Gözaltında maruz kaldığı işkencelerden kurtulmak için Avrupa’ya siyasi sığınma başvurusunda bulunan Fethullah Aslan’ın Berlin’deki Alexianer St. Joseph Hastanesi’nin psikiyatri servisinden cenazesi çıktı. Hastane yetkilileri ve polis her ne kadar intihar ederek yaşamına son verdiği bilgisini kamuoyuyla paylaşsa da Fethullah Aslan’ın ölümüne dair aydınlatılmayı bekleyen sorular var.
Siyasi nedenlerle Avrupa’ya gelmek zorunda kalan Fethullah Aslan, Almanya’ya iltica talebinde bulundu. Ancak Almanya’daki sığınmacı sisteminin aksaklıkları ve maruz kaldığı saldırılar, onu yeni bir trajediye sürükledi. İlk iltica başvurusundan çıkan ret kararı, karar eline ulaşmadığı için terk kararına dönüştü. İkinci başvurusunda ölüm orucuna başlayarak Türkiye’ye iadesine karşı çıktı. Ölüm orucunun dördüncü günü (25 Kasım) sabahı, 24 saat gözetim altında tutulduğu psikiyatri servisinde hayatını kaybetti.
GÖZALTINDA TACİZ, İŞKENCE
Mardin’in Nusaybin ilçesinde doğan Fethullah Aslan (28), 21 Ağustos 2019 tarihinde Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyum sonrası yapılan demokratik protestolar sırasında darp edilerek gözaltına alındı. Aslan, gözaltında tutulduğu Mardin İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube'de fiziksel ve cinsel işkenceye maruz kaldığını belirterek, 23 Ağustos 2019 tarihinde maruz kaldığı işkenceleri detaylı bir şekilde şu ifadelerle açıklayarak suç duyurusunda bulundu: “Yakalama tutanağını imzalamadığım gerekçesiyle, Ahmet isimli bir polis tarafından darp edildim ve konteynere götürüldüm. Burada tecavüz tehdidine maruz kaldım. Fiziksel şiddet uygulanırken, cop ve diğer araçlarla tacize uğradım. Yaşadığım bu dehşet sırasında ağlamaktan ve korkmaktan başka bir şey yapamadım.”
DAVASI AİHM’E TAŞINMIŞTI
Bu taciz ve tecavüz tehditlerinin ardından Fethullah Aslan, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet dilekçesi vererek hukuki süreç başlattı. Ancak savcılık, delillerin toplanmasında gerekli özeni göstermedi ve olayla ilgili kamera kayıtlarının ’30 gün saklama süresi dolduğu’ gerekçesiyle mevcut olmadığını ileri sürdü. Ayrıca nezaretteki tanıkların ifadeleri alınmadı. 30 Eylül 2019 tarihinde savcılık, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdi.
Avukat Fevzi Adsız, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurarak etkin bir soruşturma yürütülmesini talep etti. "Müvekkilim hem işkenceye maruz kalmış hem de etkin bir soruşturma yürütülmeyerek hak ihlaline uğramıştır" diyen Avukat Fevzi Adsız 8 Aralık 2020 tarihinde ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de başvuru yaptı.
Ayrıca Fethullah Aslan gözaltında yaşadıklarını Mezopotamya Ajansı muhabiri Ahmet Kanbal’a detaylı bir şekilde anlatmıştı. Bu anlatımlar 3 Eylül 2019 tarihinde Mezopotamya Ajansı’nın internet sitesinde 'Mardin Emniyeti’nde darp, copla taciz ve tecavüz tehdidi' başlığıyla yayımlanmıştı.
ALMANYA’YA SÜRGÜN
Hukuki mücadelesinden sonuç alamayan ve yeniden ifade vermek için emniyete çağrılan Fethullah Aslan, tekrar işkence ve tacizle karşı karşıya kalacağı korkusuyla Almanya’nın başkenti Berlin’de siyasi iltica başvurusunda bulundu. Yaşamak zorunda kaldığı mülteci kampındaki odasına Kürdistan bayrağı asması, Arap kökenli bazı kişiler tarafından saldırıya uğramasına neden oldu. Yaşanan arbedenin ardından kamp güvenliği, Fethullah’ı bir daha içeri almadı. Daha sonra yaptığı adres değişikliği nedeniyle iltica talebinin reddedildiği karar kendisine zamanında ulaşmadı. Kararın ardından geçerli olan iki haftalık yasal itiraz süresi de dolunca Almanya, Aslan’ın Türkiye’ye geri gönderilmesine karar verdi.
‘BENİ ÖLÜME GÖNDERMEK İSTİYORLAR’
Hakkında 5 ayrı dava dosyası bulunan Fethullah Aslan’ın iltica talebi reddedildi ve kararın kendisine ulaşmaması nedeniyle itiraz hakkını kaybetti. Terk kararı verilince, ikinci iltica hakkını kullanmak üzere yeniden başvuru yaptı. Ancak bu başvuru süreci de kolay olmadı. İkinci sığınma başvurusu sonrası Yabancılar Dairesi’ne çağrıldığında, kendisinden gönüllü geri dönüş belgesi imzalaması istendi. Türkiye’ye dönerse işkence, tecavüz ya da ölümle karşı karşıya kalacağını ifade eden Fethullah, bu talebi reddetti. Amca Hüseyin Aslan yeğeninin o an yaşadıklarını kendisine şu sözlerle anlattığını aktardı: “Bir anda gözlerimi psikiyatri servisinde açtım. Neler yaşandığını hatırlamıyorum. Uyuşturulmuş muyum, yoksa başka bir şey mi yapılmış bilmiyorum. Türkiye’ye gönderilirsem yaşam hakkım elimden alınacak, işkence göreceğim. Hukuksuzluğu kabul etmiyorum, bu yüzden ölüm orucuna başladım. Yemek yemeyecek, su içmeyeceğim. Beni ölüme göndermek istiyorlar.”
O POŞETİN ODADA NE İŞİ VARDI?
Fethullah, ölüm orucunun dördüncü gününde, 24 saat kameralarla izlenen ve güvenlik görevlisi bulunan bir odada yaşamını yitirdi. Yetkililer Fethullah’ın intihar ettiğini iddia ediyor. Amcası Hüseyin Aslan ise yeğeninin intihar etmiş olabileceğine inanmadığını belirterek "Bir gencin başına poşet geçirmesi sonucu kendini havasız bırakarak intihar ettiği söyleniyor. Peki, o poşetin o odada ne işi vardı? Sürekli gözetim altındaki bir kişi nasıl intihar edebilir?" diye sordu.
Hüseyin Aslan, Fethullah’ın neşesini hiçbir zaman kaybetmediğini, ölüm orucunda dahi mücadele azmini koruduğunu belirterek intihar ihtimalinin şüpheli olduğunu aktardı: "Görüntülü görüşmelerimizde her zaman güler yüzlüydü. Tek istediği Türkiye’ye iade edilmemekti. Yaşam hakkını savunan bir genç, sabah saat altıda doktorların gözlem ve nöbet değişim saatinde neden böyle bir şey yapsın? Bu ölüm, intihardan öte bir şaibeyi barındırıyor.”
İHLALLERİN GÖLGESİNDE BİR ÖLÜM
Amca Aslan, ölüm haberinden sonra hastane yetkilileriyle görüştüğünde bilgi alamadığını, kendisine yalnızca polisin açıklama yapabileceğinin iletildiğini ifade etti. Polise gidip ifade vermek istediğinde, önce telefonla ifade vermesinin talep edildiğini, bu talebi reddederek yüz yüze ifade vermekte ısrar ettiğini aktaran Aslan, ''İfade sırasında polis bana 'Fethullah Aslan’ın intihar ettiğini kabul ediyor musun?' sorusunu sordu’’ dedi. Hüseyin Aslan, intihar iddiasını kesinlikle kabul etmediğini vurgulayarak, yetkililere şu soruları yöneltti: “24 saat kamerayla izlenen bir odada nasıl intihar gerçekleşti? Gözetim altındaki bir kişi, havasız bırakılmak için kullanılan poşeti nasıl temin etti? Ölümüne giden süreçte Fethullah’a bir madde verilmiş olabilir mi?”
TEDAVİDE YER ALAN DOKTORLA GÖRÜŞTÜ
Hüseyin Aslan, geçtiğimiz Cuma günü Fetullah'ı muayene eden ve tedavi sürecini yöneten doktorla görüştüğünü ifade ederek görüşmede doktorun kendisine şunları söylediğini aktardı: ''Fetullah'ın o gün intihar düşüncelerinden uzaklaştığını, tekrar yemek ve içmek istediğini hatta kampa geri dönme arzusunu dile getirdiğini ifade etti. Ancak, kampta kendini yakmayı veya açlık grevine devam etmeyi planladığı gerekçesiyle serbest bırakılmadığını belirtti. Bir başka doktor Fetullah’ın isteği dışında hastanede tutulması gerektiğini bile savundu.”
‘KAPSAMLI BİR SORUŞTURMA ŞART’
Psikolog Gözde Güler de Fethullah Aslan’ın ölümüyle ilgili şüphelere dikkat çekerek kapsamlı bir soruşturmanın şart olduğunu belirtti. Gözde Güler şunları aktardı: “Bir kişinin kendini boğması için dayanıklı ve yırtılmaya dirençli bir malzeme gerekir. Hastane gibi güvenlik protokollerinin sıkı olduğu bir ortamda bu tarz bir materyalin yoğun bakım ünitesine nasıl sokulabildiği belirsizliğini koruyor. Dahası, mülteci kamplarında uygulanan sıkı kontroller gibi, Fetullah’ın odası neden kontrol edilmedi? Doktorun ifadesine göre, Fetullah ölümünden önce yatağında örtülü bir şekilde yatıyor ve uyuyormuş gibi görünüyordu. Ancak bir insanın yatarken kendini boğması fiziksel ve biyolojik açıdan oldukça zordur. İnsan vücudu, istemsiz reflekslerle boğulmaya karşı kendini savunur. Örneğin, bir kişi kendi başını suyun altında tutarak nefessiz kalamaz çünkü vücut refleks olarak bu durumu engellemek için harekete geçer. Ayrıca, boğulma esnasında ölüm süreci mücadele içerir zira hava almak için yapılan çırpınma ve hareketler bu sürecin kaçınılmaz bir parçasıdır.
‘POLİTİK OLARAK AKTİF BİRİYDİ’
Fetullah Aslan, politik olarak aktif biriydi. Kendini yakma planı, bir kişilik bozukluğundan ziyade, bir direniş eylemi olarak değerlendirilebilir. Halkına özgürlük kazandırmak için mücadele eden ve fedakârlıkta bulunan insanlar, kişisel sebeplerle intihar etmeye daha az eğilimlidir. Böylesi bir kişinin kendi hayatına son verme ihtimali düşük görünmektedir. Üstelik, ailesinin bu şüpheli ölüme dair açıklamaları ve iddiaları, olayın aydınlatılmasını daha da önemli kılıyor.
Fetullah’ın bir poşet yardımıyla ve hareketsiz yatarken intihar ettiği iddiası, birçok açıdan tutarsız ve şüphelidir. Bu ölümün aydınlatılması için daha kapsamlı bir soruşturma şarttır.”