KDP ulusal birlikten korkuyor

Halkın mağduriyeti üzerinden ve baskıyla/korkuyla hegemonya kurup Başûrê Kurdistan’ı kendi mülkü gören KDP, ulusal birlikten; ulusal birliğin öncülüğünü yapan ve direnen Kürtlükten korkuyor.

KDP’nin bugün Kürdistan’da yürüttüğü iç siyaset tümüyle çökmüştür. KDP’nin kendisi dışındaki Kürt hareketlerine yaklaşımı, gerilik veya particilikle izah edilmeyi çoktan aştı.

Geçmiş dönemde ulusal birliğin sağlanması amacıyla sözler söylendi, şarkılar yazıldı, eylemler düzenlendi, çağrılar yapıldı. Tüm farklı etkinliklerin özü, olası bir Kürt-Kürt savaşının önlenmesi ve ulusal birliği sağlama temelinde bir tartışma ortamının oluşturulmasıydı. Tüm bu girişimler karşı KDP cevapsız kaldı. Sağırları oynadı. Hem tek tek kişilerin hem de farklı kurum ve örgütlerin çağrıları duvarlara çarpmış gibi göründü. Aslında bu çağrıların tamamı, KDP karşısında bir ortaklığı, bir referandumu da ortaya koymuş oldu. KDP, ortaya çıkan bu ulusal birlik referandumu karşısında bunca dönemin ardından bir provokasyona başladı.

Türk sömürgeciliği uçakları eşliğinde Kandil’i işgal saldırısı da denebilir. KDP, özgür Kürdistan halkının demokratik birliğini esas alan ve tüm Kürtleri bu istem çerçevesinde toplayarak tutum almaya sevk eden PKK’nin yarattığı bütünlük ve özgürlük algısını kırmak istiyor. Bütünlük ve özgürlük yerine parçalılık ve bağımlılıkta ısrar ediyor. Bunu, Zînî Wertê saldırısının başladığı andan beri direnen Kürtlerin gündemine gelen parçalanma kaygısı ve özgür duruştan görebiliyoruz. Yine hükümet adıyla da olsa yapılan KDP’nin açıklamaları kadar KDP medyasının yaptığı provokatif tutumdan, örgütlenmeye çalışılan PKK karşıtlığından fark edebiliyoruz.

KDP’nin tüm siyaseti, Kürtleri parçalıyor, bağımlılık ilişkilerine sürüklüyor. Bu siyaset tarzıyla, KDP en fazla Kürt düşmanlığı yapan egemen devletlerin iktidar tarzının kötü bir kopyası olur. Bunu da tüm Kürtlere dayatıyor. Başarabilmek için direnen Kürtlerin/Kürt örgütlerinin meşruiyetini tartıştırıyor. DAİŞ kapıya dayandığında cepheye koşup Hewlêr’in işgalini de durduran PKK ve gerillası meşruydu, ziyaret edilip teşekkür ediliyordu ama bugün değil, öyle mi?

Kürdistan topraklarında Kürt gerillaların hava saldırılarıyla şehit edilmesini “Türklerin tekniği gelişkin” diyerek karşılamak, teslimiyet çizgisinin derinliğini gösteriyor. Teslimiyet çizgisi, direnişi meşru görmez. Zaten direniş çizgisi nezdinde de teslimiyet çizgisi meşru değildir.

KDP, ulusal birlikten korkuyor. Ulusal birliğin öncülüğünü yapan, direnen Kürtlükten korkuyor.

KDP’nin halkın mağduriyeti üzerinden ve baskıyla/korkuyla kurduğu hegemonyanın, hükümet olmakla bir alakası yok. KDP, Başûrê Kurdistan’ı kendi mülkü görüyor.

Tarihindeki yenilgiler, aile için kavgalar, katliamlar, ayak kaydırmalar ya da ihanetle örülü varlık inşa etme çabaları biliniyor. Teslimiyetin, bugünkü siyasette en belirgin yan olması, KDP’nin karakterini tümden tanımlıyor ve KDP’yi kendi söylemleriyle sürekli bir paradoks içinde tutuyor.

Bunun karşısında Kandil ve Wertê bölgesindeki halkın yaptığı çağrılar, aldıkları tutum ve eylemlerin hepsinde ortak nokta şudur: KDP, hangi isimle olursa olsun bölgeden çekilsin.

Bu talep en doğru ve yerinde olan taleptir. Çözüm yolu da buradadır.