Güney Kürdistan’daki gelişmeleri yakından takıp eden gazeteci Salah Xidir’e göre Zap ve Avaşîn’e işgal saldırılarının startı Erdoğan-Mesrur Barzani’nin 15 Nisan 2022 günkü görüşmesinde verildi. İşgal sonrası öncesi özellikle Behdinan’da KDP’nin alanda bulunan köylerde halkı PKK’ye karşı silah kaldırmaya, ajanlık yapmaya ve köylerini boşaltmaya zorladığını ifade eden gazeteci Xidir, son işgal saldırısı öncesi Hewlêr-Ankara hattında yaşanan gelişmelerin perde arkasına ilişkin sorularımızı yanıtladı.
Ekim 2021’deki seçimlerin ardından Irak’ta hala hükümetin kurulmadığı bir dönemde, hükümet krizinde önemli rol oynayan Federe Kürdistan Yönetimi Başbakanı Mesrur Barzani’nin 15 Nisan’da Erdoğan ve Hakan Fidan görüştü, ardından da saldırılar başladı. Bu üç gelişme arasında nasıl bir paralellik söz konusu?
Türkiye’nin Irak’ta yaşanan siyasi ve güvenlik krizinde esas bir rolü var. Özellikle kendine bağlı sünni güçler, Türkmen Cephesi ve aynı zamanda KDP yoluyla Türkiye Irak’ta yaşanan krizde önemli rol sahibi. Saddam’ın düşürülmesi ardından Türkiye’nin Irak’ta olumsuz bir rolü oldu. Hatta Irak’taki siyasi terörde Türkiye’nin rolü var açıkça müdahaleleri oldu. Türkiye Irak’taki siyasi, idari ve güvenlik konusundaki karışıklıktan yararlanıyor ve bunun rantını yiyor. Bugün Irak’ta yaşanan hükümetin kurulamama krizinin Türkiye’nin müdahalesiyle bağlantısı var. Elbette farklı yönleri de var ama esas olumsuz rol oynayan Türkiye’dir. Türk devleti yaşanan idari, siyasi, güvenlik, hatta ekonomik krizin doğurduğu ve uluslararası güçlerin bölgede yaşadığı krizle birlikte bir fırsat olarak değerlendirip işgal saldırılarını devam ettiriyor.
Bu konuda işgal harekâtlarında Türkiye’nin en büyük destekçisi de KDP’dir. KDP ve Türkiye bu konuda uzlaştılar. Tabi bu uzlaşma yada anlaşma yeni değil uzun yıllara dayanıyor ama şu anda bu uzlaşmayı bir başka şekilde büyüttü ve genişlettiler. Daha önce de Mesut, Neçirvan veya Mesrur Barzani; Türkiye’ye gidip-geldiğinde işgal harekatları, Başûrê Kurdistan’daki siyasi kişiliklere suikastler başladı. Hatta Barzaniler ve Türk devletinin görüşmeleri ardından Irak ve Başûrê Kurdistan hükümetinin ilişkisi daha da kötü oldu. Mesrur Barzani’nin 15 Nisan’da Türkiye’ye gidişindeki amaç esas olarak 17 Nisan’da başlayan Zap ve Avaşin işgal harekatları konusunu görüşmekti. Bunun yanı sıra enerji meselesinin de görüşüldüğüne inanıyorum.
Aynı zamanda KDP’de Zap ve Avaşin işgal harekâtlarındaki ortaklığını bir şekilde itiraf ediyor. Ben bu konuda bir örnek vereyim. 22 Nisan günü Kürdistan Bölgesi Hükümeti Sözcüsü Cotyar Adil basın açıklamasında bir gazetecinin ‘Türk devletinin Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırılarına karşı Kürdistan Bölgesi Hükümeti’nin tutumu nedir?’ sorusuna yanıt olarak sadece ‘Ben soruyorum, PKK’nin o bölgelerde ne işi var?’ dedi. Yani bu işgal harekâtına destek verdiklerini reddetmedi. Bunu reddetmemeleri bile bu işgal harekâtının içinde olduklarını gösterir ki zaten içinde olduklarına dair birçok veri ve belge var. Üstelik kendilerine bağlı Zerevan ve Gulan güçlerini Medya Savunma Alanları’na, işgal harekâtının yapıldığı bölgenin yakınlarına götürdüler.
Fakat Irak’ta yayın yapan “Dezgay Standart” isimli yayın kuruluşu bu görüşmede Türkiye ve Barzanilerin işgal harekatının ekonomik faturasını Başûrê Kurdistan Hükümetinin yani KDP ve Barzanilerin karşılaması konusunda anlaştıklarını yazdı. Dağılan bilgilere göre Erdoğan Barzani’ye, “PKK her 2’mizin de düşmanıdır. Türkiye ekonomik olarak zorlanıyor. Madem PKK ortak düşmanımız biz operasyonun askeri boyutunu yürütelim, siz de ekonomik olarak finanse edin” dedi ve Mesrur Barzani de bunu kabul etti.
‘KÜRTLER BAŞUR PETROLÜNÜN PARASIYLA KATLEDİLİYOR
15 Nisan Erdoğan ve Mesrur Barzani arasındaki görüşmede Zap ve Avaşin’e işgal saldırılarında askeri gücün Türkiye’den ekonomik finansmanın KDP’den olduğunu belirtiyorsunuz. KDP’nin Türk devletinin işgal saldırılarını finanse etmesi yeni bir durum mu?
Gerçeği ifade etmek gerekirse Türkiye BaşurêBaşûrê Kurdistan’a geliştirdiği bütün işgal harekatlarını Başûrê Kurdistan Hükümeti’yle ilişkileri üzerinden Başûrê Kurdistan halkının ekonomisi üzerinden finanse ediyor. Bir örnek vereyim; Barzaniler ve Türkiye arasında 2014 yılında yapılan 50 yıllık petrol anlaşması var. Türkiye Başur’un bütün petrolüne el koymuş durumda. Şimdi de Başur’un gazına el koymaya çalışıyor.
Bir örnek daha vereyim; 2022 yılının ilk 3 ayında sadece Kürdistan Bölgesi’nden 36 milyon 400 bin bermil petrol çıkarılmış. Yani 3 milyar 200 milyon dolarlık petrol çıkarılmış. Bu paranın yüzde 56’sı yani 1 milyar 800 milyon doları petrolün çıkarılması için kullanılmış. 1 milyar 400 milyon doları Kürdistan Hükümetine kalıyor. Petrolün çıkarılması için kullanılan para denilen bölümün hepsini Türkiye alıyor. Yine bununla birlikte 2021 yılında Türkiye, Kürdistan hükümetinden Türkiye’ye petrol taşınan boruların kirası olarak 434 milyon dolar aldı. Türkiye’nin Kürtlere karşı yürüttüğü savaşın tüm finansmanı Başur petrollerinden elde edilen paradır. Türkiye’den kalkıp Başur’da gerilla ve halkı vuran uçakların benzini yine Başur’un petrolü. Türk devleti Kürtlere karşı sıktığı merminin parasını bile KDP Başur petrolüyle karşılıyor. Şimdi de büyük bölümü YNK’nin elinde olan gaz için KDP ve Türkiye YNK üzerine baskı kuruyorlar.
Sadece petrol meselesi de değil, Türkiye Başûrê Kurdistan’ın ekonomisine de el koymuş durumda. Başûrê Kurdistan’da Türk devletinin birçok inşaat, ticaret vb. şirketi bulunuyor. Hepsi SADAT’a, Türk devletine ve MHP’lilere bağlı. Başur’da daha önce Oyak’a bağlı kişilerin ve Oyak’ın şirketleri vardı, şimdi de SADAT’a bağlı şirketler var. Türkiye’liler direk devlete, AKP, MHP ve SADAT’a bağlı değillerse Başur’da şirket kurmalarına ve ticaret yapılmalarına Türkiye tarafından izin verilmiyor. Hatta. KDP yetkilileri ve Barzani ailesi de bu şirketlere ortaklar ve birlikte işletiyorlar. Nasıl ki Türk devleti, Barzaniler, bazı KDP yetkilileri Türkiye’nin Başûrê Kurdistan’a işgal harekatı geliştirmesinde birliktelerse, Başur ekonomisinin talan edilmesinde de birlikteler. Barzanilerin hem Türkiye’de hem de Başur’da büyük holdingleri var. Barzanilerin yolsuzluklarına, kara parasına dair birçok belge de açığa çıktı.
Türk devletinin Irak’ta da böyle büyük şirketleri var, Irak’ı da Başur gibi yapmak istiyor. Fakat Irak bütün ekonomisini Türk devletinin hizmetine sokmak istemiyor. Irak üzerinde İran’ın etkisi var. İran bunu istemiyor. Ama şunu açık söylüyorum AKP-MHP hükümeti şimdiye kadar Kürtlere karşı yürüttüğü bu kadar büyük bir savaşa rağmen ayaktaysa, bu KDP ve KDP’nin Başur ekonomisini tümden Türk devletinin hizmetine sokmasından dolayıdır.
TÜRK ÜSLERİ GÜNEY HALKINA KARŞI DA KULLANIYOR
KDP ise 2017’den bu yana işgal harekatlarını desteklediği ve PKK’yi suçlayarak bu işgali meşrulaştırmaya çalışıyor. Fakat ilk kez Türk askerleri sınır ötesinden değil de Başûrê Kurdistan’daki üstlerden çıkarak saldırıların gerçekleştiği bölgelere taşınıyor. Bu ne anlama geliyor?
Öncelikle şunları belirtmek isterim. Türk devletinin Başûrê Kurdistan’da üstler kurması ve stratejik planının önemli bir parçası olarak ele alması yeni değil. 2003’te Irak hükümetinin yıkılması ardından Irak ve Başûrê Kurdistan’daki üstlerini artırdı. 1991’deki serhildan ardından özellikle de KDP ve YNK arasında bir iç savaş gelişti. Türkiye “Barış savunucu güç” adıyla Başûrê Kurdistan’a güçlerini getirdi. Tabi ki Türkiye barış savunucusu yada KDP ve YNK arasındaki savaşı durdurmaya çalışan bir güç değildi, tam tersine huzur ve istikrarı bozmak için buradaydı. Ama KDP’yle ittifak yaparak güçlerini getirdi ve üstler kurmaya başladı. Daha sonra sürekli üstlerin ve karakolların sayısı artı. Şu anda Başûrê Kurdistan’da KDP’yle ittifak temelinde 50’ye yakın Türk askeri üssü ve karargahı var ve sayıları sürekli artıyor. Yine birçok gizli karargahları ve noktaları var. Onlarca istihbarat noktası ve karargahları var.
Türk devleti bununla da yetinmiyor, YNK bölgelerinde de üsler ve karargahlar kurmak istiyor. Özellikle de bugün hava saldırısının yapıldığı Süleymani’yenin Şarbajer ilçesinde askeri üs kurmak istiyor. Fakat YNK, Türkiye’nin tüm baskılarına rağmen hala bunu kabul etmiş değil. Çünkü bu bölgelerdeki halk, Türk devletinin üslerini ve işgalini asla kabul etmiyor. YNK içinde de farklı siyasi görüşler var. Türk devletinin Süleymaniye ve YNK bölgelerinde üs kurmasına karşı çıkan YNK’liler de var, bu nedenlerle Türkiye bunu başaramadı. Ama KDP’de Barzani ailesinin baskıcı ve diktatörleri aratmayan mutlak hakimiyeti var. Barzani ailesinin partiyi kendi çıkarları doğrultusunda kullanması, Kürdistan’ı işgal eden güçlerle ilişkilerine karşı çıkan Felakeddin Kakayi, Cevher Namik gibi birçok kişi katledilerek tasfiye edildi. YNK hala Türk devletinin bölgelerinde üs kurma dayatmasını kabul etmedi. Ama Türk istihbaratı şu anda YNK bölgelerine de yerleşmiş durumda ve bu büyük bir tehlike arz ediyor.
Evet Türk devleti 17 Nisan’da Zap ve Avaşin’e dönük başlattığı işgal saldırılarında Başûrê Kurdistan’daki bütün üslerini harekete geçirdi ve askerlerini Bakur’dan değil Başurdan helikopterlerle Zap ve Avaşin bölgesine getirdi. Yine havadan indirmeden zorlanınca maalesef birçok askerini KDP’ye bağlı askeri güçlerin araçlarıyla ve Zerevan giysileriyle işgal harekâtı bölgelerine kolayca taşıdı. Bu da KDP’nin Türk devletinin Başûrê Kürdistan’daki gerilla alanlarına ve Başurê Kürdistan’a geliştirdiği işgal harekatlarına dahiliyetini daha üst bir aşamaya taşıdığını gösteriyor.
Türk devletinin Güney Kürdistan’daki askeri ve istihbarat üslerinin amacı sadece PKK öncülüğünde verilen Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne karşı verilen savaş için midir? Bu üslerin başka ne işe yarıyor?
Tabii ki bu üstler ve karargahlar sadece PKK’ye karşı kullanmıyor. Bir dönem YNK’ye karşı da kullanıldı. 1990’lı yıllarda YNK ve KDP arasında savaş yaşanırken Türk devleti bu karargahlardan YNK’ye karşı uçak ve toplarla birçok saldırı geliştirdi ve birçok YNK peşmergesi katledildi. Türk devletinin Başûrê Kurdistan’daki üstleri Medya Savunma Alanaları’ndaki PKK gerillalarına karşı saldırıları, sadece Barzani ailesini ve çıkarlarını korumak için değil, -ki bu konuda Türk devleti ve Barzaniler arasında bir ittifak var- aynı zamanda Misak-ı Milli Planı’nı adım adım gerçekleştirilmesi içindir.
Ayrıca bu karargah ve üstlerin Başûrê Kurdistan’lı siyasi kişiliklerin katledilmesinde de rolü var. Bu yıllarda başta Behdinan olmak üzere Süleymaniye ve birçok kentte birçok Kürt yurtseveri ve devrimcisi, siyasetçi, yazar ve gazetecinin katledilmesi bu karargahlarda planlandı, koordine edildi. Bakın; Şeladize Serhildan’ın da bir grup genç Türk devletinin Sirî üssünü ateşe vermişti. Bu serhildana öncülük eden gençler daha sonra Türk SİHA’larının saldırısıyla katledildiler. Tabi ki bu Türk devletinin üstlerinde PDK istihbaratı Parastinla birlikte planlandı ve koordine edildi. Şimdi Türkiye son yıllarda bu üstlerde İHA/SİHA’ları ve radarları yerleştirmiş; bunları PKK’ye ve Başurê Kurdistan halkına karşı kullanıyor. KDP bunun ortağıdır. Yine Irak hükümeti her ne kadar bu üstlerin artırılması ve kullanılmasına karşı zaman zaman açıklamalar yapsa da bu üstler bilgisi dâhilinde yapıldı.
TÜRK DEVLETİ BAŞUR'U İŞGAL VE IRAK’A MÜDAHALEYİ HEDEFLİYOR
Türk devletinin Medya Savunma Alanları’na dönük işgal harekâtlarının tek hedefi PKK midir? Bu işgal saldırılarının başarılı olması Başûrê Kurdistan’ı nasıl etkiler?
Tabi ki bu işgal harekâtlarının tek hedefi PKK değildir. Türkiye Başurê Kurdistan hatta Irak’ın bir bölümünü işgal etmek istiyor. Bir süre önce Türkiye’de hükümetin bazı resmi kurumları tarafından bir harita yayınlandı. Daha sonra bunu internet sayfalarından kaldırdılar. Bu yeni Türkiye haritasında Kerkük, Musul hatta Xaneqin’e ve Başûrê Kurdistan Türkiye toprağı olarak gösterilmişti ve bunu açıkça de. Zaten AKP’nin kurucularından Ahmet Davutoğlu da “Stratejik Derinlik” isimli kitabında bu sınırlara geri dönmekten söz etmişti. Türkiye bu işgal harekâtlarıyla Başurê Kurdistan’ı kendi topraklarına katmayı, Irak’a müdahalesini ve Irak üzerindeki hegemonyasını artırmayı planlıyor. Bunun zeminini de özellikle kendisine bağlı Sunni Güçler, Türkmen Cephesi ve KDP yoluyla oluşturmuş durumda. Şu anda Sunni Arap Güçler, Mukteda Sadr ve KDP’nin birlikte geliştirdiği cephe İsrail, Türkiye ve bazı körfez ülkelerinin desteğiyle kuruldu. Bununla Irak hükümetine müdahale ediyorlar. Bağdat’ı da Hewler gibi yapmak istiyorlar.
2017’den beri Türk devletinin işgal etmek istediği yerlerde yaşayan halk hedef alındı, köyler boşaltıldı, köylüler tehdit edildi, tutuklandı ve katledildi. Bu olaylarda KDP’nin rolü nedir ve Türk devletiyle nasıl bir işbirliği söz konusu?
Her zaman Türk devletinin Başûrê Kurdistan’a yaptığı operasyonlar ve işgal saldırıları öncesin de KDP’li yetkililer bu harekatların başlayacağı bölgelerdeki köylere giderek ziyaret ettiler, onları zorlayarak köylerini terk etmelerini istediler. Bölge halkı köylerini boşaltmak istemeyince, Türk uçaklarıyla bombalanarak katledildi ve bu şekilde göç etmek zorunda bırakıldılar. Çünkü bu köylerdeki halk yerinde kaldığında Türkiye ve KDP’nin işgal planı tasarlandığı ilerlemiyor. Bu köylerde yaşayan halk da yurtsever ve mücadeleci bir halk olduğu için köylerini boşaltmayı red ediyor. Ama Türk devleti ve KDP halkı tehdit ederek, tutuklayarak, katlederek onları göçe zorluyor.
Çarpıcı bir nokta daha aktarayım; KDP’ye yakın kişiler ve Barzani ailesi halkı zorla göç ettirilen bu köylerin arazilerine çöküyor. Hatta birçok Hristiyan köyü bu konuda KDP’yi şikayet ederek kendilerine ait arazi, mal ve mülklere Mesut, Mensur ve Neçirvan Barzani’ye yakın kişilerin el koyduğunu ifade etti. Yani KDP ve Türk devleti bu köyleri boşaltarak hem Türk devleti işgalini kolaylaştırıyor hem de KDP’liler bu arazilere el koyarak feodal ağa sistemini devam ettiriyor. Başûrê Kurdistan’dan Bakurê Kurdistan’a kadar birçok köy KDP ve Türk devletinin korucusu olmayı red etmiş, ihanet silahını kabul etmemiş. Bundan dolayı da bu köyler Türk devleti ve KDP’nin zoru/şiddetiyle boşaltıldı.
Bir örnek vereyim; KDP 18. Şube Başkanı Omer Oreyi 2019’un ilk 2 ayında Behdinan’ın Şeladize’den Zap’ın ortasındaki Rençberaxa’ya kadar birçok köyü ziyaret edip köylülerle toplantılar yaparak buradaki halktan Türk devletine bağlı bir korucu güç kurmak istedi. Hatta 2019 Şubat ayı başlarında Şeladize’de KDP’li öğretmenler, memurlar, “sivil toplum örgütleri” ve kişilerle bir toplantı gerçekleştirdi, seminer verdi. Buradaki konuşması televizyonda da yayınlandı. Konuşmasında PKK’yi hedef aldı ve buradaki gençlerin işsizlikten şikayetçi olduğunu ve bir hizmet projesi olarak buradaki gençlerden silahlı bir güç kuracaklarını, onları iş sahibi yapacaklarını dile getirdi. Daha sonra bu alanlardaki aşiretlerle de görüşmeler yaptı.
Türk devleti KDP’nin Başûrê Kürdistan’da Behdinan aşiretleri ve köylülerinden kuracağı bu silahlı gücü finanse edecek bu güç Türk devletine bağlı bir korucu güç olarak Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı kullanılacaktı. Ama olumlu olan neydi; tek bir aşiret ve genç bu projeyi kabul etmedi ve bu ihanet silahını almadı. KDP ve Türkiye’nin bu projesi de iptal oldu. Hatırlayalım bir süre önce Başûrê Kurdistan’dan Avrupa’ya göç etmeye çalışan birçok genç Belarus’un Avrupa Birliği’ne açılan kapısında “KDP bizi zorla PKK’ye karşı silahlandırmak ve savaştırmak istiyor. Biz bunu kabul etmedik ve bu nedenle göç etmek zorunda kaldık. Ya kaçacaktık, ya hapse gidecektik” dedi. Aslında bütün mesele budur.