‘Erdoğan’ın Kürtlere zulmüne karşı çıkın’
KCK Halklar ve İnançlar Komitesi, herkesi Filistin için ‘itidal’ çağrısı yapan Erdoğan yönetimindeki Türk iktidarının ikiyüzlülüğünü görmeye ve Kürtler üzerinde zulmüne karşı çıkmaya davet etti.
KCK Halklar ve İnançlar Komitesi, herkesi Filistin için ‘itidal’ çağrısı yapan Erdoğan yönetimindeki Türk iktidarının ikiyüzlülüğünü görmeye ve Kürtler üzerinde zulmüne karşı çıkmaya davet etti.
Türk devletinin, Kürtlerin bir statülerinin olmasını; dilleri ve kültürleriyle toprakları üzerinde kendilerini yönetmelerini kabul etmediğini, varlığına dahi tahammül göstermediğini belirten KCK Halk ve İnançlar Komitesi, “Başta Kürtler olmak üzere her etnik kimliğe sahip Müslümanları bu din, insanlık ve ahlak düşmanlığına karşı tepkilerini daha örgütlü ve güçlü bir şekilde ortaya koymaya çağırıyoruz” dedi.
KCK Halk ve İnançlar Komitesi tarafından yapılan yazılı açıklama şöyle: “Türk devletinin 7 Ekim’de Maxmûr’daki mülteci kampının camisini hedef almasını kınıyoruz. Maxmûr halkının 90’lı yıllardan beri TC faşizmine ve KDP gibi kirli ittifaklarla ortaklık yapan güçlerin işgalci, talancı saldırılarına karşı verdiği mücadeleyi, sergilediği direnişçi tutumunu selamlıyoruz.
SOYKIRIM SALDIRILARINI SÜRDÜRÜYOR
Halkların dini duygularını kullanan faşist, sömürgeci Türk devleti, Kurdistan’da soykırım saldırılarını yoğunlaştırarak sürdürüyor. Ankara’nın göbeğine kadar gidip onların kalbinde fedai eylemin ardından yedikleri darbeyi gizlemek, güçlü devlet imajı yaratmak ve yaşadıkları büyük şoku atlatma gayesi olarak da değerlendirebileceğimiz Rojava ve Şengal’e dönük soykırım saldırılarını gerçekleştirdiler. Medya Savunma Alanları’na dönük operasyon ve saldırılarını da savaş suçlarını üst seviyeye çıkararak devam ettirdiler ve Süleymaniye gibi birçok kenti de tehditler savurarak hedeflerinde olduğunu ifade ettiler. Bu soykırım saldırıları, Önderlik üzerinde yürütülen komployu daha da derinleştirerek devam ettirme planının devamıdır.
GAZZE İÇİN SAĞDUYU ÇAĞRISI YAPABİLİYOR
Kürtlerin dilini yasaklayıp kendilerini yönetmelerine tahammül etmeyerek en insani taleplerine ‘terör’ diyen Türk devleti ve ortaklarğ, İslami kavramları dillerinden düşürmeyerek Kürtleri hem inkâr hem de katletmektedir. Bir de utanmadan Gazze’de yürütülen savaşta sağduyu çağrıları yapmayı, özellikle sivillerin, çocuk ve kadınların katledildiklerini sanki çok umurlarındaymış gibi eleştiren bir üslup ve tarzda dillendiriyorlar. Biz, bilmeyenlere ya da unutanlara hatırlatmak istiyoruz ki dindeki adalet ilkesi gereği Kürtlerin de diğer Müslümanlar gibi kendi ana ve ata toprakları üzerinde yaşama hakları vardır. Dillerini yaşamın her alanında kullanmaları insan olmaları gereğidir. Bütün halklar gibi yaşadıkları her yerde kendilerini yönetmeleri, toplumsal kurum ve kuruluşlarını oluşturmaları en doğal haklarıdır. En insani hak ve taleplerini dillendirmeleri olması gerekendir. İktidar İslamcı Türk devlet siyaseti ve aklı, Kürtlerin bir statülerinin olmasını, insanca yaşam olanaklarını elde etmelerini, dilleriyle, kültürleriyle ana ve ata toprakları üzerinde kendilerini yönetmelerini kabul etmiyor ve Kürt diye bir varlığın yer yüzünde yaşamasına bile tahammülü yoktur.
MAXMÛR HALKI TESLİMİYETİ KABUL ETMEDİ
Maxmûr halkı, tarihi boyunca zalimlerin zulmüne karşı direniş içinde olan özellikleriyle bilinen bir halktır. Yıllardır Türk devletinin faşist, Türk-İslam sentezci saldırıları altında yaşam imkanları yaratarak varlıklarını sağlamaya çalışıyor. Türk devletinin faşist saldırılarına karşı teslim olmamış ve yönünü Özgürlük Hareketi’ne dönüp Nehdara’dan Bihêrê’ye, Etruş’a, Ninova’ya son olarak da Maxmûr’a en zor koşullarda göç etmeye mecbur bırakılmış bir halktır. Yıllardır KDP’nin her türlü özel ve kirli savaşına maruz kalarak, ambargo da dahil her türlü eziyet ve işkence uygulamalarına karşı teslim olmamıştır. Önderlik ve Özgürlük Hareketi’nden aldıkları manevi güçle, çok köklü olan toplumsal öz değerleriyle özgürlük mücadelesinin hep yanında olmuş ve sergiledikleri baş eğmez duruşlarıyla özgürlük mücadelesini yürütmüşlerdir. KDP’nin tüm irade kırıcı politikaları ve teslimiyet dayatmalarına rağmen teslim olmamak için her türlü zorluğa katlanmış bir halk gerçekliğini ifade etmektedirler. Yani iradesi sınanmış bir halk gerçekliği var. Maxmûr gibi çöl ikliminin hakim olduğu susuz toprağı büyük özgürlük inancıyla ve sarsılmaz iradeleriyle inşa etmiş ve yaşadıkları yeri bir cennete dönüştürmüşlerdir.
MAXMÛR’DAKİ CAMİYİ BOMBALAYACAK KADAR
Maxmûr’daki halkımız bilmektedir ki; niyetleri iyi ve temiz amel üzerine olduğu için ibadet ve vecibeleri hangi koşullarda olursa olsun ve nerede olursa olsun hak katında kabul görecektir. Haksızlığa karşı, hak ve adalet mücadelesi yürütülürken her yer ibadethanedir. Zalimlere ve münafıklara karşı yürütülen mücadele ise bütün ibadetlerin en büyüğüdür. Maxmûr halkımız bildikleri bu hususları zaten uzun yıllardır yaşıyor. Maxmûr halkının yürüttüğü özgürlük mücadelesi ve kendi olma kavgası aynı zamanda Demokratik İslam değerlerini koruma ve yaşatma mücadelesidir. Bu anlamıyla camilerinin vurulması, onları ancak kutsal bir mekâna yapılan bir saldırı olarak incitmiş olmalıdır. Biliyorlar ki; bunu yapan en değme Müslüman geçinen Erdoğan ve şürekasıdır. Böyle bir saldırıyla Erdoğan ve ortaklarının din düşmanlığı bir daha kendisini açığa vurmuştur.
HİÇBİR DEĞER TANIMADIĞINI GÖSTERİYOR
Erdoğan ve çete devleti, ortaklarıyla birlikte Rojava, Maxmûr ve Başur halkına yaptıkları saldırılarda hiçbir değer tanımadığını ispatlamıştır. İktidar uğruna İslami ve insani tüm kutsal değerleri ayakları altına almaktan çekinmemektedir. Maxmûr’da Kürtlere dönük, yine Rojava'da başta Kürt ve Arap halkları olmak üzere Kuzey Doğu Suriye'de yaşayan bütün Hristiyan, Alevi, Êzidî ve diğer halklara ve inançlara soykırım saldırıları geliştirmektedir. Allah, İslam, Kur’an, Peygamber, Müslüman kardeşliği, gibi kutsalları dillinden düşürmeyen ve bu kavramları kullanmaktan geri durmayan Erdoğan, tüm halkların ve inançların özgür yaşayacakları demokratik özerkliğe saldırıp tek kimlikli bir devlet dayatmasıyla Allah’ın yaratığı dilleri, kültürleri ve farklı inançları inkâr etmektedir. İktidar ve saltanat uğruna her türlü kötülüğü yapan Yezit ve Haccac’ın izinde yürüyen günümüzün çete devleti TC, kutsal mekanlara saldırmanın yanı sıra kadın ve çocuklara da saldırarak çok büyük zulüm uygulamaktadır. Başta Kürtler olmak üzere her etnik kimliğe sahip Müslümanları bu din, insanlık ve ahlak düşmanlığına karşı tepkilerini daha örgütlü ve güçlü bir şekilde ortaya koymaya çağırıyoruz.
GERÇEK DİNDARLARIN SESİ ÇIKMALI
AKP ve bütün ortaklarının dini bozmalarının, din, Allah, peygamber, Kur’an sözlerini kullanarak soykırım saldırıları gerçekleştirmelerinin nedeni, gerçek dindarların seslerinin çıkmamasından aldıkları güçle gerçekleşiyor. Bunun için Kürtlerden, Araplardan ve diğer halklardan Müslümanları, saf ve temiz duygularla iman eden tüm Müslümanları, vicdan ve ahlak sahibi bütün alimleri, soykırım saldırılarına karşı seslerini yükseltmeye çağırıyoruz. Müslüman, Alevi, Êzîdî ve farklı inançlardan gençleri, kadınları, Kürt Halk Önderliğinin fiziki özgürlüğünü sağlama mücadelesine daha aktif katılmaya çağırıyoruz. Komployu boşa çıkaracak, bölge halklarının özgür ve demokratik yaşamlarını inşa edecek dönem çalışmaları için herkesi sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz. Müslüman halkların bu vahşi soykırım saldırıları karşısında duruşunu sergilemesi, tutumunu göstermesi yönünde çağrıda bulunuyoruz.”