Aslan: 15 Ağustos Ortadoğu Rönesansının başlangıcıdır

15 Ağustos 1984 Atılımı’nın Ortadoğu Rönesans’ının başlangıcı olduğunu belirten Yazar Metin Aslan, “Ortadoğu’da Rönesans sanatla gelişmez. Çünkü Ortadoğu zorba rejimlerin mekânı" dedi.

Araştırmacı Yazar Metin Aslan, 15 Ağustos'un yıl dönümü vesilesiyle ANF'ye değerlendirmelerde bulundu...

Aslan, “Her halkın tarihinde çok önemli dönemeçler vardır. Kürtlerin de tarihinde çok önemli dönemeçler, tarihler var. Biliniyor, Kürtler bu toprakların, Mezopotamya’nın en eski, en kadim halklarından biridir. 15 Ağustos Kürtlerin değil sadece, belki gelecekte daha iyi anlaşılacaktır; Mezopotamya-Ortadoğu halkların da geleceği üzerinde kalıcı, güçlü bir etki bırakacak ilk adımıdır" dedi.

'15 AĞUSTOS TOPLUMU RAHATLATTI, UMUTLANDIRDI'

Aslan, şunları kaydetti:

"Buna ‘ilk kurşun’ denildi. Aslında bu kurşun neye sıkıldı? Sadece Ortadoğu’da Kürtler mi köle, sadece Kürtler mi sömürge? Ya da baskı altında, zulüm altında? Ortadoğu’daki ulus-devletlerin hepsi de diktatörlük özüne dayanır, diktatoryal bir yapısı vardır. Kürdistan’daki bütün yatırımlar devlet yatırımları oldu, her şeye devlet öncülük etti, her şey devletin elinde-yönetimi altında gelişti. ‘Bitti’ dediler, işte Ağrı’da da mezar yaptılar ve ‘Hayali Kürdistan burada yatıyor’ dediler. O kadar buna inandılar, buna bel bağladılar ki, kendi meclislerine götürdükleri kendi işbirlikçilerine de bakarak ‘Kürt sorunu ve Kürt diye bir şey de kalmadı artık’ dediler. Tam çok şükür dedikleri zaman PKK ve Apocu hareket ortaya çıktı.

Bir devlet veya bir toplum kendisinden olmayan birini bu kadar kişiliksizleştirdikten sonra ona ‘vatandaşım’ diyecek. Kişilik bırakmamışsın ki, ondan ne insan olur, ne vatandaş olur, ondan hiçbir şey olmaz. Ondan ne köy olur, ne kasaba olur. Kişiliksizleştir ‘başardım’ de, ‘bu benim vatandaşım’ de, sen onda irade, kişilik bırakmamışsın, onda kendine özgüven bırakmamışsın. Ondan neyinle övünüyorsun? Bu Türklüğe de hakarettir, öyle Türk olunur mu? Böyle oluşmuş bir Türkü midesine sindirecek kadar affedersiniz ama ucube bir durum var, ucube bir sistemle karşı karşıyayız.

Bu büyük saldırıya karşı büyük direnişi ortaya çıkarmaktan başka çare var mıdır? Zindanda yapılan ortada, köylerde yapılan ortada. Sen bir halkın kaderiyle oynarsan, senin kaderinle oynarlar. 15 Ağustos onun için çok önemli. Kürt halkının artık umudu da azalmış, Türkiye’de partiler kapatılmış, yaprak kımıldamıyor. Demirel, Ecevit gibi Türkiye’nin siyasi liderleri de hapse atılmış. Toplum mühendisliği yapıyorlar, herkese bir ayar, sanki torna makinasıdır, sanki toplumun katmanlar torna makinasından çıkarlarsa bir örnek oluştururlar. Öyle bir gömlek giydirdiler. Küçülmüş, azalmış ama hâlâ yaşamakta ısrar eden o küçücük umut 15 Ağustos ile beraber toplumsal rahatlamaya, tarif edilemez biçimde umudun yeniden canlanmasına sebep oldu.

'KÜRDÜN KÖLE GEÇMİŞİNE SIKILMIŞ KURŞUN...'

15 Ağustos, Kürdün köle geçmişine sıkılmış kurşundur, bundan sonra ayağa kalkması gereken, özgürleşmek isteyen Kürttür. Kölelik ortadan kaldırılacak, özgürlük umudu büyüyecek, Kürtler özgürleşmenin yoluna girecek, 15 Ağustos’un anlamı budur. Buna çağrıdır, buna davettir, ayağa kalk, varlığına sahip çık, tarihine sahip çık, yarattığın değerlere sahip çık, kültürüne sahip çık, diline sahip çık, topraklarına ve geleceğe sahip çık; 15 Ağustos buna davettir. Halk bu davete icabet etti.

Kısa zamanda muazzam gelişmeler yaratıldı, halkta moral-coşku muazzam gelişti. Ne yaptı devlet? ‘Bir avuç eşkiyadır’, ‘şakidir’ dedi. Ha bugün, ha yarın bitireceğiz, kökünü kazıdık, her gün bu teraneyi dinledik. Devlet yıllarca ‘kök kazma’ lafını ağzından düşürmedi. Çünkü Kürde böyle başarılı bir mücadeleyi yakıştırmadı. “Bu hale soktuğum, bu kadar ezip-büzdüğüm, iradesini kırdığım, bu kadar kişiliğinden ettiğim bir toplumun içinden büyük direnişler gösterecek böyle insanlar çıkamaz” diyorlardı. Onun için diyordu; kökü ha kazındı, ha kazınacak. Neyle karıştırdı bilir misiniz? Geçmişteki direnişlerdeki önderliksel sorunlardan kaynaklı bunu söylüyordu. Onların niye başaramadığı, kendisinin de niçin başarılı oldukları konularını çok iyi de tahlil etmedikleri anlaşıldı. Ama yeni hareketin, PKK hareketinin, onun önderliğinin geçmişten büyük ders aldığı, hangi yenilginin, hangi isyanın nasıl yenildiğini, liderlik sorununu, örgütlenme sorununu, ideolojik kimlik sorununu, politikleştirme sorununu, politika sorununu, taktik ve stratejik sorununu çok iyi çözmüştü."

'KÜRTLER ŞİMDİ DÜNYANIN EN ÖRGÜTLÜ HALKI'

Aslan, "Kürtlerin hiçbir şeyi yoktu; ne siyaseti, ne örgütlüğü, ne stratejisi, ne felsefesi vardı" diyerek, şöyle devam etti:

"Siyasetten, bilimden, felsefeden ve askerlikten uzak bir toplum haline getirmişlerdi. Bütün bunları Önderlik çok doğru yerinde çözümleyerek, bu toplumun neye ihtiyacı olduğunu çok iyi ortaya koyarak muazzam bir çözümle gücüyle toplumun damarına damarına basarak ayağa kaldırdı. 'Kişilik sorununuz var' dedi, 'Bu size giydirildi, yedirildi, kusun bunu, bunlar size ait değil, kendiniz olun, kendinize dönün, kendinize sahip çıkın, ülkenize sahip çıkın' dedi.
15 Ağustos işte bunu yarattı. Bu halk ayağa kalktı, kendine geldi, örgütlendi, şimdi dünyanın en örgütlü halkı, toplumu. Dünyanın en çok eylem yapan, en çok toplantı, en çok siyaset yapan, en ileri düşünce; ideolojik kimlik inşa etmiş, onu çatır çatır savunan, propagandasını yapan halkı. Bu gerçek; dünyada bu kadar politikleşmiş bir toplumu gösterin bize. Yeni ideolojik bir kimlik yaratmış, buna sarılmış bir toplum gösterin. Herkesin ağzında demokratik ekolojik toplum, herkesin ağzında demokratik konfederal sistem var, şimdi küçük yaştaki çocuklar size Kürdistan’da bundan bahseder. Bu aydınlanmadır, bu insanın uyanışı, ayağa kalkışıdır.

Bakınız, şu anda Ortadoğu’ya; kim daha politik? Araplar mı, Türkler mi, Farslar mı? Kim daha bilinçli, kim daha örgütlü? Kürtler. Bunu kim sağladı? Başkan Apo ve devrimi ile 15 Ağustos. Bu bakımdan 15 Ağustos sadece bizim için değil, bütün bölge halkları için çok önemli, hayati bir önem taşıyor. Şimdi eğer hakkını, hukukunu arayacaksan, eğer özgürlük istiyorsan ayağa kalkacaksın, direneceksin, gerekirse savaşacaksın. Ağlamayana meme vermezler. 15 Ağustos budur. 15 Ağustos’un halklarda yaratacağı etki budur. Kim ‘Kürtler nasıl bu hale geldi?’ diye baktığında neyi görecek? 15 Ağustos’u görürler, zindan direnişini görürler. 14 Temmuz’u görürler, 21 Mart 1982’i; Mazlum’u görürler.
15 Ağustos sonuçlarıyla herkesi etkiledi, etkilemeye devam ediyor, etkilemeye de devam edecek, ta bu Ortadoğu’daki kör düğümü çözene kadar. 15 Ağustos Ortadoğu Rönesans’ının başlangıcıdır. Ortadoğu’da Rönesans sanatla gelişmez. Çünkü Ortadoğu zorba rejimlerin mekanıdır, hep diktatörler, krallıklarla yönetilen bir yer olmuştur. Devleti ilk kuran yer, devletin nimetlerinden ilk başta nasiplenen, şimdi de nasiplenmeye devam eden bir coğrafyadan bahsediyoruz."

'15 AĞUSTOS ZİNDANDA DA YENİDEN DOĞUŞ YARATTI'

Aslan, şunları da dile getirdi:

"Diyarbakır zindanında sadece PKK’lilere karşı değil, insanlığa karşı orada suç işlenmişti. İnsanlık değerleri ayaklar altına alınmıştı, ayak altına alınmayan hiçbir şey bırakılmamıştı. O bakımdan 15 Ağustos Atılımı zindanda büyük bir yeniden doğuş müjdesi gibi geldi, herkese ama herkese. O teslim olan, iradesizlik gösteren, güçten düşmüş insanlar bile kendine gelmeye başladı, onları bile diretti. İtirafçılar itiraflarını geri almaya başladılar, üç-dört koğuş dolu itirafçı vardı. Teslim olanlar geri dönüp gelmeye başladılar.

Bu diriliş öldürülecek bir diriliş değil artık. Cehennemi görmüş gelenler, cehennemi yaşamış olanlara cehennemi yaşatanlar daha kötü bize ne yapabilir? PKK’yi, gerillayı bitirmeye yönelik geliştirilen kök kazma operasyonları... Hepsi tek tek irade olarak kırılacaklar, geldiklerine, geleceklerine pişman olacaklar. Şimdi Türkiye’de durum korkunç düzeyde değil mi? Sadece savaş yüzünden koca bir toplum çöktü, Kürtlere düşmanlıktan koca bir Türkiye çöktü, ekonomik, dünya ile ilişkiler bakımından çöktü, sosyal yapısı çözüldü dağıldı, ahlaksızlık-yozlaşma dibe vurdu, siyasal sistem çürüdü...

Sen bu kadar yüce gönüllü halk ve hareketini kendine bu kadar düşman yaparsan iflah olmazsın. Bu kadar açık. Kürdün gerçeği budur. Bu gerçek tanrı gibidir, bu gerçeğe çarptın mı çarpılırsın, bu gerçeği ortadan kaldırmaya çalıştın mı çarpılırsın. 15 Ağustos sadece Kürtlere değil, bütün Mezopotamya halklarına kutlu olsun. Newroz Ortadoğu halklarının hepsinin ortak kültürüdür, ortak bayramıdır, ortak direniş günüdür, 15 Ağustos geciktirilmiş 21 Mart’tır yani Newroz’dur. 15 Ağustos kölelerin, baskı altında olanların, zulmün dik alasını yaşayan kadınların, saygı görmeyen, hor görülen ya da bir kenara atılmış yaşlıların, hiç ciddiye alınmamış gençliği ve çocuklarının geleceğini, hayatını garantiye altına alacak çıkışın adıdır. 39. yılda göreceksiniz, bu rejim belki de kışı çıkartamayacak, çıkartsa bile baharı göremeyecek!"