Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması ve üzerindeki mutlak tecridin kırılması amacıyla 25 Haziran 2012 tarihinde Fransa’nın Strasbourg kentinde başlayan “Özgürlük Nöbeti”, 10’uncu yılına girdi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan özelinde Kürt halkına karşı işlenen insanlık suçlarını teşhir etmek ve Avrupa ülkelerinin sessizliğini protesto etmek amacıyla Avrupa’daki Kürtler ve dostlarının gruplar şeklinde sürdürdüğü nöbet eylemi, Kürtlere dönük yüzyıllık katliamlara karşı direnişin de önemli bir fotoğrafını çekiyor. Zira bu fotoğrafta her türlü baskıya, koşula rağmen iradeli şekilde eylemi sürdüren bir Kürt gerçekliğini görmek mümkün.
Kürtler, bu tarihi eylemle Uluslararası Komplo’dan beri dünyaya, bir taraftan iradelerinin Abdullah Öcalan olduğunu ve Kürt sorununun çözümünün İmralı’dan geçtiğini anlatırken diğer taraftan ise Önderliklerinin ortaya koyduğu Demokratik Konfederalizm paradigmasını Avrupa halkına anlatıyor.
Eylem, dört parça Kürdistan’dan Avrupa’ya göç etmek zorunda kalan her yaştan Kürtleri tek çatı altında topladığından Önder Apo’nun tarihsel mesajını da net bir şekilde özetliyor: “Kürdistan’a çizilen sınırlar yapaydır. Bu halkın zihninde Kürdistan birdir, tektir.”
Eylem haftanın her günü saat 07.30 ile 16.30 arasında disiplinli bir şekilde devam ettirilirken eylemciler Önder Apo’nun mücadele yaşamındaki disiplini ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin kırk yılı aşan mücadele iradesini esas aldıklarını ifade ediyor. Strasbourg’da, 10. yılında ve 470. haftasında devam eden Kürtlerin Avrupa sürdürdüğü en uzun eylemi koordine eden ve yürütenlerle Yeni Özgür Politika gazetesi konuştu.
SON ANINA KADAR EYLEMDE
Munzur Emekçi, Özgürlük Nöbeti’ni başlangıcından itibaren 3 yıl boyunca organize etti. Yakalandığı hastalık nedeniyle 2015 yılında eylemi devreden Emekçi, Nisan 2016 yılında ise hayata gözlerini yumdu. Eylemin koordinasyonunu son 3 yıldır ise Zülfü Bingöl yürütüyor.
STRASBOURG'DA TARİHİ HAFIZA
Strasbourg kentinde bulunan Avrupa kurumlarının Kürtlerin tarihsel hafızasında önemli bir yere sahip olduğunu belirten Bingöl, “Eylem Kürtler için siyasi bir mevzi oluşturdu. Bu ülkeler Önderliğimiz şahsında halkımıza yönelik geliştirilen komplonun ortaklarıdır. Eylem bu yanıyla bu ülkelerin Kürt halkına karşı işlediği suçu teşhir ediyor” diyerek eylemin politik önemini ortaya koyuyor. Diğer yandan Strasbourg’un turistik bir kent olmasının Kürt Halk Önderi Öcalan’ın yaşamını, mücadele hayatını ve ideolojisini dünya halklarına tanıtmada etkin bir alan yarattığını vurguluyor Zülfü Bingöl.
ÖNDERLİĞİ ANLATIYORUZ
Bingöl, “Kitle çalışmasını farklı dillerde hazırladığımız ve Önderliğin paradigmasını, mücadelesini içeren broşür, kitapçıklar ve birebir iletişim ile yürütüyoruz” diyor. Yürüttükleri kitle çalışmasıyla çoğu insanın Öcalan’ı tanıdığını ifade eden Bingöl, ekliyor: “Önder Apo’nun 23 yıldır esaret altında olduğunu söylediğimizde insanlar şaşırıyor. ‘Bir halk önderine nasıl böyle yaklaşılır?’ diyen birçok insanla karşılaştık.” Tarihi Kobanê direnişi ve zaferiyle Avrupalıların hem Kürtleri hem de Önder Apo’yu tanıdığını söyleyen Bingöl, Kürt halkına karşı Avrupa halklarında büyük bir sempatinin geliştiğine de dikkat çekiyor.
DİPLOMASİ ÇALIŞMALARI
Öcalan’a Özgürlük Nöbeti’nin en önemli ayaklarından birini ise diplomasi çalışmaları oluşturuyor. Eylemin sürdürüldüğü alan, Avrupa Konseyi (AK), Avrupa Parlementosu (AP) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kesiştiği noktada bulunuyor. Bingöl, “Bu eylem, Avrupa diplomasisinin tam da göbeğinde diplomatik çalışmaların sürdürülmesi amacını da barındırıyor. Halkımız bu eyleme çok ciddi yaklaştı ve yaklaşıyor ama diplomasiyi yeterli yürüttüğümüzü söylemem mümkün değil. Yani bu tarihi eylemin bir ayağının eksik olduğunu söylemem gerekiyor” diyor.
CPT GÖREVİNİ YAPMIYOR
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki mutlaklaşan tecrit ile ilgili Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi’ne (CPT) birçok defa dosyalar sunuldu. Ayrıca tecridin kaldırılması amacıyla nöbetin sürdürüldüğü alanda uzun süreli oturma eylemleri, açlık grevleri düzenlendi. Bingöl, CPT’den yetkililerin bazı dönemlerde nöbet eylemine ziyaretlerde bulunduklarına ama bu ziyaretlerin CPT adına yapılmadığına, bireysel ziyaretler olduğuna dikkat çekiyor. Özellikle İmralı ziyaretleri sonrasında CPT yetkililerinin kendilerine bilgi vermek amacıyla ziyaretler gerçekleştirdiğini söyleyen Bingöl, “CPT yetkilileri Kürt halkının yaşadıklarını bildiklerini ama Önderliğin rehineliğinin çok boyutlu uluslararası bir sorun olduğunu çok defa açıkladılar” diyor.
Nöbet eylemini AK’deki oturumlar döneminde birçok heyetin de ziyaret ettiğini belirten Bingöl, Avrupa ülkelerinden heyetler başta olmak üzere Rusya ve Ukrayna’dan da heyetlerin ziyarette bulunduklarını söylüyor. Bingöl, “Biz bu ziyaretlerde Önderliğimizin durumunu detaylıca kendilerine iletiyoruz. Kürt halkına yapılan bu zulmün önüne geçilmesi çağrılarımızı yineledik ve mücadeledeki kararlılığımızı aktardık.”
On yıldır olağanüstü durumlar haricinde kararlı şekilde sürdürülen nöbet eyleminde yaşadıkları temel sıkıntının dil konusu olduğunu ifade eden Bingöl, “Farklı ülkelerden ziyaretler gerçekleştiğinde bir dil sorunu yaşıyoruz. Halkımızın çoğu da mülteci ve dil konusunda yeterli değiliz. Nöbeti devralan gruplarımızda Almanca, Fransızca ve İngilizce bilen arkadaşların olmasına elimizden geldiğince dikkat etmeye çalışıyoruz” diyor.
ÖNDERLİĞİMİZLE BİRLİKTEYİZ
Bingöl, “Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü ve üzerindeki tecridin kaldırılmasını amaçlayan bir eylem olduğundan, sadece benim sorumluluğu aldığım yaklaşık son dört yıl içerisinde bu nöbeti dört defa hatta on defa tutan insanlarımız var” diyor. Söz konusu Abdullah Öcalan olduğunda insanların eylemi çok daha farklı sahiplendiğini ifade eden Bingöl, halkın “Önderliğimiz için geliyorum. Önderlik için olduğundan hep gelmek istiyorum” dediğini ifade ediyor. Bingöl, “Hiçbir halkta böyle bir bağlılık göremezsiniz. Halkımızın Önderliğe bağlılığını görmek istiyorsanız bu eyleme bakın, derim. On yıldır insanlarımız sabırla bu eylemi sürdürüyor. Buraya geldiklerinde, Önderliğin fotoğraflarını ve onun özgürlüğünü haykıran afişleri gördüklerinde, fiziki olarak Önderlikle temas ettiklerini söyleyen çok eylemci oldu. ‘Buraya geldiğimizde zannediyoruz ki Önderlik buradadır’ diyor insanlarımız.”
ÖNDERLİK DİSİPLİNİ İLE
Bingöl, yaşamının bazı dönemlerinde Kürt Halk Önderi Öcalan ile yan yana kalma fırsatı da bulan biri. Eylemdeki disiplini, tanıklıklarına dayanan Önderlik kavramıyla paralelleştiriyor. “Önder Apo’ya sıradan yaklaşamayız” diyen Bingöl, her eylemde bir disiplinin olması gerektiğini ancak bu eylemdeki disiplinin hem Önder Apo’yu hem de Kürt Özgürlük Hareketi’nin iradesini temsil ettiğini ve bundan dolayı disiplinin esas olduğunu ifade ediyor. Bingöl, “Önderliğimiz disiplinli biriydi. Zamanı onun kadar etkin kullanan birine tanık olmadım. Her şeyi planlayarak ve zamanında yerine getiren biri. Dolayısıyla kendisini temsil eden böylesine tarihi bir eylemde, Önderlik disiplinini esas alıyoruz.”
HER SABAH 07.30 START
Bingöl, nöbetçi gruplar için ev kiraladıklarını ve gruplarla her sabah 06.00’da uyandıklarını belirterek bir günlük eylemi şu şekilde özetliyor: “Saat 07.20’de eylem alanını temizliyoruz ve tam saat 07.30’da standımızı hazırlamış oluyoruz. Bu asla bir dakika bile sarkmamıştır şu ana kadar. Eğer 5 dakikalık bir gecikmeyi önemsemezsek, tüm eylemlerimize de basit yaklaşmış oluruz. Gerillayı düşünelim: Bu disiplini orada sağlayarak mücadele ediyorlar. Alan neresi olursa olsun, bu mücadelede disiplin esastır.”
HER KOŞULDA SÜRÜYOR
Bingöl, halkın eylemi sahiplenmesini ise bazı örnekler üzerinden anlatıyor. Özellikle pandemi döneminde sınırlar kapalıyken bile Kürt halkının para cezasını ve gözaltına alınmayı umursamadan tüm riskleri göze alarak birçok ülkeden gruplar şeklinde gelerek eylemi sürdürdüğünü belirtiyor. Onuncu yılına giren eylemi, İngiltere, İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda, Avusturya, İsviçre, Belçika, Almanya, İtalya ve Fransa’nın hemen hemen her bölgesinden gelen yaklaşık 3 bin kişinin gruplar şeklinde devralarak sürdürdüğünü ifade eden Bingöl, bunun yanı sıra düzenlenen kitlesel eylemler ve ziyaretlerle eylem alanına yüz binlerce insanın ayağının değdiğini belirtiyor.
Özgürlük Nöbeti’ni gençlerden kadınlara, yaşlılara herkesin sahiplendiğini vurgulayan Bingöl, devamında, “Her arkadaşımız çok değerli. 85 yaşında olup Önderlik için binlerce kilometre uzaktan gelen insanlarımız oldu. İnanç grupları, şehit aileleri, Kürt kurumları ve Kürt halkına dost kurumlar nöbeti devralıp sürdürdü” diyor.
DAHA GÜÇLÜ KAMUOYU
Zülfü Bingöl, “Medyamızla, diplomasi çalışmalarımızla halkımızın her koşulda iradeli şekilde sahiplendiği bu tarihi eylemi dünya kamuoyuna taşımamız gerekiyor” diyor. Fransız yerel basınının dönem dönem eyleme yer verdiğini ama ulusal basında ise eylemin çok yer almadığını sözlerine ekleyen Bingöl, bunun bir eksiklik olduğunu ifade ediyor. Eksikliğin eylem koordinasyonundan kaynaklandığını söyleyen Bingöl, Özgürlük Nöbeti dahil düzenlenen birçok eylemin Fransız ulusal basınına önceden iletilmediğini söylüyor. Bingöl, “İlişkilenme ve bilgilendirmede sıkıntı yaşıyoruz” diyerek sorunun kaynağına işaret ediyor.
FRANSIZLAR BENİMSİYOR
Halkların Kürt halkına yaklaşımında sorun olmadığını sözlerine ekleyen Bingöl, “Sıkıntı ulus devletlerde. Standımızı ziyaret edip merak eden birçok Fransız, ‘Kürt halkına çok üzülüyoruz’ diyor. Bazıları ‘en azından mücadelenize katkımız olsun’ deyip para vermeye çalışıyor. Elbette böyle bir şeyi kabul etmiyoruz. Sürekli çayımız, kahvemiz hazır. Bize selam veren, bilgi almak isteyen herkese mutlaka çay veya kahve ikram ediyoruz. Kürtlerin misafirperverliğini burada da göstermeye çalışıyoruz” diyor.
Fransız halkının Kürt halkına olan sempatisini ise şu örneklerle açıklıyor Bingöl: “Haftasonları hemen yanıbaşımızda bulunan Orangerie Parkı (Le parc de l’Orangerie) çok kalabalık oluyor. Fransız halkı ciddi anlamda Kürt halkına sempati duyuyor. Bu yakın dönemde çiftçiler eylem yaptı. Traktörleriyle yüzlerce insan AK önünde toplandı. Standımız ile AK arasındaki mesafe ortalama 30 metre. Standımızı gören hemen her eylemci zafer işareti yaparak “Öcalan” diye slogan attı. Bu da Önderliğimizin Fransızlar tarafından çok iyi tanınan bir halk önderi olduğu anlamına geliyor.”
10 YILDIR AYNI YERDE
Öcalan’a Özgürlük Nöbeti, 10 yıldır aynı noktada sürdürülüyor. Yer ile ilgili herhangi bir sorun yaşayıp yaşamadıkları sorusuna ise Bingöl, eylem yeriyle valiliğin ilgilendiğini, bir ara Türklerin şikayetinden kaynaklı valiliğin eylem yerini ellerinden almaya çalıştığını söylüyor. Bingöl, bu sorundan dolayı eyleme yaklaşık bir ay ara vermek zorunda kaldıklarını söyleyerek dava açıldığını dile getiriyor. Mahkemenin “Kürtlerden kaynaklı bir sorun yaşanmamıştır. Provokatörler eylemi boşa düşürmeye çalışıyor” kararı sonrasında eylem yerinin kendilerine iade edildiğini ifade eden Bingöl, her sabah alanı temizlemeye gelen belediyeye bağlı temizlik işçilerinin de kendileri lehinde ifade verdiklerini söylüyor. Bingöl, “Eylemimizin onlar için bir örnek teşkil ettiğini, bizim her sabah eylem alanı dışına taşan geniş bir alanı temizlediğimizi söylediler, mahkemede. Yer için “Kürtlere aittir” dediler. Bizim ekolojik bir paradigmayı esas aldığımızı biliyorlar ve bunu zaten eylem alanındaki temizliğimizden görüyorlar” diyor.
APÊ NEMİR: YARIDA BIRAKMAM
Özgürlük Nöbeti’ni Nisan ayında Frankfurt’tan gelerek devralan dört kişilik grupta yer alıyordu Ali Kınay. İlkbahar olmasına rağmen kıştan kalan bir soğuk, Strasbourg’a misafirdi. Salı günü eylem yerine gittiğimde Xalo Ali’nin gece fenalaştığını ve hastaneye kaldırıldığını söylediler. Xalo Ali’yi hastanede ziyaret etmek istesek de pandemi döneminden kaynaklı ziyaretlere izin verilmemişti. Akşam ise çocukları gelip eve götürmüşlerdi. Dört gün bilinci kapalı halde yatmıştı. Xalo Ali, ilk defa gelmiyordu bu eyleme. 82 yaşındaki Xalo Ali, “Önderlik Nöbeti” denildiğinde ısrarla gelmek istiyormuş her zaman.
Omuz çantasının üzerinde kendi yazdığı “Apê Nemir” (Ölümsüz Amca) yazısıyla ulu bir çınara benziyordu Xalo Ali. Birkaç gün sonra Bingöl’e, “Durumu nasıl?” diye sordum, “İyidir” dedi. Bingöl, hastalandığı geceyi anlattı: “Gece doktora götürdük. ‘Çocuklarını arayacağım, seni yarın götürsünler’ dedim ama o haliyle, ‘Sen bana bunu dayatamazsın. Ölebilirim ama ben görevimi yarıda bırakamam’ dedi bana.”
Bingöl, birkaç gün sonra aradığında ise Xalo Ali’nin kendisine, “Dört gün sonra uyandım, neden nöbette değilim dedim ve ağladım. Ben nasıl nöbeti bırakıp geldim heval?” dediğini anlatıyor.
MUTLAKA YİNE GELECEĞİM
Kendisiyle konuşmak, hikayesini dinlemek, yazmak istedim. Telefonla aradım. Kendimi hatırlattıktan sonra, “Xalo, Önderlik Nöbeti’ne geldiğinde hastalanmıştın, umarım iyisin. Eğer mümkünse seni dinlemek istiyorum” dedim. Bir ağlama sesi telefonda. Açıkçası şaşırdım. Ne olduğunu anlamaya çalıştım. “Önderlik” dedi: “Önderlik aklıma gelince susakalıyorum. Herşey boğazıma diziliyor.”
Xalo Ali, Malatya’nın Kürecik ilçesinden. “Kırk iki yıldır doğduğum topraklara dönemedim. Siyasi yasaklıyım” derken ağlaması ise durmuyordu. Tekrar, “Önderlik demeyin bana. İçim sızlıyor, konuşamıyorum” dedi. Zorlamadım. Mutlaka nöbete geleceğini söyledi sadece. “Ape Nemir, ellerinden öpüyorum” dedim.
BİZİ BİR ARAYA GETİRDİ
Almanya’nın Duisburg kentinde yaşayan Xebat Taş ise Batmanlı bir Êzîdî Kürt. 1978’te yaşadıkları Kevork köyünden göç etmek zorunda kalıp Almanya’ya yerleşmiş. Êzîdî olarak hem Türk devleti hem de Sünni Kürt halkı tarafından çok dışlandıklarını ifade ediyor. “Hakarete uğruyorduk, Sünnilik dayatılıyordu bize. Hor görülüyorduk. İnancımızdan dolayı iş bulamıyorduk. Çalıştığımızda ise ‘Êzîdîsiniz’ denilerek paramız verilmiyordu” diyen Taş, “Biz kendilerine hakaret etmişiz diyerek bizi karakola şikayet ediyorlardı” diyor.
Şiddet ve psikolojik baskının her türünü yaşıyorlar Batman’da. “Bu yüzden orada kalmamızın hiçbir koşulu kalmamıştı bizim için” diyen Taş, yurtdışına çıkma kararı aldıklarını söylüyor.
“Devlet, Ermenileri, Süryanileri, Alevileri, Êzîdîleri inançları yüzünden katliamdan geçirdi” diyen Taş, memlekette hemen hemen hiçbir Êzîdî ailenin kalmadığını sözlerine ekliyor. “Rüyalarım Kürdistan’da, Kürdistan’ın dağlarında hala” diyen Taş, doğup büyüdüğü topraklara olan hasretinin asla dinmediğini söylüyor. “Köklerimiz orada ekili” diyen Taş, bir çözümün gerçekleşmesi gerektiğini ama bunun teslimiyetten değil, mücadeleden geçtiğini söylüyor.
“Yıllardır burada eylemdeyiz ama insan hakları ve demokrasi temsilcisi olduklarını söyleyen Avrupa ülkeleri, Kürt soykırımında Türk devletiyle ortaklaşmış durumda” diyen Taş, Önder Apo’nun barış ve demokrasi çağrılarına karşı kulağını tıkayan Avrupa’nın derdinin demokrasi değil, ekonomik çıkarları olduğunu belirtiyor.
“Önder Apo, Kürtler arasındaki parçalanmışlıktan bir bütün halk gerçekliğini açığa çıkardı” diyen Taş, bugün Sünni, Êzîdî ve Alevi Kürtlerin tek bir çatı altında birlikte özgürlük mücadelesi verdiklerine dikkat çekiyor.