Şehba’dan Zirgan’a kadar olan saldırılar, bölgenin kuşatılması, Güney Kürdistan ve Suriye rejimi tarafından sınır kapılarının kapatılması, bölgedeki kamp ve cezaevlerindeki DAİŞ’lilerin silahlandırılmasının, bir konsept dahilinde olduğunu kaydeden Salih Muslim, Hesekê’deki son saldırının da bunun parçası olduğunu ve DAİŞ’in tek başına olmadığını vurguladı.
PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Salih Muslim, Hesekê’de DAİŞ’lilerin tutulduğu Sinaa Cezaevi’ne dönük saldırıların perde arkasıyla ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı.
Sinaa Cezaevi’ne yeni bir DAİŞ saldırısı oldu. Bu tek başına DAİŞ’in yapabileceği bir saldırı mı?
Çatışmaların uzun sürmesi, saldırı planının büyüklüğünü gösteriyor. Saldırılar dışarıdan ayarlanmıştı. Önemlisi de daha önce yakalanan bir çete lideri bunları söyledi. Bölgedeki gizli hücreler ve tüm mühimmat ve lojistik, Türk devletinin işgali altındaki bölgeler ile Irak’tan geliyor. Demek ki bunların da saldırılar parmağı var. Öyle anlaşılıyor ki bir süredir bu saldırıların hazırlığı yapılıyor. Aniden gelişen bir olay olmadığı anlaşılıyor.
QSD güçleri tarafından bir ay önce düzenlenen operasyonda yakalanan üst düzey bir DAİŞ’li bu saldırının parçasıydı. O zaman kendisi bu saldırı planlarını anlatmıştı. Bomba yüklü araçlarla başlanması planlanan saldırının ardından çete elemanlarının içeriye girmesi ve tutuklu DAİŞ’lileri serbest bırakılmasının hedeflendiğini itiraf etmişti.
Saldırıların daha önce planlandığını herkes biliyor. Sivil yerleşim alanlarına cephanelikler yerleştirilmiş. Hesekê semtlerinde kurdukları gizli hücre yapılanmalarıyla hapishaneye kadar sızdılar. İçeridekiler de karışıklık çıkartmaya başladı. Bazıları kaçma teşebbüsünde bulundu. Bazıları şehrin diğer semtlerine kaçtı. İç Güvenlik Güçleri, kentten temizlenmesi için Hesekê genelinde sokağa çıkma ilan etti.
Saldırıda Türk devletinin parmağı olduğunu ve saldırının planlı bir şekilde bugünlere geldiğini belirttiniz. Bunu biraz daha açar mısınız?
Astana’da yapılan son toplantıda tartışılan 10 maddeden 8’i Kuzey-Doğu Suriye üzerineydi. ‘Orası teröristtir, bölücüdür’ denilerek çökertmek istendi. Bunların hepsi bir konsepttir. Saldırının ilk ayağı budur. Şehba’dan Zirgan’a kadar olan saldırılar, bölgenin kuşatılması, Güney Kürdistan ve Suriye rejimi tarafından sınır kapılarının kapatılması, bölgedeki kamp ve cezaevlerindeki DAİŞ’lilerin silahlandırılması hepsi bu konsepte dahildir.
Her yerde ne kadar sıkıntı yaratılırsa onların işlerine yarar. Türk devletinin saldırılarındaki tüm amaç ve hedefler buradaki yönetimin çökertilmesidir. Bunun için ellerinden geleni yapıyor. Şimdiye kadar yakalanan onlarca DAİŞ hücresinin tamamının Türk devletiyle ilişkileri ortaya çıkıyor. Onun için bu saldırıları gerçekleştirenler tek başına değildir. Birileri onlara mühimmat ve lojistik destek sağlıyor. Yoksa tek başlarına yapacakları bir şeyler değil.
Sınır kapılarının kapatılmasının bu saldırılardaki yeri nedir?
Bölge günlük olarak saldırılara maruz kalıyor. Yine bölgede yaşayan 5 milyon insana baskı yapılıyor. Sınır kapıları kapatılarak sorunlar yaratılıyor. Örneğin Sêmalka Sınır Kapısı’ndan bahsedelim. Şehit ailelerinin başlatmış olduğu eylemin sonlandırılmasını istiyorlar. Demek oluyor ki dertleri veya sınır kapısının kapatılma gerekçeleri gençlerin eylemi değilmiş. Dört aydan beridir şimdiye kadar annelere bir cevap verilmiyor. Şimdi ise eylemin sonlandırılmasını istiyor.
Uluslararası güçler ve kamuoyu ne yapabilir?
Uluslararası güçler başta olmak üzere tüm dünya buradaki DAİŞ tehlikesini görmelidir. Özellikle cezaevindeki 5 bin DAİŞ’li olmak üzere bölgedeki on binlerce DAİŞ’linin kaçmasından en çok etkileneceklerden biri de Batılı ülkelerdir. Gerçekten terörizmden kurtulmak istiyorlarsa bölgeye yardımcı olmaları gerekiyor. Bu tarz terör saldırıları için ısrarla DAİŞ’in bitirilmesinden bahsediyoruz. Uluslararası güçler DAİŞ’i bitirme noktasında ısrarlıysa bu planlara karşı uyanık olmalıdır. Bu saldırıları destekleyenlere karşı durmalıdır.
Okul gibi bir yerde bu DAİŞ’lilerin tutulması olmaz. Daha sıkı güvenlik tedbirlerinin alınması gerekiyor. Bu tehlike sadece bizim için değil, tüm dünya için tehlikedir. Uluslararası güçler de bunları görmeli ve görevlerini yerine getirmelidir. Uluslararası bir mahkemenin kurulmasını ve DAİŞ’lilerin yargılanmasını istiyoruz. Hol Kampı’nda yaşananlar da ayrı bir sorun. Günlük olarak birbirlerini öldürüyorlar. Onların alınması için bağırıyoruz.
Bu saldırılara karşı geçmişte yaptığımız gibi yine direneceğiz. Saldırılar yüzünden özgür yaşamımızdan ve demokratik projelerimizden vazgeçecek değiliz. Herkes bilmelidir ki direneceğiz.