Şengal’deki varlığını ortadan kaldırmış, böylece sadece Êzidîlere karşı değil bütün insanlığa karşı büyük bir tehdidi bertaraf etmiş olan YBŞ-YJŞ ve asayişin bu tür baskılarla sindirilip teslim alınacağını hesaplayanlar, yanlış hesap yapıyorlar. Êzidî halkı direnmeyi seçmiş ve bunun sonucunda özgürlüğü tatmıştır. Daha geri yaşam koşullarını kabul etmeyecektir. İnsanlığın da soykırım gerçeğine karşı yapması gereken tek şey, bu halkın özgür demokratik yaşama haklarına saygılı olmaktır. 

YİNE KADERİNİZİ BİZE TESLİM EDİN DİYORLAR

DAİŞ’in 2014’teki saldırıları sürecinde arkalarına bakmadan kaçan Irak savunma güçleri ve Güney Kürdistan yönetiminin KDP egemenliğindeki pêşmergeleri, hiçbir şey olmamış gibi kaderinizi yine bize teslim edin diyorlar. Hükümeti bile kurulamayan, DAİŞ’in yeniden canlandığı, komşu ve dünya ordularının neredeyse yarısının yerleştiği, üs kurduğu ve Irak’ın iç sorunlarında herkesin kendi lehine etkili olmaya çalıştığı bir zeminde bu halkın kaderinin kime teslim edilmek istendiği bile tartışmalık. 

IRAK DEDİĞİNİZ PARAMPARÇA BİR YAPI

Irak halkıyla Irak devleti arasında yaşanan sorunlarda halkın kim olduğu belli de, devlet adına hareket edenlerin kimi temsil ettiği hiç belli değil. Irak devleti derken homojen bir örgütlü yapıdan söz etmek mümkün değil. Ne Irak ordusu için, ne Heşdi Şabi için, ne meclis ne de geçmiş hükümetler için homojen bir Iraklılıktan söz edilemez. Koalisyona yakın Arap Şialar, İran’a yakın Arap Şialar, hem koalisyonla hem de İran’la bağlantı içinde olmak isteyen Arap Şialar, Türkiye’den maaş alan Sünni Araplar, Suudi ve körfez şeyhlerine bağlı Arap Sünniler, Türk faşist ideolojisiyle yoğunlaştırılmaya çalışılan Türkmenler, Türkiye ile İran arasındaki çelişkiden dar çıkarları için faydalanmaya çalışan Araplar… Liste daha da uzatılabilir. Devletten herhangi bir sebeple görüşeceğiniz birinin önce hangi tarafa yakın olduğunu bilmek lazım. Irak’ın kuzeyinde Kürt bölgesinde iktidar olmak isteyen KDP de zaten Bağdat’tan çok Türk devleti, İsrail ve batılı güçlerle temas halinde. Irak devleti, 2003’te ABD tarafından işgal edildiğinden beri görünür de bütün, özünde paramparça bir yapı.   

IRAK ORDUSUNU ÊZIDÎ HALKIN ÜZERİNE SÜREN KİM?

Bu durumda Şengal halkı ve özelde soykırımdan yeni çıkmış Êzidî halkı üzerinde baskıları yoğunlaştıranlar, saldırı halinde olanlar kim? Irak ordusunu Êzidî halkının üzerine kim sürüyor? Tam da Türk faşist devletinin medya savunma alanları ve Güney Kürdistan’a yönelik karadan ve havadan işgal savaşını başlattığı bir gün de Şengal’de saldırıların dozunun askeri noktaların işgali olarak gelişmesi tesadüf değil. Ortak bir konsept dahilinde geliştiği anlaşılıyor. 

TÜRK DEVLETİ KDP’NİN İŞBİRLİĞİYLE IRAK’I FİİLİ OLARAK PARÇALIYOR

Türk Devleti, Lozan anlaşmasının süresinin bitiş yılında Osmanlının eski Musul vilayetine asker yerleştirerek fiili bir Misak-ı Milli durumu yaratıyor. Musul’un idari yapısı üzerinde giderek etkili oluyor. Musul valiliği, Musul operasyon komutanlığı, Musul’daki ordu komutanlığı Bağdat’tan çok Türk devletine bağlı hareket ediyor. Musul-Kerkük petrollerinin tasarrufu da KDP üzerinden sağlanıyor. Türk faşist devleti KDP’nin işbirliğiyle Irak devletini fiili olarak parçalıyor. Zaten Güney Kürdistan’a Türk toprağıymış gibi asker yığması, operasyon yapması Bağdat hiç dikkate alınmadan yapılıyor. KDP’nin buna engel olmadığı işbirliği yaptığı eskiden beri bilinen bir durum. 93 yılında Turgut Özal, bu projeyi ilk ifade ettiğinde KDP ve YNK kabul etmiş, PKK’yi de ikna etmeye çalışıyorlardı. Turgut Özal Kürtlerle anlaşarak Misak-ı Milli’yi uygulamaya çalıştı. AKP-MHP faşist yönetimi KDP-YNK’yi yedeğine alıp PKK’yi tasfiye ederek bu amacına ulaşmaya çalışıyor. KDP için önemli olanın Kürdistan ve Kürt halkı değil, aile çıkarları olduğu Güney halkının maaşlarının bile verilemez iken Barzani ailesinin ABD ve birçok ülkedeki dünyanın en zenginleriyle yarışan mal varlıklarının büyümesinden anlaşılıyor. Kürt halkı kaderini Türk faşizmine teslim eder mi? Êzidî halkı kaderini Türk faşizmine ve tarihi bir ihanet içerisinde olan Barzanilere teslim eder mi? Etmeyecektir. Sonuçlarının soykırım olacağını biliyorlar. 

Bu süreçte Kürt halkı kendi kaderini öz gücüyle direnerek belirleyecektir. 

IRAK DEVLETİNİN KARAR VERMESİ GEREKİYOR

Irak devlet güçlerinin de soykırım politikasından yana mı yoksa demokratik yaşamdan yana mı olacaklarına karar vermesi gerekir. Türk faşist devletinin Musul-Kerkük’te kurduğu kontrol üzerinden yaptığı askeri saldırılara karşı halkın direnişi gelişince gerçeklerin üstünü örtmeden yaklaşması gerekir. Musul eyaletinin Bağdat’ın denetiminden çıktığını görmezden gelmemesi, Türk devletinin Irak’ı parçalama politikalarına karşı durması gerekiyor. Musul’daki kontrolünden çıkmış olan Irak ordusunun baskılarına halkın boyun eğmesiyle Irak devlet bütünlüğünün sağlanamayacağını kabul etmesi gerekiyor. Tersine Irak ordusunun bu durumunun düzeltilmesi için çalışılması, Şengal’de, Güney Kürdistan’da ve bütün Irak’ta Türk faşizmine karşı direnen ve demokratik sistemi inşa etmeye çalışan çabaları desteklemesi Irak bütünlüğünü koruyacaktır.  Devlet bütünlüğünü oluşturması ve koruması için Türk faşist devletinin işgali ve KDP’nin ihanetçi, komplocu politikalarına karşı daha ciddi bir tutumla karşı koyması ve demokratik Irak birliğini sağlaması beklenir.  

Önümüzdeki süreçte bunlar dikkate alınmaz ise çatışmalı ve parçalı durum derinleşecektir. Bu durumda iç savaş kaçınılmazdır. Öz savunma ve direniş de tarihi bir gereklilik haline gelmiştir.