Önder Apo, 27 Şubat’ta tarihi bir çağrıda bulundu. Bu çağrıya hemen karşılık veren PKK, 1 Mart’tan itibaren ateşkes kararı aldığını kamuoyuna duyurdu ve Önder Apo’nun çağrısının pratik olarak başarıya ulaşması için demokratik siyasetin ve hukuki zeminin uygun hale getirilmesi gerektiğine işaret etti.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, Önder Apo’nun yaptığı çağrıya ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.
Aydar’ın değerlendirmeleri şu şekilde:
Öncesinde neler vardı nasıl gelindi bu sürece?
Öncesinde, hükümet heyetinin ve devlet adına giden heyetin, Başkan Apo ile görüşmeleri var. Bu, uzun süredir devam eden bir görüşme sürecidir. Ve bundan sonra yapılacaklar üzerinden, yazılı olmasa da belli bazı konularda inisiyatif alma ve bir anlaşma düzeyinde, birbirlerini anlama ve karşılıklı beklentilerin neler olacağının konuşulduğu hazırlandığı bir süreçten bahsediyoruz. 32 yıllık tecrübemize dayanarak söyleyebilirim ki; Başkan Apo bu tür süreçlerin içinde hiçbir zaman kendiliğinden veya tesadüfen bu tür açıklamalar yapmaz. Fakat fırsat bulduğunda, her zaman barışa yönelik bu tür açıklamalar yapar.
CHP lideri Özgür Özel de sizin işaret ettiğiniz gibi, içlerinde biri tam yetkili dört devlet görevlisinin ve hukukçuların bulunduğu 20 kişilik bir heyetin 1 yıldır yasal düzenlemeler üzerine çalışmalar yürüttüğünü duyurdu. Bu konuya ilişkin bilginiz var mı?
Buna benzer bilgiler bizde de var. Daha önceden de vardı. Yani bir hukuki komisyonun oluşturulduğunu ve bu komisyonun yasal-anayasal konular üzerine çalıştıklarını biliyoruz. Sayı dört mü, bilmiyoruz; fakat devlet adına yetkili isimlerin uzun süredir gidip orada görüşmeler yaptıklarını biliyoruz. Bu mesele, Devlet Bahçeli’nin bir akşam yatıp bir rüya görmesi ve sabah gidip DEM Parti ile selamlaşması gibi bir mesele değil.
İşleyişi itibariyle nasıl bir mesele?
Bu, önceden planlanmış ve hazırlanmış bir mesele. O İmralı'ya giden heyet, Bahçeli ile de oturmuş, görüşmüş ve konuşulan meseleleri paylaşmış. Kamuoyuna yansıyan meseleler daha sonra gelişti. Bu açıklama ile yeni bir aşamaya girildi. Başkan Apo'nun çağrısı, yeni bir aşamayı ifade ediyor.
Peki bu işleyişin Erdoğan'dan habersiz olma ihtimali var mı?
Hayır, Erdoğan'ın her şeyden haberi var. Giden heyetler, onun onayıyla gidiyor. Orada ne tartışıldığı ve ne yapıldığına dair rapor veriyorlar. Bu devlet geleneğini biliyoruz. Erdoğan'dan habersiz en küçük bir atama bile yapılmazken, devlet yetkilileri böyle ciddi bir soruna ilişkin İmralı'ya gidip gelecek ve Erdoğan'ın haberi olmayacak. Bu mümkün değil. Erdoğan'ın haberi ve onayı var. Geçmiş süreçlerde de vardı.
Çağrının içeriğine bakacak olursak Önder Apo kime ne diyor?
Çağrının esası devlete dönüktür. Yani top şu anda devletin sahasında. Başkan Apo, Kürt tarafı kendi üzerine düşeni fazlasıyla söylemiştir. Devletin en çok rahatsızlık duyduğu konuları nasıl çözeceğini de ifade etmiştir. Şimdi sıra devlette. Evet, örgüte de çağrı vardır. Ama örgüte, "Demokratik siyaset ve hukuki zemin oluşursa, bunları yapın. Kongreyi toplayın, kararları alın, silahları devreden çıkarın" diyor. Yani demokratik siyaset ve hukuki zeminin yaratılmasından bahsediyor. Bunun muhatabı devlettir. Öncesini zaten biliyoruz. Şimdi burada birinci derecede muhatap, devlet ve hükümettir. Bu konuda kısa sürede adım atması gerekiyor. Eğer böyle 'ipe onu sererlerse' o zaman mesele orada durur.
DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, Medya Haber TV'de genişletilmiş heyetin İmralı'da yaptığı görüşmeye ilişkin detayları paylaştı. Önder Apo'nun heyete darbe sistematiğinin devrede olduğuna ve sürecin hızlı bir şekilde çözüme evrilmesi gerektiğine dair değerlendirmeler yaptığını aktardı. Sizin bahsettiğiniz 'ipe un serme' böyle bir şey mi?
Benzer süreçlerde her zaman darbe dinamikleri devredeydi ve geçmiş süreçlerin akamete uğramasına yol açtı. Şimdi de son dönemde yaşanan gelişmeler, kayyum atamalarının, tutuklamaların, Rojava'ya yönelik saldırıların, Medya Savunma Alanları'na dönük saldırıların, bu dönemde bu kadar yoğunlaşması tesadüf değildir. Hele de HDK gibi bir yapının hedef alınması, PKK ile alakası olmayan ve Türkiye'nin demokratikleşmesi dışında hiçbir başka farklı talepleri olmayan bir yapıya operasyon düzenleniyorsa, bunun başka bir izahı yoktur. Bu anlamda çözümden yana olanlar, ellerini çabuk tutmak zorundadır.
Peki devletin başka ne yapması gerekiyor?
Şimdi diyelim ki PKK silah bıraktı. Silah bırakanlar nereye gidecek? Ne olacak? Bunun hukuki zemini ne olacak? Cezaevleri bu kadar insanla dolu, bunlar ne olacak? Başkan Apo'nun durumu ne olacak? Kısa bir süre içinde Başkan Apo'nun devreye girmesi gerekiyor. Başkan Apo daha önce kendisi de söyledi, 24 saat devrede olması lazım. Herkesle istediği şekilde iletişim kurabilmesi lazım. Bu tek başına bir açıklamayla, tek başına bir heyetin ayda bir gidip gelmesiyle olacak bir iş değil.
Aynı zamanda savaş devam ediyor. Yani saldırılar sürüyor. Bu durumda kongre yapılabilir mi?
Operasyonların durması lazım. Bir yandan operasyonlar devam ederken, halkın iradesine dönük saldırılar devam ederken öte yandan konrge toplanıp karar alınamaz. Bu şekilde olmaz. Bu anlamda elini çabuk tutması gereken hükümettir.
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin yaptığı açıklamaya ilişkin ne söylemek istersiniz?
Devlet Bahçeli, MHP adına kısa bir açıklama yapmış. 'Kutlu bir zamanın eşiğinden' bahsetmiş. Tamam da nedir bu kutlu zaman? Bunun içinin doldurulması gerekir. Yani tek başına bir açıklama yetmiyor. Meseleyi ortaya koyan bir durumda olması lazım. Burada bir yol haritasına ihtiyaç var. Yani artık bu mesele öyle uzaktan konuşarak, basın yoluyla birbirimize mesaj vererek yürüyecek bir mesele değil.
Nasıl bir yol haritasından söz ediyorsunuz?
Başkan Apo’nun artık daha şeffaf bir biçimde heyetiyle oturması gerekir. Onlarla da oturması lazım; bunun bir yol haritasının olması lazım. Başkan Apo'nun ifade ettiği gibi, bunun kısa sürede gerçekleşmesi lazım. Zamana yayılırsa darbe dinamiği bütün bunları engeller. Bu açıdan bir an önce meclisin harekete geçmesi lazım. Bugün CHP lideri Özgür Özel'in söyledikleri son derece yerindeydi. Bütün partilerin, sivil toplumun içinde yer aldığı geniş bir komisyonun bu konuyla ilgili kurulması ve bu süreci götürmesi gerekir. Bu mesele, tek başına PKK'nin elindeki silahlar meselesi değil.
Peki, mesele konuşulduğu gibi yürümezse ne olur?
Mesele, Kürt sorunudur ve çözülmelidir. İki yüz yıldır kan dökülen ve büyük yıkımlara yol açan bir sorundur. Silahlar niye ele alındı? Neden devreye girdi? Sen sorunu çözmezsen, mevcut silahları bir tarafa bıraksan bile silahlar yeniden başka türlü devreye girer. Yani bu silahlar bir sonuçtur. Sen şimdi o nedeni ortadan kaldırmazsan, yeniden başkaları çıkar, başka bir şey yapar. Şimdi herkes bu işe ciddiyetle yaklaşmalı. Bu konu öyle sıradan bir mesele değil. Kürt tarafı çağrısını yapmıştır. Başkan Apo, son derece cesaretli bir şekilde bu çıkışı yapmıştır. Bunu her lider yapamaz. O, bir halkın lideridir ve cesaretli bir çıkış yapmıştır; risk üstlenmiş, adım atmıştır. Karşı tarafın da buna uygun adım atması lazım.
Uluslararası ölçekte pek çok çevreden önemli açıklamalar geldi. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tek başına beyanatlar yetmiyor. Bu mesele artık Türkiye'nin iç meselesi değildir, büyük bir meseledir ve Orta Doğu'yla da sınırlı değildir. Avrupa'ya, dünyanın farklı bölgelerine yayılan bir meseledir. Bir dünya meselesidir. Bugün Kürt tarafı, barış yolunda çok önemli bir adım atmıştır. Herkesin buna yardımcı olması lazım ve bu sorunun barışçıl diyalog yoluyla çözülmesi için rol üstlenmelerini bekliyoruz.
Bir süredir Önder Apo'nun gönderdiği mektuplar da konuşuluyor. Bu mektuplardan biri de Avrupa'ya dönüktü. Siz bu meselenin neresindesiniz? Çözüme dair yürüyen tartışmalarda herhangi bir mekanizmada yer alıyor musunuz?
Bu henüz işin başı, açıklama yeni yapıldı ve mektuplar yeni geldi. Örgüt tümüyle bu işin içindedir ve içinde de olacak. Başkan Apo, örgüte danışmadan adım atmayacak; beraber her şeyi kararlaştırıp adım atılacak. Başkan Apo’nun, en kısa sürede örgütüyle de ortaklaşması gerekir. Başkan Apo, meseleyi çok daha geniş ele alıyor, PKK ve bağlı gruplarla sınırlı kalmıyor. Bütün Kürtleri de ortak ediyor. Heyet, bu çerçevede Güney Kürdistan'a gitti ve görüşmeler yaptı. Türkiye'deki partilerle görüşmeler yapıldı. Bu anlamda bu meseleyle kim ilgiliyse, herkesi içine almak istiyor. Bu önümüzdeki süreçte devletin buna imkân sağlaması lazım. Zaten bu, Başkan Apo’nun talebidir; örgütle ortaklaşacak, görüşecek. Yüz yüze görüşmesi lazım.
PKK'ye bağlı grupların silah bırakması meselesinin yandaş medya tarafından QSD veya YPG'yi de kapsadığı iddia ediliyor. Buna ilişkin yorumunuz nedir?
Hayır, doğru değil. Başkan ne konuştuğunu bilir. Yazarken, konuşurken neyin nereye gideceğini bilir. Daha önceden Rojava konusunda QSD'nin, HTŞ’nin içinde erimemesi gerektiğini söylemişti. Orada Kürtlerin mutlaka bir statüsü olması lazım. Öyle eskisi gibi Esad dönemine benzer şekilde olmaz. Başkan Apo'nun ortaya koyduğu çözüm, Kürdistan’ın bütünü için çözümdür. Türkiye basını, kendine göre psikolojik savaş çerçevesinde farklı yorumlar yapabilir. Ama biz bu konuda neyin ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini biliyoruz. Ona göre de hareket ediyoruz.
PKK'nin feshedilmesi çağrısını buruk karşılayanlar oldu. Buna ilişkin Kürt kamuoyuna, Kürt dostlarına ne söylemek istersiniz?
Şimdi kamuoyumuz, dostlarımız ve Kürtler rahat olsun. Başkan Apo ve örgütü ne yaptığını biliyor. Şu anda mesele, demokratik siyaset yolunun açılması ve bu yolla sorunun diyalogla çözülmesi meselesidir. Başkan Apo bunu 32 yıldır söylüyor. Halkımız bu konuda rahat olsun; örgüt bu konuda tecrübeli, Başkan Apo da 50 yılı aşan tecrübesiyle bu işin merkezinde yer alıyor ve bu meseleyi çözmeye çalışıyor. Bu bir demokratik çözüm arayışıdır. Ayrıca örgütler amaç değil, araçtırlar. Şu andaki örgütlerimiz, genel olarak savaşa ve silahlı mücadeleye uygun bir örgütlemedir. Şimdi eğer siyaset yolu açılırsa, hukuki zemin yaratılırsa, o siyaseti yapacak yeni örgütlenme, o açılan kanalın yeniden ele alınması ve bir demokratik dönüşüm geçirmesi lazım. Yani bu anlamda, bir yapı feshedilirken bu, örgütsüzlük anlamına gelmez. Yeni bir hamleyle, yeni bir örgütlenmeyle, yeni duruma uygun bir örgütlenmeyle adım atması anlamına gelir.
Örgütlü duruşu mu tarif ediyorsunuz?
Halkımız rahat olsun, hareketin bütün kadroları başkanıyla birlikte iş başındadır. En uygun durum neyse bunu bulmak için çalışacaklar. Biz hep birlikte olacağız. Halkımıza bu konuda raporlar vereceğiz; bu konuda sürekli bilgilendireceğiz, örgüt de bu konuda açıklamalar yapacak. Yani ne olacak ne olmayacak, halk her zaman bilgi sahibi olacak. Yanlış da yapsak, doğru da yapsak hep beraber hareket edeceğiz.