Mahsum Korkmaz’ın kaleminden -1
Halklarımız için tek kurtuluş yolu, Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi'nde tüm devrimci, demokrat, ilerici ve yurtsever güçlerin birleşik eylemiyle faşizmin devrimle yıkılması olacaktır!
Halklarımız için tek kurtuluş yolu, Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi'nde tüm devrimci, demokrat, ilerici ve yurtsever güçlerin birleşik eylemiyle faşizmin devrimle yıkılması olacaktır!
Türkiye ve Kürdistan halklarına! Eli kanlı, ağzı salyalı, ABD ihraçlı, faşist icraatlı 12 Eylül sömürgeci-faşist Türk cuntası, iki yıldan beri halklarımıza karşı yürüttüğü sindirme ve imha savaşında kirlenmiş kanlı savaş elbiseleri üzerine, beyaz elbise giyme çalışmalarını yapmaktadır. Bununla kendini yasallaştırmak istiyor. Bu kurumlaşmayı meşrulaştırmak; talan, sömürü, baskı uygulamalarını, oluşturduğu anayasayla sürekli ve doğal bir işleyiş tarzıyla hakim kılmak yolunda, halklarımızın iradesine sahip ve kullanmak yöntemi olarak referandumu ortaya atmıştır.
İki yıllık yönetimiyle, emekçi halklarımıza yokluk, pahalılık, işsizlik, talan, yüzlerce insanımıza ölüm, işkence, en ufak bir yurtsever-demokrat düşünceye sahiptir diye yüzbinlere varan insana zindan, acı, gözyaşı getiren faşist cunta, temsilcisi olduğu işbirlikçi-tekelci burjuvazinin, içinde boğulmakla yüz yüze geldiği bunalım girdabından kurtulması yolunu açmak için, sınırsız sömürü talan ve kar sağlatmış. Uşağı olduğu, ABD emperyalizminin bölge üzerindeki saldırı faaliyetlerinin en aktif gücü ve ülkemizi "çevik kuvvetler"in bir üssü haline getirme yolunda hiçbir sakınma ve tereddütte olmadığını, büyük bir cüretle yaptığı askeri hazırlıklar ve cuntanın başı Kenan Evren'in son anayasayı tanıtma gezisinde yaptığı konuşmalarda açıklandığı gibi, hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kendini ispatlamıştır.
İşçi ve emekçi sınıfların emek mücadeleleri tarihi boyunca sağlanan gelişmelerle burjuvaziden sökülüp alınan ekonomik, sosyal ve demokratik hakları bir emirle toptan geri alınmış, hiçbir sendikal çalışma, grev ve toplu sözleşme imkanı bırakılmamıştır. Fabrikalarda, komando namlularının gölgesi altında işçilere, faşist Hitler Almanyası döneminde görülen açık köleleştirme yöntemleri ile çok düşük bir ücretle işbaşı yaptırılmıştır. Üretimde artan durgunluk ve iflaslar sonucu birçok işyeri her gün kapanmakta, bu yerlerde çalışan binlerce işçi sokağa atılıp işsizler ordusuna iltihak ettirilmektedir.
YOKSUL KÖYLÜLÜK AÇLIK İÇİNDE
Yoksul köylülük geçim yapamaz durumda olup açlık içinde, sefil, perişan, adına hayat denilemeyecek bir yaşam sürdürmek durumunda bırakılmıştır.
Küçük, orta üretici ve esnaflar her gün iflaslarla karşılaşmakta, devlete sattığı ürünlerin birikmiş parasını alamadığı gibi, vergi ve üretim masraflarının karşılığını ödeyemediği için devlete borçlu bile çıkmaktadır.
Memur maaşlarında, alım güçlerinde meydana gelen düşüş, binlerce memuru amelelik, hamallık vb. işler yapmak zorunda bırakması yanında on binlere varanın da görevlerinden atılması, sefaletlerini gün be gün artırmaktadır.
Okullarda faşist-şoven ideoloji ve emperyalist kültür yozluğu gençliğe aşılanmakta, temel eğitim bu çerçevede verilmektedir. Öğrencilerin en küçük tepkileri okullarda üstlendirilen polis-jandarma birliklerinin tutuklama ve dayağıyla karşılaşmaktadır.
Tüm basın-yayına karanlık bir sansür uygulaması konuluyor. Hiçbir serbest basın faaliyetine yer bırakılmadığı gibi basına tamamen cuntanın yardakçılığı ve dalkavukluğu yaptırılmaktadır. Genel olarak hiçbir kesime ve siyasal kuruluşa gelişme imkanı tanınmamaktadır. Toplum koyu, karanlık bir ortam içinde tutulup, en ufak kitle birikimi ve kaynaşmasına bile tahammül gösterilmeyip tamamen bireyler ve topluluklar arasında temas bağları koparılmak istenmektedir.
KÜRDİSTAN’DA TUTUKLANMALAR VE VAHŞİ KATLİAMLAR
Kürdistan'da tutuklanma operasyonlarıyla devrimci avı sürdürülmekte, vahşi katliamlar peşi sıra birbirini izlemektedir. Halkımızca en kutsal sayılan aile kurumu tahribe uğratılıp adeta Kürdistan'da yaşadıklarına pişman ettirilmek istenip göçe zorlanmaktadır. Birçok köy yakılıp yıkılmış, geçim araçları, ürünler, evler sahiplerinin elleriyle yok ettirilmektedir. Halkımızın namus anlayışı ayaklar altına alınarak kadınlarımız faşist ordunun erlerine peşkeş çektirilmiştir.
Zindanlarda teslimiyeti kabullenmeyen PKK kadro ve taraftarları üzerinde işkenceler durmak bilmez şekilde devam ediyor. Direnişçi yoldaşlarımızın baş eğmezliği, ölümleri pahasına halka, devrime ve partilerine bağlılığın görkemliliği karşısında paniğe kapılan faşist askeri cunta, idamlarla bu insanları ölüme götürmeyi göze alamayıp canice katletme yolunu izlemeye devam etmektedir.
Çilekeş halklarımıza yaptıkları bu olan sömürgeci-faşist cuntanın size kabul ettirmek istediği anayasayla "demokrasiye geri dönüşü" bir safsatadan ibarettir. Demokrasiye geri dönüş dediği şey, askeri-faşist diktatörlüğün çıplaklığını örtmeye yarayacak bir örtü görevini yapacak; faşist yönetimin biçimleri olmaktan öteye gitmeyecektir. Tekelci Türk kapitalizminin ulaştığı düzey ve içinde bulunduğu bunalım ortamında yaşamını sürdürmesinin tek yolu, faşizm olması zorunludur. Bu noktadan geriye adım atılması düşünülemez.
KABUL ETTİRİLMEK İSTENEN CUNTA ANAYASASI
Yeni anayasa ile oluşacak parlamento ve hükümet, işbirlikçi tekelci burjuvazinin ekonomi politikasının devamını sağlayacak, onu hayata geçirecek birer uygulayıcı kurumlar dışında başka bir şey olmayacaktır. Tüm siyasal-adli, yetkiler şimdiki cunta konseyi üyelerince oluşan Milli Güvenlik Kurulu'nun elinde toplanacak, bu kurul en üst karar ve yasama organı haline gelecektir. Kabul ettirilmek istenen cunta anayasası, düşünce, basın-yayın özgürlüğü; grev-toplu sözleşme, miting, gösteri yapma, dernek ve sendika kurma haklarını büyük oranda kısıtlamış ve faşist diktatörlüğün denetimi altına sokmuştur. Getirilen yasalarla emekçi ve orta kesimlerin ekonomik, sosyal, siyasal gelişmeleri dondurulmuş, hiçbir açık ekonomik muhalefete bile izin verilmiyor. Askeri faşist diktatörlüğün hazırlamış olduğu bu anayasa üzerinde kurulacak bir yönetimin eskisinden hiçbir farkının olamayacağı, getirilen yasalar ve işleyiş biçimlerinden anlaşılmalıdır. Azgın, zor ve sömürü tufanından hiçbir yavaşlama olmayacak, tersine daha da artma görülecektir. Halklarımızın elindeki son maddi birikimleri de gasp ve talan yoluyla tüketme noktasına götürülecektir. Askeri faşist diktatörlüğün "sivil yönetime geçiş" yapma ihtiyacı duymasının nedeni; içerde toplumun burjuva kesimlerinde dahi ve özellikle de Avrupa kamuoyunda artan hoşnutsuzluğu hafifletmek, beslemeli faşist ordunun sürekli yıpranma ve çözülmesini önlemek; Kenan Evren'in son Antalya şehrinde yaptığı açık konuşmasında da belirttiği gibi, bölgedeki ilerici gelişmeler karşısında müdahale ve saldırı amacıyla ordusunu hazır duruma getirmektedir. Cuntanın kendi önüne koyduğu programın içerdeki bölümünün gerçekleştirilmesi, ardından, ABD'nin planladığı bölgemize yönelik askeri hareketler içeren ikinci dışa yönelik bölümü uygulanma safhasına sokulmaya çalışılacaktır. Cunta son dönemlerde bu emellerini daha açık bir şekilde ortaya sermiştir.
HALKLARIMIZ İÇİN TEK KURTULUŞ YOLU, FAŞİZME KARŞI BİRLEŞİK DİRENİŞ
Şovenizmi alabildiğine körükleme kampanyası açmış, Türk kamuoyunu bu yönde zehirleyip hedef şaşırtma çabası içindedir. Evet, faşist cunta içerdeki hedeflerini gerçekleştirme aşamasını, anayasayla kabul ettirilmesiyle noktalayıp, halklarımıza büyük yıkım ve acı getirecek maceralara atılma sevdasıyla hareket etmektedir. Kenan Evren'in son gezisinde, onun da iştirakıyla atılan "büyük Türkiye" sloganları bu niyetin açık bir göstergesidir.
Türkiye, Kürdistan ve bölge halkları açısından zor, sömürü, katliam demek olan işbirlikçi-tekelci burjuvazinin çıkarlarını koruyacak, bu sınıfın egemenliğini devletin ve toplumun en derin hücresine kadar nüfus etmesini sağlamayı öngören, halklarımızı, altında tuttuğu boyunduruğu, sistemli olarak geliştirip pekiştirmesini kolaylaştıracak, en temel hak ve özgürlüklerimizin hiçbir tanesini tanımayan, tüm emekçileri bir avuç para babasının zorunlu hizmetkarı durumuna düşüren, asimilasyonun ve ulusal baskının daha da yoğunlaşmasını amaçlayan anayasa, faşist bir anayasadır.
Bu anayasanın kabulü için 7 Kasım'da yapılacak oylamada halklarımızın cevabı "hayır" olmalıdır.
Halklarımız için tek kurtuluş yolu, Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi'nde tüm devrimci, demokrat, ilerici ve yurtsever güçlerin birleşik eylemiyle faşizmin devrimle yıkılması olacaktır!
- Kahrolsun askeri-faşist diktatörlük!
- Zafer, halklarımızın birleşik direniş mücadelesi ile sağlanacaktır!
- Yaşasın Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi!
(Mahsum Korkmaz’ın (Egîd), FKBDC-PKK-İran-Irak Temsilciliği imzası ile 1982 yılında Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi adına kaleme aldığı bildiri.)