Esir Efrînlileri ajanlaştırmak için işkence
Çağın Direnişi sürecinde Mabata’da esir düşen Asayiş üyesi Fatma Şabo, Türk devletinin birçok Efrînliyi zindanlarda işkencelerden geçirerek ajanlaştırmaya çalıştığını söyledi.
Çağın Direnişi sürecinde Mabata’da esir düşen Asayiş üyesi Fatma Şabo, Türk devletinin birçok Efrînliyi zindanlarda işkencelerden geçirerek ajanlaştırmaya çalıştığını söyledi.
Türk devletinin 20 Ocak 2018’de başlattığı Efrîn işgal saldırısında esir düşen direnişçiler ve dört yıllık işgal sürecinde kaçırdığı 8 bin üzerindeki sivilin neredeyse yarısından haber alınamıyor. İşgalcilere ait birçok zindandan kimi esirlerin işkenceyle katledildiği haberleri geliyor. Bazı esirlerin ise uluslararası hukuk hiçe sayılarak Türkiye’ye götürüldüğü, orada yargılanarak müebbet hapis cezasına çarptırıldığı belgelendi.
Türk devleti, 2018’den bu yana diğer savaş esirleri ve kaçırdığı sivilleriyse işkence ve tehditlerle kendi halkına karşı ajanlık yapmaya zorluyor. Zindanlarından çıkan birçok Efrînli kendilerine yapılan işkenceleri ve ajanlık dayatmalarını anlatıyor. Bunlardan biri de Efrîn Asayiş Güçleri üyesi Fatma Şabo.
Efrîn’in Mabata ilçesinden olan olan Fatma Şabo, 20 Ocak 2018’de Efrîn işgal saldırısı başladığında Asayiş üyesidir. Efrîn Asayiş güçleri hem şehir içinde güvenliği sağlar hem de savaş cephesinde yerini alır.
Fatma Şabo, Efrîn’in Mabata ilçesinin Kurka köyünde yaralı olduğunu düşündüğü bir arkadaşını kurtamaya çalışırken işgalcilere esir düşer. Türk istihbaratı ve çeteleri tarafından üç ay boyunca işkence gören Şabo, zindanda dört arkadaşının işkenceyle katledildiğine tanıklık eder. Üç ay sonra Sultan Murat çetesi tarafından Efrîn’e bırakılan Fatma Şabo ve bir grup arkadaşına ajanlık dayatmasında bulunulur. Fatma Şabo işkencecilere teslim olmaz. frîn’den Halep’in Şêx Meqsûd Mahallesi’ne gelerek yeniden Asayiş çalışmalarına dahil olur.
İşgalcilerin Efrînli sivilleri de zindanlara koyduğunu ve bu zindanlarda Türk devleti ve çetelerinin acımasız işkenceler yaptığını anlatan Fatma Şabo, “Onlar irademizi kırarak bizi teslim almak ve değerlerimize ihanet ettirmek istedi ama tam aksine irademiz güçlendi” dedi.
ARKADAŞINI KURTARMAYA ÇALIŞIRKEN
Fatma Şabo, direnişin ilk bir ayında Mabata ilçe merkezinde görevini sürdürür. 6 kişilik bir Asayiş grubuyla Kurka cephesinde savaşa katılır. Yaralı bir arkadaşını kurtarmaya çalışırken esir düşer.
Fatma Şabo, nasıl esir düştüğünü şöyle anlatıyor: “Efrîn savaşı başladı. Uçaklarla ve obüslerle köyleri ve ilçeleri, her yeri vuruyorlardı. Sivilleri de vuruyorlardı. Çok şiddetli bir savaştı. Asayiş olarak grup grup cepheye gidip geliyorduk. Savaşın başlamasından bir ay sonraydı biz Kurka köyüne gittik. İki gün kaldık. 2. gün bize saldırdılar. Savaş uçaklarıyla vurdular. Top atışları vardı. Keşif uçağı da hep üzerimizdeydi. Çeteler yakınımıza geldiler. Onlar da vurmaya başladı. Bir erkek arkadaş yanımda şehit oldu. İsmi Ciwan’dı. Ben vurulup düştüğünü görünce yaralandı sandım. Onu kurtarmak için yanına gittim. Arkadaşa ulaştım ama çete elemanları da bana yetişti. Hiçbir şey yapacak fırsat kalmadı. Yanımızda bomba olsaydı, kendimde patlatır, ele geçmezdim ama bomba da yoktu. Orada esir düştüm.
TÜRK İSTİHBARATI İŞKENCE YAPIYORDU
Fatma Şabo esir düştükten sonra ilk olarak Türkiye’de bir askeri karargaha götüldüğünü ve orada Türk istihbaratı tarafından işkenceyle sorgulandığını belirterek, şöyle devam ediyor: “Beni Türkiye’de bir yere götürdüler. O zaman daha gözlerimi bağlamamışlardı. Neresi olduğunu bilmiyorum ama askeri bir yerdi. Sonra ellerimi ve gözlerimi bağladılar. Türkler beni soruşturmaya başladı. Ben Türkçe bilmediğim için çete elemanları tercüme ediyordu. Bütün işkenceleri yaptılar. Elektrikten tutun aklınıza ne gelirse. Üç saat boyunca beni sorguladılar. Ben de cevap vermiyordum, ‘madem esir düştüm, öldürlerse öldürsünler’ diye düşünüyordum. Soru sorup beni dövüyorlardı. Gerçekten ben de artık nasıl olduğumu bilmiyordum. Artık aklım başımda değildi. Sonra kafama silah dayayıp, ‘şehadet getir, seni öldüreceğiz’ dediler. Öldürmediler fakat dayak, küfür, işkence hepsi vardı” diye konuştu.
TESLİM ALMAK İSTİYORLARDI
Türk istihbaratının sorgu ve işkencesi ardından elleri ve gözleri bağlı bir şekilde adını bile bilmediği bir başka zindana götürülen Fatma Şabo, burada zindanın Sultan Murat çetesine ait olduğunu görür.
Fatma Şabo, şunları söylüyor: “Çete elemanları beni işkence odasına götürdü. Burada işkence aletlerini göstererek, ‘doğru söylemezsen bunları üzerinde kullanacağız. Sabah Türkler gelip seni sorgulayacak, doğru konuşacaksın’ dediler. Ertesi gün de Türk istihbaratı geldi ve yine aynı soruları sordular. O zaman Efrîn daha işgal edilememişti. Bana ağır silahların ve arkadaşların yerlerini sordular. Ben hep ‘bilmiyorum’ diye cevapladım. Yine işkence yaptılar. Sonra zindandaki koğuşa götürdüler. O zindanda kaldım. Küfür ediyorlardı, dövüyorlardı, işkence yapıyorlardı. Tüm amaçları irademizi kırmak ve bizi teslim almaktı. Efrîn’i işgal ettiklerinde görüntüleri bize izlettiler. Demirci Kawa heykelini nasıl yıktıklarını, Efrîn’i işgal ettiklerinde nasıl kutladıklarını izletiyor; ‘Biz güçlüyüz, siz zayıfsınız. Size herşeyi yaparız’ diyorlardı. Bizi psikolojik olarak yıkıp arkadaşlarımıza ihanet ettirmek istiyorlardı.”
İŞKENCEYLE ŞEHADETE TANIKLIK
Fatma Şabo, kaldığı zindanda esir düşen YPG, YPJ, Asayiş, HPC üyelerinin yanı sıra komün, kadın evleri vb. Efrîn’deki sivil kurumlarda çalışanların da tutulduğunu ifade ederek, şunları dile getirdi: “Zindanda çok fazla erkek esir vardı. Türkler ve çeteler erkek arkadaşlara çok fazla işkence yapıyordu. Gözümüzün önünde onlara işkence ediyor ve dövüyorlardı. Her gece arkadaşlara işkence edildiğini görüyor ve çığlıklarını duyuyorduk. Sabaha kadar uyuyamıyorduk. Dövüyorlardı, elektrik veriyorlardı. Tüm işkence yöntemlerini onlar üzerine uyguluyorlardı. Gece 12’de işkenceye başlıyor, sabah 6.30’a kadar aralıksız sürüyordu. Bazı erkek arkadaşlar işkence nedeniyle şehit düşüyordu. İki-üç gün aralıksız işkence ediyor, sonra ‘bu öldü’ diyerek götürüyorlardı. Ben orada dört arkadaşın işkenceyle şehit düştüğüne şahit oldum. Erkek arkadaşlarla odalarımız karşılıklıydı. Onlara işkence ettiklerinde biz, bize işkence ettiklerinde onlar görüyordu. Bazen bizi ‘banyoya götürüyoruz’ diyerek çıkarıyorlardı. Arkadaşları koridorlarda yerde görüyorduk. Onları gözümüzün önünde dövüyorlardı. Bunu biz görelim diye yapıyorlardı. İrademizi kırmak için bize izletiyorlardı. Türkler çetelerden de beter işkence ediyordu.”
EFRÎN’E GÖTÜRÜP AJANLIK YAPTIRMAYA ÇALIŞTILAR
Fatma Şabo, üç ay kaldıktan sonra nasıl bırakıldığını da şöyle anlatıyor: “Bir gün gelip, Asayiş üyesi olan üç esir arkadaşımla bana 'hükmünüz doldu, çıkacaksınız' dediler. Çıkarmadan önce bizimle tartıştılar. Efrîn’de kalacaksınız. Efrîn’e kim gidiyor kim geliyor, bize haber vereceksiniz, dediler. Bize numaralarını verdiler. Aldık ama çıktıktan sonra yırttık. Ben esir düştüğümde evliydim ve bir kızım vardı. Bütün o süreç boyunca ailemden haberim yoktu. Beni babamın evinin önüne bıraktılar. Efrîn’de bir ay 10 gün kaldım. Aileme ulaştım. Eşim ve kızım Şehba’ya gelmişti. Efrîn çok değişmişti. Özgür olduğumuz Efrîn yoktu artık. Her yeri kirletmişlerdi. Efrîn’i zulüm merkezi yapmışlardı. Beni yeniden tutarlar diye evden çıkamıyordum. Sonra bir yolunu bulup Efrîn’den Şehba’ya geldim. Oradan ailemle birlikte Halep’in Şêx Meqsûd Mahallesi’ne geçtik.”
İRADEMİZ DAHA DA GÜÇLENDİ
Fatma Şabo, işgalcilerin zindanlarında tutuldukları süreç boyunca tüm işkencelerin iradelerini kırmaya ve kendilerini inandıkları değerlere ihanet ettirmeye yönelik olduğunu ifade ederek, şunları ekliyor: “Bu konuda düşenler de oldu ama ben de birçok arkadaş da aksine irade olarak daha da kuvvetlendik. Bizimle son konuşmalarında ‘Eğer çıktığınızda harekete geri dönerseniz, onlara çalışırsanız sizi bulur, kafanızı keseriz’ demişlerdi. Bense zindanda tüm işkencelere rağmen çıkar çıkmaz çalışmama geri dönmeye yemin ettim. Onlar biz kadın arkadaşların iradesini kırmak ve bizi güçsüz bırakmak istedi ama biz tam aksine eskisinden de güçlüyüz.”