GÖRÜNTÜLÜ

Av. François Devedjian: Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için mücadele edilmeli

Kürtlerin Mandela’sı olarak değerlendirdiği Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için mücadele edilmesi gerektiğini ifade eden Fransız Av. François Devedjian, CPT’nin İmralı tecridi noktasında Türkiye’ye yönelik kamuoyu açıklaması yapması gerektiğini kaydetti.

ABDULLAH ÖCALAN'A ÖZGÜRLÜK

25 yılı aşkındır ağır tecrit koşullarında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 40 aydır hiçbir haber alınamıyor. Avukat ve aile görüş hakkı bir bütün olarak gasp edilen Abdullah Öcalan mutlak bir tecride tabi tutulurken, başta İmralı’ya tek girme yetkisine sahip olan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) olmak üzere yetkili kurumlar yaşanan hukuksuzluk karşısında sessiz kalmakta ısrar ediyor.

 Öte yandan, 10 Ekim’de küresel çapta startı verilen “Abdullah Öcalan’a Özgürlük Kürt Sorununa Siyasi Çözüm” hamlesi çerçevesinde farklı toplumsal kesimlerden hukukçuların bu hukuksuzluğa dönük tepkileri de gelmeye devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve İmralı’daki diğer tutsakların savunma hakkının engellenmesini kınayarak, Adalet Bakanlığı’na bir protesto mektubu gönderen Paris Barosu avukatları içerisinde yer alan Avukat François Devedjian, İmralı tecridini ANF’ye değerlendirdi.

‘ABDULLAH ÖCALAN ÖNEMLİ BİR FİGÜR’

İmralı tecridinin açıktan insan hakları ihlali olduğunu ve Türk devletinin inkâr politikasının bir parçası olduğunu söyleyen Paris Barosu Avukatlarından François Devedjian, Paris Barosu’nun İmralı tecridine aldığı tutumu şöyle değerlendirdi: “Öncelikle Abdullah Öcalan üzerindeki bu tecrit, temel insan haklarına saygı göstermeyen ve Kürt halkına ve temsilcilerine, özellikle de Kürt halkını temsil eden önemli bir figür olan Abdullah Öcalan'a daha da az saygı gösteren bir devletin, Türkiye'nin pratiği olarak yorumluyorum. Türk devleti ister Erdoğan ister selefleri olsun, özelde Öcalan'a, genelde ise Kürt halkına yönelik olarak insan haklarını ihlal eden bir tutum sergiliyor. Dolayısıyla Paris Barosu avukatları olarak aldığımız kararla bu hukuksuzluğu kınadık ve son verilmesini talep ettik”.

‘TECRİT İNKAR KÜLTÜRÜNÜN BİR PARÇASI’

İmralı tecridinin Türk devletinin inkar politikasının bir parçası olduğunu vurgulayan Av. François Devedjian, “Abdullah Öcalan’ın avukatlarının İmralı’ya gitmesinin engellenmesini anlamak gerçekten zor. Öcalan'ın hala hayatta olup olmadığını bile bilmiyoruz. Aktüel hiçbir iletişim yok. Hasta olabilir. İlk nokta bu ve en dramatik olanı. Abdullah Öcalan'ın ne fiziksel ne de zihinsel olarak sağlık durumunu bilmiyoruz.

İkinci olarak, her kim olursa olsun bir mahkûmun avukatlarıyla görüşmesi, özellikle de Abdullah Öcalan gibi sembolik bir mahkûmun görüşmesi önemlidir. Bu aynı zamanda onun mesajını iletmesinin de bir yolu. Bu yasak, Türk devletinin Abdullah Öcalan'ı bir muhatap olarak görmeyi kesinlikle reddettiği anlamına geliyor.

Bence Türkiye'nin vermek istediği mesaj Abdullah Öcalan'ın var olmadığıdır, tıpkı Ermeni sorununun onlar için var olmadığı gibi. Bu bir inkâr kültürü, insanların, halkların ve bireyin inkarı” diye kaydetti.

‘CPT TÜRKİYE’YE DÖNÜK KAMOUYU AÇIKLAMASI YAPMALI’

Avrupa Konseyi ve onun bir kuruluşu olan CPT’nin İmralı tutumunu da eleştiren Fransız Av. François Devedjian, “CPT, Türkiye cevap vermediği için son İmralı raporunu daha açıklamış değil. CPT son olarak Azerbaycan’a dönük istisnai bir karar alarak bu ülke hakkında bir kamuoyu açıklaması yaptı. Aynı şeyi Türkiye için de yapabilir. Bunun tamamen haklı ve yerinde bir karar olacağını düşünüyorum.  Hatta Türkiye'deki aleni, tekrarlanan ve kurumsallaşmış insan hakları ihlaller göz önüne alındığında daha gerçekçi yaptırımların daha haklı olacağını düşünüyorum. İnsan haklarını düzenli olarak ihlal eden bir devlet olarak Avrupa Birliği'ne katılmayı hatta onunla ilişkilenmeyi talep edemezsiniz”.

‘ABDULLAH ÖCALAN KÜRTLERİN MANDELA’SIDIR ÖZGÜR OLMALI’

10 Ekim 2023’te küresel çapta startı verilen “Abdullah Öcalan’a Özgürlük Kürt Sorununa Siyasi Çözüm” hamlesini de değerlendiren Av. François Devedjian, “Öcalan’a özgürlük kampanyasının çok önemli bir kampanya olduğunu düşünüyorum. Abdullah Öcalan, Kürtlerin Nelson Mandela'sıdır. Eğer herkes barış ve her halükârda Kürt halkının durumunda ve tüm komşularıyla ilişkilerinde bir iyileşme istiyorsa, Abdullah Öcalan bunu başarabilecek bir konumdadır. Türkiye tarafından alıkonulduğu ve zindanda tutulduğu koşullar, Türkiye'nin Kürtlerin doğal haklarının tanınması konusunda barışçıl bir şekilde anlaşmak ya da ilerlemek istemediğinin gerçek bir kanıtıdır. Bu nedenle Öcalan'ın serbest bırakılması için mücadele etmeliyiz. Ve her halükârda, avukatlarının Abdullah Öcalan’ı görme imkânı ve Öcalan’ın kendisini ifade etmesini sağlamakla işe başlanmalı. Bu durum, tabii ki Kürtler için bir ihtiyaç ama bence aynı zamanda Türkler ve insanlık için de bu sorunun gündeme getirilmesi ve herkesin neyin tehlikede olduğunu anlaması açısından da önemli” dedi.