Emîne Osê: Devrimi koruyacağız
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Emîne Osê, Rojava Devrimi’nin kazanımlarını korumak için sonuna kadar direnileceğini söyledi.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Emîne Osê, Rojava Devrimi’nin kazanımlarını korumak için sonuna kadar direnileceğini söyledi.
Kuzey ve Doğu Suriye’nin siyasi ve askeri iradesinin tecrübe ve hazırlıklarına dayanarak, olası bir saldırıya karşı halkın birlikte direneceğini belirten Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Emîne Osê, Türk devletinin bu kez karşısında sadece QSD’yi görmeyeceğini ifade etti.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Emîne Osê, 19 Temmuz Rojava Devrimi’nin 10 yıl dönümü vesilesiyle ANF’nin sorularını yanıtladı.
19 Temmuz Devrimi’ni oluşturan koşullar neydi?
BAAS sistemi altında yaşayan, halk olarak tanınmayan ve tüm haklarından mahrum bırakılan Kürt halkı, her zaman bir mücadele içindeydi. 12 Mart bir patlamaydı, ancak bu süreçte kimse Kürt halkına destek çıkmadı. Yoksa o dönem kalıcı bir değişim olacaktı. BAAS iktidarına karşı muhalif olan taraflar bile konu Kürtler olunca 12 Mart direnişini etkisiz kılmak için saldırıya geçti. 12 Mart ruhu yaşıyordu. Bu anlamda 19 Temmuz Kürt halkı için yeniden bir dirilişti. Kürtler bunu sadece kendileri için değerlendirmedi. Bu coğrafyada yaşayan tüm halkların, bu sistemlerden dolayı acı çektiğinin ve hepsinin ortak bir noktasının olduğunun bilinciyle doğru bir çözümleme sonucu hareket etti. Bu temelde Kürt halkı çok kısa bir sürede örgütlendi; askeri ve toplumsal organizasyonunu geliştirdi. Aynı zamanda Kuzey ve Doğu Suriye haklarıyla birlikte ortak noktalarda buluşarak, sistemi oluşturmaya çalıştı.
Rojava Devrimi’nin diğer devrimlerden farkları nedir?
Devrimler bir tarihte başlar ve birkaç yıl içinde tamamlanırdı. Rojava Devrimi, sürekli bir değişim ve dönüşüm içindedir. İlk adım olarak Şam iktidarının dışında kendine bir sistem oluşturmak ve bu sistem çerçevesinde ayakta kalabilmektir. Bununla birlikte gelecek saldırılara karşı kendi koruyabilmektir. Şam iktidarı tarafından Kuzey-Doğu Suriye halkları arasında oluşturulan çelişkileri nasıl çözümleyecek ve birlikte bir yaşamı kurabilecek. Bu anlamda demokratik model olarak geliştirildi. Bu nedenle daha ilk başlarda El Nusra, sonrasında diğer çetelerin saldırıları başladı. Bu 10 yıl içinde sürekli olarak bu sistemi tasfiye etmek için uğraşıldı. Serêkaniyê’de başaramadılar, yine DAİŞ yoluyla birçok saldırı gerçekleştirdiler, o da başaramadı. Türk devletinin, kendini ayakta tutabilmek için Kuzey ve Doğu Suriye sisteminin tasfiyesini amaç edindiği alenileşti.
Bu 10 yıl içinde neler yaşandı, ne tür gelişmeler oldu?
Kürt bölgelerinden başladı, sonrasında özgürleştirilen diğer alanların kendilerini yönetebilmeleri için örgütlemeler yapıldı. Özerk Yönetim Kobanê’den başladı, Cizîrê ve Efrîn’de gelişti ve Girê Spî, Minbic, Tebqa, Reqa ve Dêrazor’a kadar ulaştı. Bu anlamda devrimin ışığı geliştikçe ve genişledikçe bu büyük bir tehlike olarak görüldü ve böylelikle saldırılar çoğalmaya başladı. Siyasi, toplumsal ve askeri olarak herkes devreye girerek bu projenin gelişmesine engel olmaya çalıştı.
İşgalci Türk devleti, 2018-2019 yıllarında alanlarımızı hedef aldı. Bu işgal saldırılarına karşı halkın onurlu bir direnişi oldu. Bu onurlu direniş Efrîn, Sêrekaniyê ve Girê Spî’de verildi. Ancak bu saldırılara karşı hem uluslararası güçler tavırsız kaldı ve aynı zamanda halkımızın da o zaman böyle bir saldırıya karşı durma tecrübesi yoktu. Şunu da belirteyim; saldırılar sadece bununla da kalmadı. Bu askeri bir saldırıydı ve alanlar işgal edildi. Bununla birlikte siyasi baskılarla, bölgede ekonomik krizin oluşması ve halkın buna karşı tepki göstermesi için ellerinden geleni yaptılar. Sınırlar kapatıldı, ticaret kapıları kapatıldı, ekonomik ambargolar uygulandı ve tüm bunlar, Özerk Yönetim’e karşı ayaklandırma çabalarıydı. Yine çeteler aracılığıyla bölgedeki istikrarı bozmak ve halka bu yönetimin savunamadığını ve idare edemeyeceğini söylemek içindi. Yine Türk devleti sürekli olarak siyasi, diplomatik, tüm girişimlerle Rojava’nın statü kazanmasının önünde engel oluşturmak için çalıştı. Siyasi, diplomatik, askeri ve toplumsal her türlü saldırıya maruz kaldık.
Tüm baskı ve işgal saldırılarına rağmen 10 yıl içinde aynı zamanda devrim içinde devrim yapıldı. Bu sıradan bir durum değildi. Kalıcı bir değişim ve dönüşüm devrimde geliştirildi. Bu genel patlama içinde toplum içinde kendi haklarını isteyen ve özgürlüklerine sahip olmak isteyen kesimler vardı. Bu toplumsal kesimden biri de kadındı. Kadın kendini nasıl örgütledi, nasıl geliştirdi, toplumun her alanında kendisine nasıl yer edinecek ve nasıl rol oynayacak. Bunlar askeri, siyasi, diplomatik, sağlık ve eğitime kadar uzanıyor. Tüm bu alanlarda kimse hiçbir zaman kadına rol vermedi. Bu alanlar her zaman erkeğe ait alanlar olarak ele alındı. Bu anlamda Rojava Devrimi içinde en önemli yaşanan gelişme kadın devrimidir. Kadınlar her geçen gün Kuzey ve Doğu Suriye içinde kendini her alanda örgütlemeye başladı. Yine eşbaşkanlık sistemi içinde yerini alarak siyasi, askeri ve toplumsal tüm kararlarda söz ve karar sahibi olmayı gerçekleştirdi. Bunlar devrimin kazanımlarıdır. Elbette hem genel toplum için ve hem de kadın açısından devrim; değişim dönüşüm devam ediyor.
Alanlarınıza yönelik hala saldırı tehditleri var, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
19 Temmuz’la başlayan devrimin kendi içinde kadın devrimi, kültür devrimi olarak da giderek gelişmesi, tekçi sistemler için bir tehdit oluşturdu. Bu sistemin Kuzey ve Doğu Suriye’de, Ortadoğu’da geliştirilmesi ve dağılmasını kendi sistemlerinin sonu olarak gördüler ve bu nedenle 10 yıldır Rojava’ya yönelik saldırılar durmadı. Bu sistemi tasfiye etmek için tüm imkanlarını seferber ettiler. Erdoğan bu sistemi tasfiye etmek için bir dakika bile durmuyor. Rojava Devrimi’nin tasfiyesi için 24 saat kendine ortaklar arıyor. Özellikle bu son dönemde kendi varlıklarını Özerk Yönetim’in tasfiyesinde görüyorlar. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik tehditleri ciddi görüyoruz. Erdoğan sadece tehditlerle yetinmiyor, aynı zamanda sürekli olarak diplomatik girişimlerle pazarlıklar yapıyor ve bu pazarlıklarla yapacağı işgal için ortaklar arıyor. Bu şekilde ilerde kendisine yönelik tepkilerin de önünü alabileceğini hesaplıyor.
Özerk Yönetim, 10 yıl boyunca halkın örgütlenmesi, ihtiyaçlarının karşılanması ve savunmasını bir görev olarak ele aldı ve bu şekilde çalışmalarını yürüttü. Şimdi de aynı şekilde bu tehditlere karşı halkın savunmasını kendisi için büyük bir görev olarak üstlenmiştir. Erdoğan, kendi geleceğini ve varlığını bu saldırılara bağlamış. Bu şekilde ancak Türk kamuoyunu ikna edebileceğini ve 2013 seçimlerini kazanacağını hesaplıyor.
Kuzey ve Doğu Suriye genelinde OHAL ilan edilmesi ne anlam geliyor?
Halkın her ihtimale karşı hazır olması içindir. Artık hiçbir şekilde geri çekilme gibi bir durumumuz yok. Geçmiş savaş gibi görmemek lazım. 2018 Efrîn, 2019 Girê Spî ve Serêkaniyê tecrübesi var. Toplumsal, siyasi ve askeri olarak gelecek her türlü saldırıya karşı hazırlıklı olmak ve güçlü cevap vermek için büyük bir tecrübe edinildi. Kuzey ve Doğu Suriye halkı da ilk kez saldırılara maruz kalmıyor. Kendini hazırlama gerektiğinin bilincindedir.
Türk devleti, artık sadece QSD ile savaşa girmeyecek. Türk devleti bu sefer Kuzey ve Doğu Suriye halkının büyük direnişiyle yüz yüze kalacak. Elbette biz savaş taraftarı değiliz, olmaması için girişimler var, ancak saldırı olduğu zaman da sadece askeri güçle değil, tüm Kuzey ve Doğu Suriye halkı bir direniş içinde olacaktır.