Mahmudiyê Katliamı: Ukrayna’da değil Efrîn’de yaşandı

Türk devleti Efrîn'de toplu sivil katliamları yaparken sessiz kalan dünyaya seslenen Efrînliler, “Katledildik, şehrimiz işgal edildi ama Efrîn’den ve özgürlükten vazgeçmedik. Direnişimiz sürecek ve özgür Efrîn’e döneceğiz” dedi.

Bugün tüm dünyanın gözü kulağı Ukrayna’da. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla birlikte neredeyse tüm Avrupa ülkeleri ve NATO, Rusya’yı insanlık suçu işlemekle suçluyor, Ukrayna’ya silah desteğinde bulunup Rusya’ya yaptırımlar uyguluyor.

Fakat Ukrayna Savaşı’ndan 4 yıl önce Rusya’nın Türk devletini bir Rojava Kürdistan ve Kürt şehri olan Efrîn üzerine sürmüş, başta ABD olmak üzere AB, NATO gibi tüm kurumlarıyla dünya, Efrîn'in işgaline sessizlikleriyle ortak olmuşlardı.

Türk devletinin işgal saldırısına karşı Efrînliler 58 gün boyunca eşsiz bir direniş sergiledi. Türk devleti ve çeteleri, bu 58 gün içerisinde 500’e yakın sivili katlederken direnişin son günlerinde sistematik bir sivil katliamına da yöneldi.

Türk devleti 15-16 Mart 2018 günlerinde işgal nedeniyle şehir merkezine göç eden halkı her zamankinden çok daha yoğun bir biçimde bombaladı. Efrîn’de Halepçe Katliamının yıl dönümü olan 16 Mart günü, 16’sı çocuk, 14’ü kadın en az 47 sivil, Türk devletinin bombardımanlarında katledildi.

Türk devleti, Efrîn’in Mahmudiyê mahallesinde yoğun bombardımanlar nedeniyle şehirden çıkmak zorunda kalan sivil bir kafileyi de savaş uçaklarıyla hedef aldı. Efrîn tarihine Mahmudiyê Katliamı olarak geçen bu katliamda en az 23 sivil yaşamını yitirdi.

Mahmudiye Katliamının 4. yıl dönümünde Şehba’da direnişlerini sürdüren katliam tanıkları, yaşananları anlattı. 

Dünya devletlerinin Kürt soykırımını hedefleyen, Efrînlileri katliamlardan geçirerek şehri işgal eden Türk devletinin suçlarına ortak olduğunu belirten Efrînliler, “Tüm zor koşullara ve saldırılara rağmen Şehba’da direnişimizi sürdüreceğiz. Önderliğimiz ve Efrîn özgür olacak. Özgür Efrîn’e geri döneceğiz” dedi.

 ‘HEDEF HALKTI’

Mahmudiyê’de Türk savaş uçaklarınca hedef alınan caddede oturan Mustafa Bekir, bombalama sesini duyduktan sonra caddeye çıktığını ama ilk vuruş ve katliamın ardından  da Türk devletinin toplarla bombardımanını sürdürdüğünü söyledi.

Mustafa Bekir, Türk devletinin top atışları ve katliamları nedeniyle halkın Efrîn’den çıkmaya çalıştığını belirterek, halkın caddede yoğun olduğu bir anda Türk savaş uçaklarınca hedef alındığını ifade etti.

Mustafa Bekir, olaya tanıklığını; “İlk vurduklarında evden çıkmak üzereydim. Hatta bir parça yeleğimi delip geçti. Sonra sokağa çıktım. Birçok yaralı ve şehit vardı. Halkı hedef aldılar. Orada herhangi bir askeri güç yoktu. Bir arkadaşımın babası da orada yaralandı. Birlikte Avrîn Hastanesi'ne götürdük. Ama ulaştığımızda anladık ki şehit olmuş. Yine olay yerine döndük; herkes araçlarıyla yaralı ve şehitleri hastanelere ulaştırmaya çalışıyordu. Korkunç bir manzaraydı. İnsanlar parçalanmıştı. Kız kardeşimin evinden küçük bir kız çocuğunun saçına insan eti parçaları yapışmıştı. Çocuk ‘saçımda ne var’ diye soruyordu. Biz korkmasın diye ‘sudur diyorduk” diye anlattı.

‘YERDE SU YERİNE KAN AKIYORDU’

Efrîn Direnişi sürecinde Avrîn Hastanesi’nde ambulans şoförlüğü yapan Dara Salman da katliam ardından yaralıları hastaneye getirmek için olay yerine gidenlerden.

Salman, 15-16 Mart günü gerçekleştirilen saldırılar ve saldırıların ardından gördüğü manzarayı şöyle dile getirdi: “15 Mart’ta artık her yere top atıyorlardı. Şehir merkezine saldırıya hazırlanıyorlardı ve sivilleri göç ettirmek için hedef alıyorlardı.

Sabah saatlerinde hastaneye Mahmudiyê mahallesinde şehit ve yaralıların olduğu bilgisi geldi. O gün Türk devleti tarafından Efrîn’e çok fazla obüs atılıyordu. Hastaneden arkadaşlar, tüm şoförlere olay yerine gidip yaralıları ve şehitleri getirmelerini söyledi. Halk da kendi imkanlarıyla yaralıları hastaneye getiriyordu. Biz yola çıktık. Mahmudiyê mahallesine yaklaştığımızda halkın Efrîn merkeze doğru kaçtığını gördük. Biraz daha ilerleyip Mahmudiyê mahallesine girdik. Çok fazla obüs atılıyordu. Yağmur da yağıyordu. Ama yerde su yerine kan akıyordu.”

‘ŞEHİTLER HASTANENİN ARKASINA DEFNEDİLDİ’

Dara Salman, olay yerine ulaştıklarında korkunç bir manzarayla karşılaştıklarını belirterek, “Bazı insanlarımız cadde ortasında yerde cansız yatıyordu. Bazıları aracında şehit olmuştu. İnsanların bedenleri parçalanmıştı. Yaralılar da ağır darbeler almıştı.  Biz orada yaralıları ve şehitlerimizi hastaneye götürmeye çalışırken de obüs atışları hiç durmadı. Olay yerine de atıyorlardı.

Benim aracıma 8 şehidimizi yerleştirip hastaneye götürdük. Diğer araçlar da şehit ve yaralıları aldı. Hastaneye ulaştığımızda da sağlık çalışanları yaralıları tedavi etmeye çalışırken Şehit Aile Kurumu da hastaneye ulaşan şehitleri hastanenin arkasında bir yere defnetti. Top atışları ve saldırılar çok fazlaydı. Şehitleri başka bir şehitliğe götürme imkanı yoktu. Gerçekten çok ağır bir gündü. Hastane çevresindeki çığlıkları hiç unutmayacağım. Aklıma hastanenin bahçesindeki yaşlı bir amcanın haykırış ve feryatları geliyor. Allah’a sesleniyordu; ‘Artık yeter. Bizi görmüyor musun? Can veriyoruz’ diyordu. Sanırım kimse o amcanın haykırışını unutmamıştır. Dünya, bizi Kürt düşmanı vahşi Türk devletinin saldırıları karşısında yalnız bırakmıştı ve çok övündükleri insan haklarını Efrîn halkı söz konusu olduğunda görmezden geliyordu” dedi.

‘O GÜN MAHALLEDE 23 CENAZE GÖRDÜM’

Efrînli Hasan Osman da Mahmudiyê katliamında yaralı sivillerin yardımına koşanlardan.

Hasan Osman, Mahmudiyê mahallesinde 16 Mart günü Türk devletinin uçak ve toplarla yaptığı saldırıda 23 insanın şehit olduğunu gördüğünü belirtti. Osman, şöyle anlattı: “Çok acı bir gündü. Efrîn'e işgal saldırısı başladığından itibaren Türk devletinin bütün saldırılarına rağmen direnişimizi sürdürdük. Ama son günlerde artık gece gündüz aralıksız top atışı ve uçaklarla saldırdılar.

16 Mart günü ise en yoğun saldırıları gerçekleştirdiler. Mahmudiyê mahallesinde Efrîn’den çıkmaya hazırlanan sivil kafileyi uçakla vurdular. Ben kendim de Mahmudiyê mahallesindeydim. Heyva Sor’un eski binasının yakınlarında insanların parçalanmış bedenlerini gördüm. 21.yüzyıldayız ama dünyanın gözü önünde Türk devletinin Kürtlere yaşattıklarına herkes göz yumuyor. Yaşadığımız çağda Türk devletinin Efrîn halkının başına getirdikleri hiçbir yerde yaşanmadı.” 

‘BİR ŞEHİDİMİZİ BİRLİKTE ŞEHBA’YA GETİRDİK’

Hasan Osman, 16 Mart 2018 günü Mahmudiyê ve Efrîn'de şehit olan sivillerin bazılarını Efrîn’de defnetme fırsatı bile bulamadıklarına dikkat çekerek, “Top atışları hiç durmuyordu. Keşif uçakları dolaşıyordu. Bazı cenazeleri aileler yanına aldı. Efrîn’den çıkarken kendisiyle birlikte cenazeyi de çıkardı. Örneğin Velid Abdo isminde bir arkadaşım vardı. Cenazesini hastaneye götürme fırsatımız olmadı. Kendimizle birlikte Efrîn’den çıkardık ve Şehba’ya getirdik. Şehba’da defnettik. Böyle başka yaşamını yitiren insanlarımız da vardı. Aileleri onların cenazelerini kendileriyle birlikte Efrîn’den çıkardı" diye konuştu.

'KATLEDİLEN KÜRTLER OLDUĞUNDA İNSANLIKLARINI UNUTUYORLAR'

Bugün Şehba Serdem Kampı Meclisi’nde yer alarak Efrîn ve özgür yaşam için direnişini sürdüren Hasan Osman, Ukrayna'daki hegemonya savaşı üzerinden insan haklarından bahsedip, söz konusu Kürtler olunca sessiz kalan AB devletlerine tepki göstererek, şunları vurguladı: “Dünya devletleri insan haklarından söz ediyor. Birçok insan hakları ve sivil olduğunu söyleyen kurumlar var ama katledilen Kürtler olduğunda adeta insanlıklarını unutuyorlar.   Bugün Ukrayna’dan söz ediyorlar. Yanlış anlaşılmasın; biz hiçbir halkın acı çekmesini ve toprağının işgal edilmesini istemiyoruz. Ama Rusya, Efrîn’i Türklere işgal ettirdiğinde neredeydiler? Türkiye tankını, topunu, uçağını, kimyasal silahını hepsini üzerimizde denedi. O zaman neredeydiler? Eskiden özgür bir Kürt şehri olan Efrîn, 4 yıldır Türk işgali altında, hapishane ve işkence merkezine çevrildi. Neredeler? Biz biliyoruz neredeler; hepsi çıkarlarının, paranın ve iktidarın peşinde. Ama biz de Efrîn halkı olarak belirtiyoruz. Şehba’da, Halep’de her yerde direnişimiz sürecek. Şehba’yı bırakmayacağız. Örgütlenmemizi daha da güçlendirip Efrîn’i mutlaka özgürleştireceğiz.” 

‘KATLİAMDAN SONRA DA TOP ATIŞLARI DURMADI’

Katliamdan sonra öğlen saatlerinde felçli eşiyle birlikte bombardıman altında Efrîn’den çıkmaya çalıştıklarını dile getiren Mustafa Bekir, “Türk devletinin Mahmudiyê mahallesi dahil tüm Efrîn’de sivillerin olduğu tüm bölgelere saldırıları gün boyunca durmadı.

Bir komşumuz, eşim için tekerlekli sandalye verdi. Yürüyerek çıkmaya çalışıyorduk. Eşimi o tekerlekli sandalyeyle götürüyordum. Ama top atışları hiç durmadı. Basutê köyüne kadar gelebildik. Şansımız vardı ki toplar biraz uzağımıza düşüyordu” diye belirtti.

‘EFRÎN'I KÜRTSÜZLEŞTİRMEK İÇİN KATLİAM YAPTILAR’

Mustafa Bekir, Türk devletinin saldırının başından itibaren sivil-asker ayrımı yapmadan vurduğuna dikkat çekti, devamla, “Ama direnişin son birkaç gününde saldırıların kapsamı farklıydı. Hedef çok bilinçli bir şekilde sivillerdi. Çünkü halkın Efrîn’den çıkmasını, Efrîn’in boşaltılmasını istiyorlardı. Halk da bu katliamlar ve işgal nedeniyle çıkmak zorunda kaldı” dedi. 

Efrîn bir Kürt şehri olduğu için, Türk devletinin şehri insansızlaştırmak amacıyla katliamlar yaptığını ifade eden Mustafa Bekir, “İyi bilmeliyiz ki düşmanımız Türk devletinin hedefi, Kürtlerdir. Türk devleti her dört parçadaki Kürtlerin, Kürt ismi taşıyan herkesin düşmanıdır. Türk devleti Efrîn’e de bu nedenle saldırdı. Biz katliamlar ve işgal nedeniyle Efrîn’den çıkmak zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.

‘ÖNDER APO’NUN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN VE EFRÎN’DEN VAZGEÇMİYORUZ'

İşgal nedeniyle göç etmek zorunda kalan Efrînlilerin büyük çoğunluğunun Şehba’da yaşadığını ve direndiğini kaydeden Mustafa Bekir, “Şehba’dayız. Kürt halkı olarak ele eleyiz. Hedefimiz, Efrîn’in özgürleşmesidir, Efrîn’e dönmektir. Efrîn’e elbet döneceğiz. Ama düşmanın istediği vakit ve şekilde değil, kendi uygun gördüğümüz şekilde döneceğiz. Türk devleti ve çeteleri Efrîn’den çıkarıldığında başımız dik ve özgür bir biçimde Efrîn’e döneceğiz. Bu temelde Şehba’dayız ve direnmeye devam edeceğiz” diye kaydetti.  

‘ŞEHBA’DAKİ DİRENİŞİMİZİ DAĞITAMAZLAR’

Mustafa Bekir, Türk devletinin ve partneri ENKS’nin katliam ve kırımdan geçirdiği Efrînlilere Şehba Direnişi’ni kırmak için, “Efrîn’e dönün” çağrıları yaptığını hatırlatarak, şunları ekledi: "ENKS’liler ve çeteler bize, ‘Efrîn’e dönün, kimse size bir şey yapmayacak’ diyor. Biz de soruyoruz. Biz Türk devleti ve çeteler Efrîn’i işgal ettiği için şehrimizden çıktık. Nasıl olur da Türkiye ve çeteler Efrîn’deyken şehre döneriz? ENKS’nin de Türklerden bir farkı yok. Biz özgür Efrîn’e döneceğiz. Efrîn özgürleşinceye kadar Şehba’da direnişimizi sürdüreceğiz. Efrîn’den Şehba’ya göç ettiğimizden beri Şehba’yı da bombalıyorlar. Ama direnişimizi kıramayacaklar.”