Postmodern Îhanet!

Heşdi Şabi, KDP’den belli alanları teslim aldıktan sonra Êzidîleri kendi saflarına çekme derdinde. Özellikle yoğun yığınaklarla halkı sindirme politikası güdüyor.

Güney Kürdistan şuanda bir anlamda tarihin yeniden tezahürünü yaşıyor. Dünden bugüne Kürdistan coğrafyasındaki toplumların üst kesimleri temelden bir sapma yaşamış ve görünürde bölgesel iktidar olmanın sarhoşluğuna kapılmıştır. Özellikle son bir aylık süreçte KDP yönetiminin önderliğinde yaşananlar bu durumun bir iktidar sarhoşluğu olduğunu kanıtladı. Tabiki sonuçta darbe alan nokta ise Kürt ulusal kimliği oldu. Bu kadar bölünmüşlük ve sömürgeleştirmeden sonra Barzani ve onun partisi KDP, Kürtlerin kimlik sorununu çözme yönlü atılan bütün adımlardan geri durdular ve görünürde devletleşme ama esasında sömürgecilik pozisyonunu ele geçirme uğruna Kürdistan’ın bir parçasındaki halkın kazanımlarını kendi hırsları uğruna harcadılar. Peki, Barzani, böyle bir duruma geleceğini bilemeyecek kadar siyasi akıldan ve siyasi öngörüden nasibini almamış biri midir dersiniz?

Bence o kadar değildir. Bir anlamda bu kadar karşıtlık olmasına rağmen Barzani’nin bağımsızlık referandumunda ısrar etmesi ve gerçekleştirmesi bir planlama veya bir mizansen de olabilir, çünkü güney halkının böylesi bir bağımsızlık referandumuna hazır olup olmadığı ölçülüp tartılmadan böylesi riskli bir adımı atmak Barzani gibi birisinin yapabileceği bir iş değil zannımca. Zaten son yaşanan durum bunun prototipidir. Türkiye, Irak ve İran devletlerinin ortak noktaları olan derin bir Kürt karşıtlığı tarihsel düzlemde mevcut. Hal böyle iken Barzani yönetiminin elinde olan Güney Kürdistan, bir anlamda onlar için çok kolay lokma gibi görünmüş olabilir ve birileri, bilerek böylesi bir duruma gelinmesini sağlamış olabilir.

Bilindiği üzere Kerkük ve çevresi bir anda İran güdümlü Haşdi Şabi milislerine takdim edildi. Bir günde bu kadar alanı, halkın yaşamış olduğu bunca acılara rağmen Haşdi Şabi güçlerine teslim edenler kimlerdi? Durum tamda bu noktada çetrefilli hale geliyor, çünkü bütün taraflar ihanet furyasını bir başkasının üzerine yıkmaya çalışıyor.  İlk andan itibaren olayın merkezindekilerin sonuçlarının ne olacağını düşünmek yerine birbirlerine saldırmaya başlamaları olayın merkezi bir planlama dâhilinde gerçekleştirildiğinin altını çiziyor. Bahsettiğim gibi KDP ve YNK çevreleri sorunu bırakıp kendilerini aklama derdindeler ama herkes biliyor ki, Kerkük’teki peşmergelerin de diğer bölgelerdeki peşmergelerin de esas sorumluları olan Mesut Barzani bütün bu planlamaların merkezinde yer alıyor. Kerkük bütün siyasi çevreler için çok büyük önem teşkil eden bir bölge ve tarihsel olarak ta her zaman için tartışma konusu olan bir bölge. Tabi birileri göz göre göre bırakıp geri çekildiler, şimdi ise kendi yerlerinde tehditler savurmakla halkın öfkesini dindirebileceklerini zannediyorlar. En sonunda KDP çevresinden bir yetkili şu itirafta bulundu; ‘’planlamada Irak ordusu sadece Petrol kuyularına yerleşecekti.’’ Malumun ilamı derler buna. Şuanda referandumu dondurup ateşkes yapmak istiyorlar ama zaten Irak merkezi hükümeti istediğini çoktan aldı ve bir karşı çıkış gerçekleşmezse eğer daha fazlasının da almak için Türk devleti ile işbirliğini çok öteye taşıyacaktır. Yani Barzani’nin referandumu zaten geçersiz kılındı. Kerkük ve daha birçok merkezin Irak merkezi hükümetine devredilmesi bölgenin geleceği için muğlaklıktan başka bir şey getirmeyecektir. Yaşanan son durumun en büyük ve arka planda duran aktörünün de İran olduğuna hiç şüphe yok. Bununla birlikte belli çevrelerin halka ihanet edip çekilmesinden sonra şuanda Xurmatu gibi bölgelerde ırkçılığa, mezhepçiliğe dayalı olarak Kürtlere yönelik saldırılar gelişiyor. Hatırlatmak gerekirse ırkçılık, egemen sınıfın cephaneliğindeki en sevdiği silahıdır ve her an kullanmak üzere hazır bekletir. Ne zaman ekonomik, politik bir kriz oluşsa bir günah keçisi yaratılır ve saldırılar geliştirilir. Şuanda da bu pozisyon Kürtlere uygulanıyor. Tabi suçlu diye bankacıyı işaret edecek değiller ya. Kürtler bu kazığı bu sefer yemeyecek diye umut ediyorum.

Son durumun ikinci olarak en çarpıcı olarak yaşandığı yer hiç şüphesiz Şengal. Bu noktada 3 Ağustos 2014 tarihinde KDP ve Irak merkezi hükümetinin eliyle Êzidî halkının yaşadığı acılar halen bütün sıcaklığıyla yaşanırken ve halen hatırlardayken böylesi bir durumun tezahürü yine KDP eliyle yaratılmak istendi ama şunu söylemek gerekirse hiçbir şey artık eskisi gibi değil. Zaten tarihte bu halkın yaşamış olduğu bütün fermanlarda ve en son olarak 2014 yılındaki fermanda da net olarak şu nokta ortaya çıktı ki; ‘’Êzidî halkının toplumsal bir payda da öz savunma bilinci ve pratiği yoktu.’’ Tabi bu duruma karşı Kürt Özgürlük güçleri en baştan itibaren böylesi bir durumun var olduğunu ve buna karşın ciddi toplumsal önlemlerin alınması gerektiğini dile getirmişti hatta bu yönlü pratik adımlar da atmışlardı ama bölgesel gerici güçler bunun önüne geçmek için ellerinden geleni yaptılar. Şu var ki bu son süreçte KDP’nin elinde bulundurduğu alanları Heşdi Şabi’ye bırakıp Şengal’den çıkması böylesi bir mizanseni tekrardan sahnelemek istemesinden kaynaklanıyor diyebiliriz. Zaten şimdiye kadar da bu halka eziyet etmekten başka bir şey yapmıyordu. Bu durum tüm güney Kürdistan için de geçerli aynı zamanda. Tabi Êzidî halkı eskisi gibi naçar değil ve artık kendi öz gücüyle yaşama tutunmaya çabalıyor. Her fırsatta halkın kazanımlarına saldıran ve sömürgeci profili çizen birilerinin böylesi bir sahneyi tekrardan sahnelemek istemesine şaşmamalı zaten.

Êzidî halkı bu süreçte kendi tavrını net olarak ortaya koydu bir anlamda. Halk bir anlamda şu cevabı verdi; ‘’Êzidîler olarak eskiden olduğu gibi boynumuzu celladın önüne sermeyeceğiz.’’ Burada bir ikincisi olarak Heşdi Şabi’yi de ele almak gerek. Esas olarak ırak ordu birliklerinin değil de ona bağlı olan Haşdi Şabi milislerinin bölgeye sokulması İran’ın bölge üzerindeki planlarını fiiliyatta uygulamaya koyduğunun kanıtı. Bölgede oluşturulmak istenen Şii koridoru ile geleceğe dönük bütün umutlar tekrardan bitirilmek isteniyor ve bölgenin demografyasıyla oynanmak isteniyor. Radikal Sünnilik ne kadar tehlikeli ise aynı zamanda radikal Şiicilik de bir o kadar tehlikelidir.

Şengal için değerlendirecek olursak eğer Heşdi Şabi, KDP’den belli alanları teslim aldıktan sonra Êzidîleri kendi saflarına çekme derdinde. Özellikle yoğun yığınaklarla halkı sindirme politikası güdüyor. Aynı zamanda bütün bunların karşısında birde Êzidî halkının öz savunma gücü olarak 2014 yılından beri DAİŞ’ e karşı büyük bir mücadele veren YBŞ ve YJŞ güçleri var. Onlar Êzidî halkının iradesinin temsiliyetini oluşturuyorlar ve her türden işgale karşı halkın kazanımlarını ve kendi özgürleştirdikleri alanları koruyacaklarını dile getiriyorlar. Zaten var olan bir özerklik meclisi var, bu da Êzidî halkının esas temsiliyetini oluşturuyor ve şimdiye kadar da bütün bu olaylara rağmen kendi özerklik çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyorlar. Heşdi Şabi ise buna karşın, şimdiden, Irak merkezi hükümetine bağlı bir yapılanma oluşturmak için adımlar atmaya başladı. Bu durum halkta tedirginlik halini uyandırıyor. Êzidî halkının eskisi gibi savunmasız ve bilinçsiz olmamasının bir nedeni de sanırım YBŞ gibi bir örgütlü güçlerinin var olması. Rakka’ nın özgürlüğüne kavuşturulması da Êzidî halkı üzerinde büyük bir etki sağladı. DAİŞ’ in payitahtı olarak bilinen ve 2014 yılındaki fermanda kaçırılan yüzlerce Êzidî kadın ve çocuğun kentin pazarlarında tacirler tarafından satıldığı bir yer olan Rakka’nın alınması ve bunda YJŞ savaşçılarının da katılmış olması herkese eğer istenirse her düşmanın da yenilebileceğini ve halkın özgürlük istemleri karşısında hiçbir şekilde tutunamayacağını gösterdi.

İşgalci güçler bölgeyi eskiden olduğu gibi tekrardan kendi statükocu planlarına alet etmek istiyorlar ama hesaba katmadıkları bir nokta var ki bölgenin halkları eskisi gibi öz savunmasız değiller. Özellikle Şengal’ deki YBŞ ve YJŞ güçleri her fırsatta dile getirildiği gibi işgale ve tahakküme karşı Êzidî halkının ve bölgede yaşayanların yegâne savunucusu olarak ortadadır. Olası bir Haşdi Şabi saldırısının net bir şekilde söylemek gerekirse bütün işgalci güçlere geri döneceğini söyleyebiliriz.