Ortadoğu ve Kürdistan, günümüzde güçlü ideolojik ve kültürel savaşların yaşandığı bir alan olurken, hegemonik güçlerle toplumsal hareketler arasında süregelen çatışmalar, özgürlük ve kimlik arayışlarını şekillendiriyor. Devrimci sanat ve kültürel direniş de bu sürecin önemli bir parçası haline geldi.
ANF’ye konuşan Mezopotamya Demokratik Kültür ve Sanat Hareketi (TEV-ÇAND) Rojava Yönetim Üyesi Ekîn Ronî, Ortadoğu’da yürütülen ideolojik ve kültürel savaşı değerlendirdi.
Ekîn Ronî, “Üçüncü Dünya Savaşı sırasında birçok ülkede savaş yaşanırken, bu savaşın merkezi Ortadoğu ve Kürdistan'dır. Hegemonik devletler ya da iktidarını güçlendirmek isteyen güçlerin yürüttüğü savaş ekonomik olarak değerlendirilse de özünde ideolojik ve kültürel bir savaştır. Çünkü her kesim, kendi zihniyetini yaratma peşindedir. Özellikle Sovyet Rusya’nın çöküşüyle birlikte Ortadoğu’da doğan boşluğu bazı dış güçler doldurmaya çalışırken, iç güçler de bu boşluğu kendi çıkarları doğrultusunda doldurmaya hedeflemektedir. Hegemonik güçler arasında ne kadar çelişki olsa da, mevcut savaş durumu bu güçler ve Ortadoğu’daki toplumsal güçler arasında yaşanmaktadır. Bireysel çıkarları, maddi ve bireycilik ekseninde koruyan İsrail, ABD, Türkiye ve Avrupa hegemonyası ile toplumsal çıkarları gözeten, halkların onuru için mücadele eden Kürt Özgürlük Mücadelesi gibi toplumsal güçler arasında bir çatışma yaşanmaktadır. Toplum çıkarına karşı bireysel çıkarların çatıştığı bir savaş sürmektedir” dedi.
‘YENİ YÜZYIL DEMOKRATİK TOPLUMUN YILI OLACAK’
Yürütülen ideolojik savaşların sonuç vermesi için birçok kez Ortadoğu’ya müdahale yapıldığına işaret eden Ekîn Ronî, şöyle devam etti: “Önder Apo’nun tutsak alınmasıyla Ortadoğu’da liberal sistem sağlanmak istenmiştir. Önder Apo, bu sistemin önünde engel olarak görülmüştür. Çünkü Önder Apo, toplumu, ekolojiyi ve kadın özgürlüğünü savunan bir paradigmaya sahiptir. Türkiye, İran ve İsrail, dincilik üzerinden iktidarlarını sürdürmek isterken, Önder Apo’nun paradigmasıyla devrimci bir renk ortaya çıkmıştır. İki boyutlu olarak yürütülen bu savaşta, bir taraftan dinciliğe yatırım yapan ideoloji, diğer taraftan ise kültürel bir ideoloji yatırımı yapan bir tablo yaşanmaktadır. Ancak Önder Apo’nun yarattığı devrim kültürü, Ortadoğu’da yaşanmakta ve farklı bir boyuta dönüşmektedir. Kendi çıkarlarına göre yeni bir tasarım yapmak da kolay değildir. Nitekim, yeni yüzyıl, Kürt halkının, özgür kadının ve demokratik toplumun yılı olacaktır.”
‘KAPİTALİZM HALKLARA YIKIM VE YOKLUK GETİRDİ’
Kürt gerçekliği, kültürü, dili ve varlığının ideolojik ve kültürel boyutta kalıcılaştığını belirten Ekîn Ronî, “Yüz yılı aşkın bir süredir Kürt kültürü ve sanatına yönelik soykırım politikası, yeni bir rotaya kavuşmuştur. İktidarlar bunu kabul etmez. Mücadeleniz, sanatınız ve kullandığınız dilin etkisi ile halkın örgütlülüğü kültürel ve ideolojik gücün rotasını belirlemektedir. Ortadoğu’da, özellikle Kürdistan’da özel savaş politikası kapsamında kültürel, sanatsal ve dil savaşı yürütülmektedir. Birçok ülkede daha savaş yaşanmadan halklara bu ideolojiler aşılanarak savaşta üstünlük elde edilmektedir. Kapitalizm halklara yıkım ve yokluk getirirken, toplumun kültürünü de yok etmektedir. Örneğin, Amerika’da yüz binlerce insan sokaklarda yaşamaktadır. Fakat Efrîn halkı Türk devleti tarafından göçertilirken, 121 bin insan Kuzey ve Doğu Suriye’deki güvenli alanlara geldiğinde, yaklaşık bir ay içerisinde yerinden göçertilen Efrîn halkının yaşam koşulları sağlandı. Kimse açıkta kalmadı. Halklar, göçmenlere evlerini açtı. Tebqa’dan Dêrik’e kadar dayanışma ile zor günlerin üstesinden gelindi. Bu da Rojava Kürdistanı’nda hâlâ toplumsallığın zinde olduğunun göstergesidir. Rojava Kürdistanı’na dönük saldırılar, sadece ekonominin yok edilmesi amacıyla gerçekleşen saldırılar değildir. Bunun yanı sıra yaratılan toplumsallığın ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Buna karşılık büyük bir mücadele yürütülmektedir.”
SİYASETÇİDEN ÖĞRETMENE KADAR HERKES DİRENİŞTE
Tişrîn ve Qereqozax’ı sadece askeri ve stratejik bir mücadele olarak ele almanın yetersiz kalacağını söyleyen Ekîn Ronî, şunları söyledi: “Toprağın bereketine dönük yapılan bir saldırıdır ve kültürel soykırımı odağına alan bir saldırıdır. Tam da böylesi bir süreçte kültür ve sanat faaliyetleri devrimci halk savaşı stratejisi doğrultusunda örgütlenmiş ve halkların öncülük misyonunu geliştirmiştir. Var olan savaşın sadece savaşçılar tarafından verildiği söylenirse ya da bu yeterli görülürse yanıltıcı olacaktır. Sanatçılar, siyasetçiler, aydınlar ve öğretmenlerle topyekûn bir direniş içerisindedir. Özellikle TEV-ÇAND, Rojava’da şarkılarıyla, klipleriyle, tiyatrolarıyla ve resimleriyle Tişrîn direnişini halka mal etmiştir.
BAVÊ TEYAR HAKİKATİN DİLİ OLDU
Cuma Xelîl (Bavê Teyar), bir hakikati ifade etmektedir. Bu hakikat, devrimci sanatın halka yansımasıdır. Bavê Teyar, Kürt dilinin yasak olduğu, kısık bir sesle ve gizlice Kürt tiyatrolarının sergilendiği bir dönemde, bu dönemde Baas rejiminin büyük baskıları olduğu halde, Rojava Kürdistanı’ndan Rojhilat Kürdistanı’na kadar Kürdistan’ın Charlie Chaplin’i olmuştur. En zorlu dönemlerde Baas rejimine karşı anadiliyle yürüttüğü mücadelesi doğrultusunda doğru bir yurtseverliğin ve cesur bir sanatçının temsili olmuştur. Son olarak, Tişrîn direnişinde aynı ruhu yaratarak, Kürt halkının hakikatini ve dilini anlatmış ve bu yolda şehit düşmüştür. Bu duruş, onunla ne inşa etti ve getirisi ne oldu? Her bir kentte halklar, cesurca savaşın yaşandığı alana gidiyor, direniyor.
SANATLA DEVRİMCİ HALK SAVAŞI KÜLTÜRÜ YARATILDI
Halka, "Tişrîn’e gittiniz, atmosfer nasıldı?" diye sorduğumuzda, ‘Anlatmak, görmenin yerini tutamaz’ diyorlar. Savaşçılar nasıl ön cephede yer alıyorsa aydınlar, sanatçılar ve öğretmenler de bu direnişte yer alıyor. Kültür ve sanat ekipleri de sanatlarını her gün sergiliyor, halaya duruyorlar. Yürütülen savaş, sanat aracılığıyla Devrimci Halk Savaşı kültürüne dönüştürüldü diyebiliriz. Savaşçılar ön cepheleri savunurken ve işgale geçit vermezken, halklar yaratılan maneviyatı temsil etmektedir.”
‘DEVRİMİ BÜYÜTME VE GÜÇLENDİRME KÜLTÜR VE SANATIN GÖREVİ’
Siyasi gelişmelerin yaşandığı bir dönemde buna karşılık ideoloji, kültür, dil ve sanat öncülüğünün de geliştiğini kaydeden Ekîn Ronî, konuşmasını şöyle tamamladı: “Yürütülen savaşın esası kültürel bir savaştır. Kültürel bir savaş yürütüldüğünde, gelişmenin sağlanabilmesi için öncülük gerekmektedir. Bugün ise bu öncülük, kültür ve sanat faaliyetleri tarafından yapılmaktadır. "Dürüstüz, yurtseveriz, ülkemizi seviyoruz," demek yeterli değil; kültür, sanat, dil, bilinç gerekmektedir. Maneviyat, umut, coşku ve heyecan gerekmektedir. Büyük bir emek gösterilmelidir. Büyük değerler yaratılmalıdır. Eğer böylesi bir yaklaşım sergilenirse, kültür ve sanatın büyük bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Kültür ve sanatçılar sadece şarkı söylemekten ya da kültürel faaliyetlerden sorumlu değildir; devrimi koruma, güçlendirme ve büyütme sorumluluğu ve görevi de onlara aittir. Dolayısıyla, Tişrîn’deki mücadele, kültür ve sanat ile kalıcılaşacaktır.”