Savaşın sıfır noktasında gerçekler

Gerilla, başarılı ve taktiksel bakımdan zengin eylemleriyle başarıya kilitlenmiş durumda.

Gerillanın aralıksız devam eden eylemleri, faşist Türk devletinin en güvendiği silahlarını büyük ölçüde boşa çıkarmış durumda. Buna rağmen Türk devleti hala kendini başarılı gösterme çabasında ama savaşın sıfır noktasında durum farklı.

Savaşın sıfır noktasında gerçekler, ne Erdoğan medyasının her sıkıştığında yayınladığı son dakika haberlerine ne de zaten görevleri toplumu yanıltmak olan devlet görevlilerinin propaganda argümanı olarak kullandıkları istatistiklere benziyor. Gerçekler ve hayaller arasında Kürdistan dağları var.  Askerlerinden daha çok güvendikleri İHA ve SİHA’lara rağmen özgürlük savaşçıları işgalcilerin mevzilerine girip silahlarını ele geçiriyor, mevzileri imha ediyor.

NATO’nun 2. büyük ordusu ve elinde sayısız silah bulunan Türk ordusu, Kürdistan dağlarında gerillayı yenemiyor; yenemedikçe ve yenildikçe insanlık dışı uygulamalara yöneliyor. 23 Nisan’dan beri Zagros ve Metîna’da devam eden işgal saldırıları, yenemediğini göstergesi. Dünyanın her yerinde suç olan kimyasal silahların kullanımı ve hastanelerin vurulması, savaşla ilgisi olmayan sivillerin sadece kendini güçlü göstermek için bombalanması, insanlık dışı uygulamalarla ‘yıkılmadım ayaktayım şovları’ yapmasının göstergesi.

Werxelê, Tepe Sor ve Metîna’da işgal saldırısının başından beri her gün birkaç defa kimyasal gaz kullanılıyor. Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece bu alanlarda bile ‘Kimyasal Ali’nin lakabını elinden alacak kadar fazla zehirli gaz kullandı. Buna rağmen gerillayı durduramıyor. Bunun bedeli var ve gerilla da bu bedeli ödüyor, çünkü bedelsiz zafer ve özgürlüğün de olmayacağını biliyor. Hiçbir zaman hiçbir yerde hiçbir şey kendiliğinden olmaz. Herkesin bu insanlık mücadelesinde yapabileceği şeyler vardır.

SUÇUNU KATLIYOR

Kimyasal silah kullanımı, “Bu bir savaş suçudur. Uluslararası mahkemeler ve BM gerekeni yapmalıdır” şeklinde tepki alıyor; gerekeni yapmadaki maksatsa hukuk çerçevesindeki yaptırımlar. Bu noktada öncelikle şunu belirtmem gerekir; savaş zaten başlı başına bir insanlık suçudur. İçinde işgal, ölüm, tecavüz, yağma, gasp, insan ve doğa kırımı var. Hal böyleyken kimyasal silah kullanımı bu suçu kat be kat artırıyor. Bu suçu ortadan kaldıracak olansa hukuk değil vicdandır, insan adaleti ve ahlakıdır.

HUKUK KÜRTLERİ KAPSAMIYOR

Kürtler söz konusu olunca her türlü insanlık dışı saldırı meşru görülüyor. Kürt olmak demek, hukukun dışında kalmak demektir, çünkü resmi ideolojiye göre Kürt olmak ve bunu savunmak devletin çıkarlarına aykırıdır. En nihayetinde hukukun çıkış amacı da devletin çıkarlarını korumaktır. İster evinde oturup işinde gücünde olan Kürt olsun (Konya ve birçok yerde olduğu gibi) isterse dilinin, kültürünün ve ülkesinin varlığı için onurluca savaşan devrimcileri olsun konu Kürtler olunca her türlü katletme biçimi mubahtır. Dünya nezdinde yasaklı olan, suç olan her türlü silahı kullanmak ya da nerede olursa olsun bütün tarafların korumakla mükellef olduğu hastaneleri vurmak, sorun olmuyor. DAİŞ gibi bir örgüt bile hastane vurduğunda sorgulanmıştı ama faşist Türk devleti çekinmeksizin, açıktan bu saldırıları yapmaktadır. Kimyasal silah kullanmaktadır. Olup bitenlere seyirci kalmak ya da hukukun bunu düzelteceğini düşünmek hiçbir şeyi değiştirmez.

VİCDANİ VE AHLAKİ ÖLÇÜ

Kısacası toplum olarak bunu çözmek için bize ölçü gerek. Ölçü de hukuk değil, vicdandır. Bu savaşın hiçbir hukuksal statüsü yok. Devlet nezdinde insanlık statüsü de yok. Bu iş hukuka kalmamalı, hukuk ancak bunları meşrulaştırır. Toplumu değil, ‘devletin bekasını’ düşünür. İnsan kalabilmenin, toplumsal değerleri korumanın yolu hukukta değil vicdandadır, ahlaktadır. Vicdan en etkili ve itekleyici güçtür. Vicdan ve ahlakın gereklerini yerine getirmek gerek. Yoksa bu vicdansızlık, bu adaletsizlik dönüp dolaşıp herkesi bulacaktır. Faşist Tük devletinin adalet ve vicdansızlığını ancak toplumsal vicdan alt edebilir.

Türk devletinin dahil olduğu bir savaşta mertlik ve yiğitlikten söz etmeyeceğiz, çünkü bu tabirler Türk devletine yakışmayacak kadar kutsal ve erdemlidir. Yine de başının gerillanın çektiği bu amansız mücadele sonucunda Kürt halkı ve ezilen halkların, kadınların ve demokrasi yanlılarının beklediği günlere az kaldığını artık hepimiz görebiliyoruz. Sonuç; savaşın sıfır noktasında gerilla varken Erdoğan her zaman şaşar.