2014 DAİŞ saldırısından bu yana Şengal’de Êzidîler üzerinden oynanmak istenen oyunları anlayabilmek için elbette ki Êzidî toplumunun Kürt tarihi açısından önemini, yine Şengal coğrafyasının stratejik önemini bilmek gerekir. Fakat sadece 18 Nisan’dan bugüne gelişen olaylar ve bu olaylarda yer alan tarafların tutunduğu tavır ve yaklaşımı bile çözmek, durumu önemli oranda anlamaya yeter.
Bu bağlamda hızlıca son haftalarda Şengal’de gelişen olayları gözden geçirelim. Neler oldu, olaylar nasıl gelişti, kim, nasıl pozisyon aldı?
18 Nisan günü ortada herhangi bir gerginlik durumu yokken Irak ordusu, Şengal’in Digurê nahiyesinin girişinde bulunan Irak federal polisi ve Êzidxan Asayişi’nin ortak tuttuğu kontrol noktasına baskın tarzında gelerek asayişten bu noktayı bırakıp ayrılmasını istedi. Asayişin bu emrivaki yaklaşımı kabul etmemesi üzerine kısa süreli bir çatışma yaşandı. Fakat bu çatışma tarafların hemen araya girmesiyle sonlandırıldı ve sorun çözüldü.
Ertesi günün erken saatlerinde, saat gece yarısı 03.00 sularında, ordu bu defa Şengal merkezden Rojava sınırına uzanan yol üzerindeki noktalara -ki bu noktalarda da ordu ve YBŞ’nin müşterek kontrol noktaları vardı-, hummer gibi zırhlı araçlar ve ağır silahlarla saldırarak YBŞ güçlerinin bu noktalardan çıkmasını istedi. Bu saldırı sonrası saatlerce süren çatışmalar ardından, YBŞ direniş iradesi ortaya koyunca sorunun savaşsız bir şekilde çözümü için taraflar tekrardan masaya oturmak zorunda kaldı.
Tüm bu olaylar üzerine, daha görüşme heyetlerinin müzakereleri sürerken Irak ordusu tekrardan saldırı pozisyonuna geçerek, Şengal savunma güçlerinin direnişini kırarak tüm Êzidî toplumunu teslim almak istedi. Bu saldırıya da YBŞ güçleri sert bir şekilde karşılık verdi. Çatışmalar Digurê nahiyesinde yoğunlaştı. Askeri saldırıyla direniş kırılamayınca ve direniş giderek toplumsallaşınca ordu çekilmek zorunda kaldı ve tekrar görüşmelere başlandı. Taraflar, sorunu savaşsız çözme iradesi gösterdi.
KDP, ÊZIDÎLERİ IRAK ORDUSUNA KIRDIRTMAYA ÇALIŞTI
Tarafların bu irade beyanından Êzidî toplumu başta olmak üzere çözümden yana olan herkes mutlu olurken, KDP bir anda tüm özel savaş güçlerini devreye koyarak alanda provokatif yaklaşımlar içerisine girdi. Özel savaş basını üzerinden Irak ordusuna Şengal’i yerle bir etme çağrıları yaptırdı, olmayınca hemen sanal medya üzerinden halkta panik yaratıp Şengal’den göç ettirecek yalan haberler yaymaya başladı. Şengal Özerk Yönetimi’nin soğukkanlı tutumu sonucu bu hamle de boşa çıkarılınca KDP bu defa halkın ferman gerçekliğinden kaynaklı gelişen hassasiyetlerini kullanarak, halkı Şengal Savunma Güçleri ile karşı karşıya getirmeye çalıştı. Bunu da başaramayınca bu defa kendi denetimlerinde olduğu bilinen Musul operasyon komutanı öncülüğünde bir heyet oluşturarak Şengal adına Kazımi ile görüşme yaptırmak istedi. Fakat Şengal halkının bilinçli ve örgütlü duruşuyla bu da boşa çıkarıldı. Anlaşılan o ki, KDP’nin Êzidîleri Irak ordusuna kırdırtma çabaları durmayacak.
Bu arada Şengal’i işgal girişimlerine karşı Kürdistan ve dünyanın her yerinde Kürt halkı ve dostları ayağa kalkarak, Kazımi hükümeti ve KDP saldırılarının karşısında durarak Êzidî halkının yeni bir ferman sürecine alınmasını kabul etmeyeceklerini beyan etti. Özgürlük hareketi yöneticileri, tarafları sağduyulu davranmaya çağırırken Şengal’e dönük saldırıların sürmesi durumunda sesiz kalmayacaklarını ve Êzidî toplumunun Şengal’de özgür ve özerk yaşamının korunması mücadelesine destek vereceklerini belirtti. Yine Rojava Özerk Yönetimi yeni bir soykırıma karşı Êzidî halkının yanında duracaklarını ve kendilerinden istenen her desteği sunmaktan geri durmayacaklarını ilan etti.
ÖZERK MECLİS’İN DURUŞU TAKDİRE ŞAYAN
Diğer taraftan Şengal Özerk Meclisi ve ona bağlı Şengal Savunma Güçlerinin bu süreçte yürüttüğü akıllı ve soğukkanlı politik duruş ve kararlı direniş gerçekten takdire şayan. Özerk yönetim, diplomasi kapısını hiç kapatmadı. Tersine Irak devletine, Şengal sorununun siyasi bir sorun olduğu ve çözümün de askeri değil siyasi yollarla, yani diyalogla çözülebileceğini gösteren adımlar attı. Hatta sorunun bu şekilde çözümü için devleti teşvik eden, cesaret veren bir pozisyon aldı.
Fakat burada duruşu ve direnişi ile hem moral yaratan, hem yeni bir soykırım niyeti olanların beyhude bir çaba içerisinde olduklarını gösteren ve özgür yaşamın nasıl gelişebileceğini ortaya koyan elbette ki Êzidî halkı ve Şengal Savunma Güçleri oldu. YBŞ ve Êzidxan Asayişi’nin Irak ordusu ile girdiği çatışma demeyeceğiz, savaştaki kararlı duruş ve direnişten ne kadar bahsedersek az olur. Bir günlük savaş, hem Irak ordusuna hem de Şengal’e saldırı niyeti olanlara neyle karşılaşacaklarını çok net göstermiş oldu.
APOCU ÇİZGİNİN YENİLMEZLİĞİ ORTAYA KONULMUŞTUR
Bu savaş bir gün sürse de oldukça sert bir savaş oldu. Irak ordusu, askerlerinin Allah-u Ekber nidaları eşliğinde onlarca tank, yüzlerce hummer tipi zırhlı araçlar ve binlerce askerle Digurê ve Sinûnê’ye saldırdı. Digurê nahiyesi, tank, top, füze vb. ağır silahlarla bombalandı. Êzidî gençleri, bu ağır silahlara karşı ferdi silahlar dışında kullanabilecekleri silahlar olmamasına rağmen ordunun bu alanı geçmesine izin vermedi.
Şengal’de yaşanan son saldırı ve ona karşı gelişen direnişin DAİŞ saldırısı ve ona karşı gelişen direnişe ne kadar benzediğini düşünmeden geçemiyor insan. Ve yine bugün Zap ve Avaşîn’de gerillanın Türk sömürgeci ordusunun son teknolojisine karşı duran gerilla direnişine ne kadar da benziyor? Bu iki direnişin birbirine benzemesi elbette ki şaşırtıcı değildir. Zira hem Şengal Savunma Güçleri hem de PKK gerillasının beslendiği manevi kaynak aynıdır; Apocu ideoloji, yaşam ve mücadele tarzı. Bu çizginin yenilmezliği, bu iki direnişle tekrar ortaya konulmuştur ve bu direniş mutlaka kazanacaktır.
DİGURÊ SAVAŞININ SONUÇLARI
Digurê savaşı beraberinde çok önemli sonuçlar getirdi. YBŞ yeni bir fermana izin vermeyecek kadar direngen bir güç olduğunu göstermiştir. KDP’nin, Êzidî fermanının temel aparatı olduğu gerçeği ile beraber Kazımi hükümetinin ABD’nin desteğiyle Türk sömürgeci sisteminin Kürt soykırım planının içerisinde olduğunu ispatlamıştır. Êzidîler başta olmak üzere tüm Kürt halkının onuru ve özgürlüğü için savaşmak dışında başka seçeneğinin olmadığı daha da netleşmiştir. Sonuç olarak Digurê savaşı, Êzidîlerin kendi önlerini daha berrak görebilmelerini sağlamıştır.