‘Güney Kürdistan’daki kriz Rojava modeliyle atlatılabilir’

PYD Güney Kürdistan Temsilcisi Süleyman Ereb, Güney'deki krize dikkat çekerek, "Rojava’da tüm halkların içinde yer aldığı model ve ulusal birlikle; ulusal strateji, ulusal ordu, ulusal siyaset mekanizmalarını oluşturmakla bu süreci atlatabiliriz” dedi.

PYD Güney Kürdistan Temsilcisi Süleyman Ereb, Irak ordusu ve Haşdî Şabî'nin Kerkük ve çevresini işgal etmesiyle başlayan ve halen devam eden süreçten dolayı, Güney Kürdistan’da ortaya çıkan derin krize ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Ereb, Güney Kürdistan’da büyük kayıpları beraberinde getiren sürecin yaşanmasından ötürü Güneyli güçler arasında birbirine karşı kullanılan dilden vazgeçilmesini istedi. Ereb, şunları ifade etti:

“Güney Kürdistan’da büyük bir kriz yaşanıyor. Biz bir kardeş parçanın siyasi partisi olarak geçen sürecin iyi bir muhasebesinin yapılmasından yanayız. Muhasebesi yapılırken her parti, örgüt ve güç hatayı kendisinde aramasını isteriz. Birbirlerini suçlamalardan vazgeçmelerini istiyoruz. Birbirini suçlama yerine bu süreçten nasıl çıkacaklarının yollarını birlikte aramalarını istiyoruz. Eski siyaset ve stratejiden vazgeçmelerini öneriyoruz. Çünkü eski siyaset ve strateji bize felaket getirdi, başarı değil. Birlik dili ve yolunu seçmelerini istiyoruz. Çünkü Güney Kürdistan’da siyasi parti, örgüt ve yapılar arasında bir birlik yok.

Parlamento aktifleştirilmeli, seçimler yapılmalı. Bu seçimlerin demokratik seçimler olması gerektiğini söylüyoruz. Halkın siyasete dahil edilmesi ile yapılan demokratik seçimlerden başarı ile çıkan güçler zaman kaybetmeden yeni bir hükûmet kurmalı. Askeri güçler bir halkın, Güney Kürdistan halkının güçleri haline getirilmeli. Partilerin, parçalı güçlerin sonunun ne olduğunu gördük."

'TÜM KÜRTLERE KAYBETTİRİYOR'

Ereb, Güney Kürdistan’da yaşanan kayıpların dört parça Kürdistan halkına büyük acılar yaşattığını söyledi. Rojava partisi ve halkı olarak süreci yakından takip ettiklerini belirten Ereb, “Yaşanan süreç sadece Güney Kürdistan halkı değil, dört parça Kürdistan halkı ile yurt dışında yaşayan halkımızı derinden etkilemiş, incitmiştir. Yaşanan süreç Güney ve tüm Kürtler için büyük bir kayıptır. Yaşanan süreçte kaybedilen kazanımlar, uzun yıllar verilen ve binlerce peşmergenin şehadeti ile elde edilen kazanımlardı. Onun için büyük kayıplardı. Partiler şahsında Güney Kürdistan ve tüm Kürtlerin kaybıdır” dedi.

'ROJAVA'DAKİ KAZANIMLARLA KIYASLAYARAK...'

Ereb, Güney Kürdistan partilerinin, birbirini suçlamadan; neden, nasıl vb. gibi birçok soruyu tahlil etmeleri gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Son 26 yıldır Kürtler Güney Kürdistan’da yönetici, iktidar olarak Kürdistan’da rol oynuyorlar. Parlamento, kurum, kuruluş, askeri, iç güvenlik olarak kendilerini örgütlemişler.

Bu sonuç, Güney Kürdistan parti, örgüt ve yönetim ile iktidarının izledikleri politikaların sonuçlarıdır. Sadece son olarak yapılan referandumun sonuçları değil. Referandum bu sonuçların yaşanmasına bir neden oldu.

Referandumdan önce de yanlış yaklaşımlar, halkların gerçekliğine yanlış yaklaşımlar oldu, yanlış politikalar izlendi.

Güney Kürdistan’ın uzun yılları ile son beş yılda Rojava’da yaşanan devrim süreci ile elde edilen kazanımları kıyaslarsak daha doğru sonuçlara ulaşırız.

Güney Kürdistan’ın ideolojik yaklaşımından kaynağını alan izlenen politikalar ile Rojava’da izlenen politikaların ne kadar farklı ve birbirine taban tabana zıt olduğunu görürüz. Halkların kardeşliği ve dört parçanın birliği ilkesi ile hareket ederek, Rojava’da Kuzey, Güney, Doğu halkı ile diğer halkların hepsi bir siyasi proje altında bir araya getirmeyi başarabildik. Demokratik bir sistemle, demokratik bir siyasetle birbirini kabul eden ve bir arada yaşama ile tüm halkların hemfikir oldukları, kabul ettikleri bir toplumsal sözleşme ile ortaklaştırmayı başarabildik. Her halkın kimliği, kültürü ve farklılığını içinde yaşayabileceği bir sistem oluşturabildik. Rojava'da bununla başarabildik. Dönüp Güney Kürdistan’a baktığımızda, dar ulusal çıkarlar, birbirini kabul etmeyen ve dışlayan bir yaklaşımın olduğunu görebiliyoruz. Fikir ve yaklaşım bu olunca, Güney Kürdistan’da ve Irak genelinde halklar, etnik yapılar, topluluklar arasında bir ittifakı sağlayamadığını görebiliyoruz.

Arap, Türkmen ve diğer halklarla dostça bir arada yaşama gibi bir projelerinin olmadığı, dolayısıyla halklar arası bir kardeşlik ve ittifakı yakalayan bir yaklaşımlarının olmadığını görüyoruz.”

'PARTİLER, HALKLAR POLİTİKASINI GÖZDEN GEÇİRMELİ'

Güney Kürdistan parti ve iktidarının özellikle de iktidar oldukları dönemde halkların bir arada kardeşçe yaşama politikalarını gözden geçirmelerini gerektiğinin altını çizen Ereb, şunları dile getirdi:

“Kürtler dört yıl boyunca Kerkük’ü yönettiler. Ama Güney Kürdistan yönetimi Kerkük’teki halkları bir arada ve kardeşçe bir şekilde yaşatmayı başaramadı. Sadece Kerkük’teki Arap ve Türkmenleri değil, Şengal’in Êzidîlerini sistemlerinde ve siyasi düşüncelerindeki yetersizliklerden ötürü topluma kabul ettiremedi.

Rojava'da halklar arasında bir ittifak sağlandı. Güney Kürdistan’da ise bunun tersi yaşandı. Askeri açıdan da durum buna benzerdir. Rojava’da tüm çabalarımız, tüm siyasal görüş, düşünce, parti, örgüt, halklar ve etnik yapılardan insanların içinde yer aldığı bir askeri güç oluşturmak içindi. Tek bir askeri güç olsun, o da bir parti ya da örgütün gücü değil, tüm toplumun gücü olsun dedik. Ayrıca bu gücün sadece Kürtler için değil, tüm halklar için bir güç olması için çalıştık.

Güney Kürdistan’da ise yine bunun tersinden bir gerçeklik olduğunu görüyoruz.

Güney Kürdistan’daki askeri güçler siyasi partilerin güçleridir. Bu partilerin siyasetlere göre hareket ediyor. Sonuçların bu kadar ağır olmasının nedenlerinden biri de budur."

'ÖZ GÜCÜN KAZANDIRACAĞINI GÖRDÜK'

Yaşanan ve büyük kayıplara neden olan Güney Kürdistan’daki sürecin, bir de güç ve dayanaklar açısından tahlil edilmesi gerektiğini söyleyen Ereb, şöyle devam etti:

“Rojava’da Kürtler kazanımlarını kendi öz güçleri ve esas aldıkları felsefe ile elde ettiler.

Uluslararası ve bölgesel güçler ile bazı Kürtlerin de içinde olduğu güçlerin büyük çoğunluğu karşı olmasına rağmen Rojava Kürtleri özgür iradeleri ve büyük direnişleri ile projelerini savundu. Onun için büyük mücadeleler verdi. İzledikleri demokratik siyaset ile kazanımlarını elde etti. Askeri güçlerini oluşturdu.

Bölge büyük bir kriz, kaosun yaşandığı demokratik siyaset ve projemizle ortaya çıktık. Hiçbir güç siyasi ve askeri bir karar almamızda belirleyici olmadı. Buna izin vermedik. Bundan dolayı şimdi Rojava halkı ve halkları oldukça örgütlü ve iradeli bir halk ve halklardır. Kendilerinin örgütleyici ve yürütücü gücü oldukları bir proje ile sisteme sahiptirler. Birçok güçlü ilişki ve ittifakımız var. Ama bu güçler siyasi ve askeri kararlarımız üzerinde belirleyici değiller. Bu güçlerle bölge ve Suriye ile Rojava sorununu çözmek için her zaman hazır olduğumuzu söyledik. Çözüm projelerini geliştirme, bunları tartışmak için açık olduğumuzu sürekli söylüyoruz. Güneyli güçler ise kimi zaman ABD, kimi zaman Türkiye ve İran’a dayandılar. Hâlâ da öyle. Ama Rojava’da biz sadece kendimize ve halkımıza dayandık. Kaybettiren önemli noktalardan birinin de bu olduğunu düşünüyoruz."

'ULUSAL BİRLİKTEN BAŞKA YOL YOK'

Rojava olarak Güney Kürdistan halkına karşı büyük bir sorumluluklarının olduğunu ifade eden Ereb, “Üzerimize düşen görevimizi her zaman yerine getirmeye hazırız. Kimi siyasi partiler zor günlerimizde bizi yalnız bıraksalar da, biz, halkımızın yanındayız, her zaman yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.

Yaşanan ve büyük kayıplara rağmen halen devam eden süreci atlatmak için ulusal birlikte başka bir yol olmadığını söyleyen PYD Güney Kürdistan Temsilcisi Süleyman Ereb, “Yaşanan süreç bize bir kez daha Kürtlerin ulusal birliğinin kaçınılmaz olduğunu gösterdi. Ulusal bir siyaset ve stratejiye sahip olmamız dört parça Kürdistan için zorunlu olduğu kanıtlandı. Ulusal birliği izleyen, ortak siyaset, ortak diplomasi, ortak ordu, ortak ekonomi gibi adımlarla dört parça Kürdistan’ı savunup özgürleştirebiliriz” diye konuştu.