Rojava’yı koruma ve savunma günüdür

Tüm Kuzey ve Doğu Suriye halkları seferberlik ruhu ile YPG, YPJ ve Öz Savunma Güçleri’ne katılarak kendi değerlerini ve topraklarını korumalı; Kürt halkının dostları enternasyonalist dayanışma ruhu ile Kuzey ve Doğu Suriye halklarının yanında olmalıdır.

27 Kasım günü PKK’nin kuruluş günü faşist ve işgalci Türk devleti, kendine bağlı El Nusra çete kolu olan HTŞ ve ÖSO ile Suriye’nin ikinci büyük ve tarihi kenti Halep’e ve Efrin halkının göç ettiği ve 6 yıldır tüm saldırılara rağmen yaşadığı Til Rifet ve Şehba’ya dönük başlatılan “Özgürlük Şafağı” adı altındaki işgalci harekat ile birlikte Kürt halkını katliamdan geçirmek ve Kürt kazanımlarını ortadan kaldırmak istiyor.

27 Kasım Kürt halkı için bir halk olarak yeniden doğuşun yaşandığı miladi bir gündür. Kürtler açısında kutsal sayılan bir gündür. Kürt halkının yeniden uyandığı ve kendi ulusal gerçekliği ile ayaklandığı bir gündür. Bunun için faşist Türk devleti de bu günü özel olarak seçerek; yani Kürt halkının ulusal bilinçle uyandığı 27 Kasım gününde Kürt halkını katliamdan geçirmek istemektedir. Bunun için kendisinin eğitip, donattığı, lojistik destek sunduğu ve yıllarca maddi, manevi, askeri ve birçok yönde destek sunduğu HTŞ ve ÖSO çetelerine, “Özgürlük Şafağı” adı altında işgal operasyonu emri verdi. Faşist-işgalci Türk devleti, böylesi bir günde bu çeteler eliyle Önder Apo paradigması ve felsefesi etrafında kendini örgütleyen, yöneten başta Kürt halkı olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan tüm halkların katliamı için start verdi.

Faşist Türk devleti Kürt halkı için tarihi, önemli, kutsal günlerinde Kürt halkına dönük katliam saldırıları yapmaktadır. 27 Kasım günü faşist Türk devletinin gerçekleştirdiği bu saldırıyı böyle okumak gerekiyor.  Ancak bu işgal ve katliam saldırısının arka perdesini, yani yeşil ışık yakan güçlerini de iyi görmek gerekiyor. Yani faşist Türk devletinin açık bir şekilde hareket etmesinin önünü açan güçleri de iyi görmek gerekiyor.

Bunun için başta İsrail, İngiltere, Amerika, Rusya ve İran denklemine de iyi bakmak gerekiyor.

İsrail, bilindiği gibi 2023 yılının Ekim ayında Hamas ile bir savaşa girdi. Ardından Lübnan Hizbullah’ı ile bir savaş ortamını yaşadı. Hizbullah ve Hamas bilindiği gibi İran tarafından desteklenen güçlerdi. Hem askeri güç aktarımı noktasında hem de lojistik, silah ve cephane noktasında İran tarafından desteklenen güçlerdi. Bu durumda İsrail, hem askeri hem siyasi açıdan dünya kamuoyu tarafından zorlandı. Bunun için Hizbullah ile ateşkes yaparak bu süreçten istifade etmek istedi. Yani savaşı Türkiye ve Türkiye’ye bağlı çeteler üzerinden Suriye’de yürütmek istedi. Bundaki amacı hem Lübnan’a Irak ve İran’dan gelen ikmal yollarını kesmek hem de Suriye’deki İran Şii güçlerine darbe vurarak Suriye’deki İran varlığını yok etmek, en azından etkisiz bir seviyeye düşürmekti. Bunun için faşist Türk devleti eliyle bu çetelere yardım ederek Halep, Şehba, Til Rifat ve Hama hattına dönük bir operasyon başlattı.

Amerika ve İngiltere de, Rusya ve İran’ın özellikle hakim olduğu bu yerlere saldırı karşısında sessiz kalarak Türkiye-İsrail işbirliğinde gelişen bu operasyonun önünü açtı. Amerika ve İngiltere, bu çerçevede Türkiye ve İran’ı çeteler ve milisler üzerinden karşı karşıya getirmek ve İsrail’i bu süreçte kendini toparlamasını sağlamak istedi. Bunun yanında ise Türkiye’yi Rus çizgisinden çekerek NATO’ya entegre etti. Bu operasyonun ardından İran ve Rusya’nın açıklamalarında da yer aldığı gibi, “Türkiye bize ihanet etti” bu durumu en bariz bir şekilde gerçekleştirdiğini gösteriyor.

Bunun yanında Lozan’ın yüzüncü yılında İngiltere ve Amerika’nın NATO toplantısında Ortadoğu’ya dönük çizdikleri haritanın gerçekleştirilmesi için Suriye, Irak, İran ve Türkiye’nin karışması, sınırların yeniden çizilmesi gerekiyor. Çünkü sınırlar 1. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan Ekim Devrimi ardından “Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı” nedeniyle tam istenilen gibi olmamıştı. Çünkü İsrail’in 1. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulması gerekiyordu. Türkiye, Irak ve Suriye’nin de bu çerçevede yeniden oluşturulması gerekiyordu. Ancak istedikleri şekilde olmadı. Ve bu çerçevede 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kuruldu. Bunun yanında da o zaman dünya iki kutupluydu. Bir taraftan Sovyet Rusya diğer taraftan ise NATO vardı. Bundan dolayı da istenilen çerçevede sınırlar belirlenemiyordu. Ancak 1991 yılında Sovyet Rusya’nın dağılmasından sonra Amerika, Körfez’e operasyon yaparak 3. Dünya Savaşı’nın fitilini ateşledi. İsrail’in Ortadoğu korunması ve büyümesi ve Ortadoğu enerji kaynaklarının ele geçirilmesi adı altında ortaya konulan BOP projesinin oluşturulması için Ortadoğu’da kaos, kriz ve savaşlar yaratıldı.

2000’li yılların başında ilk ulus devletin kurulduğu Irak’ta savaş yaşanarak Irak parçalandı. 2010 yılından sonra Arap Baharı adı altında Libya, Suriye’de başlatılan kaos ile Suriye parçalanarak, çatışmaların yaşandığı bir alana dönüştü. Bunun için Lozan’ın yüzüncü yılında gerçekleştirilen NATO toplantısı, Birinci Dünya Savaşı’nın güncellenmesiydi. Bunun için yeni bir harita sunuldu bu toplantıda ve bu haritanın gerçekleştirilmesi için bazı vekalet güçler üzerinde bölge karıştırılmak istendi.

İşgalci Türk devleti, özellikle faşist şef Erdoğan, 2002 yılında başa gelirken, bu BOP projesinin eşbaşkanı olarak göreve getirilmişti ve bu amaç çerçevesinde hareket ediyordu. Günümüze kadar da bu çerçevede hareket ederek, yanına aldığı derin devlet aklı olan Bahçeli ile birlikte Kürt halkının katliamdan geçirmek ve kazanımlarını yok etmek için elinden ne geliyorsa yaptı. Bu çerçevede Kürtler için önemli ve kutsal bir gün olan 27 Kasım günü kendisine bağlı HTŞ ve ÖSO çeteleri ile Halep, Şehba, Til Rifett başta olmak üzere bir bütünen Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına dönük işgal operasyonunu başlattı. Ve ardından Minbic, Til Temir ve bir bütünen Rojava’ya saldırılarını artırdı. Ayrıca yüz binlerce Kürt, Şehba, Til Rifet ve Halep’te katliam tehlikesi ile karşı karşıyadır.

Bunun için başta Rojava’da yaşayan halkımız başta olmak üzere tüm Kuzey ve Doğu Suriye halkları, Özerk Yönetim’in ilan ettiği seferberlik ruhu ile YPG, YPJ ve Öz Savunma Güçleri’ne katılarak kendi değerlerini ve topraklarını korumalıdır. Bunun yanında başta Kuzey Kürdistan, Başûrê Kurdistan, Rojhilat Kürdistanı ve dünyanın dört bir tarafında yaşayan Kürt halkı, dostları, sosyalist, demokratik çevreler, enternasyonalist ve dayanışma ruhu ile Kuzey ve Doğu Suriye halklarının direnişinin yanında olmalılar. Rojava halklarına destek olmalılar. Ve faşist Türk devletinin bu saldırılarına karşı bulundukları her yerde Rojava direnişini sahiplenmeli, 13 yıldır yaratılan bu devrime akıp direnişte yerlerini almaları lazım. Bu çerçevede Rojava Özerk Yönetimi’nin seferberlik çağrısına destek ve katılım ile cevap vermek lazım. Gün devrimi koruma ve direnişi büyütme günüdür.