İsveç’te Sosyal Demokrat İşçi Partisi Milletvekili Anders Österberg’in Kuzey ve Doğu Suriye’ye ilişkin soru önergesinde Dışişleri Bakanı Ann Linde’den yanıt geldi.
‘QSD’YE MİNNETTARLIK DUYUYORUZ’
Linde, Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) rolüne vurgu yaparak şunları belirtti: “DAİŞ'in Suriye'de bölgesel olarak yenilgiye uğratılmasının üzerinden iki yıldan fazla zaman geçti. Terör örgütü artık yakın çevredeki, bölgedeki veya dünyadaki insanlar için aynı tehdidi oluşturmamaktadır. DAİŞ Karşıtı Uluslararası Koalisyonu ile yerel Suriye Demokratik Güçleri (QSD) arasındaki iş birliği, şiddet ve istismara son vermede çok önemli rol oynamıştır ve belirleyicidir. Kuzeydoğu Suriye halkının DAİŞ'e karşı verdiği mücadelede yaptığı fedakarlıklara derin saygı duyuyoruz. DAİŞ'in terör saltanatının durdurulmasında emeği geçen QSD'ye ve mensuplarına da minnettarlık duyuyoruz. Anders Österberg'in yazdığı gibi, YPJ ve YPG gibi silahlı kuvvetler SDG'nin asıl taşıyıcı bir parçasını oluşturmuştur. Suriye'nin kuzeydoğusunda şimdiye kadar 11.000'den fazla insan DEAŞ'a karşı savaşırken hayatını kaybetti.”
‘HAYAT NORMALE DÖNMELİ’
Açıklamada devamla şunlar belirtildi: “Terör örgütünün tahribatından etkilenen bölgelerin artık rehabilite edilmesi ve insanların hayatlarının yavaş yavaş normale dönmesi gerekiyor. İnsani durum hala çok endişe verici ve yıkım aşikâr. Bölgede, ülke içinde yerinden edilmiş yüz binlerce insan var. Yaz gelmeden önce, uluslararası kuruluşlar nehirlerde ve göletlerdeki su seviyelerinin hiç olmadığı kadar düşük olacağı konusunda uyarıyorlar. BM Güvenlik Konseyi’nin, -İsveç'in üyeliği sona erdikten kısa bir süre sonra- Irak sınırı üzerinden kuzeydoğu Suriye'ye malzeme sağlayan BM'ye artık onay vermemesi nedeniyle ihtiyaçlarını karşılamak kolay olmamaktadır.”
İsveç’in nasıl bir destek sunduğuna ilişkin ise şunlar dile getirildi:
“Hükümetin insani, bölgesel ve Suriye krizine özgü yardımlarıyla İsveç, insanların bölgedeki zor koşullarla başa çıkma yeteneklerinin güçlendirilmesine katkıda bulunmaktadır. Aynı zamanda AB içinde ve Küresel Koalisyon içinde daha fazla ülkenin bu çalışmaya dahil olmasının itici gücüyüz. Bugün İsveç'in kuzeydoğu Suriye'ye verdiği destek, savaş yaralılarına yardım etmek, tarımda değer zincirlerini yeniden kurmak, mülteci kamplarındaki koşulları iyileştirmek ve sivil toplumu güçlendirmek için çalışan aktörlere ulaşıyor. Aralık 2020'de hükümet, bu tür aktiviteleri desteklemeye devam etmek için Suriye krizine yönelik bölgesel stratejiyi genişletmeye ve büyütmeye karar verdi.
(…) Kalkınma desteğimize ek olarak, Demokratik Suriye Meclisi’nin (MSD) sivil liderliğiyle -AANES'i (Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi) yöneten multi-etnik yapılı şemsiye örgüt- diyalogu sürdürmeye çalıştım. Bunların arasında YPG ve YPJ’ye en yakın duran politik parti olan PYD de var. MSD ile yakın bir ilişkim var ve onların ihtiyaçlarını ve fikirlerini çok iyi biliyorum. MSD ve kuzeydoğu Suriye'den temsilcilerin, uluslararası bağlamlarda, ülkenin geleceğine ilişkin görüşmelere dahil edilmesi gerektiği konusunda net oldum. AANES yönetimi, İsveç'in desteğini ve bağlılığını defalarca takdir etmiş ve dile getirmiştir.
YAPICI DİYALOG GELİŞTİRİLMELİ
Bu konuşmalar nedeniyle zaman zaman eleştirilere maruz kaldık. Ancak, bölgeyi fiilen yöneten ve kontrol eden sahadaki meşru seslerle yapıcı bir diyalog kurmamız gerektiğine inanıyorum. Böyle bir diyaloğun bir avantajı da aynı zamanda zorlukları üstlenmemiz/dile getirmemiz veya görüş sunma fırsatına sahip olmamızdır.
Diyaloglar ve görüşmeler yoluyla, özyönetimin ileriye dönük demokratik ve kapsayıcı bir yol seçmesine yardımcı olabiliriz, ki bu aynı zamanda Suriye genelinde barışa da katkıda bulunur. AANES'in ifade ettiği bu bariz tutku ve irade, daha fazla insan tarafından desteklenmesi gereken bir iradedir. Ayrıca Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı duyduklarını açıkça ifade ettiler ve Suriye sınırlarının ötesinde bir hırslarının olmadığını da söylediler.
Bu ruhla, toplumun inşasının kapsayıcı olması gerektiğini ve yerel Kürt muhalefeti bile içermesi gerektiği dile getirdim. En az onun kadar önemli olan, AANES'in bölgede var olan Süryaniler, Araplar, Hristiyanlar ve yezidiler gibi kesimlerin ihtiyaçlarına karşı da duyarlı olması gerektiğidir.”