Yaşarken adı bilinmez fedailerin...

Çoğu zaman bir mezar taşı bile olmaz devrimcilerin. O yüzden dolu dolu yaşar Cumali, her anına yılları sığdırır, yüreğinde maneviyatı, aklında ütopyaları büyütür ve büyük yaşar.

İsmini Werxelê savaş tünellerindeki direnişiyle duydu herkes. Şehit düştükten sonra O’nu tanıdı birçoğu. PKK’liler böyledir çünkü. Bir hırka bir lokma ile yaşarlar. Mazlum Doğan öğretmiştir devrimciliğin evsiz barksız olacağını, Haki Karer göstermiştir bir-iki zeytin ve biraz ekmekle doyulacağını, hamallıkla devrimcilik yapılacağını, ne yapsa da her daim kendisini halkına borçlu gören Hayri Durmuş çıtasını belirlemiştir fedailiğin sınırsızlığını. Yaşarken adları fazla bilinmez devrimcilerin. Halklarının yükünü alırlar sırtlarına, dertsizliği dert ederler kendilerine. Bu yüzden diğerleri anlayamazlar onları. Bazen ne aileleri, ne yakınları ne de onlar için mücadele ettikleri halkından bazıları... 

Kendisini fedai kılmamış, bencilliğini aşamamış, sadece kendisi için yaşamayı amaç edinmenin sınırlarına takılmış olanlar anlayamazlar. Devrimci olmanın, kendini adamanın, tarih karşısındaki görevini layıkıyla yerine getirmenin ve bunun huzuruyla şehadete ermenin manasını bilemezler. Bu anlamın şehitlerin ruhuna verdiği huzuru ve sevinci hissedemezler. Anlamak biraz mümkün olsa da devrimcileri, onları kendileri gibi hissetmek kolay değildir. 

Bu satırlarla biraz da olsa anlatmaya, hissettirmeye, tanıtmaya çalışacağım Cumali’yi. Ne kadar hissettim ve tanıdım ki, karşımdakine anlatmayı başarabileceğim? Bu da bir muamma. Ancak şehadet şerbetini içmiş fedailer deryasından bir katreyi doğru aktarabilsek bile, dünyalara bedel anlam ve maneviyatla yüklü olduğu anlaşılacaktır.

AKINTININ TERSİNE YÜZENLERDEN

Fedailerin fedai komutanı Cumali, Çorum’da gelir dünyaya. Ailesini tanıyanlar devrimci ve demokrat olduklarını, doğal köy ortamında neolitikten süzülerek gelen toplumsal özellikleri alarak büyüdüğünü belirtir. Sonrasında genç bir delikanlı olup okul okuyunca İzmir’e göç ettiğini, burada yaşadığını ama bir girdap gibi insanı içine çeken kapitalist modernite yaşamının onu içine çekemediğini söylerler. Cumali, akıntının tersine yüzen bir yüzücü olur. Sistem yaşamının akışı ne denli güçlü olsa da ondan daha güçlüdür Çorumlu Cumali. Bu sebeple kendi özüyle akabileceği mecralara doğru yol alır, Pirler’in deyişlerine kulak verir, devrimciliğe adım atar. 

Cellatlar bir güruh gibi çökünce Alevi halkının boğazına ve yakınca onlarca canı Sivas’ta, yüreği kaldırmaz Cumali’nin. Çünkü yakmamalı, yakamamalıdır hiç kimse özgürlüğünde, kimliğinde ısrar eden bir halkı. Cesaret edememeli hiçbir gözü dönmüş faşist ve azgın devlet terörü. Bu öfkeyle, sosyalizmin halkların kurtuluşunu mümkün kılacağına iman eder, devrimciliği kimliği olarak beller, Apoculuğun bunun en doğru ve hakiki yol olduğuna karar verir. İşte böyle başlar Cumali’nin devrimciliği.

Şehirlerde çalışır, gazete dağıtır, slogan atar, Özgür Halk dergisini gençlere ve halka ulaştırır. Yeri gelir şehir eylemlerine öncülük eder, yeri gelir faşistlerin kafasını ezer. Özgürlük davasına tutkun olmuş yüreğini kimse zapt edemez, aydınlanmış bilincine hiç kimse yanlışları kabul ettiremez. Uluslararası Komplo’ya karşı gelişen serhildanlara öncülük eder, düşmanın eline düşer, aylarca zindanda kalır ama kor gibi yüreği daha da bilenir. Artık metropollerde yapabileceğini yapmış ve yüzünü dağlara dönmenin vakti gelmiştir. ‘’PKK bitti, şu kadar ay ömrü kaldı, artık devrimci mücadeleyle sonuç alınmaz’’ diyenlerin PKK içinde ve dışında boy verdiği ihanetçi tasfiyecilik sürecinde, Çorumlu Cumali Apoculuğa en büyük bağlılığı sergileyerek tavrını gösterir. 

HEP HALKINA BORÇLU YAŞARLAR

Gerillada bir yılını doldurur doldurmaz, özel kuvvet örgütlenmesine dahil olma ve fedaileşme kararı alır. Kendini eğitir, donatır, birçok alanda faaliyet yürütür ve yüzünü Gabar’a döner. Gabar’da, Mardin’de beş yıl boyunca gerillacılık yapar, komutan olur, birçok eylemde büyük cesaretiyle yerini alır, yaralanır ama devrimci yürüyüşüne hep devam eder. Medya Savunma Alanları’na geçtiğinde artık büyük tecrübeler edinmiş bir komutandır Cumali. Aldığını almış, birçok şeyi yaşamış ve aldıklarını vermenin vakti gelmiştir. Okullar açar Cumali, akademiler kurar, hem işçiliğini, hem komutanlığını yapar. Kah öğrenci olur, kah eğitmen. Öğrettikçe öğrenir, öğrendikçe öğretir. Bir değil, iki değil, yüzlerce fedaiyi eğitir. Evet, yaşarken isimleri bilinmez fedailerin. Hep biraz mahcup, hep mütevazi, hep halkına borçlu yaşarlar. Ne fazla konuşurlar, ne görüntüleri çıkar ekranlara, ne isimleri yazılır kağıtlara. 

Uzak dururlar ünden şöhretten, popülizmden nefret ederler, kariyerizmi hastalık sayarlar. O sebeple, isimleri de fazla duyulmaz. 

HER ANINA YILLARI SIĞDIRIR

Böyle yaşar Cumali. Oysa çok sever fotoğraf çektirmeyi. Bilir, hem de çok iyi bilir ki, bir gerillanın ardından anıları ve resimlerinden başka bir şey kalmaz. Çoğu zaman bir mezar taşı bile olmaz devrimcilerin. O yüzden dolu dolu yaşar Cumali, her anına yılları sığdırır, yüreğinde maneviyatı, aklında ütopyaları büyütür ve büyük yaşar. Öyle yüceleşir ki ruhu, dokunduğu her yoldaşında silinmez izler bırakır. Güldüğünde kahkahaları yankılanır dağlarda, gülüşü siner ilkbahar çiçeklerine. Güller gibi güler Cumali ve çiçekler gerilla gibi açar bu dağlarda. 

Dersler verir Cumali, askerlik sanatını geliştirir, aklını zorlar, kafasını yorar ve yaratır. Kışın soğuğunda ayakkabısı çorabı ıslak iken de ders verir, yazın sıcağında alnından akan terleri şutiki ile silip hiç aldırış etmeden de yoldaşlarına anlatır. Onlarca yoldaşını peşine takıp tatbikatlar yapar, yeri gelince bir yoldaşının daha iyi nişan alıp vurması için günlerce kendisiyle ilgilenir. Askeri teknikte hep yeni şeyler dener, gerillanın sonsuz yaratıcılığına inanır. Jeneratör bozulur tamir eder, tekniki eşyalarda sorun çıkınca bir yolunu bulup bir şekilde çözer. 

Kaldığı mangaların bir kenarında hep bir yığın bozuk tekniki eşya durur. Çünkü Apocu hareketteki her değerin alın teri ve kanla yaratıldığını bilir. Parti değerlerini ne harcar, ne de harcatır. 

KEMAL’E EREN PİR’DİR

Öyle bir duruştur ki Cumali, fedai kişilikler yaratır. Onun şervanlarıdır vahşi TC sistemine kan kusturan. Onun şervanlarıdır, hava savunma sistemini geliştirip düşmanın kafasına kafasına vuran. Ve yine onun şervanlarıdır bugün aynı mekanlarda binlerce Cumali kesilen. Kürt halkının özgürlük davasına adamıştır kendisini. Kürt halkı özgür olmadan Ortadoğu'daki halkların özgür olmayacağını, Ortadoğu’daki tüm kördüğümlerin ilkin Kürt kördüğümü ile bağlanmış olduğunu bilir. Cumali’nin bir yanı Türk, bir yanı Kürt’tür. 

Enternasyonalist ve sosyalisttir. Ulus devlet faşizminin sınırlarını kişiliğinde ve zihninde paramparça etmiştir. Ne zaman söylendiği bilinmez ama bir defasında Heval Cuma’nın kendisine ‘’Heval Cumali, sen Kemal Pir arkadaşa çok benziyorsun. Hem siman hem de özelliklerin ona benziyor’’ dediğini duydum. Apocu ideolojiden çok şey öğrenen Cumali için, bu sözler bir katılım manifestosuna dönüşür. Kemal Pir gibi olmak ister, onun gibi olur. Çabası, arayışı, mücadelesi hep bu minval üzerinedir. Bazen şakayla karışık, ‘’bana şöyle bir bakın, gerçekten benziyor muyum Kemal Pir arkadaşa’’ diye sorar. Yalnızca benzeşmez, aynı zamanda özdeşleşir, günümüzün Kemal Pir’i olur. 

DEVRİMCİLİĞİNİN SINIRI YOKTUR

Cumali’nin aklı ve yüreği çok daha uzaklarda gerillalık yapmak istese de, ihtiyaçlar ve yoldaşlar Avaşîn’de olmasını gerekli kılar. Pirlerin torunudur Cumali, derviştir, fedaidir, Kemal'e eren bir Pir’dir. O yüzden ne zaman, ne de mekan fark etmez onun için. Alır silahını gider Avaşîn’e, orada konuşturur bütün hünerini. Tez zamanda tüm yoldaşlarının sevgilisi olur. Hem komutandır, hem yoldaştır, herkes için candır. Bir bakarsın karlı bir zirvede, bir bakarsın bir yamaçta. Sırtında erzak taşır, yoldaşları için ava çıkar. Bir bakarsın toplantı yapıp askeri taktikler geliştirir, bir bakarsın mutfağa geçip yoldaşlarına börekler açar. Cumali için devrimciliğin sınırı yoktur, devrimciler dünyayı yüreğine sığdırabilenler ve bir dünya olabilenlerdir onun nazarında. Her şeyde hünerlidir Cumali. Şiirler yazar, türküler söyler. Şen kahkahası Avaşîn yamaçlarında yankılanır. 

Operasyon başladığında durağı Werxelê olur. Yoldaşları ve onu en iyi tanıyanlar ‘’eğer Cumali Werxelê’de ise, tamamdır. Orası hayatta düşmez’’ derler. Çünkü hem keskin zekasını bilirler, hem askeri taktikteki mahirliğini, hem de korkusuz civanmert yüreğini. Ve tıpkı yoldaşlarının ondan emin olduğu gibi savaşır, mücadele eder ve beş aylık direniş sonucunda kimyasal silah saldırısı sonucu şehadete ulaşır. Cumali ve yoldaşları, yani bir avuç gerilla bir devleti durdururlar, bir orduya diz çöktürürler, günümüz dünyasının zalim tanrılarının tüm savaş tekniğini alt ederler. Yüzlerce kez zehirli gaz, kimyasal silah kullanılsa da hep bir şekilde hal çaresini bulurlar. 

Dört yoldaşının nöbet tuttukları sırada kimyasaldan etkilenip düştüklerini öğrenince, yoldaş olmanın ağırlığıyla tedbirsiz ve erkenden yoldaşlarını kurtarmak için koşar. Ne kimyasalı düşünür, ne de düşmanı. Tek kaygısı yoldaşlarını bir an evvel kurtarmaktır. Ve peşi sıra dört yoldaşı daha onun ardından koşar. Yerde kimyasaldan şehit olan dört yoldaşlarını kurtarmaya çalışırken, kendileri de etkilenir ve şehit olurlar. Geriye kalan birkaç yoldaşı o öfkeyle daha çok fedai kesilir, günlerce düşmana vurur ve fedai tarzda şehadete ulaşır.

DAĞLARIN PİR’İ ÇORUMLU CUMALİ

Yalnızca gözü pek bir militan, korkusuz bir fedai değildir Cumali. Fedailerin fedai komutanıydı. Bir devleti ve onun ordusunu yenen direnişin öncüsü ve ölümsüz komutanıydı. Kürdistan’ın orta yerinde, Kürt halkının özgürlüğünü sağlamak için Kürdistan'ı koruyan Türk bir Apocuydu. Cumali Werxelê’de direnirken, kendisine Kürt diyen işbirlikçi hain çeteler onun direnişini arkadan hançerlemenin peşindeydiler. Kürdün onurlu ve tertemiz tarihine bir gül gibi işlenirken Cumali, kara bir leke gibi tarihe geçti tüm işbirlikçi hainler. Bu duruşu utandırır mı bilinmez ama o da Kemal Pir gibi Kürdistan’ın orta yerinde Kürtler’e direnmeyi öğreten inkara gelinmez hakikat oldu.

Dediğimiz gibi; ismi fazla bilinmez devrimcilerin, fedailerin. Ancak şehit olduklarında onların adlarını duyar birçok kimse. Belki de, isimlerinin ve mücadelelerinin bilinmezliğindendir kadirlerinin bu kadar bilinmez oluşu. Onlar ki, yalnızca bu dağlara birer çentik atıp gitmediler. Onur ve namus sahibi olan her Kürdün yüreğine dokundular, intikam gerekçesi oldular, mücadeleyi büyütmeye çağırdılar, özgürlük halayına davet ettiler ve tarihe damgalarını vurdular. 

Bilinsin ki, bu dağlarda Kemal Pir gibi olan Çorumlu bir Cumali vardı, bugün de onun ardılı binlerce fedai var. Gerisi Cumali gibi yürümesi gereken on binlerce Kürt ve Türk gencinin onun silahını alıp özgürlük mücadelesine atılmasına ve zaferi kazanmasına kalmıştır.