GÖRÜNTÜLÜ

Britanya Parlamentosu'nda panel: En önemli aktör Abdullah Öcalan

Britanya Parlamentosu’nda Kürt meselesine ilişkin düzenlenen bir panelde, Türk devleti ile olası bir barışta en önemli aktörün Önder Apo olduğu ve Kürt hareketinin de onun arkasında olduğu vurgulandı.

BRİTANYA PARLAMENTOSU

Önder Apo’ya yönelik 15 Şubat 1999’da gerçekleşen uluslararası komplonun yıldönümünde Britanya Parlamentosu’nda “Ortadoğu Dinamikleri Jeopolitik Konumu ve Kürt sorunu” başlıklı bir panel gerçekleştirildi. 

Kürt Halk Meclisi ve Kurdish Progress tarafından organize edilen panel, Muhafazakar Partili bir milletvekilinin ev sahipliğinde yapıldı. 

Panele ünlü insan hakları savunucusu Av. Margaret Oven, İşçi Partili Loyd Russell Moyel ile çok sayıda akademisyen ve araştırmacı katıldı. 

Panelde Prof. Dr. Janroj Yılmaz Keleş, Dr. Sinem Arslan, Prof. Dr. Thomas Jeffrey Miley ve Sussex Üniversitesi’nden akademisyen Kamuran Matin konuşmacı olarak yer aldı. 

Panelde Önder Apo ile yapılan son görüşmeler ışığındaki yeni gelişmeler, Kürdistan’ın dört parçasındaki dinamik Kürt siyasal hareketleri ve Kürt halkının Ortadoğu’daki rolü tartışıldı. 

İlk olarak söz alan Middlesex Üniversitesi’nden Dr. Sinem Arslan, Türkiye’de olası bir barış sürecinin Suriye’deki son gelişmelerle nasıl bağlantılı olduğunu anlattı. 

Dr. Arslan ayrıca, Türkiye ve Kürt perspektiflerinin Suriye’de büyük ölçüde farklılık gösterdiğini, ancak son jeopolitik değişimlerin Türkiye hükümeti ile Demokratik Suriye Güçleri (QSD) arasında işbirliği için yeni fırsatlar sunduğunu savundu. 

‘TEK GÜVENİLİR KİŞİ ABDULLAH ÖCALAN’DIR’ 

Cambridge Üniversitesi Öğretim üyesi Thomas Jeffrey Milley, Kürt özgürlük hareketi ve Önder Apo’nun paradigmasının Ortadoğu ve dünyaya etkisini değerlendirdi. 

Prof. Jeffrey Milley, “Abdullah Öcalan ve Türkiye’de Kürt Çatışmasına Demokratik Çözüm Olasılıkları” başlıkları sunumunda, Önder Apo’nun Türk devleti ile PKK arasındaki olası bir barış sürecinde en önemli aktör olduğunu kaydetti. 

Prof. Milley, bunun nedeninin yalnızca PKK’nin silah bırakmasını sağlayabilecek tek güvenilir kişi olması değil; aynı zamanda demokratikleşmiş bir Türkiye Cumhuriyeti’ne dair kapsamlı bir siyasi vizyon geliştirmiş olması olduğunun altını çizdi. 

Türk-Kürt çatışmasının tarihsel arka planını da değinen Prof. Milley, “Abdullah Öcalan ise son mesajında, ‘uygun koşullar oluştuğunda süreci şiddetten hukuki ve siyasi bir zemine taşıyabileceğini’ belirtmiştir. Ancak birçok Kürt hareketi mensubu, devletin barış girişimini yalnızca hareketi bölme stratejisi olarak gördüğünü düşünmektedir. Abdullah Öcalan ise hâlâ barıştan yana bir tutum sergilemekte ve ‘Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik zamanı’ çağrısını yapmaktadır” diye konuştu. 

Prof. Milley, Türk yetkililerinin stratejisi ne olursa olsun, Kürt Özgürlük Hareketi’nin şu an için liderinin ve onun barış vizyonunun arkasında birleşmiş olduğuna dikkat çekti. 

KÜRT MESELESİ ULUSLARARASI BİR SORUNDUR

Prof. Dr. Janroj Yılmaz Keleş ise Kürt parçalarındaki siyasal yapıların karakterleri ve Kürtler açısından ne ifade ettiğine dair bir sunum yaptı. 

Özellikle Suriye’de Türk devletinin saldırıları ve HTŞ gibi yapıların baskıları nedeniyle kırılgan bir durumun olduğunu ifade eden Dr. Janroy Keleş, “Bu zorluklar göz önüne alındığında, Suriye’deki Kürtler için federatif bir model en iyi çözüm olabilir. Bu, özerkliklerini yasallaştırarak dış müdahaleleri azaltabilir ve uzun vadeli istikrar sağlayabilir” diye konuştu. 

Kürtler için en büyük zorluğun, dört farklı ülkede (Türkiye, İran, Irak, Suriye) baskı altında olmaları olduğunu söyleyen Janroj Keleş, “ Kürt meselesi, sadece bölgesel değil, uluslararası bir sorundur ve küresel bir çözüm gerektirmektedir. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve ABD gibi aktörlerin bu soruna yönelik yapıcı bir tutum sergilemesi kritik öneme sahiptir” diye konuştu.

İRAN’DAKİ EN BÜYÜK MUHALEFET ODAĞI KÜRTLER

Son olarak söz alan Sussex Üniversitesi’nden akademisyen Kamuran Matin ise Doğu Kürdistan ve İran ilişkileri başlıklı bir sunum yaptı. Kamuran Matin, 2009’daki Yeşil Hareket’in ardından İran rejimi meşruiyetini büyük ölçüde kaybettiğini ifade ederek, İran ile Batı arasındaki sorunlar, ambargo ve son olarak bölgedeki vekil güçlerinin zayıflamasına dikkat çekti. 

Kamuran Matin, “İran’daki Kürt hareketi rejime karşı en büyük muhalefet odaklarından biri. Rejim, Kürtleri hedef alarak tüm muhalefeti bastırmayı amaçlıyor. İran rejimi açısından Kürtleri öldürmek daha az maliyetli görüyor. Çünkü Kürtler üzerindeki baskı diğer İranlılar için bir gözdağı işlevi görüyor” dedi. 

İran’ın Batı ile olan çatışmasının giderek arttığını ve Kürt hareketinin bu süreçlerde önemli bir aktör olabileceğini söyleyen Matin, şöyle konuştu: “İran’daki Kürt toplumu, güçlü bir sivil toplum ağına sahip ve politik hareketlilik konusunda oldukça örgütlü. Sivil toplum örgütleri, toplumsal dayanışmayı sağlamak ve siyasi mücadeleyi yürütmek açısından kritik bir rol oynuyor. Kürt toplumunun bu politik örgütlülüğü, rejime karşı önemli bir direnç noktası oluşturuyor. Kürt hareketinin herhangi bir alandaki ilerlemesi, diğer bölgelerde de büyük yankı uyandırıyor. Bu, geniş çaplı bir etki ve bağlantı yaratıyor.” 

Kürdistan’daki farklı grupların ortak bir asgari program çerçevesinde koordinasyon sağlaması gerektiğini belirten Matin, bölgede çok sayıda farklı grup bulunduğundan, yeni bir siyasi yapının çok kimlikli ve demokratik özerklik temelinde şekillenmesi gerektiğinin altını çizdi. 

Yapılan konuşmaların ardından panel soru-cevap şeklinde sürdü.