‘Geri dönüşüm’ maskesi altında çöplüğe çevrilen yoksul ülkeler

Dünyada her yıl en az 92 milyon ton kıyafet, geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik adı altında yoksul ülkelere gönderiliyor ve bunların yaklaşık yarısı doğada çöp yığınlarında bekletiliyor.

DOĞADA ÇÖP YIĞINLARI

Geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik kavramları, son zamanlarda özellikle moda sektöründe yoğun bir şekilde kullanılmaya başlandı. Eski elbiselerin geri dönüşümü üzerinden giden ve insanların aşırı tüketim yaptığı için dünyanın kaynaklarının tükendiği düşüncesini savunanların en büyük savunucuları da büyük moda şirketleri ve tekstil devleri oldu.

KARBON AYAK İZİNİN ARKASINDAN PETROL DEVİ ÇIKTI

Her şey bir anda hayatımıza giren “karbon ayak izi” kavramıyla başladı. Karbon ayak izinin, dünyanın kaynaklarını tükettiğini vurgulayan bir yaklaşımla bir anda dünyanın gündemine giren ve özellikle iklim aktivistlerinin sıklıkla kullandığı bu terimin, dünyanın en büyük petrol devlerinden biri olan BP tarafından bir reklam şirketine yaptırıldığı birkaç yıl önce ortaya çıkmıştı. Bütün bu süreç, BP’nin bir reklam kampanyası olarak başlamış ve dünyanın her yerinde halkların kaynaklarını sömürerek ayakta duran bir şirket, karbon ayak izinin en yılmaz savunucusu olmuştu.

Karbon ayak izi kavramından bir süre sonra ise geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik kavramlarıyla, elbiselerin geri dönüşümü üzerinden bir kampanya başlatıldı. Dünyanın her yerinde, özellikle büyük tekstil firmaları, geri dönüşüm kampanyası üzerinden çalışmalar yürüttü. Bu kampanyalar halen de devam ediyor. Son dönemde artan “hızlı moda” olarak adlandırılan süreçte, kullanılan kumaşların kalitelerinin düşük olması, hızlı bir şekilde eskimesi ve yerine yenisinin alınmasının sağlanması üzerine kurulu bir sistem olan hızlı moda, özellikle hazır giyim markalarının en çok tercih ettiği akım oldu. Tüketimin hızlı olması, daha çok ürün satışını, daha çok ürün satışı ise daha çok kâr elde etmeyi beraberinde getiriyordu.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ADI ALTINDA GİZLENEN GERÇEK

Dünya çapındaki moda sektörünün güncel verilerine göre, her yıl 100 milyardan fazla giysi üretiliyor ve bunun önemli bir kısmı hiçbir şekilde tüketiciye ulaşmıyor. Üretilen giysilerin yüzde 65 gibi büyük bir oranı, tüketiciye ulaşmadan ya yakılarak imha ediliyor ya da çöplüklere atılıyor. Yıllık bazda bakıldığında, çöpe atılan ya da imha edilen kıyafetlerin miktarı her yıl 40 milyon tonu buluyor.

Bir yandan dünyanın özellikle yoksul bölgelerini birer çöplük haline getiren moda sektörü, diğer yandan da göreceli bir çevresel duyarlılık gösterme yarışında yer alıyor.

Her yıl üretilen kıyafet miktarının artışı, dünya çapında bir tekstil krizini de beraberinde getiriyor. Tekstil devleri ise bu krizde kendilerinin sorumluluğunu gizlemek ve sanki bu krizi yaratan kendileri değilmiş gibi görünmek için geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik kavramları üzerinde sıkça durmaya başladılar. Bu süreçte, büyük mağazalar ve yerel belediyeler geri dönüşüm kutuları kurarak kıyafetlerin toplanıp ikinci el olarak yoksul kesimlere satılmasını veya dönüştürülerek, yeni kıyafetler yapılması kampanyasını başlattılar. Aynı zamanda tüketiciyi suçlayan ve gereksiz alışveriş yaparak dünyanın dengesinin bozulmasına karşı olduklarını gösteren açıklamalar içerisine girdiler. Ancak dünya çapında geri dönüşüm adı altında toplanan kıyafetlerin sadece yüzde 10 ile 15’i geri dönüşüm olarak kullanıldı. Geri kalanlar ise, yine “geri dönüşüm” kampanyası adı altında özellikle Asya ve Afrika ülkelerine gönderiliyor.

AFRİKA VE ASYA DÜNYA ZENGİNLERİNİN ÇÖPLÜĞÜ OLDU

Afrika ve Asya’ya gönderilen kıyafetlerin akıbetiyle ise hiçbir şirket ilgilenmiyor. Dünyanın yoksul kesimlerine gönderilen kıyafetlerin gerçekten yoksullara ulaşıp ulaşmadığıyla ilgilenmek yerine sadece gönderme kısmıyla ilgileniyorlar. Çünkü giden kıyafetlerin yüzde 80’i bu ülkelerde çöplüklere atılıyor. Dünyanın yoksul ülkeleri, zenginlerin çöplüğü olarak kullanılmaktan başka bir işlev görmüyor.

HER YIL 92 MİLYON TON KIYAFET ÇÖPLERE GİDİYOR

Sadece ABD, bir yıl içerisinde 450 bin ton kıyafeti Afrika ve Asya ülkelerine gönderiyor. Afrika, küresel ikinci el kıyafetlerin yüzde 70’ini alıyor. Ancak bunlar orada da geri dönüşüm olarak kullanılmıyor. Gana’nın en büyük ikinci el pazarı olan Kantamanto’ya her hafta gelen 15 milyon kıyafetin yarısından fazlası kullanılmaz olduğundan, Gine Körfezi sahillerine boşaltılıyor. Kenya’da sadece 2019 yılında 185 bin ton ikinci el ithal edilmiş ve bunların 55 ila 75 bin tonu atık halinde. Şili’de de durum benzer; Şili’nin Atacama Çölü’ne her yıl 39 bin ton atık kıyafet dökülüyor ve bu, her yıl artarak devam ediyor.

Dünya çapında her yıl 92 milyon ton kıyafet, yoksul ülkelere çöp olarak ithal ediliyor. Bu ithalatın en büyük etkilerinden biri de doğanın biyolojik çeşitliliğini ve insan sağlığını bozacak düzeye gelmesi oluyor. Her yıl giderek büyüyen bu sorun, yerleşim alanlarının daralmasını da beraberinde getirirken, yakılmasıyla da hava kirliliğine yol açarak insan sağlığını bozacak bir seviyeye ulaşmış durumda. Bunların gizlenmesi için büyük şirketler, her yıl yeni terimler üreterek kendilerinin ne kadar çevreci olduklarına ve aslında bu sorunların insanların aç gözlülüğünden kaynaklandığına insanları inandırmaya çalışıyorlar.