Seyit Evran militan bir gazeteciydi

Devrimci Gazeteci Seyit Evran’ı anlatan arkadaşı Rohat Amed, “Emeğiyle kendini yaratan, tecrübelerini arkadaşlarına aktaran dervişane bir yoldaş, devrimci, öncüydü” ifadelerini kullandı.

Devrimci, yazar ve gazeteci Seyit Evran, 22 Eylül günü Kuzey ve Doğu Suriye’de bir hastanede tedavi görürken şehit düşmüştü. Gazeteci Rohat Amed, 18 yıllık arkadaşı Seyit Evran’ı, onun belirgin özelliklerini ve son nefesinde söylediklerini ajansımıza anlattı.

‘HAFIZASI DİPDİRİYDİ’

Seyit Evran’la 2005 yılında tanıştığını kaydeden Rohat Amed, ilk buluşma anını şu sözlerle dile getirdi: “Seyit arkadaş, KONGRA GEL’in 3’üncü kongresine delege olarak katılmıştı. Ben de o zaman oradaydım. 2005’in mayıs ayında görüştük. Sanırım o dönem Rusya’dan yeni gelmişti. Bazı arkadaşlar Amed’in her yerinde uzun yıllar gerillacılık yapmış Seyit adında bir hemşerin var burada, tanıyor musun diye sorduklarında, tanımadığımı ama tanışmak istediğimi belirttim. Acaba bizim oralara da gitmiş mi, gördüğüm arkadaşları o da tanıyor mu diye merak içinde ısrarla beni tanıştırmalarını istedim. Akşama doğruydu, onun bulunduğu yer biraz tepelik bir yerdi. Zaten arkadaşlar orada toplanıp voleybol oynuyordu. Yüzlerce arkadaş vardı. Oturmuş birkaç arkadaşa doğru gittik. Hafiften sakallı, gözlüklü bir arkadaşı işaret ederek, işte Seyit arkadaş, dediler. Ona da bu senin hemşehrin, seninle tanışmak istedi, onun için getirdik dediler. Nerelisin, hangi köydensin diye sordu. Erganili olduğumu söyledim. Şehit Hebûn arkadaşı tanıyor musun, o da oralıydı, çok büyük bir komutandı diyerek hikayesini anlatmaya başladı. Köyümün ismini söyler söylemez, sen bizim Mazlum’un köyündensin dedi.

Mazlum arkadaş deyince hemen heyecanlandım, çocukken ben ve arkadaşlarım için bir efsaneydi. Bizim oralıydı, bir de oralarda gerillacılık yapmıştı. Kahramanlık hikayeleri dilden dile dolaşırdı. Gerillada hiç görmemiştim, tanıyor musun, dedim. Mazlum arkadaşı, hikayelerini ve bizim oradan olan diğer arkadaşları teker teker anlattı bana. Anlatırken, geçmişi anda yaşıyor gibiydi ve insanı öyle bir atmosferin içine koyuyordu. Çevre köylerimize kadar gelmiş, benim bilmediğim birçok yeri karış karış gezmiş ve geçtiği patikaları, hangi evin nerede olduğunu teker teker söylüyordu. Dipdiri bir hafızası vardı. O dönem yaşanan ve etkilendiğimiz olayları, arkadaşları, kimin nerede kaldığını, nasıl şehit düştüğünü tek tek hatırlıyordu. Şaşırmıştım. Gördüğüm bazı arkadaşları üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen hatırlaması ve anlatması bende ona karşı büyük bir ilgi ve sevgi uyandırmıştı. Hem aynı coğrafyadan olmamız hem de o dönemlerin canlı tanıklığını yapmış olması ve pürüzsüz bir biçimde anlatması üzerimde büyük bir etki bırakmıştı.”

‘İYİ BİR ÖĞRETİCİYDİ’

Seyit Evran’ın basın alanındaki tecrübesine dikkat çeken Rohat Amed, “Heval Seyit, basın-yayın çalışmaları yürüten en eski arkadaşlardan biriydi. Bir sonraki görüşmemiz 2006’da basın çalışmalarına geçtiğimde oldu. Ben yeni yeni basın çalışmalarına dahil oluyordum. Ama o 90’lı yıllarda basın çalışmaları yürütmüştü. Gurbetelli arkadaşla birlikte aynı okulda olduklarını, daha sonra birlikte gazetecilik yaptığını arkadaşlardan duyuyorduk. Bu çalışmalarda önemli bir tecrübe ve birikimi bulunmaktaydı. Bir de YRD’nin örgütlenmesiyle oluşturulan Gurbetelli Ersöz Basın Akademisi(nin ilk öğrencilerindendi. Birinci konferansta da yer almıştı. Sonrasında kalemi ve kamerasıyla dağın ve dağlıların dili olmuştu. Bir gerilladan tutalım tarihi bir yerin hikayesine, kışın zorlu koşullarından tutalım hazanın hüznüne, bir şehidin özleminden tutalım düşman gerçekliğine kadar birçok konuda halkını bilgilendirmede önemli çalışmalar yürütmüştü. Haliyle işinin ehli ve tecrübesi bulunan bir arkadaştı. O nedenle basın çalışmalarına dahil olan arkadaşları eğitmede, hazırlamada üzerine düşen sorumlulukları en üst düzeyde yerine getiriyordu. Herhalde o zamandan günümüze basın çalışması yürüten arkadaşların içinde Heval Seyit’ten eğitim almamış, onun tecrübe ve birikiminden yararlanmamış arkadaş yok gibidir. Gerçekten her anlamda çok cömert bir insandı ve iyi bir öğreticiydi. Bildiğini paylaşan ve bu çalışmaların daha da güçlenmesi için elinden gelen her şeyi yapan biriydi. Birçok arkadaşın da belirttiği gibi, bana da hem mesleki hem de yaşamsal olarak birçok konuda hocalık yaptı” diye konuştu.

‘YAŞAMINI EMEĞİYLE YARATTI’

Gerilla yaşamının emekle yaratıldığını söyleyen ve Seyit Evran’ın da böyle bir yaşamının olduğunu belirten Rohat Amed şöyle devam etti: "Heval Seyit gerçekten çok fedakar biriydi. Hizmet etmeyi bir erdem, en büyük insani değer olarak görüyordu. Sadece düşünsel ve teorik anlamda değil yaşamın her alanında öyleydi. Bildiğiniz gibi gerilla yaşamında her şey emekle yaratılıyor. Seyit arkadaş bu emeği harcamaktan hiçbir zaman sakınmadı, bilakis hep mutluluk duydu. Partiye, yoldaşlarına, halkına hizmet ettiğini hissettiğinde huzuru yüzünden okunurdu. Yaşamın her alanına akıyordu. Bir bakmışsınız yoldaşlarını doyurmak için elinde bıçak yemek yapıyor ya da fırında ekmek yapıyor; bir bakmışsınız üslenme için elinde kazma-kürek yer hazırlıyor; bir bakmışsınız toplumu bilgilendirmek için kamera çantası sırtında, elinde kağıt kalemi haber peşinde koşuyor. Gerçekten de her zaman hangi iş olursa olsun kendini öne süren biriydi. Heval Seyit neden herkes tarafından bu kadar çok seviliyor, saygı duyuluyor diye sorulduğunda, tereddütsüz biçimde fedakarlığı ve herkese yardım etmek isteyen yanının çok güçlü olmasından kaynaklıdır cevabını vermek mümkündür. Yani Seyit arkadaş insanlarla bağını verdiği emekle kuruyordu ve bu ona olan güveni sağlamlaştırıyordu. Arkadaşlığını da, yoldaşlığını da, toplumun ona olan sevgisini de verdiği emek üzerine kuruyordu, bu emeği kendisini de yaratıyordu. Her arkadaşın muhakkak ki bu anlamda bir hikayesi vardır heval Seyit’le. Mesela 2019’da bazı sağlık sorunlarım bulunmaktaydı, yanıma ilk koşan, tedavi olmam için koşulları oluşturan oydu. Bir arkadaşın zorlandığı, sıkıştığı konuda hemen çözüm gücü olarak devreye giriyor, hallediyordu. Sorunları çözen bir özelliği vardı. Bu özellikleri arkadaşlarında farklı bir yer yaratıyordu."

‘ÖZGÜR VE DEMOKRATİK BASININ TEMEL TAŞLARINDANDI’

Rohat Amed, Seyit Evran’ın demokratik ve özgür basının Kurdistan’da örgütlenmesinde ve eğitim faaliyetlerinde yer aldığını söyleyerek, özgür basındaki emeğine şu sözlerle dikkat çekti: “Özgür ve demokratik basının temellerini atan Mazlum Doğan, Hayri Durmuş, Gurbetelli Ersöz gibi arkadaşlar var ama bir de bu temeli daha da sağlamlaştıran Halil Dağ, Selçuk Şahan, Deniz Fırat, Nûjiyan Erhan gibi taşlar vardır. Heval Seyit de bu taşlardan biri olmayı başarmıştır. 1995’e kadar Türkiye ve Bakurê Kurdistan’da basın çalışmalarını aktif yürütmüş. 2001’de Demokratik Basın Birliği (YRD)’nin kurulmasıyla Gurbetelli Ersöz Basın Akademisi'nin öğrencilerinden ve eğitmenlerinden olmuş. Kurdistan’ın dört parçasında ve Kafkasya’da basın çalışmalarının örgütlenmesinde rol üslenmiş. Bütün bunların yanında dağ alanında da sürekli olarak çalışmalarını sürdürmüş biriydi. Özellikle Başûr'da ve Rojava’da ajans çalışmalarının, akademilerin örgütlenmesi ve geliştirilmesinde önemli sorumluluklar üstlendi. Yüzlerce genci basın çalışmalarını yürütmek için hazır hale getirdi. En son ANF çalışmalarını yürütüyordu. Gerilla olmak yanında Kurmancî, Kirmanckî, Soranî, Türkçe televizyon kanallarına analist olarak katılırdı, radyolara gerekli desteği sağlardı. Gazete ve ajanslara dosyalar, haberler hazırlardı. Kısaca geçmiş ve anıyla yaşamında militan gazeteciliğin mücadelesini vermekteydi. Zaten değerlendirmelerine bakılacak olursa, analizlerini Önder Apo’nun ideolojik ve teorik süzgecinden geçirerek yaptığı görülür.”

‘ÖNDERLİĞE, YAŞAMA VE YOLDAŞLARINA EN ÜST DERECEDE BAĞLIYDI’

Emekçiliği, fedakarlığı ve cesaretinin yanı sıra Seyit Evran’ın diri bir hafızaya sahip olduğunu belirten Rohat Amed, “Neden ve nasıl bu kadar hafızasını canlı tutabiliyordu? Gittiği köyleri, geçtiği patikaları, yol üzerindeki taşları ve ağaçları adım adım neden biliyordu? Su içtiği kaynakları, gittiği evleri, tanıştığı insanları, ailelerini neden unutmuyordu. Bunun herhalde tek bir açıklaması olabilir. Heval Seyit gerçekten Önder Apo’ya, PKK’ye ve şehitlere çok bağlı olmasıydı. Müthiş bir yurt sevgisi olmazsa, geçtiği coğrafyayı bu kadar bütün detaylarıyla hatırlar mıydı? Müthiş bir halk sevgisi olmazsa yaşlı-genç, kadın-erkek bu kadar insanı aklında tutabilir ya da onların kalbinde bu kadar yer edinebilir miydi? Şehitler partisi olan PKK’ye büyük bağlılığı olmasaydı, yanında şehit düşen, kendi elleriyle gömdüğü arkadaşının anısını, son anlarını anlatırken bu kadar canlı, bu kadar yaşamının her alanına sirayet eder miydi? O şehitlerin özlemlerinin gerçekleşmesi için her anını mücadele içinde, mücadele halinde geçirdi. Çünkü onlara ve anılarına karşı derin bir bağlılığı bulunmaktaydı. Onları her anında yaşattığı için hissediyordu ve her zaman hafızasında canlı tutabiliyordu. Gerçekten geçtiği her yeri, tanıştığı bütün insanları tek tek hafızasına kazımıştı. Bunu, büyük bir bağlılığın sonucu olarak ifade etmek gerekmektedir” dedi.

DERVİŞANE BİR YAŞAMI

Seyit Evran’ın özlemlerine de değinen Rohat Amed, “Önderliği doğrudan görmediği için hep üzüntüsünü yansıtırdı. Önderliği görmemesini yaşamında eksik kalmış bir yan olarak ifade ederdi. Tamamını hatırlamıyorum, ama hayıflanarak anlattığı Amed’te gerillacılık yaparken Önderliğin yanına eğitime gideceği, farklı bir anlaşılma neticesinde gidemeyişi hikayesini kaç defa dinledim. Zaten Önderliğe olan bu sevgi yoğunluğunu, değerlere olan bağlılık yoğunluğunda ortaya çıkarıyordu. Yine şehitlere bağlılığı çok fazla ön plandaydı. Hep derdi ki yüzlerce arkadaşı kendi elimle gömdüm, sırtımda taşıdım. Zaten onlara bu duygu yoğunluğu olmasaydı bu kadar süre zarfında o kadar şehidi kendinde diri tutabilir miydi? Fırsatını bulduğu her anda şehitlerle olan anılarını anlatıyordu. Belki yüz defa 'Heval Seyit yaz bunları. Yazmıyorsan da bir ses kayıt cihazına konuş, ben yazar, hazırlarım' dedim. 'Olur' diyordu ama hep erteledik. Çünkü kimsenin bilmediği anılar, kimsenin çok bilmediği kahraman vardı yüreğinde, hafızanda. Gerçekten binlerce kahraman görmüş, tanımış. 'Nasıl olsa daha ayaktayım, bana bir şey olmaz' diyordu. Şimdi heval Seyit şehit düştü. Acaba kaç kahraman, kaç anı Seyit arkadaşla birlikte gitti. Anlatabildiklerini anlattı, yazabildiklerini yazdı ya da hem siyasi hem ideolojik hem de basın çalışmalarından yansıtabildiğini yansıttı ama yansıtamadıkları da içinde kaldı.

Heval Seyit’e dinamizm kazandıran, hiperaktif hale getiren; sürekli olarak moralli ve coşkulu kılan, en olumsuz durumlarda bile bir şekilde bir çıkış yolu bulmasını sağlayan şeyin sebebini bu kaynaktan beslenmesinde gördüm.

Bir de gerçekten PKK'nin değerlerini çok korurdu. Hem yaşamında hem de söylemlerinde bu gerçekliği ortaya koyuyordu. Şehadetinden sonra resimlerini inceleme imkanı buldum. Gerçekten de dervişane bir yaşamı varmış."

‘YAŞAMIN HER ANINA ATILIYORDU’

Seyit Evran’ın sağlık sorunları ciddi olmasına rağmen bir gün olsun durmak bilmeden çalıştığının altını çizen Rohat Amed, “2020 yılında kalp krizi geçirdi. Tedavi sürecindeyken kontrol amaçlı gittiği doktorun yanında bir kere daha ama çok da farkında olmadan bir kriz daha geçiriyor. Doktorların, 'nasıl oluyor da bu kriz halinde ayakta duruyorsun' diyerek hayret kaldıklarını belirtmişti. Yaşam tarzını değiştirip yeni bir planlamayla yoluna devam etmesi gerekiyordu. Kısmi bazı değişiklikler yaptı. Üç paket sigara içiyordu, sigarayı bıraktı. Düzenli olarak ilaçlarını saatinde almaya dikkat ediyordu, yemeklerine kısmen dikkat etti.  Zaten son bir yıl boyunca hemen hemen hep birlikteydik. Gerçekten bir gün olsun ne ben saygıda ne de o sevgide kusur gösterdi. Öyle bir şeyin olması da mümkün değil. Birbirimize eleştirilerimiz de olurdu, çalışmaları daha da güçlendirmek için fikirlerinden de her zaman yararlanırdım. O da zaten elinden geldiğince yardımcı oluyordu. Yaşamın her anında ve her yerinde vardı. Arkadaşlara olan sevgisi, canlılığı yerinde durmasını engellerdi. Güney'deyken de çalışma yürüttüğü yer dergâh gibiydi. Her arkadaş onu görmeye gelirdi. Bulunduğu ortama arkadaş akını oluyordu.

En son Akademi ortamındaydık, eğitime katılan öğrenci arkadaşlarla tek tek ilgileniyordu. Onları sadece mesleki olarak değil, yaşamsal konularda da eğitiyor, destek sunuyordu. O nedenle gençler ona bağlanıyordu. Merasiminde yer alan bir öğrenci arkadaş, 'Seyit arkadaş babamız değil, annemiz değil, ailemiz değildi ama onlar vefat etseydi bu kadar etkilenmezdim' diyordu. Heval Seyit’in öyle bir gücü, enerjisi vardı; herkesi etrafında toplayabiliyordu. Böyle tılsımlı bir yanı vardı. Gençlerle gençti, yaşlılarla yaşlıydı, siyasetçiyle siyasetçiydi, gazeteciyle gazeteciydi, entelektüelle de entelektüeldi” diye konuştu.

‘EKRAN KARARIYOR, HERKESE SELAM VE SEVGİLER’

Son ana kadar Seyit Evran’la konuşan, iletişimde olan mücadele arkadaşı Rohat Amed, Seyit Evran’ın yoldaşlarına ve tüm sevdiklerine bıraktığı mirası anlatarak sözlerini şöyle noktaladı: “Rahatsızlandığı ve hastaneye kaldırıldığı gün ulaşamadım. İkinci gün ulaşma fırsatım oldu. Bir sonraki gün telefon çaldı, 'Kalp krizi geçiriyor, seninle konuşmak istiyor' denildi. Telefonda konuştuğumuzda 2020 yılındaki gibi bir kalp krizi geçirdiğini ve bu defa sanki kurtulamayacağını söyledi. Konuşurken nefes almada çok zorlandığı belliydi ama şuuru sağlamdı. Aslında geleceğe dair çok güzel planlamalarının olduğunu, çok güzel şeyler yapmayı düşündüğünü söyledi, 'ama sanırım vakit doldu çünkü giderek ekran kararıyor' dedi. '2020 yılında geçirdiğim kalp krizi süresinde Karwan arkadaş gece boyunca başucumda durdu. Bir ara uyuyakaldı; ben de içimden Karwan arkadaş çok üzüldü, umarım hasta düşmez, bir şey olmaz dedim, ağladım. O zaman mesaj mahiyetinde son haber olarak kendi haberimi yapayım dedim. Haber bir flaşın içindedir, bir şey olursa ANF’ye o haberi gönderirsin' dedi. Son anında bile PKK yoldaşlığından ve halk sevgisinden söz etti. 'Biz mezar taşıma borçludur yazın, diyen önderlerin çıktığı topraklara yakın yerlerde yaşadık. Biz de öyle olduk. Bizim oradaki insanların gerçekliği böyledir işte' dedi. 'Bütün arkadaşları çok seviyorum. Ben de onları bırakmak istemiyorum ama giderek ekran kararıyor. Elbette bir kere daha görüşmek isterim ama bu mümkün olur mu, bilmiyorum. Herkese çok selamımı söylersin. O kötü haber ulaştığında beni Anter arkadaşın yanına defnedersiniz. Ama bir gün imkân oluşursa beni annemin yanına götürürsünüz. Hadi hoşça kal, yolun açık olsun' dedi. Son konuşmamız böyleydi.

Heval Seyit farklı biriydi; sadece kendisini değil, herkeste de emeğiyle kendini yarattığı, oluşturduğu farklı bir değerdi. Toplum için böyleydi, gerilla için böyleydi, basın için böyleydi. Sözleri, yüreklerin içinden çıkmayan gerçeklerin ifadesiydi. Bize düşen onun gibilerin anılarına bağlı kalmak, kalemini, kamerasını kaldırmak, geleneği sürdürmek ve özlemlerini gerçekleştirmektir.”