Derwîş: Türk devletini hiç beklemediği kadar büyük bir direniş bekliyor

Türk devletinin Minbic ve Til Rifet’e yönelik işgal tehdidini ciddiye aldıklarını belirten Minbic Askeri Meclisi Sözcüsü Şervan Derwîş, büyük bir savunma savaşına hazır olduklarını vurguladı.

Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, Minbic’ı DAİŞ’ten özgürleştirme hamlesi’nin 6. yıl dönümünde Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim Bölgelerine yeni bir işgal saldırısı başlatılacağı sinyalini verdi. Erdoğan 1 Haziran 2022 tarihindeki konuşmasında Minbic ve Til Rifet’ı hedef gösterdi. O gün bugündür yandaş basında “Başladık, başlıyoruz” şeklinde haberlerle saldırı planları yayınlanıyor.

Minbic Askeri Meclisi’nin kurucularından ve şehrin DAİŞ’ten kurtarılmasında büyük rolü olan Şehit Komutan Faysal Ebu Leyla’nın yoldaşı Şerwan Derwîş’le Suriye İç Savaşında Minbic, şehrin DAİŞ’ten özgürleştirilmesi sürecini, kentin stratejik önemini ve Türk devletinin işgal tehditlerini konuştuk.

DAİŞ sürecine kadar siz de Minbic’daydınız. Minbic, Suriye iç savaşının başlangıcından özgürleştiği güne kadar neler yaşadı?

Rejim Minbic’daki silahlı gruplar tarafından 19 Temmuz 2012’de şehirden çıkarıldı. Tabii o zaman bu gruplar içerisinde Faysal Ebu Leyla komutasında Cephet El Ekrad’a bağlı bir güç de vardı. O süreçte Minbic’da yaklaşık 88 silahlı grup vardı ve rejime karşı savaşıyorlardı. Ama tabii bu ÖSO gruplarının Minbiç’da olduğu süreçte halk, yine zarar gördü. Bu gruplardan çoğu halkı kaçırıyor, hırsızlık yapıyor ve katlediyordu. Kendi aralarında da çatışmalar oluyordu. Bu grupların yaklaşımı şehrin rejimden özgürleşmesi ardından toparlanmasına izin vermedi.

Fakat her ne kadar bu 88 silahlı grubun çoğunun Türkiye’yle ilişkisi olsa da Temmuz 2013’te Til Eran, Til Hasil, Ezaz, Girê Sipî, Reqa, BAB, Cerablus gibi şehirlerde Kürtlere ve Cephet El Ekrad’a geliştirilen saldırılar Minbic’da gelişmedi. Bu saldırının gelişmemesinin nedeni, Minbic’in bazı tarihsel özelliklerinden kaynaklıydı. Minbic’da halklar arasında hiçbir zaman sorun olmamış, ırkçılık hiçbir zaman yer bulmamıştı. Her yerde şehit ve yaralılar oldu, birçok Kürt, Türk devletine bağlı silahlı gruplar tarafından yerinden sürüldü.  Ama Minbic’da bunların hiçbiri olmadı.

O zaman Minbic’daki Kürtler de örgütlüydü. Rojava’daki ilk halk evi Minbic’da açılmıştı. Yine bir savunma gücü oluşturulmuştu. Minbic Kürtleriyle diğer halkların, Arap aşiretlerinin ilişkileri güçlüydü. Bu nedenle her ne kadar Türkiye’ye bağlı bazı silahlı grupların ve  alana yavaş yavaş giren DAİŞ’in çabaları olduysa da Minbic’da Kürtlere dönük böyle bir saldırının gelişmesinde başarı sağlamadılar.

2012-2013’de DAİŞ de alana gelmişti. Zaten Cephet El Nusra, DAİŞ’in ilk haliydi. DAİŞ, Minbic’daki  silahlı grupların durumlarından yararlandı. Bu grupların başlangıçta DAİŞ’e karşı bir tutumu yoktu. DAİŞ kendini şehirde yerleştirmek için bu grupların bazılarına yardım etti, onlarla anlaştı. Ama daha sonra bunların bir kısmını öldürdü, bir kısmını meydanda idam etti. 21 Ocak 2014’te hepsini şehirden çıkardı ve Minbic’ı işgal etti.

DAİŞ’E DİRENENLER MİNBİC ASKERİ MECLİSİ’Nİ KURDU

Bugün Türk devletiyle birlikte Minbic’a saldırmayı hedefleyen gruplara bağlı 3 binden fazla silahlı kişi DAİŞ’in Minbic’i işgaliyle Kobanê’ye geçip, oradan da Türkiye’ye gitti. Fakat Faysal Ebu Leyla komutasındaki güç alanı terk etmedi. Qereqozax yakınlarında kaldı ve DAİŞ’e karşı savaştı. Minbic’dan çıkan bu silahlı ÖSO gruplarından bazıları ya da bunlar içerisinde yer alan toprağına ve halkına bağlı olan kişiler, Türkiye’ye gitmediler. Qereqozax’ta Faysal Ebu Leyla’nın yanında kaldılar ve DAİŞ’e karşı savaştılar. Bu gruplar, YPG ile birlikte Burkan El Fırat (Fırat Volkanı) operasyon odasını kurdular. O dönem Ebu Leyla’nın komutanlığını yaptığı Şems El Şemal Taburları da Burkan El Fırat operasyon odasında yerini alarak YPG ile birlikte Kobanê’de DAİŞ’e karşı savaştı.

İşte o süreçte DAİŞ saldırısı nedeniyle Minbic’dan çıkmak zorunda kalan ama bölgeyi terk etmeyerek Qereqozax, Kobanê ve Tîşrîn’de DAİŞ’e karşı savaşan bu kişiler, Minbiç Askeri Meclisi’nin temelini oluşturdu. Tîşrîn’in DAİŞ’ten özgürleştirilmesi ardından bu kişiler Minbic Askeri Meclisi’ni kurdular ve bugün de meclisimizin üyeleridirler.

Herkes biliyor ki Minbic, Ocak 2014’ten 2016 Haziran-Ağustos aylarına kadar DAİŞ işgali altındaydı. DAİŞ, Minbic’da büyük bir vahşet uyguladı. Binlerce insanı katletti. DAİŞ sürecinde tutuklanıp kaybedilen ve halen akıbeti bilinmeyen birçok insan var.

ASKERLERİNİ QEREQOZAX’TAN YPG’YLE İTTİFAKLA ÇEKTİ

Siz bugün Türk devletinin hak iddia ettiği 22 Şubat 2015’de Qerekozax’tan askerlerini ve Süleyman Şah türbesini nasıl çektiğinin tanığısınız. Bu yer değişimi hakkında neler belirtebilirsiniz?

Herkes de biliyor ki DAİŞ Minbic’i işgal ettikten sonra o bölgedeyken Türk devleti askerlerini ve mezarı oradan çıkarmadı. Ama biz DAİŞ’in Kobanê’ye saldırısını kırarak uzaklaştırdıktan sonra artık Qereqozax’a yaklaşıyorduk, Türk devleti devreye girdi. Biz Qereqozax’a yaklaşıyorduk ama orası hala DAİŞ’in elindeydi.

Türk devleti o zaman Qereqozax’taki askerlerini ve Süleyman Şah’ın mezarını ordan çıkarıp Eşme’ye götürmek için YPG’yle görüşme ve ittifak yaptı. Tank ve askerleriyle Türk devlet konvoyu, Kobanê’den geçerek bölgeye gitti. Askerlerini ve mezarı alıp bölgeyi mayınlayarak çekildi.

Bu olay, Türk devletinin DAİŞ’i tehlike görmediğinin en büyük kanıtıdır. DAİŞ oradayken ne askerlerini ne de türbelerini çekti. Ama biz oraya yaklaştığımızda hemen YPG’yle ilişkilenip oradan yine Suriye topraklarındaki Eşme köyüne çekti. Bizim Minbic Askeri Meclisi olarak bu anlaşmada bir payımız yok. YPG ve Türkiye arasında yapılan bir anlaşmadır ama mevcut duruma tanık olduk.

6 YILDIR TC SALDIRILARI DURMADI

Minbic DAİŞ işgali altındayken bölgeyi kendisine tehdit olarak görmeyen Türk devletinin, bileşeni olduğunuz QSD ve meclisiniz tarafından kentin özgürleştirilmesi ardından hemen saldırılara başladığını biliyoruz. Bu saldırıların kapsamı nedir ve Minbic’ı nasıl etkiledi?

Şu anda Minbic’i Özgürleştirme Hamlesinin 6. yıl dönümündeyiz. 6 yıl önce bugünlerde, özgürleştirme hamlesi kapsamında Minbic şehrinin etrafında ve bazı mahallelerinde DAİŞ’e karşı savaşıyorduk. Ama Türk devletinin şehrimize saldırı ve tehditleri şehri özgürleştirdiğimiz günden bu yana hiç durmadı. Minbic’ı özgürleştirdikten kısa süre sonra Arima bölgesinde Türk devleti ve çetelerinin saldırılarına uğradık. O zaman Türk devleti savaş uçağı da kullandı. O günden bu yana Türk devleti ve çetelerinin Minbic’a obüslerle bombardımanı, sızma girişimleri ve dönem dönem işgal tehditleri sürdü. Yani özgürleştirildiği günden itibaren şehrin cephe hatlarında savaşın sesi dönem dönem azalıp dönem dönem artsa da hiç durmadı.

Minbic’ın özgürleştirilmesiyle birlikte Türk devleti, halkta korku yaratmak, istikrarı bozmak, göçertmek için hem bağlı köyleri sürekli bombaladı, cephe hatlarında droneleri kullandı hem de DAİŞ ile birlikte  şehir içinde uyuyan hücreleri eliyle bombalar patlattı. Hedefleri, savaştan sonra şehrin sisteminin yeniden kurulmasını ve ticaretin gelişmesini engellemek için kaos yaratmaktı. Bu saldırılar Bab ile Cerablus’tan örgütlendi.

Ayrıca Türk devleti Minbic’da Arap, Kürt, Türkmen, Çerkez halkları arasında fitne yaratmak istedi. Bu doğrultuda da kara propagandalarını sürdürdü. Ancak tüm kirli çabalarına rağmen sonuç alamadı. Minbic halkı birlik ve beraberliğini daha da güçlendirdi. Şehrin özgürleştirilmesi ardından kendi yönetimini, ekonomisini, yaşamını kurarak güçlendirdi.

Minbic’ın özgürleştirilmesinin üzerinden 6 yıl geçti. Biz özgürleştirme hamlesine başlarken, Minbic DAİŞ’ten kurtarılan şehirler arasında örnek bir şehir olacak, diye söz vermiştik. Türk devleti ve çetelerinin 6 yıl içerisinde tüm saldırılarına rağmen bu söz önemli oranda gerçekleştirildi. Minbic halkı kendi yönetim, idari, hizmet, ekonomik sistemini kurmakla yetinmedi, sürekli geliştirdi. Biz de Minbic Askeri Meclisi olarak 6 yıldır şehrin savunma güçlerini ve sistemini geliştiriyoruz. Bunda da önemli bir düzey yakaladık.

Peki Erdoğan’ın 1 Haziran günü Minbic ve Til Rifet’i işgal sinyalini vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son dönemde Minbic’ı Özgürleştirme Hamlesini başlattığımız 1 Haziran’dan başlayarak Türk devleti şehrimize dönük işgal harekâtı geliştirme tehdidinde bulunuyor. Aslında bir anlamda DAİŞ’in intikamını almak ve şehri işgal ederek DAİŞ’e rahatça örgütleneceği yeni bir alan daha açmak istiyor.  Bu tehtidi ciddiye bizde ciddiye alıyoruz. Herkeste bilmelidir ki Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye özerk yönetim bölgelerini işgal çabası sürmektedir. Hedefi sadece Minbic ve Til Rifet değildir. Hedefi kendince Misak-ı Milli planı kapsamına giren tüm bölgelerdir. Nerede bir fırsat bulursa bir işgal saldırısı başlatacaktır.

Son dönemde Türk devletinin en fazla Minbic ve Til Rifet’i tehdit ediyor. Bu tehdidi ciddiye alıyoruz. Bu doğrultuda hazırlıklarımızı artırdık, savunma sistemimizi daha da güçlendirdik. Arap’ı, Kürt’ü, Çerkes’i, Türkmen’iyle Minbic’daki halklar ve aşiretler Türk devletinin ne yapmak istediğini ve amaçlarını iyi biliyorlar. Minbic’da halkın birliği ve beraberliği en üst düzeydedir. Türk devletinin işgal tehdidine tepki gösteriyorlar ve şehrin savunma güçlerine destek veriyorlar.

Neden DAİŞ’ten özgürleştirildiği günden bugüne Türk devleti Minbic’a saldırıyor ve şimdi de tümden işgal etmek istediğini deklare ediyor? Şehrin nasıl bir önemi var?

Erdoğan’ın hedefi sadece Minbic değil tüm bölgelerdir. Fakat Minbic’ın Kuzey ve Doğu Suriye özerk yönetim alanları içinde özel ve stratejik bir yeri var. Hem coğrafik olarak stratejik hem de Minbic 1 milyon insanın yaşadığı büyük bir şehir. Minbic, M4 yolu üzerine düşüyor. Hem Halep’e hem de Fırat’ın doğusu ve batısını birbirine bağlayan Qereqozax köprüsüne yakın. Qereqozax da aslında Minbic’a bağlı.

Minbic bir ticaret merkezi olarak da askeri açıdan da önemli. Bu nedenle herkesin gözü Minbic’da. Türk devleti Minbic’ı işgal ederek Halep ve Kuzeydoğu Suriye şehirlerine baskı yapmak istiyor. Yine Minbic’dan başlayarak işgal alanlarını genişletmek istiyor. Türk devleti, Suriye krizine dahil olan uluslararası güçleri Minbic konusunda daha rahat ikna edeceğini düşünüyor. Şu anda mevcut konjonktürü, tüm dünyayı kapsayan krizi ve uluslararası güçler arasındaki çelişkileri kullanarak onlarla özerk yönetim alanlarını işgal etme pazarlığı yapıyor. Ama şu ana kadar istediği sonucu elde edememiş görünüyor.

‘GİZLİ BİR HAZIRLIK İÇERİSİNDELER’

Türk devleti ve çetelerinin şehrinize dönük hazırlıkları ve sınırlarınızdaki hareketliliği konusunda neler belirtebilirsiniz?

Türk devletinin ve çetelerinin sınırlarımızdaki hareketliliği gözlemimiz altındadır. Yer yer hareketlilikleri oluyor ve cephe hatlarında keşif uçağı hareketliliği var. Sınır hatlarındaki köylerimizin hepsini bombalıyorlar. Zaman zaman sızma girişimleri oluyor. Bu son süreçte de bir kez sızma yaparak noktalarımıza yaklaşmak ve saldırmak istediler. Ama girişimleri Minbic Askeri Meclisi savaşçıları tarafından boşa çıkarıldı. Karadaki hareketlilikleri o kadar büyük değil. Bütün hareketlilikleri kontrolümüz altındadır.

Ancak saldırı hazırlığını çok yavaş ve gizlice yaptıklarını söyleyebiliriz. Yani güçlerimizi yanıltmak istiyorlar. Ama tüm hareketlilikleri gözlem ve denetimimiz altındadır. Henüz hazırlıkları büyük bir saldırı başlatacak düzeye ulaşmadı.

Bunun yanında alanlarımıza dönük basın üzerinden üst düzeyde bir propaganda ve psikolojik savaş yürütüyorlar. İşgal altındaki alanlarda yaşanan hareketliliğin hepsinin de alanlarımıza dönük bir saldırı için olmadığını, çetelerin kendi aralarındaki çelişki ve çatışmalar olduğunu da gözlemliyoruz.

RUS GÜÇLERİNİN TUTUMU CAYDIRICI DÜZEYDE DEĞİL

Alanınızda güç bulunduran Rusya ile diyaloğunuz var mı? Onlar Türk devletinin işgal tehditlerine karşı nasıl bir tavır ve tutum içerisinde?

Uluslararası koalisyon güçlerinin alanımızdan ayrılmasından bu yana Rus güçleri gözlemci güç olarak bulunuyor. Onlarla bir bilgi alışverişi içindeyiz. Cephe hattında yaşananlar, saldırılar hakkında tüm bilgiler, bu Rusya güçlerine de ulaştırılıyor. QSD ve Rusya arasında yapılan ittifak doğrultusunda cephe hattında rejim askerleri ve noktaları var.

Günlük olarak nasıl bir saldırı ve hareketlilik olduğuna ilişkin Rus ve Şam güçleriyle de paylaşılıyor. Onlar da durumun bilincinde. Her ne kadar tavır ve hareketlilikleri şu ana kadar Türk devleti ve çetelerinin ihlallerini, saldırılarını durduracak düzeyde gelişmese de, birlikte yürütülen bir çalışma var. Kendi noktalarını ve sınır hattında rejimin tuttuğu alanları ve noktaları güçlendiriyorlar. Fakat tavırları ve hazırlıkları Türk devletinin olası bir işgal saldırısını durduracak ya da cevap olabilecek düzeyde değil.

Umut ediyoruz ki önümüzdeki süreçte Türk devletinin işgal tehditleri ve saldırılarına karşı tavır sahibi olurlar. Bu alan 2019’dan bu yana QSD ve Rusya arasında geliştirilen ittifak doğrultusunda Rusya garantörlüğünde fakat buna rağmen işgalci Türk devleti ve çeteleri günlük olarak köyleri bombalıyor. Buralarda yaşayan halkımız ciddi zorlanmalar yaşıyor fakat köylerini terk etmiyorlar. Eğer gerçekten Suriye topraklarını ve Suriye’nin bütünlüğünü korumak istiyorlarsa onlara da Minbic savunmasında görev düşüyor.  Özellikle de Şam yönetimi Türk devletinin işgaline karşı ise bunu sahada gösterebilmelidir. Bu konuda diyaloglarımız ve görüşmelerimiz var. Ama halen somut adımlar atmış değiller.

Biz çok açık bir biçimde ifade ediyoruz ki şehrimize bir saldırı olursa halkımız da, Minbic Askeri Meclisi olarak bizler de şehrimizi ve bölgemizi savunacağız. Böyle bir saldırı Suriye krizini derinleştirecek ve çözüm yolunu daha da zorlaştıracaktır. Böyle bir saldırı bölgedeki insani krizi de artıracaktır. Türk devletinin böyle bir saldırısından en fazla DAİŞ fayda sağlayacaktır. DAİŞ zaten bölgede bir savaş ve istikrarsızlık olmasını ve gücünü toplayarak yeniden örgütlenmeyi bekliyor.

Herkes biliyor ki DAİŞ zaten gücünü Türk devletinden alıyor ve Suriye’de Türk devletinin işgali altındaki bölgelerde yeniden örgütleniyor. Eğer mıntıkada ve bölgede bundan daha fazla bir savaş ve istikrarsızlık olursa DAİŞ bundan yararlanarak yeniden meydana çıkacak ve başkaldıracaktır. Bu durumda son yıllarda DAİŞ’e karşı yürütülen çalışma ve mücadele boşa gidecek.

Türk devletinin olası işgal saldırısı durumunda DAİŞ’e karşı mücadele ikinci plana düşecektir. Çünkü böyle bir saldırı durumunda topraklarımızı işgal edilmekten ve yine halkımızı Türk devleti vahşetinden korumamız gerekecek.

BÜYÜK BİR ONUR VE SAVUNMA SAVAŞINI GELİŞTİRECEĞİZ’

Minbic Askeri Meclisi olarak Türk devletinin olası bir işgal saldırısına yanıtınız nasıl olacak?

Herkes biliyor ki biz Minbic Askeri Meclisi olarak bu 6 yılda güçlerimizi büyüttük.  Disiplin, savaş kabiliyeti, yurtseverlik bilinci konusunda eğittik ve savunma sistemimizi geliştirdik. Minbic’ın özgürleştirilmesinden bu yana geçen 6 yıllık süreçte aralıksız çalıştık ve önemli bir gelişim yarattık. Çalışmalarımız halen de devam ediyor.

Biz savaş istemesek de, topraklarımız ve halkımız hedef alınırsa üst düzeyde bir savunma savaşı ve büyük bir direniş geliştireceğiz. Bu konuda önemli bir tecrübemiz de oluşmuştur. Olası bir işgale kalkışması durumunda Türk devletini hiç beklemediği kadar büyük bir direniş bekliyor ve büyük darbe alacak.

Halkımıza şimdiye kadar hep yanımızda oldukları için teşekkür ediyor, bundan sonra da bu güvenin sürdürülmesini ve savunma güçleri etrafında daha fazla toplanmalarını istiyoruz. Türk devletinin işgal ettiği alanlarda Kürt’üyle, Arap’ıyla, diğer bileşenleriyle halkın üzerine geliştirdiği vahşet bellidir. Artık öyle bir duruma gelmiştir ki Türk devletinin başka alanlardan işgal ettiği alanlara taşıdığı insanlar bile patlama noktasında gelmiştir.

Halkımıza şunu belirtmek istiyoruz. Türk devletinin olası bir saldırısına karşı büyük direneceğiz. Bu direniş onur; kendini, toprağını, yaşamını, büyük emeklerle kurduğu sistemini savunma direnişi olacak. Biz halkımızla beraber böyle bir direnişe hazırlanıyoruz. Halkımızın bu direnişi bizimle omuz omuza daha da büyüteceğine inanıyoruz.