Suriye’de 2022 yılında ne tür gelişmeler olabilir?
2022 yılında Suriye iç savaşı ve sorununda neler yaşanacak? Bazı veriler çözüm için zayıf da olsa umut veriyor. Ancak bazı gerçeklerin kabul edilmesi şart.
2022 yılında Suriye iç savaşı ve sorununda neler yaşanacak? Bazı veriler çözüm için zayıf da olsa umut veriyor. Ancak bazı gerçeklerin kabul edilmesi şart.
Suriye iç savaşı 2022 yılında 11. yılına giriyor. İç savaşın bu denli uzun sürmesine neden olan güçler ve amaçları, hedefleri birçok yönüyle ortaya çıktı.
Tartışmasız Suriye iç savaşı ve bir milyona yakın insanın ölmesi, öldürülmesinin, milyonlarcasının yerinden yurdundan edilmesinin, milyonlarcasının göç yollarına düşmesinin, binlercesinin kaybolmasının baş sorumlularından biri, Türkiye ve Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.
Bu sadece bir söylem değil. Şimdiye kadar bu konuda çok sayıda belge gün yüzüne çıktı. Ve Erdoğan'ın kendisinin de şimdiye kadar yaptığı açıklamalara bakılırsa kendi ağzından bunu itiraf ettiği gerçeği de görülür. Ayrıca şimdiye kadar hamiliğini yaptığı, desteklediği DAİŞ, El Nusra, Ehrar Şam, Eyhar Şarqiya, Ceyş El İslam gibi çeteler başta olmak üzere Suriye’de muhalefet adına ortaya çıkan gruplar da iç savaş ve bu savaşın bu kadar uzun sürmesinden birinci dereceden sorumlu olduğunu ispatlıyor.
İç savaşın uzamasının aktörlerinden biri de ABD’dir. Zira ABD Suriye Baas rejiminin yıkılmasını istiyordu. Bunun yanı sıra asıl amacı, Büyük Ortadoğu Projesi önünde engel gördüğü yapıları yıkmaktı. Elbette engel olan yapı sadece Suriye Baas rejimi değildi. Tunus, Mısır, Libya ve diğer Arap ülkelerindeki iktidarlardı. Bu iktidarların çoğunu da kendisi oluşturmuştu. BOP'un temel ayağını da enerji savaşları ve enerji hattı oluşturuyordu. O yüzden Suriye Baas rejiminin yıkılmasını istiyordu. Türk devleti ile bu konuda işbirliği yaptı. Erdoğan'ın hamiliğini yaptığı ÖSO çetelerine -ki bu çetelerin içinde El Nusra, Ehrar Şam, Ehrar Şarqiya, Ceyş El İslam da vardı- baştan itibaren her türlü desteği vardı.
2013 yılında Türk devleti ile yaptıkları Eğit-Donat projesi ile dünyanın en büyük çetelerini yetiştirdiler. O çetelerden biri Yasir Abdurrahman’dır, biri Fehim İsa’dır -ki bu adam TC’nin kurduğu Sultan Murad grubunun kurucusudur-, biri Seyf Ebubekirdir, bir diğeri de Şeyh Mustafa Ğuz’dur. Ğuz, Nusra’nın bir dönem Exterin sorumlusuydu. Bir diğeri Mahmud Hamo’dur. DAİŞ ile ilişkiler içinde olan, TC’nin DAİŞ’e ulaştırması gereken silahları ulaştıran kişidir. Bunu şu an TC’nin yanında olan Telal Silo itiraf etti. Bu kişiler şimdi TC’nin işgal ettiği Efrîn, Ezaz, Girê Spî, Serêkaniyê’de yer alıyorlar. Bu da aslında ABD’nin TC işgallerinde ne kadar yer aldığını, Suriye iç savaşının sürmesine, istikrarsızlığın devam etmesine ortak olduğunu gösteriyor.
Savaşın bu kadar uzun sürmesinin aktörlerinden biri de Rusya’dır. Rusya'nın, ABD’nin 2003 yılında Irak müdahalesinin ardından bölgede kaldığı tek yer olarak Suriye kalmıştı. Suriye’nin yönetiminin değişip Rusya’nın kalmayacağı bir duruma gelmesi, Rusya’nın tamamen Ortadoğu'dan çıkarılması demekti. O yüzden Rusya, savaşı dahi göze alarak Suriye’de varlığını gösterdi. Açık bir şekilde Suriye yönetiminin iktidarda kalması için destekledi.
Rusya bu desteği ile, aynı zamanda kendisine göre yeni bir Suriye yönetimini oluşturmak için de kullandı. Bunun için bir dönem kendisinin eğittiği ve şimdiki Nemr güçleri komutanı Suheyl Hesen’e yatırım yaptı. Hatta Beşar Esad’ın yerine bile düşündü. Ancak çok fazla karşılığı olmadığı için ondan vazgeçerek Beşar Esad’ın dayısının oğlu Rami Maxluf’a yatırım yaptı. Beşar Esad’ın yerine düşündü. Ancak Beşar Esad’a İran’ın sahip çıkması ile Rami Maxluf’a yönelerek neredeyse tüm mal varlığına el koyarak etkisiz kıldı.
Savaşın uzun sürmesinde en başta gelen aktörlerden biri de İran’dı. İran bölgedeki varlığını korumak ve hedefi olan Şii hilalini tamamlamak için açıkça Suriye yönetimine destek verdi. Kendisine bağlı Hizbullah güçleri Deyr Ül Zor’a kadarki alanda kendisini gösterip Suriye yönetimi adına savaştı. Lübnan sınırı üzerinde zaten baştan beri savaşın içinde yer aldı.
Birçok Arap ülkesi de bu savaşın uzun sürmesinde rol oynadı. Katar, Suudi Arabistan, Ürdün ve daha birçok ülke bu savaşın uzamasında rol oynadı.
10 YIL İÇİNDE SADECE HALKLARIN DEVRİMİ OLDU
Savaşın uzun sürmesi ve güçlerin üzerinde anlaşamadığı bir diğer konu da 19 Temmuz 2012 tarihinde gerçekleşen Kuzey Doğu Suriye ve Rojava Devrimi idi.
Hiç kimsenin hesaba katmadığı bu devrim, tüm planları altüst etti. Hiç kimse beklemediği için kabul de etmedi. O yüzden Suriye sorununa sözde çözüm arayanlar sürekli bu devrimi yok etmek, ortadan kaldırmak istedi.
Geride kalan 10 yılda devrim, büyük bedellerle korundu. Durum böyle olunca bu kez uluslararası güçler Rojava ve Kuzey Doğu Suriye topraklarını Türk devletinin işgaline açtılar. Efrîn, ardından Girê Spî, Serêkaniyê bunun sonucuydu. Ancak devrim yok edilmediği gibi daha fazla korundu, uluslararası kamuoyunun ciddi boyutta sahiplenmesi ile bugünlere taşındı.
YENİDEN TÜRK DEVLETİ TEHDİDİ
Devrime baş eğdirilemeyince 2021 yılı boyunca devrim yine Türk devletinin işgal tehdidi altında tutuldu. Sadece tehditle sınırlı kalınmadı. Yıl boyunca DAİŞ’nin sonunu getiren direnişin sahibi Kobanê merkezli SİHA ve İHA saldırıları altında tutuldu. Bunun yanı sıra Şehba, Serêkaniyê, Girê Spî’yi işgal eden Türk devletinin işgalci güçleri ile çeteleri yıl boyunca Zirgan ve bağlı köyler ile Til Temir ve köylerine saldırılar gerçekleştirdi. Saldırılarda çok sayıda yerleşim yeri zarar gördü. Çok sayıda ev yıkıldı. Çok sayıda kişi şehit düştü. Saldırıların geliştiği bölgelerin hepsi Rusya’nın garantörlük yaptığı bölgelerdi. O yüzden bu tehdit ve saldırılar Türk devletinden çok Rusya’nın tehdit ve saldırılarıydı. Zira Rusya Demokratik Özerk Yönetimi bu baskı ve tehditlerle Suriye rejimine mecbur kılmaya çalıştı. Her saldırıdan sonra Rusya ile yapılan görüşmelerde Rus yetkililerin cevabı ‘dediğimizi yapmazsanız Türkiye saldıracak’ şeklinde oldu. En son Şehba ve Kobanê’de Özerk Yönetim "o zaman bölgemizden çıkın, Türkiye saldırsın, biz de ona karşı direneceğiz" dedi. Rus güçleri Şehba ve Kobanê'den çekildi. Aynı gün akşam Şehba’ya, bir gün sonra Kobanê'ye döndüler.
MAKUL ÜLKE VE MAKUL KİŞİ BELİRLENDİ!
Her türlü tehdit, şantaj, entrika ve kirli plana rağmen devrime baş eğdirilemeyince ABD ile Rusya İran’a karşı da bir planın gereği olarak kendilerince bir çözüm aramaya başladı. Bu da ABD'nin Rojava ve Kuzey Doğu Suriye’yi KDP’ye yanaştırma planı ile devam ediyor. Rusya ise rejime teslim olma planı ile hareket ediyor.
ABD ile Rusya arasında Eylül ayı içinde yapılan görüşmede bir anlaşmaya varıldı. Anlaşmaya göre sorunun çözümü Deraa’dan başlatılacak.
Suriye sorunu zaten Deraa’dan başlamıştı. Ürdün üzerinden giren gruplarla sorun başlamıştı. Çözüm konusu, bu gruplarla orada anlaşılarak çözüm bulmaktı. Üç yıl önce ABD kendi başına buna benzer bir plan sunmuştu. Bu yılın başından itibaren her iki gücün anlaşması ile devreye sokuldu. Eylül ayında yapılan görüşmeden önce silahlı gruplarla ya anlaşılarak ya da oradan çıkarılarak rejim hakim kılındı. Eylül ayında yapılan görüşmede her iki ülke, Ürdün'ü pilot ülke, Kral Abdullah'ı da sorunun çözümünde Arap ülkeleri adına rol oynaması için makul adam ve arabulucu olarak belirledi. Bu görüşme ve anlaşmadan kısa süre sonra Ürdün Cabır sınır kapısını açtı. Ve ondan sonra yaklaşık 10 yıldır yapılmayan Amman-Şam hava seferlerini başlattı. Ürdün üst düzey yetkilileri Şam’ı ziyaret etti. Bu görüşmelerden sonra BAE Dışişleri Bakanı Şam’ı ziyaret etti. Bu ziyaretin da yapılan anlaşma çerçevesinde olduğu açık. Bu da Suriye yönetiminin Arap ülkeleri tarafından eskisi gibi tanınmaya başlayacağı ve ilişkilerin normalleştirmeye çalışıldığını gösteriyor. Bu ne kadar gerçekleşebilir bilinmez ancak plan ve hesap ile yapılan anlaşma, bu temelde.
2022 HER ŞEYE GEBE...
Suriye açısından 2022 yılı çok şeye gebe gibi görünüyor. Yapılan anlaşma uygulanırsa ve tabii ki Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile bir çözüm bulunursa Suriye sorununda bir çözümün olabileceği söylenebilir. Zira Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile bir çözüm bulunmadan Suriye'de hiçbir çözüm bulunmaz. Çünkü Kuzey Doğu Suriye halkları ve yönetimleri baştan beri Suriye sorununun kendi içinde çözülmesi gerektiği, Şam ile halklar ve halkların iradesi arasında varılacak bir mutabakat ile çözüleceğini vurguluyor. O yüzden hiçbir zaman çözümü dışarıda değil Suriye’nin içinde aradılar.
Kuzey Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi 2021 yılında uluslararası güçler nezdinde defacto olarak tanındı. Tabii ki bu tanınma uluslararası alandaki kamuoyunun Kuzey Doğu Suriye devrimini tanıması, sahip çıkmasından ileri geliyor. 2022 yılında bu tanınma ve sahiplenme daha da gelişecek gibi görünüyor. Tanınma ve sahiplenme geliştikçe Şam yönetimi de kabul etmek zorunda kalacak. Aksi durumda hiçbir çözüm yine gelmeyecek.
Gelişecek bir çözüm, işgalci Türk devletinin işgal ettiği alanlardan çıkarılması demektir. Zaten işgale onay veren ülkelerin başında gelen Rusya, daha şimdiden bu konuyu yarım ağız dillendirmeye başladı.
İdlib sorunu devam edecek gibi görünüyor. Zira işgalci Türk devleti İdlib'de ABD ile hareket ediyor ve onun üzerinden siyaset geliştiriyor. Buradan bakıldığında ABD ile Rusya her ne kadar anlaşmış gibi görünse de birçok konuda aralarındaki çelişki devam edecek.
Kürtler, Kuzey Doğu halkları ve yönetimi açısından olumlu gelişmeler yaşanabileceği gibi işgalci Türk devletinin saldırılarının da olabileceği dikkatten kaçmamalı.