Minbic-Şengal saldırıları ile topyekûn plan devrede

Süreç, stratejik işbirliği yapan AKP ve KDP’nin tüm Kürdistan’ı işgal planı sürecidir.

AKP ve kendisine bağlı ÖSO adını verdiği çetelerinin Minbic saldırıları ile başlattığı, AKP-KDP çetelerinin ise 3 Mart'ta Şengal’de başlattıkları saldırılar, Rojava ve dört parça Kürdistan’da uzun zamandır hazırlığı yapılan yeni bir süreci başlattı. Süreç, stratejik işbirliği yapan AKP ve KDP’nin tüm Kürdistan’ı işgal planı sürecidir.

DEVRİM İLE BAŞLAYAN HAZIRLIK

KDP ile Türkiye ilişkileri geçmişten beri biliniyor. Türkiye’nin 1997 yılından bu yana Bamerne, Amadiye, Kanimasi, Şeladize’deki askeri üsleri bu ilişkinin boyutunu göstermeye yetiyor. 2003 yılından sonra defalarca Irak Merkezi Hükümeti bu üslerin kaldırılması ve askerlerin çıkması kararı almasına rağmen KDP’nin karşı çıkması bu ilişkinin ne kadar stratejik ve iç içe geçtiğini göstermeye yetiyor. 

Ancak Rojava Devrimi'nden sonra değişen bölge gerçekliği ve dünya, bölge sistemini zorlamaya başlaması bu stratejik ittifakı derinleştirdi. 

İttifakın derinleştirilmesi önce gizli tutuldu. Ancak atılan her adım ittifakı biraz daha gözler önüne serdi. 

Son olarak Minbic ve Şengal’e yönelik eş zamanlı saldırılar başlatılınca ittifakın derinliği, amaç ve hedefi artık bariz bir şekilde açığa çıktı. 

Ancak ittifak bu aşamaya gelene kadar Türkiye kendi cephesinden, KDP kendi cephesinden bazı hazırlıklar yaptı. Hazırlıkların her biri kendi cephelerinden yapılsa da sürekli birbirine besleyen, tamamlamaya çalışan hazırlıklardı. 

Bu hazırlıkları baştan beri her iki güç de Suriye Ulusal Koalisyon içinde yürüttükleri çalışmalarla yaptı. 

Türkiye koalisyonun tüm üyelerini içinde sözde Barzani’ye bağlı Kürtler adına var olan işbirlikçilerle birlikte İstanbul’a yerleştirdi. Toplantı ve kongrelerini sürekli İstanbul’da yaptırdı. Yönetimlerini bizzat kendisi belirledi. 

O yüzden bu toplantıların özetine bakılırsa, bunlar, yürütülen çalışmaların ne kadar birbirini besleyen, tamamlamaya çalışan stratejik bir tarzda yürütüldüğünü gösterir.

Suriye olaylarının başladığı 2011 yılı Mart ayından sonra ilan edilen sözde Suriye Ulusal Koalisyon’unun başına Abdulbasit Seyda adında Amudeli, Müslüman Kardeşler kadrosu getirildi. Seyda başkan olarak seçtirildikten sonra ilk ziyaretini Hewler'e yaptı. Hewler'de de M. Barzani ile yaptıkları görüşmeden sonra sözde ENKS kuruldu. 

2012 yılında sözde ÖSO gruplarının Urfa’da birinci ve kısa süre sonra ikinci toplantısı yapıldı. Bu toplantılarda o dönemde en aktif kişisi ve şu an Rejimin yanında olan Begara Aşiret Reisi Navaf El Beşir, toplantılardan hemen sonra Hewler’in yolunu tuttu. Barzani ile yaptıkları görüşmelerden birinci Urfa toplantısından sonra Halep Eşrifiye ve ardından Qestel Cindo saldırıları oldu. İkinci toplantı ve ardından Navaf Beşir’in Hewler ziyaretinden sonra Serekani saldırıları başladı. 

Navaf El Beşir'in sözde muhalefet içindeyken Rejime karşı tek bir açıklaması olmuş değil. KDP adına o muhalefet içinde yer alan S. Haco, H. Beşar, İ. Biro, F. Aliko’nun da şu ana kadar Suriye rejimi karşıtı tek bir açıklaması olmadı.

Abdulbasit Seyda’dan sonra SUK’un başına getirilen Muaz El Hatip dte birkaç kere Hewler’i ziyaret etti. 2013 yılı başlarında Hatip 2. Cenevre Konferansı için Rojava yönetimi ile görüşmeye Hewler’de hazır olduğunu söyledi. Rojava yönetimi Qamişlo’da görüşmek isterse görüşebileceklerini söyledi. Hatip her ne kadar hazır olduğunu söylediyse de Barzani tarafından engellendiği için o görüşme olmadı. Hatip’ten sonra SUK’un başına getirilen Ahmet Carba ziyaretinin de ilk durağı yine Hewler, Carba'dan sonra Türk vatandaşı olan Halit Hoca ise neredeyse Hewler’den çıkmadı denilebilir. Halit Hoca’dan sonra SUK başkanlığına getirilen eski Müslüman Kardeşler Kadrosu Enes Ebde’nin de ilk durağı Hewler'di.

Bu kişilerin hepsi İstanbul’da gerçekleştirilen sözde SUK kongresinde seçiliyorlardı. Seçildikten sonra ikinci adres olarak gösterilen Hewler’in yolunu tuttuyorlardı. 

ÇETE HAZIRLAMA ÇALIŞMALARI

AKP ve KDP bir yandan siyasal yelpazede yer alan sözde Suriye Ulusal Koalisyonu içinde hazırlıklar yaparken, öte yandan her ikisi de silahlı grupları hazırlama çalışmalarını yürüttü.

AKP, Nusra, Ğuraba Şam, Ehfad-ı Resul, Liva Tevhid, Nurettin Zengi, Ehrar Şam, İslam ordusu ve bizzat kurdurduğu Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Asifet Şimal, Sultan Abdulhamit, Kanuninin Torunları gibi gruplar ile daha onlarca grubu kendi denetimine alarak silahlı grubu gibi kulandı. Her grubun içinde özerk tim ve MİT mensuplarını yerleştirerek bu gruplar içinde örgütlendi. 2015 yılından sonra da Latkiye’de bu kez 1. ve 2. Türkmen Sahil tugayları adıyla gruplar kurdurdu. 2015 sonlarına doğru ise bu grupların hepsinin içinde yer aldığı Sultan Murad adıyla hepsini bir çatı altında toplamaya çalıştı. 24 Ağustos’ta Fırat Kalkanı adını verdiği Cerablus’u işgal ile bu grupları artık yarım resmi grupları olarak ilan etti. Şu an uluslararası güçler tarafından da bu gruplar Türkiye’nin grupları olarak biliniyor. Rusya’nın Suriye sorununu bir terör sorunu yapma çabası da bunun içindir. Uluslararası güçlerin tamamına bunu kabul ettirirse Türkiye’nin bu gruplarının hepsi terörist gruplar olarak kabul edilecek. Sultan Murad ve içindeki Semerkant, Sultan Abdulhamit, Liva El Hamza, Ceyş Fetih, daha sonra kurdurduğu Kuzey ordusu gibi gruplar ile Ehrar Şam, Ehrar Şarkiya, Feylak El Şam, İslam ordusu gibi gruplar içinde yer alanların şimdi maaşlarını da vererek Kuzey Suriye ve Suriye genelinde savaştırıyor. 

KDP DE KENDİ CEPHESİNDEN...

AKP kendi cephesinden çete hazırlamaya çalışıp Fırat Kalkanı adını verdiği işgal harekatı ile bunu somutlaşırırken, KDP de kendi cephesinden çete hazırlama çalışmalarını devrimin başından beri yaptı. Bir yandan özellikle Halep çevresinde Azadi, Selahattin, Selahattin’in torunları, Yusuf El Azma ve Efrîn, Kobanê, Qamişlo, hatta köy isimlerine göre gruplar oluşturma çalışmalarını yürütürken, öte yandan göçerttiği halk kesimlerinden bazılarını peşmerge adıyla eğitmeye başladı. 2012'de başlayıp halen süren Türkiye ile ortak ambargo uygulaması ile Rojava halkını göçerterek yönlerini Türkiye yada Hewler'e verme sonucu göç edenler içinden peşmerge devşirme faaliyetleri sürdürüldü. 2013 yılına kadar çok fazla dillendirilmeyen ‘Rojava Peşmergesi’ adını daha fazla kullanmaya başladı. Rojava gücü olduğunu, Rojava'ya gitmesi gerektiğini her fırsatta dile getirdi. Uluslararası görüşme ve ilişkilerde sürekli bunu gündemleştirerek Rojava’ya sokmaya çalıştı. Devşirdikleri peşmergeyi bir yandan KDP, Mesut Barzani, Neçirwan Barzani dillendiriyordu. Ayrıca KDP’nin Türk MİT'i ile bağlantısı da olduğu söylenebilen H. Beşar, İ. Biro, F. Aliko, S. Haco gibi kişiler, Avrupa ve uluslararası alanda yaptıkları görüşmelerde bu peşmerge adını verdikleri grubu Rojava'ya sokma faaliyetlerini sürdürdüler. S. Haco R. Tayyip Erdoğan ile 2012’de yaptıkları bir plan ile YPG’nin gelişmesinin önünün nasıl alınacağını konuştuklarını, bunun için Rojava peşmergesini geliştirdiklerini itiraf ediyor. Peşmerge adını verdikleri bu paramiliter gruplarda yer alanların maaş, silah, teçhizat ve eğitimlerinin AKP tarafından verildiğini artık herkes tarafından biliniyor. 

2016 yılının yaz aylarından itibaren KDP ve AKP yetkilileri ile Mesut Barzani, Erdoğan ve Neçirwan Barzani, Yıldırım arasında görüşme trafiği durmadan sürdü. Bu görüşmelerden birinde Barzani Ankara’da iken 24 Ağustos’ta Cerablus işgal harekatı başlatıldı, Türk ordusu tarafından. Bu plan Bab ve daha sonra Minbic, Efrîn, Şehba ve Gire Spi’yi de kapsayan bir plandı. Cerablus’tan sonra sırasıyla Rai, Ezaz, Dabık, Soran, Exterin işgal edildi. Sıra Bab’a geldi. Bab daha bitmeden Neçirwan Barzani Türkiye’yi yıl başından önce ziyaret ettikten sonra Rojava ve Şengal’e yönelik açıklamalarda bulundu. Ancak o zaman henüz Bab bitmediği için Neçirwan gazetecilerin kendisini tahrik ettiği vb. açıklamalarla bunu geçiştirdi. Türkiye tarafından Bab işgal edildikten sonra Mesut Barzanii bu kez Türkiye’yi ziyaret etti. Ziyaretinden hemen sonra önce Minbic saldırıları başladı. Barzani ise Şengal’e yönelik bir saldırı için güç yığınağı yapmaya başladı. 3 Mart'ta ise bilinen çatışma başladı.

BARZANİ VE YILDIRIM'IN İTİRAFLARI

3 Mart'ta peşmerge dedikleri ve uzun zamandır Türkiye ile KDP tarafından hazırlanan paramiliter güçlerin YBŞ ve YJŞ güçlerine saldırması ile yaşanan çatışmalardan sonra yapılan açıklamalar, gerçek planı gözler önüne serdi. Görev süresi iki yıl önce bitmesine rağmen görevi bırakmayan Mesut Barzani adına yapılan açıklamada, "Rojava peşmergesi diye bir şeyin olmadığı" itiraf edildi. Barzani adına yapılan açıklamalarda, "Peşmergeye hiç kimse 'şurada kalacaksın, burada kalacaksın' diyemez, peşmerge yapması gereken görevi yapar ve istediği yere gider" denilerek aslında bunların Rojava peşmergesi değil, KDP ve Türkiye tarafından oluşturulan ayrı bir güç olduğunun en yetkili ağızdan itiraf edilmesiydi. Zaten geçen sene Danimarka, Hollanda, İtalya, Avusturya gibi ülkelerde H. Beşar, F. Aliko, S. Haco’ya Rojava peşmergesi diye bir şey olmadığı, bunların KDP peşmergesi olduğu söylenmişti. Barzani’nin açıklamaları uluslararası güçlerin yaklaşım ve ifadelerini de netleştirmiş oldu.

Barzani’den sonra Türk Başbakanı Binali Yıldırım’ın yaptığı açıklama ise plan ve stratejik ortaklıklarını daha net bir şekilde ortaya koyuyor. Yıldırım, "Peşmerge Sincar’a girdi. PKK’yi oradan çıkaracak" diyor. Yıldırım'ın bu açıklaması aslında son Ankara ziyaretinde yaptıkları planın bir anlamada itirafıdır.

Türkiye ve KDP çevreleri tarafından, sorunun sadece PKK ile ve Şengal’de olduğu yönünde algı operasyonları, gerçekleri örtme, gizleme şeklinde verilmeye çalışılıyor. Ancak gerçeğin bu olmadığını KDP’nin en yetkili ve perde arkasındaki adamlarından Serbest Lezgin, itirafları ile dile getiriliyor. Lezgin yaptığı açıklamalarda, "Şengal’e de gireriz, Rojava’ya da gireriz" diyerek aslında hedeflerinin sadece PKK ve Şengal olmadığını, gerçek hedef ve planlarının KDP-AKP stratejik ortıklığı ile başta Şengal ve Rojava olmak üzere tüm Kürdistan olduğunu itiraf ediyor. Bu itiraflar AKP ile KDP’nin Kürt özgürlük hareketi ile Rojava ve dört parça Kürdistan’ı işgal etme gibi topyekûn bir plan olduğunu gösteriyor. Elbette bu planın bir parçasının da önümüzdeki günlerde gündeme gelebilecek Kandil ve Güney Kürdistan’a yönelik operasyonlar olduğunu da görmek gerekir. 

PLANLARI KDP VE AKP'Yİ BİTİRECEK!

KDP ile AKP arasında Minbic ve Şengal’e yönelik birbirini tamamlayan ve eş zamanlı başlayan saldırıları hangi planla yaptıkları kısa sürede başta Êzidîler olmak üzere Kürt halkı içinde fark edildi. O yüzden Kafkaslar'dan Marsilya’ya, Doğu Kürdistan’dan Lübnan’a kadarki alanlarda yaşayan halk tarafından protestolarla karşılandı. Saldırılar lanetlendi. Bu saldırıların adının 'birakuji' değil bir işgal, Kürt iradesi ile Êzidî soykırımı saldırıları olduğu duyuruldu. Halkın gösterdiği tepki giderek daha da büyüyecek. Çünkü Kürtler KDP ile AKP arasındaki kirli plan ve ittifakın Kürdistan’ın dört parçası ile inançları, halkları, kadınları nasıl bir felakete götüreceğinin bilincinde. O yüzden bu tepkiler giderek daha da artacak. Artan tepkiler ve içine girilen direniş ile KDP ve AKP kirli ittifakı daha fazla yenilgiye uğratılacak.