Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için başlatılan Büyük Özgürlük Yürüyüşü, 8’inci gününde Dersim çeşitli anma ve ziyaretlerle devam etti. Yürüyüşçüler, Hızır ayı dolayısıyla gün boyunca Gola Çetu, Ana Fatma ve 38 Kayalıkları’nı ziyaret etti.
Gola Çeto’ya yapılan ziyaret sırasında konuşan Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Genel Merkez Yöneticisi Şükriye Ercan, “Lokmalarımız Hızır ayında barışa lokma olsun. Cezaevlerinin tarihini burada uzun uzun anlatmayacağım. Eskiden cezaevlerine haydutlar konulurdu ama günümüzde hırsızlar, yankesiciler hepsi dışarıda. Halkın temsilcileri, önderleri hem cezaevinde hem de tecrit uygulanıyor. Bugün içerde olması gerekenler dışarıda, dışarıda olması gerekenler ise içeridedir. Cezaevlerinin tarihini değiştirmişlerdir. Halkın önderini cezaevine koydukları yetmiyormuş gibi bir de tecrit uyguluyorlar. Sayın Abdullah Öcalan; ‘rol ve misyonumu oynarsam bu çatışmayı bir haftada çözerim’ demesine rağmen ona kulak verilmiyor. Bu yürüyüş ve lokmalar Sayın Öcalan’ın özgürlüğüne vesile olsun. Sayın Öcalan’ın rol ve misyonunu oynaması için bir an önce özgür olması gerek. Biz anneler barış istiyoruz. Annelerin gözyaşı aynıdır. Binlerce siyasi tutsak var biran önce serbest kalmalı” dedi.
Konuşmaların ardından barış için Hızır lokması dağıtıldı, çerağlar yakıldı.
Gola Çeto’ndan sonraki durak Ana Fatma oldu. Burada da yeni çıralar yakılıp lokma dağıtıldı. Mersin Barış Anneleri Meclis üyesi Emine Eren, “Çıralarımızı Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve barış için yakıyoruz. Umarım yaktığımız bu çıralar barışa vesile olur. Artık hiçbir annenin ağlamasını istemiyoruz. Anneler olarak özgürlük yürüyüşçülerine başarılar diliyoruz” ifadelerini kullandı.
Yine 1937-38 yıllarında yaşanan Dersim soykırımı sırasında en fazla kişinin katledildiği noktalardan biri olan, bu nedenle “38 Kayalıkları” olarak anılan Munzur Suyu kenarındaki bölge ziyaret edildi.
'KATLİAMCI ZİHNİYETTEN HESAP SORACAĞIZ'
Burada konuşan HDK Eşsözcüsü ve DEM Parti Milletvekili Cengiz Çiçek, “Bugün burada konuşmak benim için zor. Çünkü Dersim Katliamı’nda ailesinden yüzlerce kişiyi kaybeden biri olarak konuşuyorum. Bizim tarihimiz kişisel bir tarih değil. Burada yaşananlar Kürt halkının tarihi. Ulus devlet tarihi içinde bir katliam tarihidir. Dersim katliamı ile ilgili her kesin bildiği bir sır denilir. Bizler katliamdan 'es kaza kurtulan' kişilerin torunlarıyız. Yaşadığımız bu tarih bize şunu gösteriyor; Dersim herkesin bildiği bir sır, neden bir sır? Bu coğrafyanın Türkleştirmek için bir soykırımdan geçirildiğini, katliam yapıldığını herkes bilir ama susar. Aslında Cumhuriyetin tarihi Kürt katliamlarının üstününde örtüldüğü bir katliamdır. Mücadelemi bu suskunluğa bir cevaptır. Tıpkı bugün Kürt halkının onuru için Kürtlerin kendi anayurdunda özgür bir şekilde yaşaması için, mücadele edenlerin değerlerinin inkar edildiği gibi buradaki katliamda on yıllardır hala inkar ediliyor. Siyasete malzeme ediliyor” dedi.
Çiçek, sözlerine şöyle devam etti: “Buradan bu katliam yerinden tekrar sesleniyoruz; Dersim Kürttür, Dersim Kurdistan’dır, Dersim Alevilerin kadim memleketidir. Bu soykırımcı zihniyete inat mücadelemizi de yürüyüşümüzü de devam ettireceğiz. 3 yıldır Sayın Öcalan’dan haber alamıyoruz. Hınıs’ta Şeyh Said’i andık, burada Seyit Rıza’yı anıyoruz. İki Kürt önderinin de cenazeleri kaybedildi. Nasıl Kürt önderlerinin cenazeleri kaybedildiyse bugün Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit derinleştirilerek Kürt soykırımcılığı devam ettirilmek istemekteler. Bu katliamcı zihniyetinden hesap sorulmadığı sürece bu dava devam edecek.”
'BEDELİ NE OLURSA OLSUN...'
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için mücadele edeceklerini söyleyen Çiçek, “Bu dava bedeli ne olursa olsun bitmeyecek. Kürt sorunu demokratik çözüme kavuşuncaya kadar, Sayın Öcalan fiziki özgürlüğüne kavuşuncaya kadar bu yürüyüş bitmeyecek. Tıpkı Dersim’de bütün saldırılara karşı mücadele etmiş, boyun eğmemiş atalarımız gibi başımız hep dik olacak ve yürüyeceğiz. Mutlaka kazanacağız. Kaybettiğimiz bütün canlarımıza, büyüklerimize, değerlerimize söz veriyoruz; bu topraklar zulmün değil, eşitlik ve kardeşliğin başkenti olacak. Bir söz vardır derki; örgütlü kötülüğün olduğu her yerde zulmün, baskının olduğu her yerde insan kalmakta ısrar isyandır. Biz bu köhne düzene isyan edenleriz, isyan edeceğiz, başkaldıracağız ve mutlaka bütün katliamların hesabını soracağız” diye konuştu.
Konuşmaların ardından 1938’de katledilen, kayalıklardan atılan insanların anısına Munzur’a karanfiller bırakıldı.