Kerkük ile başlayan sürecin nedenleri ve olası sonuçları

Bu süreç birkaç gün içinde belli olacak. Ancak buna karşı KDP nasıl bir adım atar, henüz belli değil.

Irak ordusunun, yedeğine aldığı Heşdî Şabî güçleri ile 16 Ekim'de Kerkük'ün güneyinden başlattığı ele geçirme harekatı devam ediyor. Bu harekat, 17 Ekim'de güneyden Xaneqin ve Celawla'ya, güneybatıdan Şengal'e kadar devam etti. Kuzeyde Altınköprü olarak da bilinen Pirdê'ye kadar ilerledi ve Hewler'e kadar süreceği konuşuluyor.

ULUSLARARASI BİR MÜDAHALE

Güney Kürdistan'da Kerkük merkezli başlayan süreç, sadece İran-Irak ve Türkiye ittifakı ile başlayan bir süreç değil. Belki de en az bu güçlerin ittifakının etkisinin olduğu bir süreçtir. Başlayan süreç; ABD, İngiltere, Fransa ve BM onaylı ve destekli bir süreçtir. Böyle olmasaydı, ABD, İran destekli Heşdî Şabî güçleri ile Hewler'e kadar gitme yollarını açmazdı. Dün gün boyu KDP yanlısı basın, "Heşdî Şabî ABD silahlarıyla peşmergeye saldırıyor" şeklinde yayın yaptı. ABD silahlarını Heşdî Şabî'ye Irak merkezi hükûmeti verdi. Bu silahları ABD'den habersiz verdiğini söylemek fazlasıyla yanlış olur. ABD'nin neden böyle bir sürecin önünü açtığının cevabı aranıyor. Bu soru da, ister istemez, 'süreç nasıl başladı', 'hangi gerekçelerle başladı' gibi sorulara cevap aramamıza neden oluyor.

SÜREÇ NASIL, NEDEN VE HANGİ GEREKÇELERLE BAŞLADI?

Irak ordusu ile Heşdî Şabî güçlerinin Kerkük'ü ele geçirip başlattığı süreç, referandumun yapıldığı gün başladı. Referandum bu sürecin başlamasının en iyi zeminini oluşturdu. Irak merkezi hükûmeti referandumdan aldığı zeminle bu harekatı başlattı. Referandum yapılmasaydı bu süreç başlar mıydı, diye soranlar da var. Başlasaydı da bu denli kapsamlı başlayacağını söylemek doğru olmaz. En azından anayasa çerçevesinde sorunlara çözüm aranırdı. Bölgesel yönetimin elindeki alanlar bu denli daraltılamazdı. ABD de bir yere kadar buna izin vermezdi. Bu süreci başlatan nedenlerin başında referandum gelirken, asıl nedenlerden biri de, KDP ile AKP ve Erdoğan ilişkileridir. Kerkük petrolleri baştan beri Irak merkezi hükûmetinin onayı ile yapılacak anlaşmalarla satılabilir diye ABD ile uluslararası güçlerin benimsediği bir ilke var. Ancak KDP ve Barzani bunların hepsini hiçe sayarak 2014 yılında DAİŞ'in alanı gelmesiyle üzerine konduğu petrolleri Erdoğan ile yaptığı anlaşma ile Türkiye'ye satmaya başladı. ABD çeşitli dönemlerde bu anlaşmadan duyduğu rahatsızlığı farklı açıklamalar ve uyarılarla KDP'ye yansıttı. Ancak KDP ve Barzani bunu bir türlü görmedi. Zira AKP ve Erdoğan ile ortaklığının ABD'ye rağmen sürebileceğini düşündü.

ABD'YE RAĞMEN REFERANDUM, NE ANLAMA GELİYORDU?

ABD, İngiltere, Fransa ve BM'den de temsilcinin içinde olduğu bir heyet, KDP ile görüşmelerde bulunarak referandumu ertelemesini istedi. Ancak KDP Genel Başkanı "bize yeterli bir alternatif sunmadınız" diyerek sunulan alternatifi reddetti. O yüzden referandumdan bir gün sonra ABD, Dışişleri Bakanı aracılığıyla referandumu tanımadıkları açıklamasını yaptı. İngiltere de "Kürtler açısından büyük kazanımlar olan bir alternatif sunduk. Ancak ne yazık ki Kürt liderliğinin bir bölümü bu alternatifi reddetti" dedi. Bu açıklamalar her iki ülkenin kendilerine rağmen yapılacak bir referandumun, kendi plan ve projelerine aykırı olduğu, bundan dolayı gerçekleştirenlerden hesap soracakları anlamına geliyor. O yüzden şimdi birçok kesim tarafından "Kürtlerin kazanımlarına yönelim var" şeklinde yapılan değerlendirmelerin yanlış değerlendirme olduğunu söylemek yerinde olur. Zira Barzani de tıpkı Erdoğan gibi Kürtlerin kazanımlarını kendi kaderi ile bu referandumla özdeşleştirmek istedi.

ABD, BOP yani Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde 2003 yılında Irak'a gerçekleştirdiği müdahale ile bölgeye girdi. BOP'un en büyük ayaklarından biri, Kafkas ve bölge petrollerinin Güney Kürdistan ve Kuzey Suriye üzerinden Türkiye'nin bypass yapılarak Akdeniz'e ulaştırılmasıydı. 2003 yılında bölgeye giren ABD, 2011 yılında Suriye'de başlayan süreçle de Kuzey Suriye'ye adım adım girdi ve şimdi de yerleşmeye çalışıyor. ABD, Saddam Hüseyin'in elinde kimyasal silahlar olduğu gerekçesiyle Irak'a girdi. Suriye'ye ise DAİŞ ile mücadele adıyla girdi. QSD güçleri ile ABD'nin ortak Reqa operasyonu sürdürülüyordu. Reqa'nın da alınmasıyla petrol boru hattının geçirileceği düşünülen alanın büyük bir çoğunluğunda güvenlik sağlanmış olurdu. Geriye boru hattının çıkışı için İdlib ve Latkiye, Tartus hattı kalıyordu ki, ABD bunun için de Rusya ile anlaşma yollarını arıyordu. Bundan dolayı ABD, Güney Kürdistan Bölgesel Yönetiminin referandum yaparak Irak merkezi hükûmeti ile sorunlar yaşamasını istemiyordu. O yüzden referandumun ertelenmesi için sunduğu alternatifte, iki yıl beklenmesi isteniyordu. ABD bu iki yıllık süre içinde Güney Kürdistan ile Rojava yani Kuzey Suriye arasında projesinin güvenliğinin de alınacağı bir ilişki yaratmayı düşünüyordu. Bunun için özel görevlendirdiği ekip ve komite de mevcut. Böyle bir dönemde referandumun yapılması ABD'nin bu projesine darbe vurulması demekti. Çünkü referandumun yapılması, Güney Kürdistan ve Irak'ın yeniden karışması, bundan dolayı da ABD'nin bu projesinin hiçbir güvenliğinin kalmaması demektir. Böylece ABD Irak merkezi hükûmetini harekete geçirerek, projesinin güvenliğini bu kez onunla almaya çalışıyor. Bunu Irak yeni anayasasına da dayandırarak yapıyor. Bütün bunlar bir araya getirildiğinde, Kerkük ile başlayan süreci Barzani'ye yapılmış bir müdahale olarak değerlendirmek mümkündür. Onun da ötesinde, aslında ABD, İngiltere ve Fransa'ya rağmen Türkiye ile hareket etmeye devam eden Mesut Barzani'nin bu güçler tarafından cezalandırıldığını söylemek yanlış olmaz. Zira referandum adımıyla projesinin önünde engel olmaya başladığı, hatta başarılmaması için adımlar attığı biçimde de değerlendirildiği belirtilebilir.

KERKÜK'E MÜDAHALENİN ARİFESİNDE YAŞANANLAR

Barzani'nin "kellem de gitse gerçekleştiririm" diyerek gerçekleştirdiği referandumdan birkaç gün sonra bölgedeki gelişmeler hızlandı. Bölgede hızlanan gelişmelerin başında, Türkiye ile ABD arasında vize krizi diye başlayan gerginlik geliyor. Vize krizi çok basit bir sorunmuş gibi gösterilse de, ne denli derin bir kriz olduğu her geçen gün biraz daha ortaya çıkıyor. Bu krizle ABD'nin bir müdahale başlattığını söylemek hiç de yanlış olmaz. Ancak ABD bu müdahaleyi sürece yayıyor. Zira Türkiye bölgede öyle sıradan bir ülke değil. Bundan dolayı Türkiye'ye müdahale sürece yayılarak devam ettirilecek. Kerkük ile başlayan ve KDP ve Barzani'ye müdahale olarak adlandırabileceğimiz süreç, bir anlamda Erdoğan ve AKP'ye müdahaledir. Barzani ve KDP'ye müdahale, Erdoğan'ın bölgedeki ekonomik, siyasi, diplomatik bağlantılarına müdahale edilmesi demektir. O yüzden, Erdoğan ve AKP yönetimindeki Türkiye'ye müdahale, Kerkük ile başlatılan süreçle KDP ve Barzani'ye müdahale şeklinde ele almak yanlış değil.

Kerkük ile başlayan sürecin başlama tarihi de oldukça dikkat çekicidir. Ana gövdesini YPG ve YPJ güçlerinin oluşturduğu ve 6 Haziran'dan beri süren Reqa'yı DAİŞ çetelerinden özgürleştirme hamlesi sonucu, Reqa'nın çetelerden temizlendiği gün Kerkük'e müdahale başladı. 16 Ekim'de Reqa tamamen DAİŞ çetelerinden temizlenerek özgürleştirildi. Aynı gün Kerkük'te ise KDP ve Barzani'ye müdahale edildi. Oldukça dikkat çekici bir durum. Bunu Kuzey Suriye çizgisi karşısında uluslararası destekli Kerkük müdahalesi ile KDP ve Barzani çizgisinin yenilgisi olarak da yorumlamak yanlış olmaz. Kaldı ki müdahaleci güçler tarafından böyle bir mesajın verilmek istenmediğini kim söyleyebilir...

SÜREÇ HENÜZ BİTMEDİ

Kerkük ile başlayan süreç henüz bitmiş değil. Hewler'e kadar uzayabileceği söyleniyor. Hewler'in tamamına yayılmasa da, havaalanının alınmasına kadar ilerletilebileceğini, şu ana kadar yaşanan gelişmelerle okuyabiliriz.

Bu süreç birkaç gün içinde belli olacak. Ancak buna karşı KDP nasıl bir adım atar, henüz belli değil. Bölgesel hükûmet bakanlar kurulu toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda "anayasa çerçevesinde Bağdat'la görüşmeye hazırız" şeklinde açıklamalar da yapıldı. Bu karar ve açıklama ile aslında "iptal etmeyiz" denilen referandum da iptal edilmiş oluyor. Ancak Irak yarın çıkıp "iptal ettik şeklinde açıklama da yapacaksınız" şeklide bir dayatmada da bulunabilir.

Gelişmeler nereye varır, şimdiden kestirmek güç. Ancak çok uzun sürmeden, birkaç gün içinde nasıl seyredeceği görülebilir.