Xelîl: Efrîn’in özgürleştirilmesi için çalışıyoruz

PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl, Efrîn’in gündemlerinde çıkmayan yara olduğunu belirterek, “Özgürleştirilmesi için çalışıyor ve örgütleniyoruz” dedi.

Tarihi görevlerle karşı karşıya olduklarını söyleyen PYD Eşbaşkanlık Konseyi Aldar Xelîl, şunların altını çizdi: “Türk devleti, Suriye’nin bir karış toprağında olduğu sürece Suriye krizinin çözümünden ve devrimin zaferinden bahsedilmesi mümkün değildir. Her şeyden önce Türk devleti Suriye topraklarının tümünden çıkmalıdır. İşgal altındaki bölgeleri özgürleştirmeliyiz.”

PYD Eşbaşkanlık Konseyi Aldar Xelîl, ANF’nin sorularını yanıtladı.

Efrîn işgalinin 5. yılına giriliyor. İşgal devam edecek mi?

Üzülerek söylüyorum ki; Efrîn işgalinin 4. yılı bitti ve şimdiye kadar da özgürleştirilmedi. Efrîn her zaman gündemimizde olan bir yaramızdır. Bu süreci Efrîn’in özgürleştirilmesi sonucuna getirmek için düşünüyor, çalışıyor ve kendimizi örgütlüyoruz. Düşman Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî, İdlib, Cerablus, Ezaz ve Bab gibi Suriye’nin birçok bölgesini işgal etti. Bazı fırsatlar görürse başka yerleri de işgal eder.

Efrîn’de neler yaşanıyor, son durum nedir?

İşgal edilen bu bölgelerde Kürt halkının ve demokratik kültürün imhasının hedef alındığı gerçeği ortaya çıkıyor. İşgal alanları, çetelerin eğitilip dünyanın dört bir yanına sevk edileceği merkez karargahlara dönüştürülüyor. Bu bölgelerde insanlık dışı vahşet uygulanıyor. Halkımızın kültürünü yok etme, kimliğini değiştirme, demografik değişimi hedefleyen imha politikası yürütülüyor.

Efrîn halkı dört yıldır her koşulda işgale karşı direniyor. Bu direniş nasıl görülmeli ve Efrîn halkına bir mesajınız var mı?

Halkımız direniyor. Halkımız işgal edilen kentlerinin çevresinden uzaklaşıp uzağa gitmedi. Her zaman özgürlük mücadelesine destek sunmak için yakın kaldı. Özellikle Şehba’daki Efrîn halkını selamlıyorum. Gerçekten onların direnişlerine karşı söylenecek söz kalmıyor. Dört yıldır Halep ve Şehba’da en zor ve ağır koşullarda yaşıyor. Kamplardaki halkımız da Serêkaniyê ve Girê Spî halkımız da, diğer işgal altındaki bölgelerdeki halkımız da en ağır koşullarda yaşıyor. Kurtuluşun geleceği günü bekliyorlar. Kendilerini de kurtuluşun bir gücü yapıyorlar. Bu ruhla yaşıyorlar. Bu ruh, büyük direniş ve yurtseverlik ruhudur. Onu takdir edip büyütmek gerekiyor. Herkes de bu ruhla yaklaşmalıdır. Tarihi görevlerle karşı karşıyayız. Bu bölgeler özgürleştirilmeden devrim kazanımlarından bahsedemeyiz.

Suriye krizinde de 12. yıla girildi. Sorun salt Suriye’yle mi alakalı, 11 yılda çözülmemesinin nedeni nedir ve ufukta bir çözüm var mı?

Türk devleti, Suriye’nin bir karış toprağında olduğu sürece Suriye krizinin çözümünden ve devrimin zaferinden bahsedilmesi mümkün değildir. Her şeyden önce Türk devleti Suriye topraklarının tümünden çıkmalıdır. İşgal altında bölgeler özgürleştirilmelidir, özgürleştirmeliyiz. Bunun için halkımız, toplumumuz, tüm bileşenleriyle özgürleştirmede ve onurlu yaşamda ısrarcıysa pratikle yük altına girip mücadelemizi büyütmeliyiz.

Suriye sorunu, aslında sadece Suriye’yi ilgilendiren bir sorun değildir. Sadece rejim ve Suriye halklarının sorunu değildir. Uluslararası bir sorun olmuştur. Şimdi dünya genelinde yaşanan kriz, Suriye’yi de etkileyecektir. Afganistan’da yaşananlar etkiledi, şimdi Ukrayna’da yaşananlar da etkiliyor. Özellikle Suriye içerisinde yıllarca rejimin yanında duran ve onu savunan Rusya’ydı. Ruslar da şimdi savaş içerisindedir.

Suriye topraklarında 3. Dünya Savaşı’nın yaşandığı betimlemesini daha önce de yapmıştık. Şimdi bu savaş Ukrayna’da yaşanıyor. Suriye’de de devam ediyor. Şimdi Suriye krizinin çözümü için ufukta bir şey görünmüyor. Yapılan görüşmelerin hepsi de durdu. Bu Suriye krizinin sadece Suriye’yle sınırlı olmadığını gösteriyor, ispatlıyor. Diğer bölgelerdeki yaşanan gelişmelere bağlıdır. Öyle görünüyor ki; Ukrayna durumu ve bölgenin tamamının biraz netleşmesine kadar kalacak. O zaman Suriye’nin durumu belki yeniden ele alınır. Şu anda tıkanıp durmuştur.

Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın bölgenize ve Suriye’nin tamamına bazı yansımalarının olacağına dair neler belirtebilirsiniz?

Rusya ve Ukrayna savaşı, sadece Suriye’yi ya da Rojava/Kuzey-Doğu Suriye’yi etkilemiyor. Tüm dünyaya etki yapıyor. Biz de şüphesiz etkileneceğiz. Dünya iktidar güçleri arasında çelişkiler ve sorunlar var. Bu çelişkilerden kaynaklı aralarında çatışmalar, krizler ve savaşlar çıkıyor. Böyle giderse şüphesiz diplomasi, siyasi, ekonomik, yaşamsal ve her açıdan etkisi olur. Bu etkinin daha büyüyüp uzayacağı da görünüyor.

Rojava ile Şam arasındaki ilişkilerde gelinen son nokta nedir?

Rojava ve Suriye sorununun tamamen çözülmesi, Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile Şam arasında görüşmeler ve diyalog olmalıdır. Şimdiye kadar dönem dönem bazı çabalar olmasına rağmen ciddi bir adım atılmadı. Rusya ve Ukrayna arasında savaş olmasına rağmen heyetleri görüşüyor. Bizimle Şam arasında böyle Rusya-Ukrayna düzeyinde bir savaşta olmamasına rağmen görüşmeler yok. Şam cesaret etmiyor veya üzerinde tehdit var. Tek bir nedene bağlayamayız, birçok neden var. Herkesin demokratik ve huzurlu bir Suriye için diyalog geliştirmenin kanaatine varması gerekiyor. Şam’la diyalog başlatmak istiyoruz. Çoğu zaman bir süreç başlatmak ve Suriye’yi bu krizden kurtarmak için Şam’a mesaj ve mektup da gönderiyoruz. Hep beraber mevcut sorunları da çözeriz, demokratik bir Suriye de kurarız. Şimdiye kadar ileriye dönük somut adım atılmadı. Bir sonuca varana kadar çabalarımızı sürdüreceğiz.

ABD ve Rusya gibi uluslararası güçlerin alandaki siyasi ve askeri yaklaşımları bölgeyi nasıl etkiliyor, buna karşı neler yapılmalıdır?

Bu güçler arasında şimdi hem bu bölgede hem de diğer bölgelerde çelişkiler ve sorunlar var. Sistem, dünyada kriz yaşıyor. Ekonomik, siyasi, askeri iktidar çatışmaları var. Çelişkileri de var, ancak anlaştıkları şeyler de. Sistem krizi derinleştiği kadar toplumlara ve ezilen halklara etki yapıyor.

Biz Kürtler ve tüm bölge halkları, yaşananlardan, kriz ve savaştan etkileniyoruz. Onlar ne kadar çözümü geliştirseler de bu güçlerden biri çözüm için adım atmamıştır. Hepsi kendi aralarında iktidar savaşı yürütüyor. Kendi savaşlarını yapıyor. Aralarındaki savaş bazen askeri, bazen diplomatik olarak devam ediyor. Toplumumuz bunlardan etkilenmemek için kendisini demokratik toplum fikriyle örgütlemelidir.