Avrupa Demokratik Güç Birliği (ADGB) tarafından yapılan yazılı açıklamada "Faşist saray rejimi, 20 Temmuz Suruç katliamıyla Rojava devriminin tasfiyesini amaçlayan çöktürme planı adlı savaş konseptini devreye soktu. AKP-MHP işbirlikçisi ve faşist İslamcı çete DAİŞ’in Suruç’ta SGDF'ye yönelik yaptığı gençlik katliamı, halkların birleşik devrim fikri ve mücadelesine yönelik stratejik saldırının başlangıç eylemidir" denildi.
"Suruç Rojava devrim topraklarına adım atmak, dokunmak isteyen sosyalist gençliğin birleşik devrim çabasının bayraklaştığı bir andır" vurgusunda bulunulan açıklamada, "Gezi ayaklanmasının ruhuyla akan bir nehrin Rojava devrimi ile birleşme anıdır, devrimle bütünleşme eylemidir" diye kaydedildi.
'TÜRK DEVLETİ VE DAİŞ'İN İŞ BİRLİĞİYLE KATLEDİLDİLER'
Açıklamada şu ifadelere de yer verildi:
"Onlar, faşizmin savaş çığırtkanlığına ve şovenizmine inat kardeşlik elini uzatarak Denizler, Mahirler, İbolar ve Mazlumlar'ın yolundan yürüdüler. İşte tam da bu nedenle faşist rejim ve onun işbirlikçi faşist çetesi DAİŞ, Suruç’ta sosyalist gençliğe ve devrimcilere karşı vahşi katliama girişti. Faşist Türk burjuva devleti DAİŞ vasıtasıyla halkların birleşik devrim fikrini ve eylem hattını parçalamak istedi. Fakat aynı amaçla gerçekleştirilen seri kitle katliamları, bombalamalar kararlılıkla örülen halklarımızın birleşik devrim iradesini kıramadı.
Faşist çetelerin sosyalistlere yönelik saldırı ve katliamları mahkeme salonlarında kendi ağızlarıyla telafuz edilerek ifşa olurken, Suruç katliamına ilişkin adalet talebi sağlanamıyor. Doğukan Çep isimli faşist çete üyesi, Sinan Ateş katliamı sanıklarından biri olarak kendini savunurken ESP'li sosyalistlere yönelik gerçekleştirdiği faşist saldırılar, devleti için bir 'aklama' çabası gibi sunuluyor. 'Devleti için kurşun atan' onurlandırılmaya çalışılıyor. Halbuki bu faşist saldırılarda Suruç'ta katledilen devrimciler hedeflenmiş, Suruç katliamının bir devlet organizasyonu olduğu gerçeği bir kez daha gözler önüne serilmiştir.
Bugün 9 yıllık 'Suruç için adalet herkes için adalet' şiarıyla kazanılan birleşik politik direniş çizgisi hiçbir biçimde antifaşist gençliğin öncü iradesini kıramadı. Aynı irade halklarımıza güç ve umut taşıyor, birleşik mücadeleyi geliştirmenin zeminlerinden biri olarak yol gösteriyor.
'KATLİAMCILAR TECRİT VE İŞGALE DEVAM EDİYOR'
Bugün Suruç’un 9. yılında işçi sınıfı ve ezilenlerin adalet isteği katlanarak büyüyor. Devlet ve kapitalist düzeninin durmadan üretip büyüttüğü adaletsizliklere karşı işçi sınıfı ve ezilenlerin öfkesi artıyor. Faşist saray rejimi ekonomik ve politik saldırı konseptiyle emekçi sınıfları yoksulluk krizinin sefalet, açlık ve ölüm uçurumuna itiyor. Faşist şeflik rejiminin zulmüne uğrayan, politik adalet ve hak-hukuk arayan ezilen toplumsal kesimlerin süren adalet arayışının yanına, yoksulluğu derinleştiren ekonomik eşitsizlik ve toplumsal adalet istekleri yer alıyor.
Faşist saray rejimi yoksulluk kriziyle boğuşan ve her tür adaletsizliğe, faşist baskı ve zulme, politik özgürlük yoksunluğuna, yaşam tarzı dayatmalarına karşı ırkçı ve faşist politikalar devreye sokuyor. Mülteci ve göçmen düşmanlığı tam da böyle bir hedef şaşırtma politikasıdır. Suriyeli göçmen ve mülteciler faşist devletin kontrgerilla aparatı olan faşist çetelerin ırkçı linç saldırılarına uğruyor.
Kobanê katliamının sorumluları, Rojava’ya saldırılarını yeni işgal planları yaparak sürdürüyorlar. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a karşı eşi görülmemiş tecrit uygulayarak sürdürüyorlar. Hapishanelerde tutsakların infazlarını yakarak ve insanlık dışı uygulamalarıyla sürdürüyorlar. Kayyumlarla halkın iradesini gasp ederek sürdürüyorlar.
Suruç katliamı, halkların barış eline savaşla yanıt verilmesidir. Suruç katliamına karşı vereceğimiz tek yanıt; direniş ve mücadelede ısrardır!
Katliamın 9. yılında ölümsüzlerimizi anarken, mücadele kararlılığımızı 20 Temmuz etkinliklerimizde sokakta göstermeye çağırıyoruz."