Uluslararası Hukuk Uzmanı ve Avukat Hejar Nûredîn Kakeyî, Kürt güçleri arasındaki çelişkileri, Irak ve Suriye'nin egemenliğinin Türk ve İran devletleri tarafından ihlal edilmesini ve yine Kürtlere yönelik savaş suçlarını ANF'ye değerlendirdi.
Doğu Kurdistan ve İran’da devam eden isyan işaret eden Kakeyî, isyanın İran hükümetinin kontrolünden çıktığını ve devrimcilerin kontrolüne geçtiğini ifade etti. AKP-MHP iktidarının derin bir krizde olduğunu ve bu şekilde seçime gittiğini hatırlatan Kakeyî, “Anketlere göre iktidarın oylarının düştüğü açıkça görülüyor. Türkiye ve İran, yaşadıkları krizlerin üstünü örtmeye çalışıyorlar. Erdoğan, seçimi kaybetmemek ve iktidarda kalmak için özel politikalarla yaşanan krizi kamuoyundan gizlemeye çalışıyor. İktidarda kalmak için olağanüstü hal ilan etmek ve Kürt halkına karşı savaşı derinleştirmek istiyor. Kürt halkının düşmanları Kürtlere karşı birleşmiş durumda. Fakat Kürt güçlerine baktığımızda tam tersini görüyoruz. Özellikle Güney Kurdistan kazanımları tehlikede. Türk devletinin Güney’e yönelik siyasi ve askeri operasyonlar Güney kazanımlarını tehlikeye atıyor. İlginç olan şu ki, Güney hükümeti maalesef bu gerçeği görmüyor ve anlamıyor. Güney’in kazanımları bir gecede yok olabilir. Bunun bir örneği 16 Ekim 2017'de yaşandı. O gün Güney Kurdistan topraklarının yarısının 24 saat içinde Irak güçlerinin eline geçtiğini gördük. Türkiye, İran ve Irak bir anlaşmaya varırsa mevcut kazanımların yok olma tehlikesi çok büyük. Kürt siyasi güçler çelişkileri bir kenara bırakıp Kurdistan'ın dört parçası için ulusal çerçevede çalışmalıdır” diye konuştu.
DÜŞMAN İÇİN KÜRTLER ARASINDA BİR FARK YOK
Türk devleti başta olmak üzere işgalci devletlerin saldırılarına karşı Kurdistan’ın dört parçasındaki Kürt güçlerinin birlik olması gerektiğini vurgulayan Hejar Nûredîn Kakeyî, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Kürt güçleri birlik olursa Kurdistan ve Kürt halkına yönelik tehditleri boşa çıkarabilirler. Nasıl ki düşman Kürtler arasında ayrım yapmıyorsa, Kürtler de kendi aralarında ayrım yapmadan birlikte çalışmalıdır. Saldırılara karşı bir arada olmalılar. Bağdat’ta olan Cumhurbaşkanı, Başbakan ve birçok Kürt milletvekili BM aracılığıyla Türk devleti ve İran’ın saldırılarını durdurması için baskı yapabilirler. Maalesef Türk devletinin Rojava’ya ve Özerk Yönetimi’ne yönelik saldırılara karşı Rusya ve Amerika sessiz.
Uluslararası anlaşmalara göre hiçbir ülkenin savaşmak amacıyla komşu ülke sınırını geçme hakkı yoktur. Ama ne yazık ki Irak ve Suriye'nin hiçbir egemenliği kalmadı. Türk savaş uçakları durmadan sivil bölgeleri bombalıyor. Bu uluslararası alanda bir savaş suçudur. Rojava Kurdistan'ında hastane bombalandı. Türkiye'nin saldırıları ve işlediği suçlar belgelendiği taktirde uluslararası anlaşmalara ve Cenevre Sözleşmesi'ne göre Türk devletinin savaş suçu işlediği ortaya çıkacaktır.”