Suriye’nin dizaynının, yeni ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve geleceği 20 Ocak tarihine kadar tamamlanacağını söyleyen KNK Dış İlişkiler Sözcüsü ve Yürütme Konseyi Üyesi Nilüfer Koç, “Kürt halkı sadece kendi öz gücüne güvenerek bu süreçten kazançlı çıkabilir” dedi.
27 Kasım’da HTŞ’nin saldırıları ile başlayan ve 7 Aralık’ta Baas rejiminin çöküşü ile sona eren süreç sonrası, Suriye’de çatışmalar ve kriz devam ediyor. ‘Suriye’nin geleceği nasıl şekillenecek?’ sorusu güncelliğini korurken, işgalci Türk devleti ve bağlı çetelerin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırıları vahşi katliamlara dönüştü. Til Rifet ve Minbic’ı işgal eden çetelerin gerçekleştirdiği infazlar, insan kaçırma, yağmalama olaylarına karşı ilgili uluslararası kurumlar sessizliğini koruyor.
Suriye’de Esad rejiminin yıkılacağının İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’a dönük saldırıları ile anlaşıldığını dile getiren Nilüfer Koç, Esad’ın kendi öz gücüyle değil Rusya ve İran’ın gücüyle bugüne kadar iktidarda kalmaya çalıştığına vurgu yaptı. İsrail’in Lübnan ve Suriye’de Hizbullah’a saldırıları ile İran’ın zayıfladığını belirten Nilüfer Koç, Rusya’nın ise Ukrayna cephesinde kimi tavizler vererek, Suriye’de etkisizleştirildiğini ifade etti. “Haliyle İran ve Rusya, Suriye’de etkisizleşti” diyen Nilüfer Koç, şöyle devam etti: “Esad rejimin ayakta tutan bu iki güç zayıflatılınca rejim çöktü. Burada aynı zamanda 1990’lı yıllardan itibaren ortaya çıkan, ulus devletlerin artık küresel sermaye tarafından da kabul görmeyeceğinin ilanı da diyebiliriz.”
‘SURİYE’NİN DİZAYNI 20 OCAK’A KADAR TAMAMLANACAK’
Mevcut durumun Suriye’de bir çözüm getirip getirmeyeceğini sorduğumuz Nilüfer Koç, ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın göreve başlayacağı 20 Ocak tarihine işaret ederek, “Suriye dizaynı 20 Ocak tarihine kadar tamamlanacak. Trump yönetimi devralana kadar bölgede bazı hususları netleştirmeye çalışıyorlar” ifadelerini kullandı. Çözüme dair fikirlerini beyan eden Nilüfer Koç, “Bizim açımızdan çözüm nettir. Zaten orada 12 yıldır halkımız büyük bedeller ödeyerek çözüm yolunu gösterdi. Orada yaşayan tüm halklar ile birlikte çoğulcu, demokratik bir anlayış gelişti. Dolayısıyla bütün Suriye’yi kapsayacak bir sistem oluşturdu. Bu sistemin içinde Araplar, Türkmenler, Çerkesler, Kürtler, Ermeniler, Süryaniler var. Eğer ‘demokrasi’ deniliyorsa çözüm zaten Kuzey ve Doğu Suriye’de var” diye konuştu.
‘BÖLGENİN GELECEĞİ İÇİN EN BÜYÜK TEHDİT TÜRK DEVLETİ’
Fakat Kuzey ve Doğu Suriye’nin dışında kalan bölgelerde SMO adı altındaki Türkiye’ye bağlı çeteler ve Heyet Tehrir El-Şam güçlerinin bu çoğulcu yapıyı kabul edip etmeyeceğine dair çekincelerini ifade eden Nilüfer Koç, “Bölgenin geleceği açısından en büyük tehdit Türk devletidir. Türk devleti ise, Ortadoğu'daki yeni dizayn ile birlikte sıranın kendisine geleceğinden endişe ediyor. Hedef olarak İran, Irak, Türkiye ve Suriye’den bahsediliyor. Irak ve Suriye’de BAAS rejimleri bertaraf edildi. Bu ülkelerde Kürtler statü kazandı. Bu statülerin de kimseye zarar vermediği küresel ölçekte anlaşıldı. Uluslararası toplum nezdinde Kürtler büyük bir sempati kazanmış olsa dahi uluslararası güçler, Türk devletinin jeopolitik durumundan kaynaklı Kürtlere dönük saldırılarına sessiz kaldı. Bu saldırılara rağmen Kürtlerin direnişi ve özgürlük arayışı da kırılamadı. Halk Rojava’yı terk etmedi, direnişinden vazgeçmedi” diye konuştu.
Siyasetin kuralında savaş ile çözülemeyen sorunların politik diyalog ile çözüldüğünün altını çizen Nilüfer Koç, bir dönüm noktasının yaşandığını söyleyerek, genel anlamda Avrupa’da Kürtlere dönük bakış açısında bir değişim gözlemlediğini ifade etti.
‘LOZAN BAŞARILI OLMADI’
Suriye’de sorunun çözülmesi için Avrupalı güçlerin bölgedeki tüm halkların korunması gerektiğine dair görüşleri olduğunu kaydeden Nilüfer Koç, "Lozan ile Sykes-Picot ile sürdürülen Kürt inkarının işe yaramadığını ve başarılı olamayacağı anlaşıldı. Kürtlerin gücünü görme durumu var. DAİŞ’ karşı mücadele var. Kürtler diyalogla sorun çözebilecek kabiliyeti gösterdiler. İnşa ettikleri sistemin de kimseye zarar vermediği ortaya çıktı. Böylece Kürtlere dönük bir sempati ortaya çıktı” dedi.
‘SMO TÜRK DEVLETİNİN AJANDASINI UYGULUYOR’
SMO çetelerinin Türk devletinin ajandasını uyguladığı için çözüm tartışmalarının dışında tutan Nilüfer Koç, HTŞ ve ona bağlı olan grupların daha çok ABD ile ilişkili olduğunu ifade etti. QSD Genel Komutan Mazlum Abdi’nin “Biz ABD’nin arabuluculuğu ile HTŞ güçleriyle temas halindeyiz” açıklamasına atıfta bulunan Nilüfer Koç, “HTŞ’nin nereye evrileceği soru işareti. Çünkü onlar DAİŞ’ten ayrılan bir gruptur. Biz karşı katliamlarda yer alan gruplardır. Taliban gibi reforme mi edilecekler? Biraz durum bunu gösteriyor. Taliban’a ‘terörist’ dediler, ‘kadın katliamcısı’ dediler, terör listesine koydular. HTŞ de terör listesinde ancak şu an biraz reforme ediliyor. Dikkat ederseniz 2014’teki sakallı, vahşi görüntülerin yerini kravatlı, makyajlanmış cihadist bir iktidar Suriye’ye getirildi.
‘HTŞ ŞERİAT GETİRMEK İSTİYOR’
Batılı devletlerin çizmek istediği bu imaja rağmen, Suriye genelinde cihadist grupların gövde gösterisi ve katliamlar yaptığını hatırlattığımız Nilüfer Koç, “Ben şahsen HTŞ’nin demokrasi getireceğine inanmıyorum. Vahşi, insanların kafasını kesen, kadın düşmanı, Kürt düşmanı, halklar düşmanı bir gelenekten geliyorlar. Biz onların hükümet programlarını da okuduk. Şeriat getirmek istiyorlar. Demokrasi gibi bir niyetleri yok. Suni Arap kesime hitap ediyorlar ve bu kutlamaların sebebi de budur. Ancak tüm Suni Arap kesimi cihadist anlayışa sahip değil. Kimse çetelerin istediği gibi hareket etmeyecektir” dedi.
‘HTŞ KRAVAT TAKARAK KENDİNİ GİZLEYEMEZ’
Halep ve Şam gibi merkezlerin tarihi kültürel mirasına değinen Nilüfer Koç, “Tarihsel olarak burada yaşayan halklar kolay kolay teslim alınamaz. Ayrıca HTŞ ülkeyi kalkındırması gerektiğini, sevk ve idare etmesi gerektiğini biliyor; dolayısıyla uluslararası güçlerden bağımsız hareket edebileceğini düşünmüyorum. HTŞ uluslararası güçlerin desteği ve yeşil ışık yakması ile geldi. Ancak günlerdir uluslararası basın kuruluşlarını takip ediyorum. ABD ve Avrupa’nın HTŞ’ye kaygılı yaklaşımları var. İlerde HTŞ’nin yeni bir DAİŞ olabileceğinden endişe ediliyor. ‘Aman aman Kürtleri koruyalım, Alevileri koruyalım’ diyorlar ve bu grupların kravat takarak kendilerini maskeleyemeyeceklerini düşünüyorlar” diye kaydetti.
‘ÇETELER KORKUTARAK SAVAŞ KAZANMAK İSTİYOR’
İşgalci Türk devleti ve ona bağlı SMO çetelerinin Rojava’ya dönük saldırılarını yorumlayan Nilüfer Koç, çetelerin korkutma yöntemi ile savaşı kazanmak istediklerini söyledi. Bu taktiklerin DAİŞ taktiği olduğunu hatırlatan Nilüfer Koç, “Bu taktik 2014'te kullanıldı. Kadın kaçırma, tecavüz, kafa kesme... Bunların hepsini yapıyorlar. Görüntüler dijital medyada dolaşıyor. Şu an yürütülen savaşın yüzde 50’si psikolojiktir. ‘Yanlış bilgi aktarma, ürkütücü resimler yayma’ gibi taktiklerle savaşı kazanmak istiyorlar. HTŞ ise, bazı yerlerde Alevilere dönük bu tür uygulamaları devreye koymuş durumda” diye konuştu.
‘KORKMAYAN BİR HALK GERÇEKLİĞİ VAR’
Tüm saldırılara rağmen bölge halklarının SMO çetelerine karşı büyük bir direniş sergilediğine dikkat çeken Nilüfer Koç, Ben Kürtlerin buna karşı donanımlı olduğunu düşünüyorum. Korkmayan bir halk gerçekliği var. Görüyoruz; zor şartlarda dahi herkes evinin kapısını açıyor. 70 yaşında kadınlar eline silah alıyor. 2014’ten çok şey öğrenildi” diye kaydetti.
‘TÜRK DEVLETİ SAVAŞ SUÇU İŞLİYOR’
Nilüfer Koç şu uyarıyı da yaptı: “Türk devleti ne kadar soykırım yapsa da bu yeni bir durum değil. Ancak bunu böyle kabul etmemek gerekiyor. Halkımız buna karşı direniyor ve bu direnişe en iyi şekilde sahip çıkılması gerekiyor. Türkiye ile müttefik olan devletlere madem ‘Suriye’nin geleceği için demokrasiden bahsediyorsunuz, o zaman Türk devletinin bu vahşetine ‘dur’’ demeleri gerektiğini hatırlatmak lazım. Yaptıkları savaş suçudur. Savaş hukukuna aykırıdır. Bize Kuzey ve Doğu Suriye’den Türk devletinin hak ihlallerine ilişkin raporları geliyor, bu raporları ilgili kurumlara iletiyoruz. Türk devleti sıkışmışlıktan kaynaklı saldırıyor. Türk devleti Kürtleri yok etmek istiyor. Minbic’daki vahşeti bu yüzden uyguluyor” diye konuştu.
‘KÜRTLER AÇISINDAN RİSKLİ DURUMLAR VAR’
Kürtler açısından riskli durumların olduğunu ve sürecin Kobanê sürecine benzediğini vurgulayan Nilüfer Koç, “Toplumsal reflekslerin ortaya çıkmaması için manipülasyon yapılıyor. Bazı devletler Kürtler adına konuşuyor. Bizim hiçbir devlete sırtımızı dayamamamız gerekiyor. Zaten Kuzey ve Doğu Suriye’nin diplomatik kanalları var ve çok iyi çalışıyorlar. Fakat bizi kurtaracak olan Kobanê sürecinde öğrendiğimiz gibi ulusal birlik temelinde yan yana gelmektir. Eğer biz ulusal birlik temelinde yan yana gelirsek, herkes bizim yanımıza gelir. Kobanê’de ulusal birlik ruhu çıktı, onun için herkes yanımıza geldi. En sonunda devletler de bizimle aynı karede fotoğrafa girmek istedi. Burada belirleyici olan kendi gücümüze güvenmektir.
‘ÖZ GÜCÜMÜZE GÜVENEREK KAZANABİLİRİZ’
Herkesle temas kurarız ancak yegâne belirleyici olan toplumsal gücümüzdür. Kim iyi açıklama yaparsa başımız gözümüz üstüne, fakat biz kendimize güveneceğiz, öz savunma geliştireceğiz. Siyasal dengeler anlık değişiyor, bugün biri senin için iyi bir şey konuşsa da yarın başka bir pazarlıkla bu durum değişebiliyor. Yüz yılın dizaynı yapılıyor, çok büyük pazarlıklar yapılıyor. Dolayısıyla kendi toplumsal gücümüzden başka kimseye güvenmemeliyiz. ‘Birileri gelip bizi kurtaracak’ demeyelim. Geçen yüz yılda bunu yaptık. Kürt ileri gelenleri İngilizlere, Fransızlara mektuplar yazdı ancak kimse gelip yardım etmedi” uyarısında bulundu.
‘ABD VE RUSYA İŞGALİN ÖNÜNÜ AÇMIŞTI’
ABD’nin Girê Spî ve Sêrekaniyê’de, Rusya’nın ise Efrîn’de Türk devleti ile işbirliği yaparak işgalin önünü açtığını hatırlatan Nilüfer Koç, “Hangi devlet ne konuşursa, onu anlamak için o devletin penceresinden bakmak lazım. İsrail olumlu konuşursa, mutlaka ‘Bunu niye yapıyor’ diye sormak lazım. Ben Kürtler lehine konuşulmasını olumsuz bulmuyorum ama bu benim sorunumu çözecek anlamına da gelmiyor” hatırlatmasını yaptı.
‘TÜM KESİMLERLE DİYALOĞA AÇIĞIZ’
Tüm kesimlerle diyaloğa açık olduklarını duyuran Nilüfer Koç, “Savaştan vazgeçerse Türkiye ile de görüşürüz. Bunun için Önder Apo sürece dahil olsun, diyalog kanalları açılsın diyoruz. Önder Apo bunun için ‘Ben hazırım, sorunu siyasal hukuksal zeminde diyalogla çözelim’ dedi” ifadelerini kullandı.
‘ERDOĞAN KOBANÊ’DE NAMAZ KILMAK İSTİYOR’
Nilüfer Koç son olarak tehlikeler karşısında Kürt halkına ve dostlarına şu çağrıyı yaptı: “Biz yüz yıldır yaralanmış bir halkız ancak son elli yıldır tarih tekerrür etmiyor. Biz değiştik, güçlendik, öz gücümüz gelişti, öz savunmamız ve örgütlülüğümüz gelişti. Buna güvenerek kazanacağımıza inanalım. Bu gücümüz varken bunu kim yok edebilir? Erdoğan Kobanê’de namaz kılmak istiyor. Bunu yapmak için Kobanê’ye saldıracak. Buna karşı durmamız gerekiyor. İşgal ve soykırım saldırılarına ‘dur’ dememiz gerekiyor.
‘DİRENİŞE KADINLAR ÖNCÜLÜK ETMELİ’
Bu direniş kadınların öncülük etmesi gerekiyor. Şu anda Suriye’de kadın düşmanı bir rejim var. Demokratik Suriye’nin geleceğinde kadınların örgütlü olarak çözüm tartışmalarına katılması gerekiyor. Suriye'deki kadın gücü olarak bunu dayatmalıyız. Önder Apo kadınlara ‘Bu yüz yıl sizindir’ dedi. Ben de bu tespiti uygulamanın tam zamanıdır diyorum. Bu yüzyılın inşasını Kuzey ve Doğu Suriye’de oturttuysak, bunu Suriye geneline yayabiliriz. Kadınlar stratejik bir müdahale ile ‘Suriye nasıl olmalı?’ sorusuna cevap verecek bir güce sahip ve bunu yapmalılar diye düşünüyorum” dedi.