Muslim: Saldırılarına kılıf uyduracaklar

PYD Eşbaşkanı SalihMuslim, "Muhaberat ile MİT arasında gizlice yapılan Adana Mutabakatının güncellenmesi tartışmaları, bölgeye dönük yapılan saldırılara kılıf uydurmadır. Bunu ne Kürt halkı, ne Suriye halkları ne de uluslararası kamuoyu kabul eder” dedi.

Türk devletinin eline geçen her şeyle Kürt halkına saldırdığını söyleyen Salih Muslim, şunları belirtti: “Kürdofobisi olan Türk faşist yönetimi, Kürtleri yok etme planları için akla gelmeyecek her şeyi yapar. İki tarafın anlaşıp yok edeceği bir şey değildir. Kürtler bunu kabul etmez ve bu plan yürümez. TC’nin oyunu açığa çıkmıştır. Herkes gerçeği görmeye başlamıştır. Sanırım bundan sonra süreç başka yöne evrilecektir.”

Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Salih Muslim, ANF’nin sorularını yanıtladı. 

Türk devleti Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılarına ara vermeden devam ediyor. 19 Temmuz’da Tahran’da gerçekleşen üçlü zirvenin ardından saldırılar ivme kazandı. Bu da bir anlaşmanın olduğu sorularını akla getirdi. Sizce bir anlaşma söz konusu mu?

Şöyle bakmak gerekiyor. TC faşizmi 7 senedir bir savaş sürdürüyor. Bu savaş sadece Rojava’ya değil bütün Kürdistan’a yöneliktir. Toplarla, tanklarla, soykırım siyasetiyle… Ellerine geçen her şeyle Kürt halkına saldırıyorlar. Rojava’daki gelişmeler de bu savaşın bir parçasıdır. İkincisi; bu faşist yönetimde bir Kürdofobi vardır. Bu Kürdofobi dolayısıyla ne isterse verirler. Sadece Kürtleri yok etmek ve planlarını gerçekleştirmek için kim ne isterse verir. Ruslara da, İran’a da verir. Sırf Kürtleri yenmek için akla gelmeyecek her şeyi yaparlar. 

Kürt anasını görmesin diye bir deyiş vardır ya. Gerçekten bu böyle oluyor. Gerek uluslararası güçler gerekse de NATO olsun, Kürtler üzerinde bu politikayı yürütüyor. Kürtlerin yok olması için... Sadece Rusya değil diğerleri de aynı şekilde “Bize böyle böyle yap, biz de sizin için Kürtlere karşı susarız ya da çeşitli yollarla yardımcı oluruz” diyorlar. Bunu kullanıyorlar. Türkiye’nin Kürdofobisini kullanıyorlar. 

Tahran’daki toplantıda üç devlet, güya Suriye meselesiyle ilgili oturmuş. Bunlar içerisinde Kürtleri ve Suriye’yi temsil eden yok. Onun için herkes kendi bildiğini okudu. Türkiye’nin istediği büyük saldırıya geçmesine izin vermediler. Gerçekten geniş bir saldırı olursa birçok şeyi karıştırabilirler. Türkiye’nin planladığı Til Rifet ve Minbic gibi bölgede birçok güç var. İran’da, Ruslar da, diğerleri de var. Bir de yerli Kürtlerin birlikleri var, Suriye rejimi vardır. Birçok şeye dokunurlar. Bu nedenle çok tehlikeli bir şeydir. Onun için yeşil ışık yakmadılar. “Sadece eski yöntemle devam edebilirsiniz. Kürtleri drone ve top tanklarla vurabilirsiniz” dediler. Böyle geniş bir savaş olursa hepimize zarar verir, dediler. Tahran’daki görüşmenin ardından sivil, asker, iç güvenlik güçleri ayırt etmeksizin saldırılarını artırdılar. 

Peki dediğiniz gibi kapsamlı işgal saldırısına izin verilmemesine rağmen Türk devletinin saldırması durumu yaşanabilir mi?

Renk körlüğü deniyor galiba. Türkiye için yeşil ışık, kırmızı ışık falan fark etmez, bazen kafasına eseni yapar. Böyle bir şey yaparsa da çok tehlikeli olur. Burada örgütlü bir halkımız ve tecrübelerimiz vardır. İyi örgütlenmiştir. Muhakkak böyle bir saldırı olursa bu halk susmayacak ve kendini savunacaktır. 

TÜRKİYE RUSYA’NIN KUCAĞINA GİRDİ

Tahran’ın ardından Soçi’de yapılan bir görüşme var. Basına yansıdığı kadarıyla içerik benzer. 17 gün aradan sonra tekrardan bir görüşmenin olması nasıl görülmeli?

Soçi’ye ilişkin şöyle diyebiliriz. Tahran’daki ziyaretten 17 gün sonra oldu. Demek ki Erdoğan’ın veya Rusya’nın Tahran’da bir görüş ayrılığı vardı. Tahran’da bunu yürütemediler. Onun için Soçi’ye geldiler. Kanaatimizce Soçi’de en fazla danışmanlıktan çok Putin, “bunu bunu yapacaksın” diye emir verdi. Tabii bir Kürt meselesi ve Suriye meselesi de bunun bir parçasıydı. Ama bundan başka da çok şeyler vardı. Nükleer santral vb. enerji alanında birçok anlaşma oldu. Bunların hepsine Ruslar el koydu. Türkiye Rusya’nın kucağına girdi. Kimse bundan bahsetmiyor. Sadece Suriye meselesinden bahsediyor. Suriye meselesi de; işte açıkça hem onlar söyledi bunu hem de Ruslar; “Suriye rejimiyle çözeceğiz” dediler.

TC-ŞAM GÖRÜŞMESİ BİR SONUÇ GETİRMEZ

Görüşmenin ardından Erdoğan ve Beşar Esad’ın görüşeceği iddiaları sızdırıldı. Ankara ve Şam arasında ne yapılmak isteniyor?

Suriye rejiminin zaten Suriyeli Kürtlere ilişkin bazı planları vardı. Bunu öncesinden biliyoruz; 1970’lerden sonra buradaki Kürtler ve demografik değişim konusunda birçok çaba vardı. Şimdi bunu birleştirmeye çalışıyorlar. Hem Türkiye planları hem de Suriye rejiminin planları, Rusya’nın istedikleriyle ya da en azından bunu göstermesiyle... Gerçekten de Türkiye bundan çok kaybedecek. Erdoğan da bunu biliyor. Ama zoraki bir durum. Bunu yapmazsa ne yapabilir? Saldırabilir mi? Sadece Kürtler değil İdlib ve tüm Suriye meselesi var. İkincisi; köprünün altından o kadar su geçmişti, artık onları bir araya getirerek birlikte hareket etmeleri için ikna etmeliler. 

Bir yakınlaşma olursa sonuçları ne olur?

Türkiye faşizmi herkesi aldatır, aldatıyor. Bunu Suriye üzerinde de tekrar tekrar yaptı. Acaba bu yeni söylemlerle gerçekten TC veya Erdoğan kalkıp Suriye yönetimini ikna edebilecek mi?  Bir güven havası yaratabilecek mi? Bu çok zor görünüyor. Suriye yönetimi de o kadar aptal değil ki hemen kalkıp her şeye sarılsın. Ama şu var; Rusya, Suriye rejimine hakimdir. Ondan öyle bir şey isteyebilir. Açıkça da isteyebilir, gizli de. Zaten Erdoğan’a oradaki direktifleri neyse onu söyleyebilir. Onları bir araya getirebilir. Ama zoraki bir görüşme olur. Bu çözüm getirmez. Ne Suriye için, ne Kürt sorunu için… Hiçbir şey getirmez. Sonuçları da çok tehlikeli olur diye düşünüyorum. Ama zoraki bir evlilik diyebiliriz. 

İDLİB MESELESİ KÜRT MESELESİNDEN DE KARIŞIK

Mevlüt Çavuşoğlu da 10 ay önce Suriye Dışişleri Bakanı’yla ayak üstü bir görüşme gerçekleştirdiğini açıkladı. Geçmişte yaşanan bir görüşmenin şimdi gündeme alınması ne anlama geliyor?

10 ay önce öyle ayaküstü bir görüşme denildi. Sanırım ayaküstü bir görüşme de değil, Oturup konuşmuşlar. Ne kadar ayaküstü bir görüşme deseler de öyle değil. Mesele orada da değil. Biz de Suriye rejim istihbaratının Moskova’da vb. birçok yerde MİT’le görüştüğünü biliyoruz. Ama resmi olarak geçmiş zamanda olan bir olayı şimdi açıklaması manidardır. Sanki bir nabız yoklaması gibi. Ayrıca bazı yerlere mesaj vermek istiyor buradaki Suriye muhalefetine ve Suriye rejimine. Ama gerçekçi olmayabilir bu zamanda. 

Çünkü başka meseleler de var. İdlib meselesi Kürt meselesinden daha karışık. Oradaki Heyet Tehrir El Şam olsun, Cephet El Nusra olsun, diğer radikal gruplar olsun, bunları zaten kimse kabul etmiyor. Peki buna nasıl çare bulacaksınız? Karmakarışık bir şey. Onun için sanki havadan söylenmiş bir söylem gibi görünüyor. Ama Kürt meselesinde belki bazı şeyler birlikte düşünebilirler. Ama sanırım onu da yapamazlar. Çünkü Suriye’nin kendi gücüyle askeri bir çözüm araması biraz zor görünüyor. Özellikle buradaki yönetim ve QSD, Suriye rejimine karşı bir davranışa girmedi. Her zaman diyalog yoluyla çözmek istiyor. Ama Türkiye kalkıp Suriye rejimini zorlarsa da sanırım başaramayacaktır. 

Ankara ve Şam yakınlaşmasıyla birlikte Adana Mutabakatının güncellenme durumu da gündeme geldi. Türkiye’nin Suriye’ye askeri saldırısını içeren bir anlaşmanın artan saldırılarla gündeme gelmesi nasıl görülmelidir?

Adana Mutabakatı zaten resmi bir anlaşma değildir. İkincisi, istihbarat örgütünün arasında sen 5 kilometreye kadar bilmem kaç gün önceden haber vererek içeriye girebilir ve sonra geri çekilirsin. Bu anlaşmanın yenilenmesi ve güncellenmesi değil, ortadan kaldırılması gerekir. Ama Türkiye halen bunları yapmak için bir bahane istiyor. Adana falan bahane, çünkü başka bir şey yok. Ki bu Adana Anlaşması dedikleri, iki istihbarat arasındaki anlaşmadır. Ne Birleşmiş Milletler’de kayıtlıdır ne de  uluslararası bir anlamı var. Ne Suriye halkının bundan haberi var ne de parlamentosunda kabul edilmiştir. Bu saldırılar olmadan önce Suriye halkının hiçbirinin Adana Mutabakatından haberi olmamıştır. Gizlice yapılmış bir şeydir. 

SALDIRILARA KILIF UYDURACAKLAR

Şimdi, yeniden güncellenmesi tartışmaları burada yapılan saldırılara kılıf uydurmadır. Şimdi kılıf uyduracaklar. 30 kilometrelik alan dedikleri yer, bütün Kürt bölgesidir. Buraları Kürtlerden arındırmak istiyorlar. Kendi işgal planlarıyla bunu meşrulaştırmak istiyorlar. Bunu ne uluslararası kamuoyu, ne Kürt halkı ne de Suriye halkı kabul eder. Kimse kabul etmez. Hatta kimse böyle bir şeyin olabileceğini bile düşünmez. Türkiye’deki faşist yönetim oturmuş bir harita çizmiş, Osmanlı planını uygulamak istiyor. Bunun gerçekleşmesi imkansızdır. Buna karşı hem Kürt halkı direniyor hem de Suriye halkı bunu kabul etmiyor. Suriye rejiminin kabul etmesi de mümkün değildir. 

Kürt soykırımını hedef alan bu planlara karşı Kuzey ve Doğu Suriye halkları nasıl davranmalıdır? Size düşen görevler nedir?

Kürt halkı artık kendi varlığını ispatlamış. Kendi direnişini yapıyor ve örgütlülüğünü sağlamıştır. İki tarafın anlaşıp yok edeceği bir şey değildir. Kürtler bunu kabul etmez ve bu plan yürümez. Buradaki Kuzey ve Doğu Suriye halklarından bahsedersek, bunlar bunun en acısını çekenlerdir. Direnirler. 8-9 yıldır burada birlikte yaşayıp Demokratik Ulus felsefesini kabul etmiştir. Pratikte bu görüldü. Yan yana savaşarak kendilerini korumaya çalıştılar. İç içe girmişlerdir. Bunu kabul etmezler. Ki bu yavaş yavaş daha da gelişiyor. Sadece Kuzey ve Doğu Suriye için değil bütün Suriye halkları artık bunlara özeniyor. TC’nin oyunu açığa çıkmıştır. Herkes gerçeği görmeye başlamıştır. 

Burada bize bir görev düşüyor. Burada oluşan tepkiyi ne kadar örgütleyip Suriye halklarının yararına sokabiliriz. Bize de bu görev düşüyor. Biz de bunun için çabalıyoruz. Kürt halkına yönelikı soykırım planına karşı Kürt halkının daha duyarlı olması lazım. Kürt halkının zaferi açığa çıkıyor. Buradaki TC faşizmi yenilecek, Kürt halkı kazanacaktır. Ortadoğu meselesinde de artık her şey açığa çıkmıştır. Daha önce Türkiye’nin aldattığı kesimleri artık aldatamayacaktır. Sanırım bundan sonra süreç başka yöne evrilecektir.