Kobanê ruhuyla Rojava’yı sahiplenelim
Kürt halkının, dostlarının, enternasyonellerin, demokratların, özgürlükçülerin ve feministlerin başta Kürt, Arap, Süryani, Ezidi ve birçok etnik kimliği içinde barındıran Rojava’ya destek olmaları gerekiyor.
Kürt halkının, dostlarının, enternasyonellerin, demokratların, özgürlükçülerin ve feministlerin başta Kürt, Arap, Süryani, Ezidi ve birçok etnik kimliği içinde barındıran Rojava’ya destek olmaları gerekiyor.
Bilindiği gibi, 27 Kasım’da HTŞ ve Türk devletine bağlı çete gruplarının başta Halep, Hama, Humus ve Şam’a dönük saldırılarıyla Esad diktatörlüğündeki Baas rejimi yıkıldı. Suriye, 61 yılın ardından yeni bir değişimin başlangıcında. Tabii, bu değişimin nasıl olacağı, önümüzdeki günler ve aylarda Suriye’de mücadele eden güçler tarafından belirlenecektir. Yani soyut bir süreç içerisindeyiz.
Ancak, bu soyut bir geleceğin somut analizlerini de yapmak zorundayız. Bu gerçeklikle Rojava’ya sahip çıkmamız gerekiyor. Kobanê’ye saldıran Türk destekli insanlık düşmanı IŞİD çetelerine karşı, Kobanê’de ortaya çıkan ruhla sahiplenmemiz gerekiyor. Ve bu ruhla, soyut sürecin somut analizini yaparak, önümüze düşen görevlerimizi layıkıyla yerine getirmemiz gerekiyor. Evet, bilindiği gibi 27 Kasım’da başlayan Suriye’deki süreci iyi analiz etmek için, aktörleri olan HTŞ, Türk destekli SMO güçleri ile Rojava Özerk Yönetim bileşenlerini tanımak ve bu zamana kadar olan durumlarına iyi bakmak gerekiyor.
Bilindiği gibi, Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ), 28 Ocak 2017’de Cephe Fetih El-Şam, Ensaruddin Cephesi, Ceyşu’s Sünne, Liva El-Hak ve Nureddin Zengi Hareketi’nin gruplarının birleşimiyle, El Kaide endeksli ve onun devamı olarak Suriye’de kurulan selefi cihadist bir örgüttür. Liderliğini ise başta Türkiye olmak üzere tüm dünyada terör listesinde aranan Muhammed El Jolani yapmaktadır. Hem de 10 milyon dolarla aranan bir şahıs.
Peki, HTŞ nasıl kuruldu? HTŞ, ilk etapta 2011’de Suriye El Kaidesi olan El Nusra Cephesi adı altında kuruldu. IŞİD lideri Ebu Bekir El-Bağdadi de kuruluşu esnasında hazır bulundu. Jolani ise, herkesin bildiği gibi Ebu Bekir El Bağdadi’nin sağ koluydu ve ilk etapta Irak koluna bakıyordu. Daha sonra Bağdadi’nin emriyle Suriye’ye geçerek El Nusra’yı kurdu. IŞİD’in bitirilmesinin ardından El Nusra, daha sonra IŞİD olarak gömlek değiştirerek isim değişikliğine gitti. IŞİD’in bitirilmesinden sonra parçalanan ve farklı örgütlere dönüşen yapıyı tek çatı altında toplayan Jolani, HTŞ’nin kuruluşuna gitti.
Türkiye’ye bağlı Suriye Milli Ordusu (SMO) ise 2011’de Arap baharı ile Suriye’de yaşanan durumdan istifade eden bu yapılanma olarak, öncelikle Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adıyla kurulmuştu. Daha sonrasında isim değiştirerek Suriye Milli Ordusu’na dönüştü. Ancak, ÖSO ya da SMO olarak bilinen yapılanma, içerisinde yer alan bir çok farklı gruptan oluşuyor. Semerkant Tugayı, Hamza Tümeni, Sultan Murad Tugayı gibi birçok grubun bulunduğu bir yapıdan yapıdan oluşmaktadır.
Öncelikle, içerisinde daha çok Suriye demokrasisini isteyen kesimler varken, Türkiye desteğiyle bu güçler bertaraf edilerek, Türkiye endeksli bir yapıya dönüştürüldü. İçerisine Uygur’dan, Özbekistan’dan, Çin’den, Türkmenistan’dan ve daha birçok yerden devşirilerek getirilen IŞİD militanları yerleştirildi ve var olan demokratik yapıyı çetevari bir hale dönüştürdü. İnsan öldürme, kaçakçılık, uyuşturucu, talan, tecavüz ve birçok suç unsurunu da içerisinde bulunduran bu çete yapısı, Suriye’nin geleceğinin nasıl bir seyir alacağını da ortaya koyuyor. Bu her iki yapılanmaya, yani hem HTŞ hem de Türkiye bağlantılı Suriye Milli Ordusu’na bakıldığında, Suriye’nin karanlık bir döneme gireceğini de gösteriyor. Suriye halklarını karanlık bir dönem bekliyor.
Tabii ki, bunun yanında Suriye’nin kuzeyindeki Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi, bu karanlık günlere ışık olmaktadır. Bu karanlığı yıkacak bir ışık olarak tüm halkların, etnik grupların, dini ve mezhebi çeşitliliğin yaşandığı, halklar ve inançlar bahçesi olan bir özelliğe sahip. Ancak, bu halkların bahçesini ve bu ışık zümresini sonlandırmak, Suriye’yi tamamen karanlığa döndürmek amacıyla faşist-işgalci Türk devleti her türlü saldırılarını sürdürmektedir.
Faşist saldırılarıyla halkların geleceğini yıkmak, umutlarını karartmak istemektedir. Bunun için Suriyeli olmayan, devşirme ve toplama IŞİD artıklarını, kendi desteklediği SMO adı altında bu halkların üzerine sürmek istemektedir. Bu çerçevede, Rojava halklarının devrimini boğmak, özgürlük, demokrasi, kardeşlik, eşitlik ve halkların umudunu bu topraklardan sürmek istemektedir. Bu amaçla Minbiç’e, Karakozak’a, Tişrin’e bu denli saldırmaktadır. 13 günden uzun bir süredir Kobanê’ye dönük saldırılarını artırmış durumdadır. Bu çerçevede, halkların mücadele ruhuyla ve dünya insanlık tarihinin bir mirası olan Kobanê’ye dönük saldırılarına hız vermektedir.
Bunun için de başta Rojava Kürdistanı’nda yaşayan halklar, inançlar, mezhepler ve aşiretler başta olmak üzere herkes, bu halklar bahçesi etrafında kilitlenmelidir. Rojava’da başlayan bu aydınlık geleceğin Suriye topraklarına yayılması, bir insanlık görevidir. Zaten Suriye’nin geleceğini belirleyecek olan da bu mücadeledir. Bu çerçevede ele alıp yaklaşmak gerekir. Bunun için de başta Özerk Yönetim’e sahip çıkarak YPG-YPJ, Asayiş güçleri ve QSD güçlerine destek vererek ve katılım göstererek aydınlık geleceğe yürümek gerekir.
Kürdistan’ın diğer parçaları ve Kürt halkının yaşadığı tüm dünyada, başta Kürt halkının, dostlarının, enternasyonellerin, demokratların, özgürlükçülerin ve feministlerin başta Kürt, Arap, Süryani, Ezidi ve birçok etnik kimliği içinde barındıran Rojava’ya destek olmaları lazım. Nasıl ki dünya genelinde 1 Kasım Dünya Kobanê günü olarak sahipleniliyorsa, Kobanê bugün de aynı ruh ile sahiplenilmelidir.
Bunun için de başta Kuzey Kürdistan olmak üzere dört parça Kürdistan’da yaşayan halkların, Rojava sınırına akarak yaşanan direnişe sahip çıkmaları gerekmektedir. Ancak bu şekilde Rojava’nın ve Suriye halklarının, inançlarının geleceği garanti altına alınabilir. Bunun için, Kobanê ruhuyla Rojava direnişine sahip çıkılmalıdır. Ve bu çerçevede, Rojava etrafında kenetlenmek gerekiyor. Tarih ve insanlık bizden bunu bekliyor. Rojava ve Suriye halkları, inançları ve mezhepleri bizden bunu bekliyor. İnsanlık, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik için tüm demokratlardan, enternasyonellerden bu bekleniyor. Gün, Kobanê ruhuyla Rojava direnişine katılım ve sahiplenme günüdür.